| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben gerçekten geçtiğimiz yıllardaki bütçelerde de, bu bütçede de bütün bakanların ve kusura bakmasın milletvekili arkadaşlarımızın Türkiye'yi 2002'den bu yana sayıp diğer tarafı görmezden gelmeleri, yok saymaları anlayışını bir türlü kabul edemiyorum gerçekten, hiç de doğru bulmuyorum. Girmeyecektim belki ama şimdi, Sayın Bakan bu sunumunda bize söyledi, dedi ki: "Büyüme 2013'te yüzde 4,1 idi, bu yıl 3,3; ilk dokuz ayda, beklenti de aynı, 3,3 olacak." 16 Eylülde Sayın Bakan bir açıklamasında dedi ki: "Türkiye'nin yüzde 5'in altında büyümesini kabul etmemiz mümkün değil. Bunun altındaki bütün büyüme rakamlarından rahatsızlık duyarız." Yani kim istemez yüzde 6, yüzde 7 daha yukarı büyümeyi? Ama biraz evvel Sayın Sarı söyledi, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana ortalama büyüme seyri yüzde 5 civarındayken AKP'nin on iki yıllık icraatları döneminde bu büyüme tam olarak yakalanabilmiş değil, bunun altında.
İstihdam: diyorsunuz ki: "Dünyada istihdam artış hızında Türkiye 1'inci sırada." Ama bakıyoruz rakamlarımıza: İşsizliğimiz yüzde 9,8. Üstelik de "İstihdamda biz en hızlı artan ülkeyiz." diyoruz ama kiralık işçilik dönemini geri getiriyorsunuz, istihdam büroları bir saatlik işçi verecek bir yerlere. Artık zaman zaman da uygulamaya girdi, mevsimlik işler yaz sezonunda biraz arttığı için istihdam rakamlarındaki görece artış sizi kandırabiliyor belki.
Yine işsizlikle ilgili "12 AB ülkesinden daha iyiyiz." diyorsunuz ama yani çalışanları... Biz iktisat okurken istihdam ve işsizlik konularında işsizliği kademelendirir, birkaç kalemde "gizli işsizlik, şudur, budur" incelerdik. Şimdi hemen hemen işsizlik rakamlarıyla neleri topluyorsunuz, onu da tam olarak bilmiyoruz ama rakamlarla oynandığı son derece açık. Her gün kapımıza dünya kadar işsiz geliyor. Ben gerçeklerden söz etmek istiyorum. Cari açığın düşmüş olmasından biz de mutluluk duyarız, keşke sıfırlansa, artıya geçsek. Mal ticaretine bakıyoruz: Şimdi, dünya ticaret hacmi içerisinde ihracattaki payımız binde 8, ithalattaki payımız yüzde 1,4. Koskoca, dünyanın en büyük -size göre 16'ncı, rakamlara göre 17, 18'inci büyük- ekonomisiyiz ama ticaret hacmi içinde ihracattaki payı bindeyle ölçülen bir ülkeyiz. Yani Orta Vadeli Program'da ihracatın 2014'te 160,5 milyar dolar, ithalatın 244 milyar dolar olması öngörülüyor. Bir bakıyoruz ihracat rakamlarınıza, yani dış politikadaki yanlışlar nedeniyle hemen hemen komşularımızla, özellikle Suriye'yle, Irak'la, İran'la ticaret hacmimizde lehimize durum var, o da savaş koşullarından oralardaki ihtiyaçların yüksek olmasından kaynaklı. Oralardan petrol dışında ithal ettiğimiz doğru dürüst bir şey kalmadı, bir şey de üretilmiyor ama yani şimdi, bakıyoruz, siz de kullandınız bu rakamları, arkadaşlar da ikide bir kullanıyor. Deniliyor ki: "Efendim biz 2002 yıl sonu itibarıyla kişi başına millî gelirimizi işte 3.490 dolar seviyesinden aldık, 10.807 dolar seviyesine yükselttik." Bu doğrudur yani gelir artışındaki bir illüzyonunuzu -Sayın Milletvekili Arkadaşım Salih Koca da az evvel söylediği için- ben size söyleyeyim: Gerçekten bir yanılsama var, rakamlarla oynayarak kitleleri kandırmakta üzerinize kimse su dökemez. 2002 yıl sonu itibarıyla gayrisafi yurt içi hasıla 592 milyar dolarlık bir artışla 231 milyar dolardan 823 milyar dolara, kişi başına düşen gelirimiz de 3.490 dolardan 10.800 dolara yükseldi, bu doğru. Demek ki bu on bir yıllık dönemde kişi başına gelirimiz 7.315 dolar arttı yani yüzde 3,1 kat arttı.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Rakamlarla oynadın, peki yatırımları nereye koyacaksın?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir dakika. 2002 yıl sonu itibarıyla, 2002-2013 yılları arasında kamu kesimi iç borcu yaklaşık 160 milyar dolar, Türkiye'nin toplam dış borç stoku 250 milyar dolar, hane halklarının kredi borcu 150 milyar dolar arttı. Bunun üstüne de cumhuriyetin bütün birikimlerini Ofer'lere, yandaşlarınıza -yerli, yabancı- peşkeş pahasına, 52,5 milyar dolar da oradan geldi. E, buralardaki borçlanmaya baktığım zaman, borçlanma 3,4 kat arttı. Eğer rakamları enflasyondan arındırarak okuyacak olsanız, verdiğiniz rakamlar öyle güllük gülistanlık bir şey olmadığını da gösterir.
Bir kez daha söyleyeyim: İşsizlik var, büyüyoruz; yoksulluk var, büyüyoruz; yolsuzluk var, büyüyoruz. Ya, bu büyüme hep mi size gidiyor, bizim niye hiç haberimiz yok? Bizim refahımız niye hiç artmıyor da hep sizinkiler artıyor?
ÖNDER MATLI (Bursa) - Artmadı mı?
BAŞKAN - Efendim, önce tekliflere imza atıp geri çekince refahın artmaz tabii Sayın Çetin yani.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Efendim?
BAŞKAN - Tekliflere imza atıp sonra geri çekiyorsunuz, artar mı yani?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, Sayın Bakan yani ben gerçekten merak ediyorum, Türkiye 2001 yılında bir ihtiyaçtan dolayı Ekonomik ve Sosyal Konsey diye bir kurum oluşturdu. 4641 sayılı Yasa'yla 2001'de Ekonomik ve Sosyal Konsey kurdu. Konseyde hangi bakanların, hangi kurumların görev alacağı, hangi meslek örgütlerinin, işte TOBB'un, TESK'in, TİSK'in, DİSK, TÜRK-İŞ'in, HAK-İŞ'in ve yönetiminin nasıl olacağı kanunla belirlendi. Bunun üç ayda bir toplanacağı da yine kanununda yazıldı. 2010 12 Eylül Anayasası'ndan önce siz Ekonomik ve Sosyal Konseyi anayasal bir kurum hâline getireceğiz, katılımcı demokrasiyi geliştireceğiz, şeffaflığı arttıracağız diye propaganda yaparak onu lehinize kullandınız ve referandumda da gerçekleştirdi, anayasal kurum oldu. 2001'den bu yana Ekonomik ve Sosyal Konsey 56 kez toplanması gerekirdi şu ana kadar Başbakanın çağrısı üzerine ama ülkedeki ekonomik ve sosyal politikaları belirlemek amacına göre yönlendirilecek ve kurulacaktı yani onun kuruluş kanunundaki görevleri sayılırken Türkiye'nin yaşadığı krizler sırasında sadece hükûmet kim olursa olsun o değil, hükûmetle birlikte hem ekonomik kurumların, kuruluşların hem de ondan etkilenecek sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, sendikaların katılımı istenmişti. Şimdi, bir gün bile toplamadınız, hiçbir iş görmedi Ekonomik ve Sosyal Konsey. Tabii, burada demokrasi anlayışınıza çok güzel bir örnektir Ekonomik ve Sosyal Konsey. Katılımcılığı dışladığınız, "Ben bilirim, ben her şeyi yaparım, çoğunluğum var, ne gerek var..." Tabii neden korktunuz? Katılımcı olurlarsa gelir ve gider kalemlerinin nerelere harcandığını o örgütlerin yöneticileri de görürse biz halkı kandırmakta zorlanırız diye düşündünüz.
Sayın Bakan, gerçekten bir başka önemli konu, sizin daha Bakanlığa gelir gelmez ilk önemli icraatınız ama size ait olmadığını düşündüğüm -çünkü daha gelir gelmez önceden planlamanız mümkün değil- DEİK diye bir kurum. O da 1986'da kuruldu, TOBB bünyesindeydi, bir sivil toplum örgütüydü, kamulaştırdınız. Yani, bu kamulaştırmaya karşı...
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ben 25 Aralıkta Bakan oldum.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yani, "O kısacık sürede o hâle getirme düşüncesi size ait olmaz." derken...
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - 16 Eylülle arada bayağı var.
İZZET ÇETİN (Ankara) - ... karalama, kötüleme anlamında söylemedim. Onun bir altyapısı var. Peki, o zaman söyleyeyim: Eğer paralel yapıyla ayrışma olmasa, TUSKON'la ilişkilerimiz eskiden olduğu gibi devam etse, böyle bir ihtiyacın içine girip DEİK'e müdahale ederek oradaki TOBB'un etkisini ya da diğer iş adamlarının vesairenin katılımını azaltarak kendi istekleriniz doğrultusunda hareket edecek bir kamu kuruluşuna dönüştürmez, onun bir STK olarak varlığını sürdürmesine göz yumar ve katlanırdınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen toparlayınız.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bakın genç bir iş adamı -Genç İşadamları Derneğinin Başkanı, hafızamda kaldığı kadarıyla- ne diyor: "Biz hangi görüşten olursak olalım, Türkiye için Avrupa'da ve değişik ülkelerde canıgönülden çalışıyorduk. Biz iş adamları olarak siyasetin arkasından koşmaktan hicap duyarız." Çok doğru söylüyor. Gerçekten, bazı kurumlar siyaset üstüdür. Ülkenin ali menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapacak kurumlara da "Benden olmayana yaşam hakkı tanımam." mantığıyla yaklaşmak ne ülkeye ne iktidara ne de onlara herhangi bir şey kazandırmaz. Onu asla doğru bulmuyorum.
Sayın Bakanım, bir de özellikle bazı ülkelerle ithalat ve ihracat kalemlerini siz de örnek olarak vermişsiniz ama dikkatimi çekiyor, bir yandan "one minute"le başlayan süreçte efelenerek İsrail'e kamuoyu önünde, televizyonlarda veryansın ediliyor, diğer taraftan bir bakıyorum -tabii Ofer ile şimdiki Cumhurbaşkanının, dünün Başbakanının ilişkilerini biliyoruz- İsrail'le ticaret hacmimiz giderek artıyor ama aslan payını da İsrail alıyor. Hem kavgalı dövüşlüyüz, Suriye'yle, Mısır'la, Irak'la ve pek çok -işte biraz saymışsınız kitapçığın içinde- ülkede önemli ticaret hacimlerimiz olan ülkelerde azalmalar varken İsrail'de artış da -hiç kusura bakmayın- Hükûmetinizin ikiyüzlü davrandığının somut olarak resmini orta yere koyuyor. O nedenle yani bunlardan anlıyorum, gerçekten Ekonomik ve Sosyal Konsey gibi anayasal bir kurum hâline getirdiğiniz bir kurumu çalıştırmayışınızın nedeni kendi içinizde kapalı yani hep söylüyorsunuz ya "Vesayet vardı, şunu kaldırdık, bunu kaldırdık." kendi vesayetinizi sağlamlaştırmak ve korku imparatorluğunu pekiştirmek için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, son cümlenizi alayım lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - ...sizden başka kimse ne ekonomiye ne sosyal yaşama ne sosyal politikaya görüş bildirmesin, katkı vermesin, müdahale etmesin ama hepsinden önemlisi öğrenip halkı bilgilendirmesin.
BAŞKAN - Çok teşekkür ediyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yani, böyle bir dönemde, böyle bir bütçe. Bütçenizde çok az bir artış var, çok büyük bir bütçe kullanmıyorsunuz.
Ben, yine de her şeye rağmen bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.