Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Sermaye Piyasası Kurulu c) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ç) Kamu İhale Kurumu d) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu e) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu f) Gelir İdaresi Başkanlığı g) Türkiye İstatistik Kurumu ğ) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı) Yatırımcı Tazmin Merkezi i) Bankalararası Kart Merkezi Anonim Şirketi |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 31 .10.2023 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
TÜİK'in sitesine girdiğiniz zaman "Resmî İstatistik İlkeleri" başlığına baktığınız zaman temel ilke olarak mesleki bağımsızlıktan bahsedilmekte. Şöyle diyor sitede: "Resmî istatistiklerin güvenilirliği, programda yer alan kurum kuruluşların diğer siyasi, düzenleyici ya da idari kurum ve kuruluşların yanı sıra özel işletmelerinden bağımsızlığıyla sağlanır." Yani güven, bağımsızlıkla sağlanır denilmekte.
3 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararı''na göre TÜİK'in Başkanının görev süresi dört yıl. 1926 ile 2002 yılları arasında yani yetmiş altı yılda 18 başkan bu görevi yürütmüş. Bu arada teyit edemedim ama Celal Bayar'ın da 1929 ile 1947 arasında on sekiz yıl boyunca TÜİK'in Başkanlığı görevini yürüttüğü bilgisine ulaştım ama başka yerden teyit edemedim. Oysa son altı yılda, Kurumunuzda 6 başkan değişmiş yani şu an mevcut başkanımızdan önceki Başkan Sayın Dinçer on bir ay görev yapmış, ondan önceki Başkan Ahmet Dosdoğru on beş gün görev yapmış, ondan önceki başkan dokuz ay, ondan önceki başkan ise on üç ay boyunca görev yapmış yani son altı yılda 6 başkan değiştiren bir kurumdan bahsediyoruz. Bu Kurum diyor ki: "Güven, bağımsızlıkla sağlanır." diyor mesleki bağımsızlık ilkesi adı altında.
Avrupa Birliğinin Türkiye raporuna baktığımız zaman istatistik fasılında da esasında Kurumun, Türkiye İstatistik Kurumunun Avrupa Birliğiyle alakalı uyum sürecinde orta derecede olduğundan ancak bağımsızlığını kaybettiğinden bahsetmekte, bu şekilde bir eleştiri getirmekte. Sonuç itibarıyla, Türkiye İstatistik Kurumu ne yazık ki bağımsızlığını kaybetmiş durumdadır, bağımsızlığını kaybettiği için de güveni kaybetmiş durumda bu yapılan bazı anketlere de yansımış durumda. Temmuz 2022 tarihinde bir şirket, bir anket yapıyor, şunu soruyor: "TÜİK'in mi yoksa ENAG'ın mı verileri doğru?" diyor. Katılımcıların yüzde 69'u "ENAG'ın rakamları doğrudur." diyor sadece yüzde 24'ü "TÜİK'in rakamları doğrudur." diyor. Başka bir araştırma, Türkiye gündemi; bu, sıklıkla kamu kurumlarına güveni ölçümlüyor. Geçen sene TÜİK'le alakalı güvensizlik had safhaya çıktıktan sonra kamu kurumları arasına TÜİK'i de koyuyor, yapmış olduğu araştırmada TÜİK'e güven yüzde 30'larda. Şimdi, başka bir örnek, Galatasaray Spor Kulübü bir sponsorluk anlaşması yapıyor bir firmayla ve bu anlaşma içerisinde enflasyon rakamlarında referans grubu olarak da ENAG gösteriliyor. Yani şimdi TÜİK'e Türk halkının güveni kalmamış durumda. Nasıl güvenelim ya, mesela pandemi döneminde düzenli olarak her yıl açıkladığınız ölüm ve ölüm nedenleri istatistiklerini iki yıl boyunca açıklamadınız, açıklanmadı. Oysa pandemi sürecinde, yönetiminde politika yapıcıların, karar vericilerin bu verilere ihtiyacı vardı politika geliştirmeleri için ancak bu veriler ne yazık ki yayımlanmadı.
Şimdi, Sayın Bakanımız sunumunda şundan bahsediyor: "Çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz." çok iddialı bir kelime kullanmış. "Çalışanlarımıza ocak-temmuz aylarında dönemsel zamma ilave oransal ve seyyanen artış yaparak en düşük memur maaşını 22 bin liraya yükselttik." yani enflasyon üzerinde zam yapma ihtiyacı hasıl olmuş. Emeklilerimize aynı şekilde 2023 yılı Ocak-Temmuz aylarında dönemsel zamma ilave oransal artışlar yapılmış, benzer düzenleme en düşük emekli aylıklarında sağlanmış ve asgari ücrette sağlanmış. Şimdi, burada bir soru akla geliyor: Neden Hükûmet ücretlerde enflasyon üzerinde maaş artışları yapmak zorunda kalıyor? Yani Türkiye İstatistik Kurumu gerçekten fiyatlardaki artışları doğru ölçümlese -ben doğru ölçümleyebileceğine inanıyorum, o Kurumun bu kabiliyeti var- veyahut da bağımsız olsa, doğru şekilde aktarmış olsa Hükûmet niye enflasyon üzerinde maaş zammı yapmak zorunda kalıyor? Hatta enflasyon üzerinde maaş zammı yapmış olmasına rağmen hâlen şu anda ücretlilerimiz ciddi bir hayat pahalılığıyla karşı karşıya. İşte, bugün, TÜRK-İŞ her ay düzenli olarak açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırlarını açıkladı. Buna göre eylül ayındaki açlık sınırı 13 bin 684 TL. Peki asgari ücret ne? 11 bin 402 TL, açlık sınırının altında. Peki, geri gidelim, 2021 Ocak ayı, aynı kurum, TÜRK-İŞ gene açlık sınırını açıklıyor 2.652 TL, asgari ücret 2.825 TL yani açlık sınırının üstünde bir asgari ücret varmış; zaman içerisinde asgari ücret açlık sınırının altında kalmış hem de "Enflasyon üzerinde zam yapılıyor." denmesine rağmen. Yani tüm bu sonuçlar TÜİK'in vermiş olduğu rakamların gerçeği yansıtmadığını bizlere göstermekte.
2022'nin 4'üncü ayına kadar TÜİK doğru bir şey yapıyordu, sepetteki ürünlerin ortalama fiyatlarını yayınlıyordu; ne olduysa o 2022'nin 4'üncü ayından sonra bu rakamları yayınlamaktan vazgeçti. Israrla söylüyoruz, neden bunları yayınlamıyorsunuz? Yayınlanmıyor. Bize verilen cevapta "Dünyadaki diğer istatistik ofisleri de böyle bir şeyi yayınlamıyor, biz de yayınlamayı kestik." denildi ancak biz şunu biliyoruz ki bugün o rakamlar yayınlansın, sokaktaki, çarşıdaki, pazardaki bilhassa gıda fiyatlarıyla aralarında çok büyük farklar olacağı bellidir, ortadadır. Belki bu yüzden açıklanmıyordur.
Bir diğer husus: Genellikle bu bütçe görüşmeleri başladığından beri AB tanımlı borç stokumuzun çok düşük olduğundan bahsediliyor. Evet, gelişmiş ülkelere, gelişmekte olan ülkelere göre baktığımız zaman düşük olduğu belli, yüzde 33,2. Ancak burada bu borç stokunun yapısına bakmakta bir fayda olduğunu ben görüyorum, siz de büyük ihtimalle bakmışsınız ki stratejinizde değişiklik yapmışsınız. Burada ciddi problemler var. Mesela, faiz dışı bütçe dengesi yıllar içerisinde ciddi bozulmalara uğramış; 2022 yılında artı 168 milyar lirayken 2023'te eksi 986 milyar lira, 2024'te 1 trilyon 397 milyar lira. Tabii, faiz dışı bütçe dengesi bu şekilde bozulduğu zaman da borçlanma gereği de artıyor; 2022 yılında 120 milyar lirayken 2023'te 1 trilyon 651 milyar lira, 2024'te 2 trilyon 468 milyar liraya çıkmış durumda yani borç stokunda ciddi bir artış var.
Borç stokunun yapısına baktığımız zaman, 2023 Ocak ayında stok 4 trilyon 180 milyar lirayken, 2023'ün Eylül ayı itibarıyla yaklaşık 2 trilyon liralık bir artışla, yüzde 50'lik bir artışla 6 trilyon 69 milyar liraya ulaşmış durumda ve bunun yüzde 35'inin yani 2 trilyon 153 milyar liralık kısmının TL'yle, 3 trilyon 916 milyar liralık yüzde 65'lik kısmınınsa yabancı parayla olduğunu görmekteyiz. Dış borcun yüzde 52, iç borcun yüzde 48 olduğunu görüyoruz. Oysa 2018 yılında tam tersi bir denge söz konusuydu yani TL'yle borçlanma oranı yüzde 55, yabancı parayla borçlanma oranı yüzde 45'ti. Burada ciddi bir bozulma söz konusu.
Yani sonuç itibarıyla bakıldığı zaman bütçe açığı artıyor, borçlanma ihtiyacımız artıyor, ödemeden daha fazla borçlanıyoruz yani çevirme oranlarına bakıldığı zaman ciddi oranlar söz konusu. Dış borçlarda çevirme oranı yüzde 174,7 yani 100 liralık dış borç ödemesi yapmışız ancak 174 liralık da yeniden borçlanma gereği duymuşuz. İç borçta çevirme oranı daha da kötü, yüzde 249,4 yani genel itibarıyla yüzde 235 olduğunu tahmin etmekteyim. Bu arada faizler de artmakta ve yüksek faiz de bu çevirmeyi zorlaştırmakta. Bir taraftan yabancı parayla borçlanılıyor, bir taraftan faizler artıyor. Bu da ne yazık ki ülkemizi bu konuda kırılgan hâle getiriyor.
Burada, stratejinizde de "4 ana başlık" demişsiniz, siz de bunları görmüşsünüz, siz de aynı şeyi söylemişsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, size ilave bir dakika süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim.
Birincisi "Vadeleri uzatmamız lazım." demişsiniz, bununla ilgili adımlar atıyorsunuz burada. Borç stokumuzun faiz riskine "düşecek" demişsiniz, değişken faizli senet ihracında payını sınırlamaya gideceksiniz. Umarım bunları yaparsınız, umarım bunları yapabilirsiniz. Eğer bunları yapamazsanız, gerçekleştiremezseniz zaten çok ciddi bir ödeme sıkıntısıyla karşı karşıya kalacağımız aşikâr.
Teşekkür ederim.