| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Sermaye Piyasası Kurulu c) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ç) Kamu İhale Kurumu d) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu e) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu f) Gelir İdaresi Başkanlığı g) Türkiye İstatistik Kurumu ğ) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı) Yatırımcı Tazmin Merkezi i) Bankalararası Kart Merkezi Anonim Şirketi |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 31 .10.2023 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, çok kıymetli milletvekillerimiz, değerli bürokrat arkadaşlar, basınımızın kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Tabii, birçok şey ifade edildi ama ben şöyle bir hayal kurmak istiyorum: Şu dört beş yıl, Türkiye'nin geçen dört beş yılında biz faiz-kur-enflasyon tartışmalarının içinde olmasaydık ve rasyonel ekonomik politikalarla yol yürüseydik belki bu toplantıda daha çok AR-GE'yi, inovasyonu, katma değerli ürünleri, beşerî sermayeyi ve Türkiye'nin bir üst gelir grubuna çıkacağı bir durumdan bahsederdik.
Ben biraz tarihsel bir hatırlatma yapmak zorundayım. Çünkü belki bir ironi olacak ama burada amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Yani Türkiye'nin dört beş yıllık süre içerisinde ekonomi politikalarına ve yaklaşımlarına baktığımızda muhtemelen bir iki yıl önce burada bütçeler konuşulurken şu konuşulmuştur yani hep faiz sebep, enflasyon sonuçtan bahsediyoruz ama aslında biz bir yıl önce, bir buçuk yıl önce farklı bir şey konuşuyorduk, diyorduk ki: "Biz cari açığı düşüreceğiz çünkü bu cari açık düşerse, Türk lirası değersiz hâle gelirse daha fazla ihracat yaparız ve dolayısıyla döviz açığımızı yönetmiş oluruz, ondan sonra da enflasyonu düşürürüz." Şimdi, artık böyle bir şey yok ve bu ülke, geçtiğimiz birkaç yıla baktığımızda, yine Merkez Bankasını yöneten insanların "Para politikası araçlarını kullanmayacağım." dediği bir ülkeydi.
Şimdi, onun için, sevgili Bakanımıza elbette başarılar diliyoruz, birlikte çalıştığımız dostlarımız da var, gördük, mutlu olduk, Allah yardımcınız olsun, duamız odur. Sanki ülkede bir iktidar değişikliği olmuş, sanki yeni bir akıl ekonomiyi ele almış ve yeniden başlıyoruz, hadi yeniden başlayalım. Şimdi, bu yeniden başlamak için vergilerle ilgili çok şey söylendi ama ben şunu ifade etmek isterim: Elbette bizim belki bilmediğimiz bazı şeyler var ve siyasetin de -birkaç aydır Meclisteyiz- bazı kara delikleri var.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; ben şimdi burada konuşurken tekrar bunları not almak zorunda kaldım. Bir Rizeli olarak da ülkenin sevdalısı biri olarak da bu kara delikleri, ekonominin bu karanlık noktalarını sizlerin aydınlatması lazım çünkü benim bildiğim AK PARTİ her şeyden önce şeffaflık vadeden bir siyasi hareket olarak yola çıktı.
Burada, bir, kara delikler, siyasetin tartışma konuları... Hiçbir belgede rastlamadığımız mesele Varlık Fonu. Şimdi, bu Varlık Fonu meselesi siyasetin en önemli tartışma alanlarından biri. Bunu tartışmayalım çünkü neden tartışmayalım? Türkiye'nin en kıymetli ekonomik varlıkları Varlık Fonu içerisinde. Rizeliliğime vurgu yaptım şundan dolayı: 2017 yılında -biliyorsunuz- ÇAYKUR Varlık Fonuna devredildi, beş yıl içerisinde -geçen üç yılda 2014, 2015, 2016 yıllarında kâr eden ÇAYKUR- 2017'den sonraki beş yılda 2,6 milyar TL zarar etti. Ben şu anda Türk Hava Yollarının, kamu bankalarının, Varlık Fonunda "Türkiye" denildiğinde Türkiye'nin, kamunun bir sürü marka kuruluşunun durumunu bilmiyorum; bunlar önemli.
Diğer bir mesele, yine bu ekonominin karanlık alanlarından bir tanesi. Sağ olsun Merkez Bankası Başkanımızla okuldaşız, geldi, burada kur korumalı mevduatla ilgili sayın vekillerimiz, sözcülerimiz sorular sordu, o da bazı rakamlar verdi ama yine ekonomi grupları içerisinde kurduğumuz, üniversitelerdeki hocalarımızla yaptığımız değerlendirmelerde kur korumalı mevduatın ekonomiye toplam maliyetinin yıllar içerisinde minimum 700 milyar TL olduğuna dair hesaplar yapıyoruz, şu an kamunun bize verdiği rakamlar 200-250 milyar TL'ye ulaşıyor. Şimdi, kimseyi kişisel olarak asla şey almak istemeyiz, bu bizlere de yakışmaz çünkü sonuçta orada da bir inanmışlık vardı. Şunu da biliyoruz ki kur korumalı mevduat açıklandığında sayfalarca rapor yazdığımızda, iktidardaki arkadaşlara "Ya, bu ülke bizim, bu devlet bizim -rahmetli Özal'ın bütün o konuşmalarını da altına ekleyerek- ya, bu bizi perişan eder, bu ülke bunu kaldıramaz." diye yazdığımızda arkadaşların bize verdiği cevap şu idi "Bütçe üzerinde bunun bir yükü olmayacak." ve şu anda bu da maalesef siyasetin en önemli karanlık alanlarından bir tanesi sevgili Bakanım ve bu, artık tartışma olmaktan çıkartılmalı. Neden çıkartılmalı? Çünkü biz eğer bunları bilirsek bunları artık konuşmaktan vazgeçer, daha fazla çözüm üzerine konuşmuş oluruz.
Şimdi, çok konuşuldu TÜİK verileri, enflasyon da çok konuşuldu. TÜİK'le ilgili olarak şunu söylemek isterim: İşte, malum, bir enflasyon sepetimiz var, yurt dışıyla ilgili olarak TÜİK üzerine yazılan makaleler var. Şimdi, bunları okuduğumuzda Türkiye Cumhuriyeti devletine ait olan bir kurumun başta enflasyon olmak üzere bu milletin cebinden yanlış verilerle para aktardığı bir mekanizmaya alet olmuşsa bunun gerçekten hesabı, vebali çok ağırdır. Dolayısıyla, bu mesele bence sizin tarafınızdan açıklığa kavuşturulması gereken bir şey.
Diğer bir konu, bu 128 milyar dolar meselesi. Ya, bu, utanç verici bir mesele. O kullanır, bu kullanır; umurumda değil ama şunu biliyoruz: Geçtiğimiz bir buçuk-iki yıl içerisinde yapılan yeni hesaplar var çünkü biz kamudan bunu duymuyoruz, duymadığımızda da her siyasi parti, her arkadaşımız... AK PARTİ'li arkadaşlarla da oturup konuşuyoruz, ne olduğu konusunda onların da bir bilgisi yok. 128 milyardan sonra minimum 130 milyar dolar satıldığını söyleyen de var, 200 de var, 112 de var. Hadi 112'yi alalım. Arkadaşlar, 112 milyar dolar eğer 128 milyar dolardan sonra satılmışsa yani dehşet rakamlar ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla biz şunu bilmeliyiz: Ya, Allah aşkına, 2018 yılından sonra... Bakın, şurada bir tablo göstereceğim. Çok teşekkür ediyorum, bu çok önemli, sizin konuşmanızı dikkatle dinledim. Şimdi, burada özellikle vergi gelirlerinin bütçe içindeki payıyla ilgili olarak bir paylaşım yapacağım. Bakın, 2017'ye kadar grafik bu şekilde devam ediyor, 2018'den sonra vergi gelirlerinin bütçe içindeki payı roketlemiş, gidiyor. Aslında Sayın Bakanımız rasyonel olmayan ekonomi politikalarının Türkiye'de nelere mal olacağını bizlere söylemişti.
Şimdi, buradan hareketle bu kara deliklerle ilgili meseleler konusunda sizlerin kamuoyunu da bizleri de şey yapıp ekonomide artık beyaz bir sayfa dönemi açılması lazım. Neden? AK PARTİ şu anda iktidarda, bir seçim kazandı. Evet, hatalar yapıldı, vatandaş da milletimiz de dedi ki: "Şu hatalarını sen düzelt." Biz biliyoruz, Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle bir gücü de var. "Ya, biz buralarda hatalar yaptık." dediğimizde sorunlarımızı daha kolay çözeriz.
Şimdi, buradan hareketle tabii çok önemli bir Bakanlığın bütçesini konuşuyoruz hem hazine hem maliye. Ben uzun yıllar özel şirketlerde de yöneticilik yaptım. Yani satış ve pazarlamanın bütçesini ayrı yaparız, işte, mali işler veya denetim konusu ayrıdır yani satış satış yapmaya çalışır, para toplamaya çalışır ama harcama yapan onu kontrol ettiği için iki ayrı birim olur. İşte, tabii, bu tartışmaya girmek istemiyorum ama genel olarak bakıldığında eğer bütçenin performansından bahsedeceksek bu bütçe performansının birincil derecede sorumlusu şu anda Hazine ve Maliye Bakanlığımızdır. Buradan hareketle, şimdi bütçe açıklarıyla ve cari açıklarla ilgili buna "çift açık" dendi, elbette tasarruf açığımız da var. Şimdi, bütçede açık çok hızlı bir şekilde artıyor. Bütçedeki artış yani sadece 2023-2022 karşılaştırmasında bütçe açığımız neredeyse 12 kat artmış. Şimdi, bunu kapatmak için bizim ne yapmamız lazım? Vergiler koymamız gerekiyor ve yine ifade edildi işte, dolaylı vergiler üçte 2 mertebesinde toplam vergiler içerisinde. Ne yapmamız gerekiyor? Borçlanmamız gerekiyor; borç lazım ki bu bütçe açığını kapatalım. Borçlanma demek ki... Borçlanma maliyetleriyle ilgili size teşekkür borçluyuz çünkü CDS'lerde olağanüstü bir düşüş var, neredeyse yarı yarıya düştü. Bu, ülkemiz için çok kıymetli bir şey, bunu takdir ediyoruz. Swaplar konusunda belki son dönemde en fazla seyahat eden bakanlar arasına girdiniz, bundan dolayı da bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak verdiğiniz emeği takdirle karşılıyoruz ama şöyle bir durum var yani şöyle bir ikilemin, denklemin içine girdi Türkiye: Bütçe açığı var, borçlanmaya ihtiyacımız var; borçlanma eşittir faiz, o eşittir vergiler ve büyüyerek devam ediyor bu rakamlar. Şöyle düşünün Sayın Bakanım: Ya, bu ülkede sizin de bakanlık yaptığınız dönemde 50-60 milyar TL faiz yükü olduğu zaman bütçede biz rahatsızlık duyuyorduk. Ya, 50-60 milyar TL'den geçtiğimiz yıl 310 milyar TL -yanlış hatırlamıyorsam- şimdi 660 milyar TL'ye çıktık; bir sonraki 2024 bütçesinde 1 trilyon 254 milyar TL, ondan sonra 1,8 trilyon TL, 2 trilyon TL falan gidiyor. Şimdi, bu kadar faizin olduğu bir ülkede ne olacak? Yatırımlardan, bir şeyden tasarruf etmemiz gerekecek. Yatırımların da gayrisafi millî hasıla içerisindeki payının azaldığını görüyoruz.
Buradan şunu söylemem lazım: Bakın, şöyle bir yine... Dediğim gibi sizin konuşmanızı dikkatlice dinlemeye çalıştım. Şu tabloya yani grafik 15'e bir bakın. Sayın Temelli, değerli dostum, arkadaşlar da ifade ettiler.
Şimdi, kurumlar vergisi... Kurumlar vergisi 1 trilyon 276 milyar olarak grafikte konulmuş yani bu ülkenin bütün kurumlarından topladığımız vergiyi alıyoruz ve faize veriyoruz. Şimdi, buradan hareketle -lütfen yanlış anlaşılmasın- o beyaz sayfayı açmak için milletle bir helalleşmek lazım. Yani şu yeni ekonomik planı, Türkiye ekonomik planı; daha az demokrasi, daha fazla kalkınma, aklın kabul etmeyeceği... Son dört beş yıl içerisinde bu ülkede bazı şeylerin altına imza atan insanların milletten özür dilemesi lazım.
Şunu da ifade etmek isterim: Bakın, gayrisafi millî hasıla oransal değerlendirmeleri elbette kıymetli. Yani Maastricht Kriterlerine göre Türkiye'nin borçluluk oranı, kendi ligindeki ülkelerle... Elbette bunlar değerli, bunlar çok olumlu şeyler ama şöyle bir sorunumuz var: Gayrisafi millî hasılayla yapılacak değerlendirmelerin kaliteli olabilmesi için o ülkede gelir adaletinde bizim bir yol almamız lazım. Dolayısıyla bunların hiçbir tanesinin bizim için bir ehemmiyeti yok. Ben dün Genel Kurulda da söyledim, biraz önce Erhan Bey de söyledi, gayrisafi millî hasıladan alınan pay... Eğer gelir adaletsizliğinin en önemli göstergelerini orada görüyorsak bizim şuna bakmamız lazım: Türkiye'de şu anda büyük şehirlerde 3+1 daireyi 20 bin liradan aşağı kiralayabiliyor mu insanlarımız 11.400 lira asgari ücretin olduğu bir ülkede? Barınma bu ülkenin en önemli sorunlarından biri. Bütün bütçe rakamlarına baktım yani 300-400 bin konutla çözülecek iş değil, başka çok önemli tedbirler almak lazım. Bu, şey olarak değil yani bir parti kimliği... Bu, ülkenin bir meselesi.
Tarımdan bahsedildi Sayın Bakanım. Ben bunu eleştirmiş olmak için söylemiyorum. Bakın, yazın neredeyse 30'a yakın şehre gittim. İnsanlar traktörlerini, tarım makinelerini satıyorlar ve bazıları şunu söylüyor: "Ekmeye başladığım an, dikmeye başladığım an, tohumu attığım an ben kaybederim. Neden? Çünkü benim artık giderlerimi, tarımsal anlamda giderlerimi karşılamıyor." Ben, tarımda bir talep enflasyonu olduğunu düşünmüyorum. Tarımda bir maliyet enflasyonu var. Biz tarımdaki maliyet enflasyonunu, girdi maliyetlerini devlet olarak eğer kontrol etmezsek ve tarımla ilgili o gayrisafi millî hasılada dünyadaki 7 tane ülkeden biri -tarımsal millî gelirde- olmayı hedefliyorsak orada mutlaka kur korumalı tarıma geçmemiz lazım. Anadolu insanı tarımdan koparsa... Bakın "Trendler değişti." diyoruz, "salgın" diyoruz, "Devletlerin en önemli görevi vatandaşlarının karnını doyurmak." diyoruz; tarımda geri gidiyoruz. Elbette imalat sanayimizde, sanayimizdeki büyüme; elbette bunlar çok kıymetli ama hizmetler sektörü bu şekilde büyümeye devam ederse -planda da gördük, burada da okuduk 6,2 falan tarımın gayrisafi millî hasıladan aldığı pay gerçekleşemez, bu yüzde 5'lere düşer. Onun için tarımla ilgili olarak mutlaka bir çaba içinde olmamız gerekiyor.
Şimdi, tabii, önümüzdeki üç yıl içerisinde 5,5 trilyona yakın bir faiz ödemesi var Türkiye'nin. Türkiye, tabii, bu faizi öderken ekonomik anlamda da büyümek zorunda. Şimdi, ekonomik olarak ranta dayalı bir büyüme gerçekleştirmeyeceksek Türkiye'de bir üretim ve yatırım iklimine ihtiyacımız var. Bu üretim ve yatırım ikliminin olabilmesi için de Türkiye'nin özellikle şeffaflıkta bir yol alması lazım ki bunu siz çok ifade edersiniz.
Şimdi, bu özelleştirmeyle ilgili olarak -yani onu karanlık bir alan olarak görmüyorum- önümüzdeki üç yılda her yıl yaklaşık 1 milyar dolar bir özelleştirmeden bahsediliyor. Arkadaşlar, önümüzdeki üç yılda, 2024, 2025, 2026'da 80 milyar TL bir özelleştirme hedefi var yani her yıl yaklaşık 1 milyar dolar. Neyi özelleştireceğiz? Bu da önemli bir şey çünkü ben biliyorum ki bu önümüzdeki üç beş ay içerisinde yine siyasette en çok tartışacağımız alanlardan biri.
Nükleer enerjiden bahsettiniz Sayın Bakanım. Ya, bu nükleer enerji Türkiye'nin ihtiyacı olan bir şey. Türkiye büyüyen, gelişen bir ekonomi. Bizim enerji açığımız var; ithalattaki bağımlılığımızı, ekonomideki bağımlılığımızı düşürmek için yapmamız gereken neyse yapmalıyız; eyvallah ama yine siyasetin en önemli tartışma alanlarından bir tanesi olan nükleer enerjiyle ilgili olarak son üç dört ay içerisinde siyasetçilerin söylediklerine bir bakın. Ya, niye şeffaf olmuyoruz? Niye Rus bir vatandaş çıkıp bize "Akkuyu, burası şöyledir böyledir." diyor? Yani neredeyse tapuyu bunlara vermişiz. Şu anda orta vadeli programda, kalkınma planımızda, sizler burada... Ruslar bu ülkeye gelip, bizim topraklarımızda bu enerjiyi üretip bize satacaklar mı, biz bunun ortağı mıyız? Hepsi kabulümüzdür, yeter ki bunu millet bilsin. Kalkınma planımızda yeni nükleer enerji santrallerinden bahsediliyor. Ya, siyasetçiler hata yapabilirler yani sonuçta biz kuluz ama bu, artık bizim tartışacağımız bir konu olmasın. Ülke için bir enerji yatırımı yapılıyorsa muhalefetiyle iktidarıyla biz alkışlayalım, diyelim ki: "Tamam, çok güzel bir şey yapılıyor." Burada da böyle bir durum var.
Şimdi, işsizlik oranıyla ilgili şunu söylemek isterim: Bir dua yerine geçsin, 2028'de yüzde 7,5 işsizliğe eğer ulaşacaksak bizim üretim ve yatırımla ilgili olarak çok şey yapmamız lazım.
Sayın Şimşek, bu bütçe rakamlarına baktığınızda gerçekten siz bunu görüyor musunuz? Biz kaçırmış olabiliriz. Yani dış ticaret dengesinde 110 milyar dolar açık vermeye -ki bu sene 112 küsur olacak herhâlde- bu şekilde devam edecek bir ülkenin cari açığı 2028'de sıfıra yakın bir noktaya getireceği söyleniyor planda, burada siz de grafiklerde gösteriyorsunuz. Yani dış ticaret açığı, ithalat-ihracat dengesinde böyle büyük açıklar devam edecek, tüketerek büyümeyi planına, bütçesine, her şeyine koymuş; nerede bu işsizliği ortadan kaldıracağız? Bunun da önemli olduğunu düşünüyorum.
Gelir adaletinden bahsettim. Şu vergilerle ilgili olarak, tabii, şöyle bir sorun var: Ben, şu anda, gayrisafi millî hasılayla değerlendirme yapmayalım deme nedenimi Sefalet Endeksi'yle belki izah edebilirim. Şimdi, burada enflasyon ve işsizlik... Yani Türkiye'yi düşünün, bir ülke düşünün, biz şu anda 2023 hedeflerimizi 2053'e taşıdık, eyvallah dedik ama şu anda Türkiye Venezuela'yla, Zimbabve'yle, Sudan'la aynı ligde 10 tane ülkeden biri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, iki dakika ilave sürenizi veriyorum.
Lütfen buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) -Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, dolayısıyla bu meseleler, uluslararası kurumların Türkiye'ye bakışı, şu anki durumumuz, aslında bu yükü kimin sırtına yüklediğimizle ilgili bir şey. "Kim büyüyor?" sorusunun cevabı aslında vatandaşın kendisi değil. Onun için, Türkiye'de çok büyük, derin bir yoksulluk var.
Zamanım kısıtlı olduğu için bir talepte bulunacağım. Bütün kurumların bütçelerine baktım ve siz bu işin başındaki kaptansınız, vatandaş sizi öyle görüyor. Kamudaki tasarruf 2023'te, şu anda sıfıra yakın -deprem oldu, şu oldu; bunlar anlaşılabilir şeyler- ve biz yüzde 2,3 gibi bir tasarruf öngörüyoruz. Benim önerim şu -inşallah gerçekleşir bunlar- bizim önümüze koyduğunuz bütçelerde bütçe artışlarında, ne olur, yeniden değerleme oranını artıracak bütçe genişlemelerine fırsat vermeyin. Yani parasal sıkılaştırmayla topluma verdiğiniz mesajda vatandaşa şunu dememiz lazım: "Ey vatandaş, evet, bazı sıkıntılar var, kemer sıkıyorum ama kamuda ben de gerekeni yapıyorum." Ya, Allah aşkına... Siz, tabii, bunları çok daha iyi şey yapın. Ben size TÜİK örneği vereyim: TÜİK'in -ki yani planlanan yatırımlar varsa herhangi bir şey diyecek hâlimiz yok- "TÜİK" dediğimiz kurumun bütçesi yüzde 145 artmış. Şu anda Hazine ve Maliyenin bütçesine baktım yani şöyle düşünün: 2022 başlangıcı 2,9 milyar olan bir kurum 15'e gelmiş, 15 milyara gelmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, bir dakika daha ilave süre veriyorum, toparlayın lütfen.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Burada mutlaka birtakım yapılacak işlerimiz var.
Şu gri listeyle bitirmek isterim. Ben, şu anda, Ali Yerlikaya'nın, İçişleri Bakanımızın -buraya geldiğinde de teşekkür edeceğim- yaptığı mücadeleyi inanılmaz kıymetli buluyorum, alkışlıyorum. Türkiye'nin bir temiz eller operasyonuna elbette ihtiyacı var. Şu anda şehirlerde yapılan bütün anketlerde ilk 3 sorun içerisinde -bazen 2, bazen 3- uyuşturucu ve bağımlılık çıkıyor. İstanbul'un 961 mahallesinde bu çalışmayı yaklaşık dört yıl önce yaptırmış birisi olarak söylüyorum: Neslimiz elimizden gidiyor ve biz mafya-siyaset ilişkisini mutlaka irdelemek zorundayız ve topluma bunların ağababalarını bunların önüne koymak zorundayız. Türkiye, Küresel Organize Suç Endeksi'nde ilk 14 ülkeden biri olmaya devam edecekse, biz ne maliyeyi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - ...ne hazineyi, hiçbir şeyi konuşamayız. Konuşacağım çok şey vardı, şimdilik burada keseyim.
Tekrar başarılar diliyorum, dualarımız sizinle. Sizin başarınız bu milletin başarısı olacak efendim.
Teşekkür ediyorum.