KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Çok teşekkür ederim Başkanım.

Çok Değerli Başkanım, çok Değerli Meclis Başkanımız, Sayıştay Başkanımız, Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanımız, çok değerli milletvekillerimiz, değerli bürokratlarımız ve basın mensuplarımız; ben de hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle milletin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tabii, bugün çok önemli bir gün. İki gün sonra cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılını kutlayacağız. Hem ülkemizin kurtuluşunda hem de akabinde cumhuriyetin ilan edilmesinde emek ve gayret sarf eden, canlarını feda eden, başta şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum ve bu ülkenin kurtulmasında çok büyük emekleri olan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına şükranlarımı arz ediyorum. Tabii ki cumhuriyet çok önemli bir kazanımdır ve cumhuriyet eğer olmasaydı belki bizler burada olmayacaktık.

Tabii ki cumhuriyete karşı çıkmak mümkün değildir ama şöyle bir şey var: Sanki Türkiye'de cumhuriyete özellikle muhafazakâr kesimin karşı çıktığı yönünde birtakım algılar oluşturuldu ve yıllarca bu algı devam etti. Oysa cumhuriyete yani halkı yönetecek kişinin halk tarafından seçilmesine kim karşı çıkabilir, böyle bir şey olabilir mi? Dolayısıyla da cumhuriyet sayesinde -biraz önce ifade ettiğim gibi- bizler buradayız fakat sizler eğer cumhuriyet adı altında insanların giyim kuşam hakkına müdahale ediyorsanız, eğitim hakkını engelliyorsanız, kamu hizmeti almasını engelliyorsanız ve bunu da cumhuriyete dayandırarak yapıyorsanız insanların karşı olduğu esas mesele budur tamamen. Yani cumhuriyetin kendisine asla karşı değildir ve cumhuriyet adı altında bazı kesimlerin diğer toplum kesimlerine dayatmasına karşıdır. Bu yıllar boyunca hep yanlış algılandı. Tabii, burada, biz, 85 milyon, hepimiz cumhuriyetin sahibiyiz, bu ülkenin sahibiyiz ve dolayısıyla da birlik ve beraberlik içinde bugüne kadar çok büyük mücadeleler vermişiz ve dolayısıyla da bu ülkemizi buralara taşımışız. Buradan sonra bize düşen bunu daha ileriye taşımaktır.

Tabii ki cumhuriyet ilan edildikten sonra sizi yönetecek Anayasa'yı ve yasalarınızı diyelim ki kendi kültürünüze de dayandırabilirsiniz ve neticede seküler kültürlerine de dayandırabilirsiniz. Bu tamamen oradaki idarecilerin veya sizi temsil eden kişilerin irddesine kalmış bir şey. Tabii ki şöyle garip bir durum var: Rahmetli Uğur Mumcu "Türk milleti kimdir?" veya "Türk vatandaşı kimdir?" diye diye bir tanım yapıyor. Benim çok ilgimi çekti, sizlerin de malumudur. "Türk vatandaşı İsviçre Medeni Kanunu'na göre evlenen, İtalyan Ceza Yasası'na göre cezalandırılan, Alman Ceza Muhakemeleri Yasası'na göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir." demiştir ve gerçekten de biz isteriz ki kendi örf ve âdetlerimizin daha ön plana çıktığı, kendi yerli ve millî bir Anayasa'mızı oluşturmamız bu ülkenin en büyük görevidir diye düşünüyorum.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Onu o amaçla söylemiyor ama.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Tabii, şimdi...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Güneş, bir saniye...

Sayın Tanal, bir müsaade eder misiniz.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Başkanım, o kanunların yurt dışından alındığını göstermek için söylüyor.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Tanal, bakın, dün laf atışmalarından dolayı tansiyon yükseldi. Lütfen siz söz hakkı geldiği zaman söz hakkınız içerisinde görüşlerinizi ifade edin.

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, laf atmak ayrı, hakaret etmek ayrı; bunun ayrımını iyi yaparsanız seviniriz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bunlara müdahale edelim olur mu, sonra...

Değerli arkadaşlar, bakın...

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Ben bir şey söylemedim ki, bu kanunları biz o dönem yurt dışından aldığımız için öyle...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Tanal, bakın, söz vereceğim size, değerlendirmeyi o zaman yapın. Rica ediyorum, lütfen... Yoksa bu sefer iş kırıcı noktalara gidiyor. Tamam mı? Gerek yok, dün üzüldük çünkü.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Peki, sözü kestiğim için özür dilerim.

BAŞKAN - Buyurun.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Diğer taraftan, tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduktan sonra, 1923'te hükûmet sistemi olarak parlamenter sisteme geçmişti. Tabii ki parlamenter sistemin faydalı tarafları da vardır, eksik tarafları da vardır. Parlamenter sistemde eğer hükûmetler güçlüyse yani o iktidar güçlüyse ve tek başına geliyorsa problem olmamıştır ama ne zaman ki siyaset parçalı bir yapıya girmiş, o zaman büyük problemlerle karşılaşılmıştır.

Şimdi, 1923'ten bu yana 67 tane hükûmet kurulmuştur. 1960 ile 2002 arasında 17 koalisyon hükûmeti kurulmuştur ve koalisyon hükûmetlerinin ortalama ömrüne baktığınız zaman aşağı yukarı bir yıldan biraz fazla bir süredir yani bir yıllık bir sürede siz diyelim ki başbakan olsanız, cumhurbaşkanı olsanız bu ülkenin geleceğine dair ne planlarınız olabilir, neleri icra edebilirsiniz? Tabii ki AK PARTİ iktidarları geldikten sonra -AK PARTİ'nin güçlü bir şekilde iktidara gelmesiyle beraber- parlamenter sistemde de bu aksaklıklar ortadan kaldırıldı. Ama ne zaman ki tek başına bir parti büyük çoğunluğu alamıyor, o zaman sorunlarla karşılaşıyoruz biz. Bunun neticesinde 16 Nisan 2017 referandumunda Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi. Cumhurbaşkanlığı sisteminin şöyle çok avantajları var: Diyelim ki hükûmeti kim kuruyor? Millet kuruyor ve dolayısıyla da hükûmetin herhangi bir gensoruyla yıkılma ihtimali var mı? Yok. Beş yıl boyunca burada hizmet edecek mi, o garantisi var mı? O garantisi var ve diğer taraftan, bu Cumhurbaşkanlığı sisteminin hızlı karar verme yetkisi var. Önceden Parlamentonun bir cumhurbaşkanını bile seçemediği dönemler olmuş. Seçtiği cumhurbaşkanının milletin seçtiği başbakanının bakanları atayıp atamayacağına karar verdiği bir sistemi yani "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyoruz ama millet tarafından seçilen bir başbakanın istediği bakanı seçemediği günleri yaşamışız biz. Dolayısıyla da bunların hepsinden kurtulduk. Bu sistemin en güzel tarafı seçimlerden sonra hükûmetin belli olması, garanti olması.

Şimdi, bazı arkadaşlar diyorlar ki: "Biz güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz?" Arkadaşlar güçlendirilmiş parlamenter sistem nedir tam bilmiyorum ama mesela yerel seçimlerde biz belediye başkanını niye parlamenter sistemdeki gibi seçmiyoruz da Cumhurbaşkanlığı sistemindeki gibi seçiyoruz? Niye belediye başkanlarını ayrı seçiyoruz, oradaki meclisleri ayrı seçiyoruz? Eğer böyle bir yapı olsaydı, orada da aynı şekilde belediye meclis üyeleri istediği zaman belediye başkanını düşürebilirlerdi. Dolayısıyla da burada beş yıl boyunca hizmet etmesi bakımından bir garantiye alınma süreci var.

Diğer taraftan, bazı arkadaşlar işte parlamenter sistemin etkinliğinin, parlamenter sisteme göre Cumhurbaşkanlığı sisteminde Meclisin yetkisinin azaldığını ifade ettiler. Hayır, daha fazla arttı. Şöyle arttı: Eskiden kanunların büyük bir kısmı kanun tasarısı şeklinde geliyordu ve milletvekilleri daha az kanun teklifi veriyordu, şimdi kanun teklifi verme yetkisi tamamen milletvekillerine ait; Cumhurbaşkanımız sadece bütçe kanunu teklifini verebiliyor, onun haricinde tamamen milletvekillerine ait.

Diğer taraftan, tabii, burada bazı arkadaşlar temsil oranının düşüklüğünden bahsetti. Ben size söylüyorum, parlamenter sistemde 2002 yılında AK PARTİ iktidara geldiğinde temsiliyet oranı kaçtı arkadaşlar, bugün temsiliyet oranı kaç? Bugün milletin temsiliyet oranı -biraz önce Mustafa Bey de söyledi- 93. 2018'de kaç? 97. Peki, 2002'de kaç? 50 küsurlarda temsiliyet oranı. Dolayısıyla bu anlamda baktığınız zaman parlamenter sistemde sırf hükûmet kurulabilsin diye, çoğunluk sağlanabilsin diye il barajları vardı ve ülke barajı da yüzde 10 civarlarındaydı. Hem o il barajlarının kaldırılması hem de Türkiye barajlarının 7'ye düşürülmüş olması bu anlamda önemli mesafeler katettirdi.

Şunu ifade etmek istiyorum: Diğer taraftan, arkadaşlar yazılı soru önergeleriyle ilgili bazı serzenişlerde bulundular. Arkadaşlar, haklarımızı doğru ve düzgün olarak kullanırsak bu mekanizmanın çalışması çok rahat olur ama çok ayrıntılı demeyeyim de, gerekli gereksiz konularda çok fazla soru sorulursa tabii ki Bakanlarımızın buna cevap verme zamanı da daralıyor arkadaşlar.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Gereksiz olur mu ya! Milletvekiline nasıl "gereksiz" dersin?

CAVİT ARI (Antalya) - Nereden biliyorsun İsmail Bey?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Şimdi, arkadaşlar, ben şunu söyleyeyim: Diğer taraftan, biraz önce bir arkadaşımız bu cumhuriyetin 100'üncü yılında sanki biz bunu kutlamaktan imtina ediyormuşuz gibi, birlik beraberlik içinde değilmişiz gibi birtakım söylemlerde bulundu. Bunlar tamamen yanlıştır arkadaşlar. Cumhuriyet 86 milyon insanımızın, hepimizindir.

CAVİT ARI (Antalya) - Hep hasta oluyordu Cumhurbaşkanınız, Başbakanınız! Aşırı grip oluyordu!

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde bir Grup Başkan Vekili maalesef farklı bir tutum sergilemiştir. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına girerken, yeni anayasadan bahsetmişken Meclis Başkanımızın kapsayıcı ve içimize inşirah veren konuşması, muhalefet partisi sözcülerinin de bu insicama uygun fikirler beyan etmiş olmaları memnuniyet verici iken "Cumhuriyetimizin değerleriyle ilgili kavga ediyorsunuz." ithamını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili bize isnat edilen yakışıksız, seviyesiz iftiraları, yeni Türkiye Yüzyılı vizyonumuzla ilgili vizyonsuz tespitleri, 2023 yılı hedeflerimizi görmezlikten gelme basiretsizliğini reddediyoruz. Kendi beceriksiz ve sığ bakış açılarını örtmek adına yapılan bu yakışıksız kalkışma girişimlerinin tamamını reddediyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii ki burada biz hem Meclisimizin hem de Sayıştay Başkanlığımızın ve Kamu Denetçiliği Kurumumuzun bütçelerini görüşüyoruz. Burada tabii ki Sayıştayın görevini tam yapmadığı, sanki Cumhurbaşkanlığını denetlemediği gibi bazı ifadelerde bulundular. Bu son derece yanlıştır yani Sayıştay birtakım bulgular bulduğu zaman bunları kullanıyorsunuz "İşte, Sayıştay bunları buldu." diyorsunuz, orada Sayıştaya "İyi çalışıyor." demiyorsunuz ama diğer taraftan işinize gelmeyen şeylerde "Sayıştay sanki çalışmıyormuş." gibi bir ifadede bulunuyorsunuz. Sayıştay kurumumuz ta 1862 yılında Osmanlı döneminde Divan-ı Muhasebat olarak kurulmuş, 1924'te onunla ilgili bir kanun çıkmış, 1961'de kanun çıkmış ve görevini son derece tarafsız bir şekilde yapan bir kurumdur. Ben de başhekimlik yaptığımda Sayıştayın denetimine maruz kaldım ve gerçekten de en ayrıntılı şöyle bir şey vardı: İşverenlere devletin bir teşviki vardı fakat devlete hizmet verenler de... Bu teşvikin normalde devlete yatırılması gerekirken bizim kurum bir ay geciktiği, geriden geldiği için, bir ay eksik yatırdıkları için ta onu buldular ve onu ödemek zorunda kaldık. Bu şunu gösteriyor: Sayıştayın işine ne kadar hâkim olduğunu gösteriyor.

Diğer önemli kurumlarımızdan bir tanesi de bizim Kamu Denetçiliği Kurumu. 2012 yılında kanunlaşan ve on bir yıldır da hizmet veren bu kurum... Gerçekten önceden kamu kurumlarıyla problemi olan insanların nereye gideceği belli değildi ve hak arama yolları çok açık değildi, anca mahkemeye gitmeleri gerekirdi. Bu mahkemeye gitmeden hak arama yolları açısından Kamu Denetçiliği Kurumu hayata geçti. Ben Başkanımıza buradan teşekkür ederim, tebrik de ederim yani gerçekten çok iyi hizmet veriyorlar. Bugüne kadar aşağı yukarı 22 bin dosya, az değil, 22.200 dosya Kamu Denetçiliğine başvurmuş...

KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ - 220 bin.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - 220 bin mi? 220 bin dosya başvurmuş ve bunun sadece 2 bini cevaplanmamış, 220 bini cevaplanmış ve bu gerçekten de takdire şayan bir şey. Bu, şunu göstermektedir: Eğer vatandaşlarımız herhangi bir kurumdan sonuç alabiliyorsa, hizmet alabiliyorsa o kuruma başvurabiliyorlar. Burada ayriyeten, başvuru olmaksızın telefonla da bir sürü vatandaşımızın problemlerini çözme anlamında çok büyük başarı göstermişler. Ben bu başarılarınızın devamını dilerim.

Tabii ki burada söylenecek çok şey var ama tabii, ben görüşlerimi bu şekilde ifade ediyorum.

Bu bütçenin hem Meclisimize hem Sayıştay Başkanlığımıza hem Kamu Denetçiliğimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.