KOMİSYON KONUŞMASI

BARIŞ KARADENİZ (Sinop) - Evet, ben SÜR-KOOP Başkanımız ve Başkan Yardımcımıza tekrar teşekkür ediyorum bu verdikleri bilgilerden olayı.

Şimdi az önce sorunlardan bahsediyordunuz, mecbur telefonu açmak zorunda kaldım; benim ilimde 2 balıkçı metan gazından zehirlenmiş, 1'i ağır; 1'i Ankara'ya sevk edilmiş, 1'i Samsun'a sevk edilmiş. Sebep, balıkçı barınaklarının yetersiz olması, yirmi dört saat yedek teknenin orada bekleyerek şu anda metan gazından zehirlenmesi ve bir barınağın da açılmamasıyla alakalı bir zehirlenme yaşamış yani tam sorunların üstüne denk geldi.

Sayın Ramazan Başkanım, size bir soru sormak istiyorum ama müsaadeniz olursa. Balıkçılık ve su ürünleri bakanlığından, denizcilik bakanlığından vazgeçtik mi? Balıkçılık ve su ürünleri bakanlığından vazgeçmedik, değil mi?

SU ÜRÜNLERİ KOOPERATİFLER MERKEZ BİRLİĞİ BAŞKANI RAMAZAN ÖZKAYA - Yok, vazgeçmedik.

BARIŞ KARADENİZ (Sinop) - Tamam.

Niye sordum? Çünkü geçen Su Ürünleri Genel Müdürümüz dedi ki: "Su Ürünleri Genel Müdürlüğümüzün güçlenmesi lazım, Tarım ve Orman Bakanlığı gibi bir genel müdürlük seviyesine gelmesi lazım." Ben de Su Ürünleri Genel Müdürümüze dışarıda söyledim: "Hayır efendim, bu işin bir bakanlık tarafından yönetilmesi lazım." Yani tarımın bir kolu olarak kaldığı zaman gene Çevre -ne bileyim- Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, bütün bakanlıklar işin içinde olacak. Bu konuyla ilgili ben sizin görüşünüzü net bildiğim için, su ürünleri, balıkçılık, denizcilikle ilgili ayrı bir bakanlığın oluşmasıyla ilgili tutanaklara geçmesi adına söyledim.

SU ÜRÜNLERİ KOOPERATİFLERİ MERKEZ BİRLİĞİ BAŞKANI RAMAZAN ÖZKAYA - Ben balıkçı barınakları için kısa bir cevap verebilir miyim?

OTURUM BAŞKANI NAZIM ELMAS - Şöyle yapalım arkadaşlar: Öncelikle milletvekili arkadaşlarımız fikirlerini söylesinler, katkılarını yapsınlar, sonra topluca size söz verelim ve daha düzenli bir şekilde sürdürmüş olalım.

SU ÜRÜNLERİ KOOPERATİFLERİ MERKEZ BİRLİĞİ BAŞKANI RAMAZAN ÖZKAYA - Tabii, özür dilerim.

BARIŞ KARADENİZ (Sinop) - Sevgili Başkanlarım, arkadaşlar; şimdi, balıkçı barınaklarıyla ilgili olarak, balıkçı barınakları Türkiye'de yetersiz, amacının dışında kullanılıyor ve bu barınakların bakımıyla ilgili ciddi bütçeler istendiği için bu, maalesef, yeterli duruma gelmiyor.

Şimdi, bakıyorsunuz, Doğu Karadeniz'de balıkçı barınaklarımız var ya da batıya doğru geldiğiniz zaman, balıkçı barınaklarının şu anda sahipleri balıkçılar değil maalesef. Biz oralara "mağaza" deriz, oradaki arkadaşlar başka bir şey diyor. Balıkçı barınaklarındaki korunaklı alanlar, biri emekli olmuş -dediğiniz- hâkimin, biri emekli olmuş yetkilinin, onun bunun eline geçmiş. Şu anda, gerçekten ihtiyaç sahibi olan balıkçıların ekonomik durumlarından dolayı belli bir süre sonra kendi yerlerini bir meblağ karşılığı satmak zorunda kalmışlar, balıkçı barınaklarını şimdi tekrar ellerine geri alamıyorlar. Hatta, iş ileri boyuta gitmiş ki denizle bağlama alanları bile -Allah'ın denizi- şu anda diğer arkadaşlar tarafından satılmaya başlandı, bu da ciddi rakamlara ulaşmış. Yani bu balıkçı barınaklarıyla ilgili yönetmeliğin acil değiştirilmesi, balıkçı barınaklarının gerçek sahibi olan balıkçılara destek verilerek tekrar bu hizmete açılması...

Şimdi, yetiştirici arkadaşlarımız var, bu yetiştirici arkadaşlarımız burada, denizde üretim yapmak istiyorlar. Ya, bunun altyapısı olmadan denizde üretim yapmaya müsaade ederseniz, o limanlar... Çünkü denizde yetiştiricilik yapmak için birçok tekneye ihtiyaç var, o teknelerin yem getirmesi lazım, hasat etmesi lazım, bol yemin olması lazım yani bu tip teknelerin, hizmet teknelerinin sayısı arttıkça bu sefer balıkçı barınakları olan balıkçı ile üretici arasında bir kavga çıkıyor. Bu da ne demek? Bu sistemi açarken plansız ve ölçeksiz olması demek. Plansız yaptığınız zaman siz bu adamları birbiriyle kavga ettirirsiniz, planlı yapacaksınız yani buraya eğer üretimi açacaksanız oranın altyapısını, lojistik desteğini sağlayacak barınakların da oluşturulması lazım.

Bir yönetmelik değişikliği de "Üst birliklere de kiralanır." maddesi ortaya kondu. Ne demek? İşte, bunların altında acil düzeltilmesi gereken yerlerin düzeltilmesi lazım. Bu Komisyonun bu konuda çok faydalı olacağına inanıyorum çünkü yerinde tespit yapacak. Yani yarın kavgalar o kadar büyüyecek ki şu anda balıkçı barınakları var, bir dönem bu balıkçı barınaklarının temizlenmesi Ulaştırma Bakanlığındaydı, şimdi belediyelere verdiler. Eskiden tarak makineleri vardı. Şimdi, Karadeniz'de o poyrazlara, lodoslara dayanıp kaç tane tekne limana girebiliyor? Balıkçılar burada işte; birinin ağzı şişmiş, biri... Zonguldak'ta batan tekne oldu. Bizim orada 5 tane liman varsa 5'in 3'üne giremiyorsun; belediyenin bütçesi yok. Demek ki bunun belediyelere verilmemesi gerekiyor ve aynı zamanda bu balıkçı barınaklarının eski sisteme geri dönmesi lazım.

Diğer bir konu, biz çevreden bahsediyoruz.

Başkanım, kusura bakma yani bu konu tutanaklara geçsin çünkü bu önemli.

Şimdi, büyük teknelerimiz var, sintine boşaltmasıyla ilgili bir yönetmelik var. Bu da ne? On beş günde bir mi, yanılıyor muyum şu anda?

SU ÜRÜNLERİ KOOPERATİFLERİ MERKEZ BİRLİĞİ BAŞKAN YARDIMCISI BARIŞ ZAMAN - Doğru, on beş günde.

BARIŞ KARADENİZ (Sinop) - On beş günde bir makbuz karşılığı limana girecek, atıklarıyla ilgili parayı ödeyecek. O paranın sonucunda hangi balıkçı o atık yerine sintinesini boşaltıyor ya da bunu boşaltacak yeri var da mı o para alınıyor ya da diğer bir soru, buna ceza kesen Sahil Güvenlik bot komutanlıkları var değil mi, bunlar nereye boşaltıyor? Bunu boşaltan Sahil Güvenliğe kim ceza kesiyor? Hep sorular birbirini tetikliyor aslında. Yani bir şeyin ucu önemli; bir şekilde makbuz keser -işte, sevgili balıkçı ağabeyimin teknesi de Sinop'ta şimdi- iş bitti. E, denizler ne olacak? Küçücük tekne. Bir kere -şimdi, belki sevgili vekilim karşı çıkabilir ama- her tekne gemi değildir, 5 metrelik tekneye gemi derseniz, 100 metrelik tekneye de gemi derseniz bunun arasında bir ayrım olmadığı sürece bir çıkmaza gider. Bakın, bir tane küçük balıkçı teknesi, 7 metre yeşil ruhsatlı bir balıkçı teknesi, şu anda hiç almıyorsa 20 taneye yakın evrakla çıkmak zorunda; en azı bu. Oraya makbuz, buraya vergi, oraya başka makbuz, Sağlık Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, sintinesini boşaltması, oyu buyu. E, bu balıkçı denize saldırır tabii ağabey ya, bu kadar maliyetin altına girdiği zaman saldıracak. Bir tane amatör tekne, çıksın, buradan Amerika'ya kadar gider... O da ne? Bakanlığımızın geçen bir uygulaması oldu, 1 milyon kişiye Amatör Denizci Belgesi. Ya, öbür adamın, yeşil ruhsatlı adamın o balıkçı teknesini kullanmak için bir tek kolunu filan vermediği kalıyor gidip de oradaki yaptığı uygulamalarda ama -burada da vardır- hayatında tekneye hiç binmemiş, adım atmamış arkadaşlarımız şu anda Amatör Denizci Belgesi adı altında 25 metreye kadar tekneyle buradan Amerika'ya kadar gidebilir. Yani sistemsel bir bozukluk var, onu anlatmaya çalışıyorum. Bu sistemsel bozukluğu düzeltmek buradaki bütün arkadaşlarımızın, Komisyonun elinde.

Ben balıkçılık toplantılarına çok katıldım, şöyle bir yöntem gelişmiş: "Evet, arkadaşlar, buyurun, konu nedir?" Anlatıyoruz; gırgırcı trolcüye, trolcü orta sucuya, orta sucu kıyı balıkçısına, kıyı balıkçısı olta balıkçısına, dalgıcı, hepsi birbiriyle kavga eder, bir iklim yaratılmış, bu kavga etmenin sonucunda sonuç şuna ulaşmış: "Evet, arkadaşlar, çok önemli bir toplantıya katıldık, bunda da çok verim sağladık. Bir dahaki toplantıda görüşmek üzere." denilen bir süreç gelişmiş. Ben buradaki arkadaşlarımın düşüncelerini net biliyorum.

Bir kere, bu toplantının, bu Komisyonun başarıya ulaşması için kişilerden vazgeçeceğiz, birbirimize kızmaktan vazgeçmemiz lazım ve balıkçı bir adım geri atarken yetkililerin bir adım geri atmasıyla ortak havuzumuz olan denizlerimizi ve üreticilerimizi Türkiye'de önemli bir noktaya taşımamız lazım. Bununla ilgili Sevgili Başkan Yardımcım "Birileri kızacaktır." dedi. Evet, kızıyorlar, öbürküler de kızıyor. Yani bu şu demek: Kızılmaması anlamına gelmiyor, Türkiye'de bu işi gerçekten kurtaracaksak... Üreticinin sorunlarını az anlattılar, ben size daha fazla, yüzlercesini anlatırım yani o kadar basitleştirdiniz ki sanki o az bir sorun. Hayır efendim, Türkiye'de o kadar sorun var ki bizim bildiğimiz, en büyüğü de kızıyor, en küçüğü de kızıyor, ortası da kızıyor, herkes kızıyor.

Şimdi, konudan konuya geçiyorum, kusura bakmayın. Dinlerseniz anlatırım yoksa kısa da kesebilirim.

OTURUM BAŞKANI NAZIM ELMAS - Sırada bekleyenler de var.

BARIŞ KARADENİZ (Sinop) - Var, tamam.

O zaman, Türkiye'de bununla ilgili yapılan çalışmaların gayretli bir şekilde, herkesin kendi yaptığı hatayı bilerek, öz eleştiriyi yaparak bu öz eleştirinin sonucunda da bu faydayı nasıl sağlarız, bunu yönetmeliklerle, sirkülerle nasıl değiştiririz, ona bakmamız lazım. Yani birbirimizle kavga etmekten çok birbirimizi anlayarak ortak bir noktada buluşmamız lazım diyorum.

Çok konuşulacak şey var.

Teşekkür ediyorum.