| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) İçişleri Bakanlığı b) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı c) Emniyet Genel Müdürlüğü ç) Jandarma Genel Komutanlığı d) Sahil Güvenlik Komutanlığı e) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü f) Millî Savunma Bakanlığı g) Savunma Sanayii Müsteşarlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 14 .02.2016 |
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün gerçekten, müzakerelere başladığımız andan itibaren Türkiye'nin önemli ve temel sorunları hakkında saygıdeğer milletvekillerimizin önemli değerlendirmelerini dinledim. İzin verirseniz soruları da cevaplandıracağım, bir kısmına da elbette yazılı cevap vereceğim ama ondan önce zaten hazırladığım güncel olaylara ilişkin birkaç hususu bilgilerinize sunmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii Türkiye küresel ölçekte iki temel sorunla baş başadır; bunlardan biri küresel terör, bir diğeri göç hareketleri. Aslında dünyadaki genel gidişatı izleyenler bakımından bu konvansiyonel silahlardaki dengesizlik, kuzey-güney arasındaki ekonomik dengesizlik, doğu-batı arasındaki kültürel farklılıklar, medeniyet farklılığı ve bunların aynı bireyin cep telefonunda bir araya kolaylıkla gelebiliyor olması, dünyadaki bütün bu değişimler, geçtiğimiz yüzyıldaki sanayi devrimi ve sanayi sonrası toplumlar -hızlı hızlı geçiyorum- dikkate alındığında bunları takip eden insanlar için çok da öngörülemedik sorunlar değildir. Ama içimden geçeni söylüyorum, diplomatik ya da politik olmayabilir, hakikaten bugün Türkiye'nin bu önemli sorunları tartışma düzeyi gerçekten ümitvar olmamız için yeterli. Benim bir vatandaş olarak yani Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı olarak değil ama lütfen, bir vatandaş olarak teşekkür etmeme izin veriniz. Elbette temel büyük problemleri, farklı düşünceleri farklı bakış açılarıyla -biraz can sıkıcı bazı ifadeler dikkate alınmazsa ki onlar da olabilir- burada tartışıyor ve birbirimize önerilerimizi, eleştirilerimizi, fikirlerimizi söylüyoruz. Bence en önemli kazanımımız budur ve bunun altındaki bunu sağlayan sandık ve millet iradesi de bütün sorunları ele alma bakımından ve çözüm üretme bakımından en değerli varlığımızdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, terör bizim çok uzun dönemdir mücadele ettiğimiz bir temel olgudur, bir büyük sorundur. Çok detaylarına girmeyeceğim ama 2002'den beri bizim bir yaklaşım biçimimiz var, o da... 1980'li yıllarda, 1990'lı yıllarda hep şu gündeme getirilirdi: "Terör ve bunun çözümü sadece güvenlik birimlerine havale edilemez." Doğrudur. Biz de 2002'den beri hem demokratik adımlarla Türkiye'nin demokratikleşmesine katkıda bulunurken, bunu sağlamaya çalışırken, Avrupa Birliğine imza atmış bir Türkiye olarak reformlar yaparken bir yandan da terörün topyekûn çözümüne ilişkin birtakım projeler uyguladık. Bilelim ki -dünyanın her yerinde- bütün terörle mücadele tecrübeleri bize gösteriyor ki, insanlık tarihinin terörle mücadele tarihi bize gösteriyor ki bir yerde demokrasi geliştikçe, kurumsallaştıkça, ilerledikçe teröre olan toplumsal destek azalır. Demokrasinin fonksiyonu budur ve Türkiye'de bu yakalanmıştır, daha fazlası da yakalanacaktır. Burada bizim hedef kitlemiz vatandaşımızdır. Demokratik reformlarımızın, memnuniyetini esas aldığı yer vatandaştır. Biz oraya bakarız; hangi parti ne dedi, buna bakmayız. Çünkü, partilerin ayrı politikaları olacaktır, elbette birbirlerine aykırı politikaları da olacaktır. Biz partilerin yönetim kadrolarını ya da o partilerin milletvekillerinin memnuniyetini esas alan politikalar izlemeyiz. O durumda ya aynılaşırız ya da biz de mesela daha az oy alan, bölgede yüzde 1,5 oy alan partiler durumuna düşeriz ya da barajı geçip geçmeme tartışması yapan partilerin durumuna düşeriz. O bakımdan, o partiler de, başka partiler de elbette bizim politikalarımızı eleştirirler ama bizim politikalarımızı aynen uygulamak zorunda değiller. Fakat, biz birlikte, bu platformda bunları hep tartışmak durumundayız.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar biz, yaptığımız hiçbir projenin bizim tarafımızdan topyekûn yanlış olduğunu söylemedik. Açıkça söylüyorum: 2002'den beri vatandaşımızı odağına alan, attığımız her demokratik adım doğru adımdır. Biz tek tipçiliğe, asimilasyona, insanın doğuştan anasının ak sütü kadar helal olan temel hak ve özgürlüklerine karşı olan bütün düzenlemelerin karşısındayız ve hedef kitlemiz de vatandaşımızdır. Bunun etnik kimliği ya da kültürel donanımı önemli değil; insandır, o zaman temel hak ve özgürlüklere sahiptir ve devletin birinci görevi de bunları garanti altına almak, bunların gelişmesini sağlamaktır.
Efendim, bunların tamamını yapabiliyor muyuz? 12 Eylül Anayasası'yla bu kadar yapılabiliyor. Bugün Mecliste görüyorum ki birlikte bir hava, bir iklim oluşuyor. 12 Eylül Anayasası da milletimizin temsilcilerinin iradesiyle değişirse daha demokratik, daha defolu demokrasiden kurtulan, kurumsallaşmış, marka demokrasisi inşa edilebilirse daha fazlasını elde edebiliriz ve gerçekten milletimiz de buna layık.
Görüyorum ki şu Mecliste meselelerin ifade ediliş tarzı da artık Türkiye'nin gerçekten bu Anayasa'yı taşımasının lüzumsuzluğunu ortaya koyuyor. Yani, bunu yapabiliriz. Burada herkes teröre karşı topyekûn, hemfikir karşı olmalı ama ileri demokrasi, gelişmiş bir demokrasinin inşası konusunda da zaten bir hemfikirlik var, onu görüyoruz. O zaman biraz daha bu konuda gayret sarf etmek gerekiyor.
Şimdi, biz demokratik açılım olarak başladık, millî birlik, kardeşlik projesi dedik, sonra çözüm süreci dedik. Arkadaşlar, elbette bir projeyi ortaya koyduğunuzda, birtakım, bunlardan olumsuz şekilde yararlanmak isteyenler olabilir. Bu, projenin yanlışlığını ortaya koymaz; bu, o projeden olumsuz bir biçimde yararlanıp projeye zarar vermeye çalışanların niyetlerini ve olumsuzluklarını ortaya koyar.
Bakınız, kaç kez, mesela dışarı çıkma ve silahları bırakma imkânı doğdu. Biraz önce bir arkadaşımız söyledi, Gezi olaylarından bahsetti. 8 Mayıs 2013, geri çıkışlar başladı, ülke terk ediliyordu, teröristler terk ediyordu ama Gezi olayları başladı ve olduğu gibi durdu. Şimdi, bu projenin nesi kötü, nesi yanlış? Elbette, size göre "Şöyle olsaydı daha iyi olabilirdi, böyle olsaydı daha iyi olabilirdi." diye önerilerde bulunabilirsiniz, bunlar da kıymetlidir. Belki bizim de politikalarımıza uygun olursa onları da alır, değerlendirirdik ama kabul edelim ki uluslararası platformlarda meydana gelen, uluslararası alanlarda meydana gelen hadiseler Türkiye'yi, ülkemizi yakından etkilemektedir. Hele bölgemizde bir siyasal deprem meydana gelmiştir. Mısır'dan Fas'a kadar, Tunus, Libya, Suriye, Irak, buraların Türkiye'yi hiç etkilemiyor olması mümkün mü? Değil. E, buralarda meydana gelen hadiselerin Türkiye'yi etkilemiş olması, konjonktürel bir büyük sıkıntıyı da karşımıza çıkarmıştır, hem göç konusunda hem bu çözüm süreci ya da terörle mücadele konusunda. Ama biz ısrarlı olur, yapmamız gerekeni yapar isek ben bu meselenin de Türkiye'de bu el birliğiyle çözülüp yolumuza devam edileceği kanaatindeyim, bu meselenin de çözülebileceği kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, biz hangi projeyi ortaya koyduysak onun nihai bir amacı vardı, o da şu: Terör Türkiye'nin gündeminden çıkacak, teröristlerin silah bırakması sağlanacak, üzerine beton örtülecek. Dünya tecrübelerinden de yararlanarak söylüyorum, bu bir.
Bir diğer konu: Türkiye'nin az önce söylediğim çerçevede gerçekten gelişmiş bir demokrasiyi hak ettiği konusuna kesinlikle inanıyoruz. Anayasa'sıyla, yasalarıyla, her şeyiyle biz Türkiye'nin tam gelişmiş bir demokrasi inşasının gerektiğine inanan bir kadroyuz ve bir hareketiz, bunu da sağlayacağız. Bunun muhatabı da halktır, vatandaşlarımızdır.
Şimdi, arkadaşlar, biz belediyelerden de sorumlu ve görevliyiz, yetkiliyiz. Bakın, zaman zaman teröre destek veren belediyeler görevden alınıyor. Ama, bu kadro, 2004 yılında Türkiye'nin en reformist yerel yönetimler temel kanununu, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı'nı Meclise göndermiş, oradan çıkarmış ve o günkü Cumhurbaşkanının elbette geri göndermesiyle kadük olmuş bir kadroyuz yani biz yeni söylemiyoruz ki bunları. Biz Türkiye'nin yönetim reformuna ihtiyacı olmadığını söyledik mi hiç? Hayır. Büyükşehir Yasası'nı da biz çıkardık. Evet, eksiği olur, eleştiriler olur, gözden geçiririz, yeniden getiririz. Ama kabul edelim ki mevcut anayasal sınırlar içerisinde bunları ancak yapabiliyoruz ama Meclisimiz daha çok katkı sağlarsa biz daha çoğunu yaparız ve vatandaşımıza en kaliteli hizmeti yerinde, üniter devlet anlayışı içerisinde ama tam demokratik anlayışla sunmak bizim siyaset yapma nedenimizdir. Buralarda da hiç öyle, efendim, eğri büğrü, lafı dolaştırmaya lüzum yok. Biz açıkça ne yaptığımızı, ne yapmak istediğimizi söylüyoruz. Elbette, bir projenin doğru olup olmadığının nihai kararını kim verir? Halk verecek. Halka da kaçıncı seçimdir gidiyoruz ve onaylattırıyoruz. Halk onaylıyor ve milletimizin bizden talebini ve onayladığı projeleri gelip burada uyguluyoruz, uygulamaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, göç konusunda... Bakınız, bizim yanı başımızda bir ülke âdeta yangın yeri. Biz tabii Avrupa Birliğiyle de konuşuyoruz. Burada da bazı hususların altını çizerek sizlere sunmak istedim. Çünkü, sizler de Avrupa Birliğinde ve dünyanın çeşitli yörelerinde milletvekilleriyle konuşuyorsunuz. Avrupa Birliğinin ya da diğer ülkelerin Avrupa'da yaptığımız bir toplantıda dile getirdikleri konular alt alta dizilince -ki bütün Avrupa Birliğinin içişleri bakanları oradaydı, ben de katıldım- özet olarak onlara söylediğim şeyi burada tekrarlamak istiyorum. Şöyle bir anlayışları vardı: "Bir ülke yanıyor ama dumanı bize gelmesin." Böyle bir politika olmaz. O zaman, ekonomik gücü elinde bulunduranlar siyasi inisiyatifi de bununla mütenasip almak zorundadırlar. O ülkede sağlam bir ortam, yani kargaşanın olmadığı, stabil bir ortam sağlamak da o ülkelerin sorumluluklarındandır. O nedenle, Suriye'de bu kadar ağır bir dram yaşanırken, bir kargaşa, kaos ortamı yaşanırken bunun az önce söylediğim gibi teröre yönelik negatif, büyük etkisi oldu, şimdi bir de dört beş yıldır göçe yönelik ciddi etkisi oldu. Arkadaşlar, diğer ülkeler de dikkate alındığında, buraya yaklaşık 3 milyon insan gelmiş durumda; bu bir ülke büyüklüğündedir. Ve Allah'a şükür, milletimize buradan medyunuşükranız ve onları saygıyla selamlıyoruz çünkü bu kadar büyük bir kitleyi tarihimize, kimliğimize, her şeyimize, bize yakışır bir biçimde, vakur bir duruşla misafir ediyoruz. Ve bugüne kadar, Birleşmiş Milletler standartlarında, 9 milyar dolara yakın bir harcama yapmış durumdayız. Daha Avrupa Birliği yeni 3 milyar euro verecek ve efendim, o daha masada. Ama şu anda çok ciddi görüşmeler yapıyoruz vize muafiyeti dolayısıyla, bu göç konusu da masada ama onun şartları var. İadesini ben burada size arz ettim. İade imzaladığımız bazı ülkeler var, imzalamadığımız ülkeler var, onların hepsi şu anda birlikte yürüyor.
Ama, izninizle, çok kısa bir iki tane rakamı paylaşmak istiyorum: Şu anda kayıtlı olarak Suriye'den gelen 2 milyon 655 bin 456 kişi; kaydettiğimiz yani diğer ülkelerden, Irak'tan gelen, Afganistan'dan gelenlerle birlikte bu 3 milyon arkadaşlar. Bakınız, nasıl bir problemle aslında hep birlikte baş ediyoruz ve hepimizin bunda katkısı var: Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri, arkadaşlar; bunların yüzde 45'i 20 yaş ve altı. Bakınız, sadece yüzde 1,5'u yüksekokul, lisans ve üstü mezunu; yarısına yakını ya okula gitmemiş ya da sadece ilkokul mezunu. Şimdi, bütün bunları dikkate alan projeler üretiyoruz.
Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; göç konusunda, şu anda, görüyoruz ki Avrupa Birliği de bu meseleyi artık ötelemez bir mesele olarak tanımlamış durumda. Biz de onların daha çok inisiyatif almasını sağlayıcı politikalar üretiyor ve onlarla görüşüyoruz. Türkiye içerisinde de en az sorun üretecek şekilde meseleyi yönetmeye çalışıyoruz.
Diğer bir konu: Saygıdeğer milletvekilleri, biz terörle mücadelede bundan önce 4 ilçede daha faaliyette bulunduk. Bunlar, Silvan, Varto, Derik ve Dargeçit. Şu anda hâlen 3 ilçede -1 ilçede kısmen, 2 ilçede tamamen- sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. Cizre'de sokağa çıkma yasağı altmış üçüncü günüdedir ama arama tarama faaliyetleri devam ettiği için, çukurların kapatılması, bomba düzeneklerinin imhası devam ettiği için, şu anda gündüz de operasyon bitmiş olmasına rağmen devam ediyor sokağa çıkma yasağı. Çünkü vatandaşlar oraya gittiğinde -daha önceki tecrübelerden de biliyoruz- bir yere gizlenmiş bir bomba düzeneği insanlarımızın, vatandaşlarımızın ya da güvenlik birimlerimizin canına mal olabilmektedir. Bunların temizlenmesi zaman almaktadır, onun için faaliyet devam etmektedir.
Silopi'deyse akşam on sekiz ile sabah beş arası devam etmektedir, gündüz kaldırılmıştır. Orada da bittikten sonra bir müddet devam etti çünkü aynı, çukurlar dolduruluyor, oradan bomba düzenekleri ortadan kaldırılıyor.
Sur'daysa hâlen devam etmektedir. Yüzde 95'lere gelmiştir. Orada da, umarım, yakında olumlu neticeler alacağız ve bitecek.
7 ilçede, izninizle... Sordunuz. Aslında, değerli arkadaşlar, biz bunları zaman zaman basında, konuşmalarda söylüyoruz ama görüyorum ki daha çok... Tabii, burada biz konuşma yaparken bizzat bizden de duymayı arzu etmiş olabilirsiniz, onun için -konuşmamın başında ya da içerisinde bunları söylemedim ama- anlıyorum ki birtakım değerlendirmeler yapabilmeniz için bazı rakamları, bilgileri sizlerle paylaşmam, sizlere sunmam yararlı olur. Yani, arkadaşlar, 7 ilçede -Silvan, Varto, Derik, Dargeçit, Sur, Cizre, Silopi'de- bugüne kadar 2.040 çukur, barikat kaldırılmıştır; 2.313 bomba düzeneği imha edilmiştir; 830 adet uzun namlulu Bixi, Kanas, Kaleşnikof dâhil silah ele geçirilmiştir; 47 adet roketatar ele geçirilmiştir, 645 adet roketatar mermisi, 1.000 adet el yapımı patlayıcı, 431 el bombası, 98.650 adet mühimmat gibi, böyle gidiyor.
Sonuç olarak, hepimizi yaralayan, Türkiye'nin enerjisini tüketen, zor durumlara sokan bu terör sorunundan da el birliğiyle çıkabiliriz. Ama, elbette -biraz sonra geleceğim o konuya- bazı iddialar gündeme getiriliyor olabilir, sıkıntılar olabilir fakat önce siyasetin kendisine alan açması için... Yani, siyaset en az maliyetle en büyük problemleri çözme sanatıdır ve milletin sandıkta oy verdiği zaman siyasetçilerden beklediği, bütün problemlerine çözüm üretilmesidir ve şiddet, terör kullanılmadan.
Şimdi, devlet hukuk içerisinde hareket edecektir, bunda hiç şüphe yok; etmeyen cezalandırılır, bu cezalar onun için var. Ve ahlak içerisinde hareket etmelidir; etmeyen cezalandırılır; devlet ile millet arasındaki sıkı ilişkiyi ve güveni bu ahlak ve kurallar sağlar. Ama siyaset, en başta, hep birlikte teröre ve terörist saldırılara karşı duruşunu deklare etmelidir.
Biz bir öneri getirdik. 4 parti keşke o zaman imzalasaydı ve bu öneriyi Türkiye'de teröre topyekûn duruş olarak ortaya koysaydı.
Bakınız, Fransa'da bir hadise oldu. Tamamı, topyekûn Fransa, meseleye karşı çıktı. Ondan sonra, elbette, eksiklik var mı, aksaklık var mı, orada tartışılmıyor mu? Geçen gün Fransız İçişleri Bakanı buradaydı. Ben oraya gittim. Almanya İçişleri Bakanı buradaydı terör saldırısı olduğunda. Elbette bunlar tartışılır, konuşulur ama önce hepimizi, herkesi yaralayan ve bütün dünyanın önümüzdeki yüzyılda baş etmek zorunda olacağı varsayılan bu terör meselesi gündeme geldiğinde, arkadaşlar, hep birlikte, amasız, fakatsız, ancaksız karşı durmalıyız. Siyaset, bir kere, burada çok önemli bir fonksiyon icra ediyor çünkü bu bir iklim oluşturuyor, bu karşı duruş bir iklim oluşturur. Orada, çocukları da götürüp terörist yapanlar, sonra barikatların arkasına koyanlar bu iklimden beslenemez hâle gelirler. Hiç kimse çocuğunun terörist olmasını istemez; herkes çocuğunun demokratik bir ülkede kimliğiyle, kişiliğiyle üniversite bitirmesini, tüm ülkesine, ailesine, kendisine katkıda bulunmasını ister. Bunu sağlayabiliriz hep birlikte. O bakımdan, burada dile getirilen konularda, ben arzu ederim ki, önce mutlaka teröre ve teröristlere karşı da bir duruş sergilensin.
Diğer taraftan, bölgede bütün partilerimizin teşkilatlanması lazım. Bakın, açıkça söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi de, Milliyetçi Hareket Partisi de, dışarıda olan partiler de, Meclis dışında olan partiler de, herkes o ilçelerde, illerde -teşkilatlar eksik- teşkilatlansın ve orada hep birlikte vatandaşa dokunalım. Yani, orada şu anda HDP ve AK PARTİ var. Birçok ilçede teşkilatı yok muhalefet partilerinin. Yani, keşke... Onlar da olsunlar. Hayır, biz de bize düşeni yapalım. Gerçekten, ben burada çok olumlu bir hava da -eleştirilerle birlikte- gördüm, yani, ben kesinlikle bunu kinayeli söylemiyorum. El birliğiyle bu alanı da dolduralım, yani siyasi alan da boş kalmamalı orada. O bakımdan...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - CHP'nin ilçe teşkilatlarının olmadığı yanlış Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Yani, birçok yerde yok. Ben onları tek tek getirdim ama Sayın Vekilim, söylemeyeyim, gerek yok. Varsa, tabii ki daha da fazla olsun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Birkaç ilçe.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Yani, arzu ediyoruz ki her yerde olsun.
Şimdi, saygıdeğer milletvekillerim ve değerli...
BAŞKAN - Efendim, herkesinki sağlam, herkesin var Sayın Bakanım, sıkıntı yok, bütün partilerimizin var.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Yani, arzu ediyoruz ki... Ben Meclis dışında olan partileri de söyledim yani onlar da olsun.
BAŞKAN - Ben onu söylediğinizi biliyorum zaten.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Siyaset orada daha fazla ağırlıklı olarak bulunmalı. Bunun terörle mücadelede de önemli bir etkisi var. Bunun altını çizmek için söylüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Biz de kötü niyetli anlamadık Sayın Bakan, iyi niyetli anladık.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Doğru.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ama doğru değil. Onun için, iyi niyetli de olsa yanlış olduğunu söylemek zorundayız.
BAŞKAN - Efendim, Doğru Yolun, Demokrat Partinin, diğerlerinin falan yok, eksik. Sayın Bakan onları da söyledi yani.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; spesifik bazı sorular var. Bunlara ilişkin de birkaç değerlendirme yapacağım izninizle.
Nüfus ve kimliklerde, yeni yaptığımız kimlik kartlarında isteyen kişilerin din bilgisi orada yer alacak -çipte- isteyen kişiler bu bilgilerini, diniyle ilgili bilgiyi oraya koyabilecektir.
Diğer kodlamalara ilişkin bizim spesifik bir kodlamamız yok, şu var: Türkiye'deki bütün vatandaşlar için o kodlama. Yani, oradan kişinin dinî kimliği ya da aidiyeti anlaşılamaz. Yani, sadece azınlıklara ya da dinî inancı farklı olanlara o kodlama yapılmıyormuş, şimdi getirdi arkadaşlarım.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Soy kodu herkese var diyorsunuz yani.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Herkese var ama. Yani, o kolay okumak için...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Soy kodu var diyorsunuz yani.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Hayır, soy kodu değil, kolay okumak için, bütün vatandaşların... "4" dediğiniz zaman onun ne anlama geldiği orada var yani bir spesifik...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne anlama geliyor?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne anlama geliyor?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Efendim, şimdi, bütün bunları burada anlatırsak, tabii, vaktin yetmesi mümkün değil.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Mesela "5" Gürcü anlamına mı geliyor?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Hayır, hayır, etnik kimliğiyle ilgili bir husus değil.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Etnik kimliğiyle ilgili Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Yani, bunlar tamamen sayısal veriler ve MERNİS Projesi dolayısıyla kodlamalar. Yani, Sayın Vekilim, bu, sizin söylediğiniz anlamda bir fişleme anlamına gelecek bir kodlama değil.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Herkesin bir kodu var yani.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Herkesin, bütün vatandaşların var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizinki kaç Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Bilmiyorum, ben ona hiç bakmadım çünkü koduma niye bakacağım, nüfus cüzdanımda var zaten.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Niye bakmıyorsunuz? Neye göre kodunuz var acaba?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Bu, tamamen teknik bir konu. Biz size daha detaylı yazılı da göndeririz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Benim kodum 2. Neye göre 2?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Şunu bilin: Ben de sizden duydum şimdi. Şimdi arkadaşlarım bilgi verdi, hiç de bakmadım. Yani, devlette zaten herkesin kaydı yok mu? Devletin bütün birimleri insanların...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hepimiz vatandaşız yani.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Tamam, vatandaşları topluluğudur devlet de zaten. Herkes nasıl ki kendi komşularını bilir, devlette de insanların hüviyet cüzdanları ya da nüfus kimlik bilgileri var. Bundan ibarettir. Yani, nüfus kimlik bilgilerinin dışında bir bilgi yok orada.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, benim kodum var diyorum size.
BAŞKAN - Siz kodunuzun 2 olduğunu nereden öğrendiniz?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yazılı öğrendim.
BAŞKAN - "2" mi dediler? Bir özel önem mi atfettiniz kendinize?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizinki kaç acaba?
BAŞKAN - E, sizin 2'yse benim 1'dir tabii ki, hayret bir şey. (Gülüşmeler)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Eğer "2" Ermeni demekse, "3" Gürcü demekse yazıklar olsun Türkiye'ye.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Şimdi, yalnız, bu meseleye ayrıca da bakacağım yani sizin söylediğiniz gibi...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben size göndereceğim belgeleri.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Ben burada arkadaşların bana verdiği bilgiyi söylüyorum ama öyle bir kodlama, tabii, bir milletvekilimiz tarafından dile getirilince ciddiye alırım ve ona da bakarım.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben size belgeleri sunacağım.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Ama, bana şu anda arkadaşlarımın verdiği bilgi, bu kodlama tahmin ettiğiniz ya da dile getirdiğiniz şekilde bilgiler içermiyor.
BAŞKAN - Şu yazılı cevap yanınızda mı Sayın Paylan?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Değil.
BAŞKAN - Genelde her şey sizin yanınızda olur da.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, bu yok.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Arkadaşlar, polislerin sınavlarıyla ilgili, atanmalarıyla ilgili bir soru soruldu. Bu, eğitim aldıktan sonra da eğitim alınmış mı yeterince, alınmamış mı diye -tabiidir, çok önemli bir görevdir- sınav getirdik ve komisyon sınavı geçenleri polis olarak atıyor, sınavı geçemeyenleri de atamıyor. Bu, bundan ibaret. Ama, hepsinde de yargı yolu açıktır yani sınavı kaybedenler de yargıya gidebilirler.
Diğer taraftan, terörle mücadelede hukuka, insanlığa, ahlaka aykırı hiçbir hususa müsamaha etmeyiz. Terörle mücadele ne kadar önemliyse ve başarıyla yürütenleri ne kadar tebrik ediyor isek bunu yanlış yapanları da burada, hele hele böyle bizim ahlakımıza, bizim kültürümüze, bizim inancımıza, bizim kurallarımıza aykırı davranış içerisinde olanları da kesinlikle cezalandırırız. Soruşturma açıyoruz bir şey olduğu zaman ve şimdiye kadar da soruşturmalardan ceza alanlar, görevden aldıklarımız oldu yanlış yapanlar içerisinden. Ama, ben bir şeyi burada tekrar söylemek istiyorum: Herhangi birimize gelen bir bilgiyi... Bana gelen bir bilgiyi ben doğruymuş gibi ele alırım ve derhâl onu araştırır sorarım, soruştururum, ondan sonra doğru mu değil mi diye bir karara varırım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biz de size sorduk Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Ama, bazen milletvekillerimizden ya da dışarıdan bir bilgi kendilerine ulaştığı andan itibaren -zinhar herkes için söylemiyorum- o bilginin mutlaka doğru olduğu varsayımıyla bazı hususlar dile getiriliyor. Burada da hep birlikte dikkatli olursak gerçekten bu meselelerin bize yakışır biçimde yürütülmesini sağlayabiliriz. Yani, dezenformasyon olabilir, yönlendirme olabilir, sizi de olabilir, bizi de olabilir. Burada hiç tereddüde mahal yok. Ama, bir vaka varsa o vaka soruşturulmalı, incelenmeli ve açıklanmalı. Daha önce de yaptık, çok azının doğru olduğu çıktı iki üç konuda ama önemli bir kısmının da doğru olmadığı, onun birtakım üretilmiş haberler olduğu ya da başka ülkelerde olan hadisenin Türkiye'de olmuş gibi gösterildiği de ortaya çıktı yani hepsi çıkabiliyor. Onun için, bize düşen, bir devlet vakarıyla, milletvekili sorumluluğuyla hep birlikte, bir mesele gündeme gelmişse onun doğru dürüst araştırılmasıdır, onun doğru dürüst, objektif kurallar içerisinde değerlendirilmesi, incelenmesi ve sonucunun elde edilmesidir.
Mülki idare amirlerinin özlük haklarıyla ilgili milletvekillerimiz bazı hususları dile getirdiler. Doğrudur...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Bakan, bir şey söyleyebilir miyim?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Sayın Bakan, öyle araştırmadınız, onun için bu kadar...
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Hanımefendi, Sayın Milletvekilim, araştırdık. Bakın, bir şey söyleyeceğim, o zaman biraz daha detaylandırayım: Bunu da araştırdık, derhâl telefon ettim ve vali araştırdı, sonra da bir açıklama yaptı, dediler ki: "Burada kesinlikle böyle bir şey yok ve bu bir dezenformasyon." Resmî açıklama yap o zaman dedim, resmî açıklama yaptı. Ama, siz şimdi tekrardan dile getiriyorsunuz. Milletvekili dile getiriyorsa bir konuyu ben tekrardan ele alırım. Buradan da müfettiş görevlendireceğim. Sizde de bilgi, belge varsa verin onları. Doğru dürüst... Yani, madem siz dile getirdiniz... Bakın, valilik yaptı, resmî açıklama da yaptırdım. Çünkü, bu sizin dile getirmiş olmanız değil sadece, o meselenin gündeme gelmiş olması bizim vaziyet etmemiz için yeterli nedendir, başka bir şeye gerek yok. Yani, biz bir iddiayı kimin dile getirdiğine bakmıyoruz, madem dedikodu şeklinde bile olsa bir iddia var... Çünkü, dezenformasyonla baş etmenin de yolu da budur. Yani, insanları, orada mücadele eden insanları töhmet altında bırakmak isteyenler olamaz mı? Olabilir. Peki, gerçekten yanlış iş yapıp bizi de zor duruma sokmak isteyenler olabilir mi? O da olabilir, hepsi olabilir. Önemli değil, bizim kurallarımız var, devletin kuralları var, sorumluluğu var, hesap verebilir bir mevkidedir ve hesabını araştırma yaparak vermelidir. Ama, benim sizden istirhamım, ricam şu: Bir de bu teröre karşı bir duruş gösterin lütfen ve teröristlerin şehirlerde bu çukur kazmalarına, bomba düzenekleri yerleştirmelerine, bizim güvenlik için orada olan korucularımızı, askerimizi, polisimizi şehit etmelerine karşı da sizler bir şeyler siyasetçi olarak söyleyin lütfen ki bu bir atmosfer oluştursun, bu bir iklim oluştursun. Ama, oradaki insanların da çukurların arkasında durup... O insanların aileleri de var. Bakın, daha önce de söyledik, biz hiçbir çocuğun götürülüp terörist olmasını istemeyiz, sizler de istemezsiniz, hiç kimse istemez ama bunun yüksek sesle dile getirilmesi terörle mücadelede önemlidir. Ben de bunun altını çiziyorum ve sizlere sadece söylüyorum.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Efendim, ben de bir şey söyleyeceğim.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Efendim, şimdi karşılıklı... Ben dinledim, katılmadığım...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun, siz devam edin.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Ben bir şey söyleyeceğim sadece. Vali 10 kişinin öldürüldüğünü söyledi, şu anda cenazeler 30'u aştı.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Sayın Milletvekilim, bakın o gün o kadardı, size gelen bilgi yanlıştı, o gün 10 kişiydi. Siz bugünkü rakamlardan söz ediyorsunuz. Yani bakın...
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - TRT...
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz devam edin lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada önemli olan bir polis şube müdürü gibi...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Bakan, bir şey söyleyebilir miyim?
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen müsaade edin. Sayın Vekilim, siz sorunuzu sordunuz, lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Yani biz burada polis raporlarını tartışmıyoruz. O sahada, yerinde devletin birimleri var. Bir mesele olduğu zaman kimler onları alacak, kim götürecek, kim defnedecek, bunların hepsi kurala bağlanmış vaziyette. Biz burada siyaseti ve siyaset felsefesini ve politikaları tartışıyoruz. Terör insanlık suçudur. Terör saldırıları milletimize kastetmektedir. Buna "Siyasetçiyim." diyen herkesin karşı durması lazım. Devlet de hukuk kuralları içerisinde, demokrasi içerisinde ve ahlak içerisinde bununla mücadele etmelidir ve burada da bir aksaklık olursa biz herkesin iddiasını, herkesin dile getirdiği konuyu ciddiyetle ele alırız ve...
NURİ OKUTAN (Isparta) - Bulamıyorsunuz işte.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Ele alıyoruz işte, ciddiyetle ele alıyoruz ve bunları araştırıp sonucunu da paylaşıyoruz, gizlemiyoruz da. Şimdi, detaylarına girmek bizim şu anda süre olarak mümkün olmadığı için elimizde değil ama bunları takip edenler biliyorlar. O bakımdan, bundan sonra da bu meselenin topyekûn Türkiye'nin gündeminden kalkması için herkes elinden geleni yapmalı, daha çok da siyasi sorumluluk üstlenmiş insanlar ellerinden geleni yapmalılar. Elbette bazı, diğer sorular vardı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Süreniz var Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Şimdi, bunlardan tek tek cevaplayacağım sorular var içerisinde, yazılı olarak vereceğim sorular var.
Şimdi PYD'liler tedavi edilmiş mi? Bizim böyle bir sistemimiz yok. Yani Suriye'den gelen bir vatandaştır. Oradaki Suriyeli vatandaşlar, misafirler yaralı gelmişse burada tedavi edilmişlerdir.
Gösterilerdeki milletvekillerinin durumu. Saygıdeğer milletvekilleri, tabii milletvekili nerede olursa olsun ona saygın bir biçimde davranılmalı ama milletvekilinin de kanunsuz gösteri içerisinde yeri olmamalı arkadaşlar. Koyduğumuz kuralları biz en başta uygulayacağız. Yani kanunsuz, hukuksuz...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kanunsuz gösteri ne demek?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sokaktaki en ufak bir basın açıklamasında herkes gözaltına alınıyor.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Sayın milletvekilleri, şimdi biz onu söylemiyoruz. Yani kanunsuz bir gösteri varsa, hele hele terörle mücadelenin olduğu yerde teröristlerle mücadele varsa orada milletvekillerinin can güvenliğini korumak da bizim görevimiz. Kimse bir çatışmanın olduğu yerde milletvekili oraya gittiği zaman başına ne geleceğini ya da gelmeyeceğini garanti edemez. Bakın başka yerlerde oldu bu. Orada en ufak bir güvenlik zafiyetinin hesabını elbette bizden soracaksınız. Biz de ona göre tedbirler alıyoruz orada.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Bakan, Taksim'de işçiler için gittiğimizde coplandık.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Efendim, biz, doğru yerde iseniz ve yanlış yapılıyorsa buna doğru demiyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Doğru yerde nasıl olunuyor Başkanım?
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Yanlış yerde yani kanunsuz bir gösteri varsa, bir yakıp yıkma varsa ki öyle de oldu sizlere söylemiyoruz ki Sayın Milletvekilim. Yani biz yakılıp yıkılan yerlerde de...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hayır yani "Yanlış yerdeyseniz." diyorsunuz da neye göre oluyor?
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, siz zaten bilmezsiniz ki, gitmezsiniz Sayın Bekaroğlu siz.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Şöyle: Efendim, kanunlara göre diyorum yani ben sizin spesifik olarak bir yerde bulunmuş olmanızı tanımlamıyorum. Yani belki doğru yerde doğru zamanda bulundunuz. Öbür tarafta olsa bile milletvekiline milletvekilliğine yaraşır biçimde davranılması gerektiğini biz söylüyoruz, onlara göre de talimatlandırıyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biraz evvel "demokrasi" dediniz. İzinsiz her türlü gösteri...
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Bir izin verirseniz bunları söyleme ihtiyacı hissetmeyeceksiniz belki. Şunu söylüyorum: Çünkü bir milletvekilinin kendisinin takdir etmesi ve Meclisin takdir etmesi gerekir nerede olup olmayacağını. Bunu da söylüyorum. Biz sadece güvenlik ciddi şekilde tehlikeye girmişse oralara herkes için bir güvenlik alanı ilan edip, giriş yasağı koyup girişini engelliyoruz çünkü oradan o tarafa bazen bu çatışmaların olduğu yerde kişi güvenliğini sağlamak mümkün olmayabiliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kuzey ormanlarına ilgili bir şey, kuzey ormanları, 10 tane TOMA.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - MOBESE firmalarına ilişkin eğer herhangi bir iddia varsa bunlar elbette soruşturulur. Biliyorsunuz, her konuda bu TOMA'ların alımıyla ilgili, diğerleriyle ilgili İhale Kanunu'na göre yapılmaktadır ve arkadaşlar, eğer ihale firma ismi vererek değerlendirme yapılırsa tersinden o firmanın dışındaki firmaları kayırmak da söz konusu olabilir. Onun için bu konular hassas konulardır. Devletin mekanizmaları var. Yani Kamu İhale Kurumu var, yargı var, dilekçe vererek şikâyette bulunma var, bir dilekçe verilir. Yani oralara başvurulduktan sonra bu meseleler gündeme getirilebilir diye düşünüyorum.
Mülki amirlerin özlük haklarını söyledim. Biz buna katılıyoruz, doğru ve ben de bir düzenleme Bakanlıkta yaptırıyorum.
Derneklere ilişkin, "Hangi projelere, hangi derneklere ne kadar yardım yapılıyor?" dediniz. Her şubat ayında -önümüzdeki şubatta da olacak- bu yayınlanıyor. Şubat ayı içerisinde yayınlanıyor ve oradan elektronik ortamda, İçişleri Bakanlığının Dernekler Dairesinin elektronik web sitesinde bunu görebilirsiniz arkadaşlar. Bir ay kalıp sonra da kaldırılıyor ama şimdi bakacağım, eğer mevzuatta düzenlemelerle olabilecek bir şeyse yani kanun çıkarmadan yapılabilecek bir şeyse daha uzun süre kalabilir. Neden bir ay yapıp da sonra kaldıralım ki? Hep orada durabilir diye de eğer dernekler bakımından bir sorun yoksa... Ama şunu söyleyeyim: Şubat ayı içerisinde rahatlıkla bakabilirsiniz. Şubatın sonuna kadar bir ay boyunca orada, hangi derneklere, hangi projelere yardım edilmiş, bunu görebilirsiniz.
Çok teşekkür ediyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sorularımıza cevap alamadık.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Engin Dinç'e cevap vermediniz Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Arkadaşlar, ona da cevap vereyim.
Şimdi, Hrant Dink hadisesi tabii bizim de çok önemsediğimiz, arkasında ne var ne yok diye tamamıyla berrak bir biçimde ortaya çıksın istediğimiz bir konudur. Ben şahsen geçtiğim dönemde bizzat soruşturma başlatmış ve 4 mülkiye müfettişinin görevine son vermişimdir sadece bu konuyla ilgili, yeterli ve dikkatli soruşturma yapmadıkları için. Burada İçişleri Bakanlığından arkadaşlarımız var. Mülkiye müfettişinin alınıp bir başka göreve, kaymakamlığa ya da vali yardımcılığına tayinin ne demek olduğunu bilirler, çok ağır bir yaptırımdır. Mülkiye müfettişliğinden aldım soruşturma yaparak, yetersiz, dikkatsiz yaptıkları için. Bu konuda da, sordum, oradan daha önce ayrılmış yani bu olay olmadan önce ayrılmış Engin Dinç.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Görevdeydi, hayır.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Bakın, hayır, hayır. Eksik, yanlış bilgi olabilir, tam olarak verelim size.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, görevde.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Ondan önce ayrılmış ve zaten istihbarattan da alınmış, sosyal hizmetlere verilmiş.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, görevde.
BAŞKAN - Sayın Paylan...
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Şimdi, şimdi görevde. Yani biz yaptığımız...
GARO PAYLAN (İstanbul) - O zaman Trabzon İstihbarat Daire Başkanı.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Şöyle: Bir kere daire başkanlığı yok yani orada, illerde daire başkanlığı yok, şube müdürlüğü var. O, orada görevli. Oradan alınmış, sekiz ay önce de, hadisenin olmasından sekiz ay önce de oradan tayini çıkmış. Ama biz bu konuda da son derece ciddi... Biliyorsunuz hem Jandarma hem Emniyet bakımından kişiler hakkında da soruşturma açıldı ve o soruşturmalar da devam ediyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama sanık şu anda.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Evet, doğru, sanık. Bakın, orada maddi hata olduğu söyleniyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - 83'üncü maddeye göre sanık.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Ben o kadar detaya şimdi girmeyeceğim. Bakın, bir soru sordunuz, ben de notumu aldım. Şu ana kadar yaptığımız değerlendirmede zaten meselenin ihmalkâr, ihmal edilen tarafında görmüş olsaydık orada olmazdı ama yine de biz notumuzu aldık, değerlendirme yapıyoruz. Biliniz ki bu konuda da son derece ciddi bir değerlendirme yapacağız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Aklanıncaya kadar görevden alın Sayın Bakan, aklansın.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Sayın Milletvekilim, şimdi siz talebi dile getirdiniz. O zaman, bakın...
SALİH CORA (Trabzon) - Masumiyet karinesi var.
BAŞKAN - Arkadaşlar...
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Bir kere "Yargılanıp ceza alıncaya kadar masumdur." ayrı da, kaç tane talep yerine getirdiniz, ben bunlara makul ve şöyle şöyle diye cevap verdim ve hepsini yerine getirecek olsam benim yerimde sizin oturuyor olmanız lazımdı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, İstihbarat Daire Başkanı. Bakın, sonuçta görevi ihmalden Hrant Dink'in ölümünden sorumlu.
BAŞKAN - Sayın Paylan, Sayın Bakana müsaade eder misiniz lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Rica ediyorum, şimdi söyledim. Yani buradan gitmeden mi alacağız yani? Söyledik, değerlendiriyoruz, değerlendirdik ve şimdi de bir şey dile getiriyorsunuz, biz de değerlendiriyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakan, yani neyi değerlendiriyoruz? Sekiz ay önce oradan görevden alınmış diyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Alınmış, söyledim.
BAŞKAN - O zaman?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Resmen görevde.
BAŞKAN - Evet, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Şimdi, arkadaşlar, şu anda, o günkü bizim yaptığımız değerlendirmelere göre -açık söylüyorum, zaten farklı kanaatte olsaydık orada olmazdı- bizim yaptığımız soruşturmalara, incelemelere, değerlendirmelere göre ihmal ettiği bir husus bulunmamaktadır; oradan önceden ayrılmıştır, onun için görevde. Ama yeniden meseleler, dava açıldı, değerlendiriliyor diyorum. Bundan daha fazlasını şu anda söylemimiz doğru da değil, mümkün de değil.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sorulara devam edelim Sayın Bakan.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Etimesgut Belediyesi, Çayyolu...
MUSA ÇAM (İzmir) - Muhtarla ilgili...
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Arkadaşlar, bundan sonraki diğer hususlara yazılı olarak cevap vereceğim.
Çok teşekkür ediyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) - Muhtarlar toplantısıyla ilgili sormuştum.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA (Bursa) - Yazılı cevap vereceğim dedim arkadaşlar, bundan sonraki... Ben de o hakkımı kullanacağım izninizle.