Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
Konu | : | Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1700) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 24 .10.2023 |
ZEYNEP ODUNCU (Batman) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle Komisyonumuzun yeni dönemde umarım adil... Çünkü biliyorsunuz, Türkiye'de gerçekten çoklu krizler yaşanıyor ve bu çoklu krizlerin başında da bizim afet bölgesinde, afet bölgesi gibi bir ülkede yaşıyor olmamızdan kaynaklı ciddi sorunlarla ve sıkıntılarla baş başa kalıyoruz; imar da bu sorunlarımızın başında çünkü 6 Şubat depreminde milyonlarca insanın mağdur olmasına ve binlerce insanımızın kaybına neden oldu. O yüzden, yeni dönemde bu Komisyonun çok önemli görevlerinin olduğunu düşünüyorum. O yüzden, önümüzdeki dönemde gerçekten adil olarak imar alanında çalışmalar yapacağımıza inanıyorum.
6 Şubatta yaşanan depremle, Türkiye'nin, tüm acı deneyimlerine rağmen, deprem felaketlerine karşı hazır olmadığı gerçeğiyle tekrar karşı karşıya kaldık. AKP iktidarları tarafından depreme karşı gerekli önlemler alınmadığı gibi, başta İstanbul olmak üzere kentler talana ve ranta açılmış, afet toplanma alanları bile birer birer alışveriş merkezine dönüştürülmüştür. Rant, çarpık kentleşme, alınmayan tedbirler ve siyasi sorumsuzluk doğal afetlerle birleştiğinde toplum için kaçınılmaz yıkımlara dönüşmüştür. 17 Ağustos ve 6 Şubatta yaşanan yıkım tam da bu sorumsuzluk ve rantçı anlayışın sonucudur. Az önce arkadaşlar da bunu dile getirdiler "kentsel dönüşüm" deyince maalesef aklımıza rantsal dönüşüm geliyor ve bunun en büyük gerekçesi de gerçekten ülkemizde yaşanan sorunlardan bizim rant elde etmemizden kaynaklanıyor.
Siyasi iktidar tarafından şimdiye dek çıkartılan imar aflarıyla kıyı alanları, tarım arazileri, meralar, orman alanları, dere yatakları, içme suyu havzaları ile tarihî, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen kaçak ve mevzuata uygun olmayan bina ve tesisler dâhil olmak üzere, ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir kent ve çevre suçu niteliğinde olan yapılar yasallaştırılmıştır. 2003 yılından beri kentleri depreme dayanıklı hâle getirmek için deprem yaralarını sarmak amacıyla toplanan 70 milyar liralık deprem vergisi ise "örtülü ödenek" adı altında başka alanlara harcanmıştır. Maalesef, 70 milyar gibi bir para toplandı ve bu 70 milyar gibi bir parayla köprü, otoyollar yapıldığını Maliye Bakanımız kendi ağzıyla itiraf etti.
2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'la deprem zararlarını azaltmaya yönelik olarak sunulan kentsel dönüşüm projeleri asıl olarak rantsal dönüşüme hizmet etmiştir. Jeolojik, jeotermik etütler sonucunda "imara uygun olmayan alan" olarak ilan edilmiş bölgeler dahi "kentsel dönüşüm" adı altında yapılaşmaya açılarak daha tehlikeli hâle getirilmiştir. Özellikle diğer alanlara göre deprem riski çok az olan ancak rant değeri yüksek olan alanlar "riskli alan" ilan edilerek siyasi iktidara yakın müteahhitler ve sermayedarların rant alanlarına dönüştürülmüştür. Uzun yıllar bir arada ve ortak yaşama kültürü bulunan mahallelerde yaşayan insanlar zor kullanılarak cüzi kira yardımlarıyla yerlerinden edilmiştir. Bu teklifte de tekrar aynı şey dile getiriliyor, zor kullanılabileceği, kapıların kırılabileceği ve insanların dışarıya çıkarılabileceği diye bir madde geçiyor; bunun uygun olmadığını söylüyoruz. Yani eğer bir anlaşma sağlanacaksa... Gerçekten halkın görüşü alındığı ve kentsel dönüşümün gerçekten halkın taleplerine uygun olacağı noktasında halk ikna edildiği zaman evlerinden zorla çıkarılma gibi bir şeyin olmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.
İstanbul'da "kentsel dönüşüm" adı altında rant alanına dönüştürülmek istenen mahallelerden biri Tozkoparan Mahallesi'dir. Ranta açılmak istenen mahallede hiçbir sözleşme ve güvence verilmeden halk tapulu mülklerinden çıkarılmaktadır.
Kentsel dönüşüm uygulamalarının yürütüldüğü yerlerden biri de İstanbul'un Beyoğlu ilçesi Fetihtepe Mahallesi 3550 ada bölgesidir. Bölgede yapılmak istenen uygulamaya dair planlar yerel mahkemeler ve Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Mahkeme kararına rağmen 2016 yılında gerekli etütler ve incelemeler yapılmadan Fetihtepe'nin içinde yer aldığı Beyoğlu'ndaki 6 mahalle "riskli alan" ilan edilmiştir. İktidarın önceki icraatlarına bakıldığında, getirilen bu düzenlemenin de rant yasasına dönüştürülme ihtimali yüksektir. Riskli alanlara ilişkin dönüşüm sürecinde yapım işleminin gerçekleştirilebilmesi için aranan üçte 2 çoğunluk şartı, salt çoğunluk olarak değiştirilecek ve yarıdan 1 fazla oy verilmesi durumunda diğer hak sahiplerinin onayı aranmayacak. Mevcut uygulamada bir yerin rezerv alanı olabilmesi için üzerinde yapı olmaması ve meskun mahal dışında yer alması gerekiyordu. Yeni düzenlemeyle rezerv yapı alanı tanımındaki "yeni yerleşim alanı olarak" ifadesi yasadan çıkarılarak meskun mahal şartı kaldırılmaktadır. Böylece, şehir merkezindeki diğer yüksek yerler dâhil olmak üzere gerekli görülen tüm alanlar rezerv yapı alanı ilan edilebilecek, rezerv yapı alanı ilan edilen yerler dönüşüm için boşaltılıp yerine binalar yapılabilecektir. Yeni düzenlemeyle, rezerv alanı ilan edilen yerlerde artık yapıların riskli olup olmadığına bakılmaksızın elektrik, su ve doğal gazı kesilebilecek, verilen tüm kamu hizmetleri durdurulabilecek. Mevcut uygulamada sadece riskli alanlardaki yapılarda bu hizmetler durdurulabiliyordu. Mülk sahipleri riskli yapı kararlarını engellemek için başka şehir ya da ülkelere gittiğinde o binalarda tespit yapılamıyordu, bu düzenlemeyle mülk sahiplerinin evde olma şartı aranmayacak. Teklife göre kentsel dönüşüm kararları ile hasar tespit raporlarına yönelik açılan davalarda ilk inceleme ve savunma verme süresi kısaltılmıştır. İvedi yargılama usulü nedeniyle özellikle deprem bölgeleri ve kentsel dönüşümün uygulandığı alanlar için şimdiye kadar yapılan uygulamalarda meydana gelen sıkıntıların daha fazla yaşanması muhtemeldir.
Yasa teklifinin bir diğer tehlikeli yanı dar gelirli ve borçlu yurttaşın mülkiyet hakkına yöneliktir. Teklifle hacizli tapulara sahip vatandaşlar eğer haczini ödemezse dönüşüm sonucu kendisine verilecek yapıda sadece oturma hakkına sahip olacak, oturacak başka bir yeri olanlar ise evlerinden tahliye edilebilecek. Teklife göre dönüşüm sonucunda yoksul ve dar gelirli olarak kabul edilenlere verilecek konutların, hak sahibinin dönüşümden önceki taşınmazının tapu kaydında yer alan ipotek, haciz, intifa hakkı gibi haklar ve şerhler tapuda sadece hak sahibinin hissesi üzerinden devam edecek. Hak sahibinin üzerine kayıtlı ikamet edebileceği konut nitelikli başka bir gayrimenkulü yok ise hak sahibine, hak sahibi evliyse hak sahibi ve eşine bu konutta oturma hakkı tanınacak.
Değerli arkadaşlar, hâlihazırda bu tarz yaşanan sıkıntılar varken yapılacak olan yasada tekrar mağduriyetler yaşanacaktır. O yüzden, sormak istediğim birkaç tane soru var. TBMM'de depremle ilgili komisyon kuruldu ve yüzlerce sayfalık deprem raporu hazırlandı, bu raporda o kadar fazla konu olmasına rağmen afetlerle ilgili en son yapılacaklar arasında yer alan kentsel dönüşümü ilk ve öncelikli olarak almanızın nedeni nedir? Bir diğeri de bugün biz depremle ilgili konuşuyoruz ama sivil toplum kuruluşlarından aramızda olanlar var mı? STK ve odalar davet edildi mi? Bu kanun teklifiyle ilgili odaların bilgisi ve görüşü alındı mı? Özellikle TMMOB'den bu kanun teklifiyle ilgili herhangi bir görüş alındı mı? Bunları merak ediyoruz çünkü biliyorsunuz daha önce yaşanan ciddi sıkıntılar var ve bnların hepsi belgeli, yaşanan mağduriyetlerin hepsi belgeli ve Hasankefy'te de biliyorsunuz... Hasankeyf sular altında kaldıktan sonra o konutlarda yaşayan insanlara -şu anki yasayla birlikte- mülklerinin tapuları verilmedi, cüzi kiralarla insanlar evlerinden edildi ve yeni yerleşim yerindeki olan kişilere de evlerinde oturmadıkları gerekçesiyle -yani kiracı olarak kaldıkları için- kendileri yeni yaşam alanında ev sahibi yapılmamıştı. Böyle bir yasayla önümüzdeki süreçte yurttaşların gerçekten sıkıntılı süreçler yaşayacağına inanıyoruz. Bunların daha derinlikli bir şekilde, STK'lerin, TMMOB'nin görüşleri alınarak daha etkili bir çalışmanın olması gerektiğine inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.