| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/770) |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 24 .10.2023 |
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli milletvekilleri, çok değerli bürokrat arkadaşlarımız, saygıdeğer basın; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, planda konuşulacak, öneri sunulacak çokça madde var. Plana özü itibarıyla baktığımızda bir iyi niyet mektubu olarak gördüğümüzü sizlerle paylaşmak istiyorum ve eğitim bölümüyle ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Ülkede kalkınmadan bahsedeceksek kalkınmanın tabii ki en önemli ayaklarından biri, hiç şüphesiz, eğitim. Ama kalkınma planını incelediğimizde yine görüyoruz ki eğitim konusunda konulan hedefler bugünün gerçeklerinden kopuk, eğitimin içinde bulunduğu durumu görmezden gelen, hâliyle, somut durumun tahlilini yapmadan sadece temenniler üzerine kurulu bir bakış açısıyla ele alınmış. Burada öncelikle söylemek istiyorum ki devlet bilimsel, laik, nitelikli, ücretsiz ve kesintisiz temel eğitimi tüm yurttaşlarına eşit bir şekilde sağlamakla yükümlüdür. Bugün AKP iktidarının uyguladığı eğitim politikaları bu temel talebi bile sağlıklı bir şekilde karşılamaktan, maalesef, uzaktır. Planda her ne kadar ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda evrensel bilgi üretimine katkı sağlanmasından bahsedilse de eğitim sistemi çağdaş, demokratik, bilimsel bir temelden çıkarılmış, âdeta eğitimin içeriği boşaltılmıştır. "Değerler eğitimi" adı altında yapılan ÇEDES gibi projelerle eğitim laiklikten ve bilimsellikten uzaklaştırılmıştır. Böyle bir eğitim anlayışıyla bilimin ve teknolojinin ışığı altında gelişen bir dünyada kalkınmamız mümkün değildir.
Yine planda "Çocuklarımızın kaliteli, evrensel, ücretsiz ve okul öncesi eğitime erişimlerinde fırsat eşitliği sağlanacaktır." denilse de eğitim neoliberal politikalarla özelleştirilmiş, parası olanın nitelikli eğitim aldığı bir hâle getirilmiştir. Bu durum toplumdaki fırsat eşitliği algısını ortadan kaldırmıştır. Çok değil daha bir ay önce okullar açıldı, birçok okul Bakanlıktan kendilerine yeterli pay ayrılmadığından kaynaklı, masraflarını "katkı payı" "kayıt parası" veya "bağış" adı altında öğrencilerden karşılama yoluna gitti.
Temel eğitimde okullaşmayla ilgili veriler, toplumun dezavantajlı kesimlerinin eğitime erişim sorununun yalnızca eğitimsel yaklaşımlarla çözülemeyeceğini ortaya koymakta. Eğitimde çözümlerin sosyal politika önlemleriyle bütünleştirilmesi gerekmektedir. Yoksulluğun yaygınlaştığı, enflasyonun tavan yaptığı bu dönemde veliler çocuklarının beslenme çantalarını dolduramamaktadır. Tabii, yine, görüyoruz ki bu, kalkınma planında maalesef yok. Bu planda her şeyden önce olması gereken okula giden çocuklarımıza bir öğün yemek vermekti, maalesef o da yok.
Yine, planda yeni dersliklerin inşası, derslik kapasitelerinin kullanımı ve derslik başına düşen öğrenci potansiyelinin dikkate alınmasına dikkat çekilse de bugün birçok okul mevcut sınıf kapasitesinin üstünde eğitim hizmeti vermektedir. Okullar sağlıklı eğitim verebilecek durumdan uzaktır. Yine birçok köy okulu kapalı vaziyette olup öğrenciler taşımalı sistemle eğitime erişebilmektedir. Bu ülkenin çocukları eğitime ulaşmada zorluklar yaşamaktadır. Öğretmen atamalarındaki yetersizlik ise bu sorunları maalesef büyütmektedir.
Planda mesleki eğitimin önemine çokça vurgu yapılıyor ve mesleki eğitimle öğrencilerin iş gücüne katılımıyla ilgili önermelerde bulunuluyor. Mesleki eğitimin düşük eğitim düzeyi olarak algılanması ve bütünlüklü olmayan yapısı mutlaka değiştirilmelidir. Mesleki teknik eğitimde çocukları okuldan daha fazla uzaklaştıran uygulamalara son verilmelidir. Zorunlu temel eğitimde akademik ve mesleki teknik eğitim ayrımı ortadan kaldırılmalıdır. Temel eğitim ve yaşam becerileri piyasa tahakkümünden kurtarılmalıdır. Mesleki eğitimin mevcut durumuyla sürdürülmesi durumunda meslek lisesi mezunlarının güvenli, güvenceli çalışmalarını sağlayan istihdam politikaları izlenmelidir. Mesleki ve teknik eğitimde açık bulunan bazı bölüm ve alanlar bugün geçerliliğini yitirmiştir. Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin ışığında alan ve dallar güncellenmeli; yeni, çağın gereklerine uygun ve istihdam alanı bulunan alan ve programlar açılmalıdır.
Staj uygulamalarıyla ilgili uygulama güncellenmeli, öğrencilerin ucuz iş gücü ya da çocuk işçi olmasına yol açacak uygulamalara son verilmeli, kendi gelişimlerine ve eğitim aldıkları alana uygun şartlarda staj yapmaları sağlanmalıdır. Staj uygulaması çocukların psikolojik, pedagojik ve mesleki gelişimine katkıda bulunacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
Tabii bir de dünya akademik başarı sıralamasında -biraz önce konuşmacılar da söyledi- ilk 500'e giren üniversite sayısını 10'a çıkarma gibi bir hedefimiz var, 2023 yılı itibarıyla bu sayı 3. Demek ki üniversite kurmanın bina açmaktan ibaret olmadığını böylece bir kez daha görmüş oluyoruz. Açılan üniversitelerin yeterli akademik kadroya sahip olmamaları, bilimsel araştırma için gereken altyapının kurulmamış olması, fiziksel koşulların yetersizliği gibi birçok sorunla karşı karşıya olmaları nedeniyle kaliteli, dünyayla rekabet edebilir bir eğitim sistemimizin olduğunu söyleyemiyoruz.
Ayrıca, kayyum rektörlerle yönetilmeye çalışılan, ülkemizin en köklü üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesinin bu listede olmaması hem düşündürücü hem üzücü hem de hedef koyan iktidar tarafından ders alınasıdır. Kalkınma planında üniversiteler ve yükseköğretimle ilgili yine çok fazla başlık var; üniversitelerin niteliklerinin artırılmasından uluslararasılaştırma düzeyinin yükseltilmesine, kampüslerin iklim dostu dönüşümünden dijital dönüşümlere kadar. Bunlara bir itirazımız yok ama eğer bir plan yapıyorsak ayakları yere basan planlar yapmak daha doğru olur diye düşünüyorum.
İktidar tarafından yine hedefler konulmuştu seçimlerden önce. Ne denmişti? "2023 yılında Kredi ve Yurtlar Kurumu bünyesindeki tüm yurtlarda tek kişilik ve 3 kişilik odalara geçiyoruz." Peki, ne oldu? Yurtlar eğitimdeki en büyük sorunlardan biri hâline geldi. Geçen yıl yurtların kapasitesi artırıldı ama bu, yeni yurtlar kurarak değil koğuş sistemine geçilerek yapıldı, tek kişilik veya 3 kişilik oda bulmak neredeyse imkânsız hâle geldi.
Üniversite öğrencilerinin en büyük sorunları barınma ve beslenme sorunları olarak karşımıza çıkıyor. On İkinci Kalkınma Planı'na baktığımızda bu sorunların çözümüne dair bir hedef de göremedik, bunu da buradan eklemek istiyorum ama öte yandan bu politikaların bir tercih sorunu olduğunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Diyanetin mal ve hizmet alımlarına ayrılan ödeneğin 70 üniversitenin bütçesinden daha fazla olmasının iktidarın eğitime nasıl baktığının da bir göstergesi olduğunu söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.