KOMİSYON KONUŞMASI

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hayırlı olsun.

İlk sunumunuz tabii fakat ekonomi ve bakanlıklar deyince, ekonominin çok fazla patronu olduğunu gördük Bakanlık olarak. Hükûmetin eylem planını açıklarken, Sayın Davutoğlu 11 bakanla ekonomide eylem planını açıkladı biliyorsunuz. Yani kabine o kadar dağınık ki ekonomi alanında, kim patron, kim sorumlu; yani kendi içinizde bir koordine olmadığı için... Yani zaten muhalefetle paylaşıp, bu küresel kriz sonrası Türkiye'nin yeni pazarlara açılması, ekonomisini güçlendirmesi için bir ortaklaşmayı bugüne kadar denemediniz -Hükûmet olarak diyorum, AK PARTİ olarak; şahıs olarak kastetmiyorum- ve onun için de çok farklı sesler çıkıyor.

Zaten ekonomi çok önemlidir parlamentolarda ve çok ilgi görür, çok dikkat çeker, üzerinde ciddi tartışmalar olur. Dikkat ettim, demin 2 tane televizyon vardı, bir tanesi zaten...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bir televizyon vardı, bir televizyonun -aynı- 2 kamerası.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Tek televizyon durmuştu burada. Şimdi, eğer medyamızın umurundaysa bu kadar ekonomi vah hâline ekonomimizin!

Şimdi, burada Sayın Bakanın sunumları var, inceliyoruz, takip ediyoruz. Şimdi, hakikaten gümrük birliğiyle ilgili çalışmalarınız da var Sayın Bakanım, açıklama yapacaksınız fakat siz bu çalışmayı yaparken Volkan Bey "Resti çekeriz." diyor, "Askıya alırız." diyor, "Keseriz, asarız." diyor...

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ben de dedim ama...

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ama bu şimdi demiş.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Aynı şeyi söyledim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - "Asarız, keseriz." diyor. Yani o kadar asmak, kesmek mümkün olsaydı 95'ten beri ayağımıza taktığımız bu prangayı sökerdik, atardık yani demek yapamıyoruz.

Şimdi, bakıyoruz, Avrupa Birliği süreciyle ilgili de ithalatın arttığını söylüyoruz çünkü hakikaten en çok ithalat, ihracatımız Avrupa Birliğiyle; bu kriz sonrası yeni pazarlar arıyoruz. Şimdi, malların serbest dolaşımına bakıyoruz, problem var yani tam bir dolaşım yok. Tekstilde, bazı konularda var. E, peki, işçilerin serbest dolaşımına geldiğimiz zaman, zaten İlerleme Raporu kestirip atmış, "Kaydedilmemiştir ilerleme." diyor. İlerleme kaydetmiyorlar çünkü istemiyorlar onlar zaten.

Şimdi, böyle olunca çok net bir duruş koymak lazım. Bu da sadece AK PARTİ 'nin, Hükûmetiniz ikide bir 2023 vizyonu... Sanki Türkiye'nin patronu sizsiniz, yani Türkiye'nin sahibi sizsiniz, iktidarınız, partiniz. Diğer partileri, sivil toplumu, ekonomistleri, üniversiteleri, AR-GE'leri, bilmem neleri; bunlar yok gibi davranıyorsunuz. Onun için de enerjide battıkça da batıyorsunuz.

Enerji ithalatı konusu cari açığın bir numarası. Şimdi ihracatla ithalatı konuşacağız. Enerji olayının neresinde Bakanlığınız? Kıyısında mı, kenarında mı, içinde mi? Nükleer anlaşmalar yapıldı, on beş yıllığına 12,35 sent üzerinden elektrik taahhütleri verilirken size soruluyor mu? Yok. Şimdi, Enerji Bakanı yapıyor gözüküyor ama yani şimdi, bunlar büyük rakamlar. Bu benim konuştuğum, cari açığın nedeni olan ithalat. Akkuyu'nun durumu, Sinop'un durumu -şimdi 3'üncü nükleer santral durumu var- ithal kömürün durumu; milyarlar bunlar, 4-5 milyardan başlıyor. Ondan sonra vay garibim zeytinlere kıyılacak, mahkeme kararı, adalet geç işleyecek; jandarma, güvenlik gidecek yaşlı teyzelere, analara vuracak; böyle bir fotoğraf bir yanıyla Türkiye'nin. Ermenek'te bir fotoğraf, su basacak kömür ocağında. Grizu patlaması oluyor bazı yerlerde. Soma'yı yaşayacağız. Bunlar hep fotoğraf. Şimdi, bu fotoğraflar içinde arka arkaya On Yıllık Kalkınma Planı açıklandı -arkadaşlar değindi- arkasından Orta Vadeli Program yeni açıklandı -bunlar yeni yeni- sonra eylem planı, devrim, "Kıyameti koparacağız." dedi Davutoğlu. Böyle bastıra bastıra konuşuyor ya "Kıyameti koparacağız, devrim yapacağız." Yok kardeşim, büyümede revizyona gitmişsin, rakamlar ufalmış, enflasyon da büyümüş, lira döviz kuru karşısında giderek değer kaybetmiş, işsizlik artmış; yani bunlar gerçeklerimiz. Yani küresel kriz teğet geçiyordu bir iki sene ama daha sonra topuğundan vurmaya başladı Türkiye'yi, topuğundan vuruyor şu an.

Bir de riskler arttı. Yani biz Hükûmetin Afrika'yla, Orta Doğu'yla, Uzak Doğu'yla, Güney Amerika'yla ticari ilişkilerini geliştirmesini hep destekledik muhalefet olarak. Yani elbette ki küresel kriz aşamasında yüzde 57 bandında ithalatı, ihracatı Avrupa'yla, Amerika'yla yapıyorduk; gerileme oldu orada, 10 tane ülke iflasın eşiğine geldi, iflasın eşiğine gelince de orayla ilişkilerimiz yüzde 43'e kadar düşmüş durumda, hatta 43 iyimser bir rakam. Avrupa'nın bizden ithalatı artmış. İthalat mecbur arttı çünkü bizde iş gücü, kiralar, şu bu ucuz. Burada üretim açısından bakıldığı zaman kendilerince bazı şeyleri alıyorlar.

Burada şunu ifade etmek istiyorum: Yani bizi çok riske atan bir durumla karşı karşıyayız. Bence Bakanlığınızın da, Hükûmetinizin de önemle üzerinde durması gereken nokta o. Ukrayna'da bir Ukrayna-Rusya çatışması var ve gerçekten, Türkiye'nin ticari ilişkileri açısından, hem Rusya hem Ukrayna açısından eksi bir durum yaratıyor. Rakamları son derece etkiledi. Irak'la çok ciddi bizim ticari ilişkilerimiz vardı. Habur'dan biliyorum -ben Şırnak Milletvekiliyim- çok ciddi bir yatırım olayı vardı, inşaatlar vardı, Musul'da vardı, aşağıda vardı, güneyde vardı, Erbil'de falan. Şimdi, bir IŞİD belası çıktı, darmaduman etti ortalığı; şimdi Habur eskisi gibi çalışmıyor, o iş alanları durdu, işçiler paralarını bile alamadan geri döndü, yatırımlar durdu, ihracat durdu. E, Suriye'yle bakıyoruz, Suriye'de 3 parçalı bir duruş var. Burada da bir rejimin kapısı var, bir IŞİD'in kapısı var, bir de Kürtlerin olduğu, "Rojava" dediğimiz kantonların kapıları var, onlar kapalı zaten, açılmıyor. Burada işte Türkiye'nin dünyaya verdiği son fotoğraf cidden Türkiye'yi riske edecek bir durum. El Nusra, El Kaide, IŞİD'le yan yana durmak ve teröre destek veren hükûmet konumunda gözükmek... Koalisyon güçlerinin, Amerika'nın, üyesi olmak için çırpındığımız Avrupa Birliğinin hepsinin gözünde "terörizm" denince kafa kesen, kadınları köle pazarlarında satan, kendisinden olmayan Ezidileri Şengal'de katliama uğratan, Süryanilere, Asurilere, Türkmenlere, Kürtlere saldıran; Kobani'de de elli sekiz gündür süren bir olay. Şimdi, Türkiye'nin burada duruşu, fotoğrafı son derece önemli. Yani eğer bir devlet uluslararası alanda risk faktörü olarak bunu dikkate almazsa... "Bağdadi vuruldu." diyorlar, öldü mü, yaralı mı bilinmiyor ama işte, okuyoruz basından. Yani Türkiye'nin Musul Konsolosluğunun da bugün vurulduğu söyleniyor, başka şeyler de söyleniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani buradan şunu çıkarmak lazım: Yani Türkiye dışarıdaki ekonomi politikasını düşünürken küresel krizin devleri, filleri nasıl yeni bir paylaşım içine girdiyse... Üç dünya krizinde de böyle oldu. Birinci büyük dünya krizi Birinci Dünya Harbi'ni doğurdu, arkasından paylaşım savaşıyla bu suni sınırlar çizildi, Misakımillî sınırını da getirdiler getirdiler, cetvelle demir yolu hattına kadar çektiler. Ne kayıplar oldu orada, Musul, Kerkük; yani bunu konuşmuyoruz. İkinci dünya krizinde savaşa girmediğimiz hâlde yine kaybeden ülke durumundaydık. Şimdi, bu üçüncü küresel krizde Türkiye bunların hiçbirinin dışında değil. Eğer Türkiye güçlü olmak istiyorsa ekonomik olarak, bir, kendi içinde barışık olacak, huzurlu olacak; bu da çözüm sürecinden geçer. Çok açık söylüyorum yani bunu, çözüm süreci Türkiye'nin demokratikleşmesidir, hukuk devleti olmasıdır, bağımsız yargıdır. Asgari bir hukuk devleti olmak... Burada uzmanları var, bürokratlar burada, sermaye asgari düzeyde bir hukuku olan devletleri tercih eder. Bakın, her gün yalpalıyorsunuz. Daha dün İstanbul Finans Merkezi için gelecek küresel sermaye için özel mahkemeyi Mecliste görüştük, Tahkim Yasası'nı görüşüyoruz şu an. Niye onu çıkarıyorsunuz? Çünkü sizin mahkemelerinize ve hukukunuza güvenmiyorlar. Geciken adalet, işte zeytinlerde olduğu gibi acil durumlarda mahkeme -acil yargılama torba kanunda çıkmasına rağmen- geç karar verdi ve 6 bin zeytin gitti. Ben şu anlamda söylüyorum: Yani küresel sermaye kendine güvence alacak hakem tahkim konularını hayata geçiriyor. Eğer sizin adaletiniz güçlü olsaydı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen toparlayın.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Toparlayayım.

...derdiniz ki: "Buna ihtiyaç yok." Ama belli ki ihtiyaç var. Nasıl ki sigorta şirketleri belli alanlarda gelip yüklenmiyorsa, risk, kaygı durumu varsa bunu da kabul etmiyor.

Şimdi, EXPO'lara gelince, şunlara gelince, inanın bütün bunları biz muhalefet olmamıza rağmen en çok biz destekledik. Çünkü biz inanıyoruz ki 77 milyon güçlenirse beraber kazanır ve 77 milyon da bundan bütün bölgeleriyle bütün insanlarımız kazanır. Bunun kazanması için de elimizden geleni yapmamız lazım. Fakat ortaklaşamıyoruz bir türlü çünkü dünyayı siz yarattınız, AK PARTİ yarattı, AK PARTİ hükûmetleri yarattı. 2023, bir arkadaş "2053" dedi, biri "2073" dedi, sanki beş yüz yıl yaşayacaklarmış. AKP'liler beş yüz yıl yaşayacak diye bir kanun mu çıkartacaksınız Meclisten? Yaşar mısınız o kadar, mümkün mü?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Yaşayacağız, var mı? Başka bir şey var mı? Siz de yaşayın.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani Çelebi, Allah sana bin beşyüz yıl ömür versin, Patnos'u anlatıp dur ama yani mümkünatı yok, peygamberler yaşamadı, krallar yaşamadı, yani hiç kimse yaşamadı, yani mümkün değil. Yani hedef koyarken -avcıların hikâyesine döndü- menzili biraz reel tutun, onu demek istiyorum.

Buradan şuna getiriyorum: Yani Türkiye'nin Orta Doğu'daki bu gerilimden, bu gelişmelerden sonra dış politikasını biraz reel bir zemine oturtması lazım. Yani mezhepçilik, inanç, ideolojik inanç akrabalıkları çerçevesinde Hükûmetin geleneksel politikasının dışında bir politika izlemesi kutuplaşmaların tarafına düşürüyor ve giderek yalnızlaşmaya doğru getiriyor. Yani Mısır'da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaplan, son cümleleri alayım lütfen.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Toparlıyorum, bitirdim zaten.

BAŞKAN - Bir dakika daha ilave süre vereyim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Buradan şunu ifade etmek istiyorum: Eğer siz Orta Doğu'da uzun yıllar beraber yaşadığınız halklarla... Diyorsunuz ki: "Bin yıldır Kürt halkıyla beraber yaşadık." 40 milyonla beraber yaşamanın formülünü doğru koyarsanız yani Hükûmet olarak bu çözüm sürecinde hem Türkiye'de hem Orta Doğu'da çok güçlü bir konuma gelmekle ekonomik anlamda da çok güçlü bir atılım ve inisiyatif sağlamanın yolunu açar diye düşünüyoruz. Eğer bu süreç seçime kurban edilirse, küçük hesaplara kurban edilirse, vallahi hepimiz aynı gemideyiz. İnanın, hiçbirimizin birimizden durumu, hiçbir vatandaşın diğerinden durumu iyi değildir. Bizim bu süreci kimsenin bozmaya hakkı yok, mecburuz da mahkûmuz da, Hükûmet de en başından mahkûmdur. Bu gelişme üzerinde ekonomiyi yeniden şekillendirmek mümkün.

Enerji, güvenlik, su denklemi buradan geçiyor diyorum, teşekkür ediyorum