KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Sayın Komisyon üyeleri, sayın bürokratlar, çok değerli basınımızın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu planlama süreçleri ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda kamunun, bürokratların, özel sektörün, sivil toplum örgütlerinin ve akademisyenlerin deneyimleri ve birikimleri çerçevesinde ülkemizin geleceğini belirlemeye ve bir vizyon oluşturmaya dönük çalışmalardır. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki aylar süren çalışmalar sonucu hazırlanan bu planların Meclise ve kamuoyuna çok kısa sürede sunulması ve kısıtlı zamanda görüşülmesi kabul edilir bir gerçek değil. Beş yıllık kalkınma planı hazırlayacaksınız, bir hafta önce Meclise ve kamuoyuna sunacaksınız, iki gün Komisyonda tartışıp konuyu kapatacaksınız; bu âdeta "Anayasa gereği bunu hazırlamak zorundayız; hazırlayıp sunalım, konuyu bir an önce kapatalım, plana muhalefet edilmesin, başka katkı sağlanmasın." çabası gibi algılanmaktadır. Bu gayretin sebebi ise planın içeriğinde saklı; On İkinci Kalkınma Planı'nda, iktidarın hazırladığı diğer kalkınma planları gibi, birtakım gerçekleri gizleme, acı gerçekleri göz ardı etme çabası içerisinde; planı hazırlayanlar özel olarak bunun için bir çaba sarf etmiş. Planda bütün kusur küresel krizlere, salgınlara, savaşlara yani AKP iktidarının kötü yönetim biçiminin dışında ne varsa ona bağlanmış. Her şeyden önce bu ülkenin geleceğiyle ilgili bir planlama yapacaksak samimi olmak zorundayız, samimi olmayan planlar ülkeyi daha iyi bir konuma taşıyamaz; sorunları görmezden gelerek, bu sorunların sebeplerini görmezden gelerek, rakamları gizleyerek, sorunların kaynağını sürekli başka yerlerde arayarak başarılı bir çalışma maalesef yürütemeyiz.

Diğer taraftan çok ilginç bir konu da yirmi bir yıldır ülkede iktidarda olan ve söylediğim gibi, daha önce de kalkınma planları hazırlayan bir iktidarın sorunların sebebi kendileri değilmiş gibi davranmaları ve buna yönelik hedefler koymaları. Planda "demokrasi" deniliyor, "hukuk" deniliyor, "adalet" deniliyor, "gelir adaleti" deniliyor, "özgürlükler" deniliyor, "çevre" deniliyor, "kadın" deniliyor, "gençlik" deniliyor, tüm sorunlu alanlardan bahsediliyor ama "Bu sorunları kim yaratıyor? Bu sorunlar iktidarlarınız döneminde neden çözülmedi? Daha önceki kalkınma planlarında konulan hedeflerde nereye gittiniz?" bunlardan maalesef hiç bahsedilmiyor.

2024-2028 yılları arasındaki süreyi kapsayan On İkinci Kalkınma Planı'nın bazı hedefleri de şu şekilde sıralanıyor: Hukukun üstünlüğü, demokrasi, temel hak ve hürriyetlerin güçlendirilmesi, iyi yönetişim anlayışının pekiştirilmesi ve kurumsallaştırılması, afetlere dirençli yaşam alanları ve medeniyet temelli, akıllı, sürdürülebilir şehirler, makroekonomik istikrar ve sürdürülebilirlik, her alanda yeşil ve dijital dönüşüm odaklı rekabetçilik, verimlilik temelli, sanayi ağırlıklı, ihracata dayalı nitelikli büyüme, aktif sanayi politikaları, imalat sanayisinde teknoloji odaklı yapısal dönüşüm, sektörel önceliklendirme, enerji ve gıdada arz güvenliği ve kendine yeterlilik, uluslararası iş birliklerinin ve stratejik ortaklıkların güçlendirilmesi. Fakat bugüne kadar AKP Hükûmeti tarafından gerçekleştirilen icraatlar arasında bunları maalesef göremiyoruz. Kanaatim o ki bundan sonraki süreç böyle gelişmez. Gerçeklere baktığımızda, durumları içler acısı olan, ekonomik krizle boğuşan toplumda ülkeyi bu hâle getiren iktidarın bugünkü hâlinden çok uzak hedeflerle toplumsal gelişmeyi, kalkınmayı, büyümeyi sağlaması pek mümkün değil. Birtakım rakamlarla, kapitalizmin küresel krizleri ve çıkar savaşlarıyla, bölgesel gerilimler ve savaşlarla ülkenin içinde bulunduğu bu tablo tek başına açıklanamaz. İktidar önce sorumluluklarını ve hatalarını kabul etmeli.

Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, adalet olmadan nasıl plan yapılırsa yapılsın başarıya ulaşamaz, ancak yazılı bir metin olarak kâğıt üzerinde kalır. Bu durum, seçim öncesi iktidarın "Enflasyon karşısında ezdirmeyeceğiz." dediği emekliyi, "Mülakatları kaldıracağız." diye heveslendirdiği öğretmenleri seçim sonrasında hüsrana uğratmasına, yine yakın zamanda Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinde yapılan indirim müjdesine benziyor. Müjde var, aslı yok.

Anayasa'nın 166'ncı maddesine dayanarak bu hedefleri koydunuz ama dediğim gibi, şimdiye kadar atmadığınız adımlardan hedef olarak bahsettiğiniz için size maalesef inanasımız gelmiyor. Örneğin, Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının uygulanmadığı, son verilere göre tutuklu gazeteci sayısının 63 olduğu, 268 habere erişim engeli getirildiği, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldıktan sonra kadın cinayetlerinin katlanarak arttığı, ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden olan Cumhurbaşkanına hakaret ve Hükûmeti aşağılama suçlamasıyla geçen yıl tam 16.753 kişinin ceza mahkemelerinde hâkim karşısına çıkarıldığı bir ülkede hukukun üstünlüğünün sağlanması için atmanız gereken daha çok adım var.

Bu konuda Türkiye'nin dünyada hangi konumda olduğunu daha iyi anlamak adına bazı endekslere de değinmek isterim. Türkiye, son açıklanan verilere göre 2022 Yılı Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 140 ülke arasında 116'ncı, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 165'inci, Demokrasi Endeksi'nde 167 ülke arasında 103'üncü sırada, Sefalet Endeksi'nde ise dünyanın en yoksul 10'uncu ülkesi konumunda. Sormak istiyorum, daha önceki kalkınma planlarında başka şeyler mi hedeflendi de yirmi iki yıllık AKP iktidarında karşımıza çıkan son tablo bu?

Planda dikkati çeken başka bir konu ise gelir adaletsizliğinin sebeplerine ve derin yoksullaşmaya yönelik tespitlerin yapılmamasıdır. Kamunun kaynaklarını yandaşlara peşkeş çeken iktidarın, emekçileri getirdiği durumlardan hiç bahsedilmemiştir. Kur korumalı mevduattan kimler nasıl zengin edildi? Garantili hastane, otoyol, havaalanı projelerine aktarılan kaynakların kamuya zararı ne kadar? "Faiz sebep, enflasyon sonuç." ekonomisi ülkeye neler getirdi? Bunlardan hiç bahsedilmemiş ama "şeffaflık" deniyor, "hesap verilebilirlik" deniyor. Yapmayın. Okul öncesi eğitimin önemi vurgulanıyor, çocuklara bir öğle yemeği vermeyi beceremiyorsunuz. Binlerce çocuk okullara ulaşmakta zorlanıyor. "Eğitim" diyorsunuz, öğrenci barınamıyor, karnını doyuramıyor. "Teknoloji" diyorsunuz, yüksek vergilerden ve fiyatlardan insanlar teknolojiye ulaşamıyor. Kalkınma planlarının içeriğini oluşturan bu hedefler Anayasa'nın 166'ncı maddesini yerine getirmek için göstermelik olarak mı belirleniyor, yoksa bu zamana kadar yapılmadığı şekilde gerçekten bu hedeflere ulaşmak için gerekli adımlar atılacak mı? Bunu merak ediyor ve diliyorum ki biz yanılmış oluruz ve gerekli adımlar atılır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.