| Komisyon Adı | : | (10/ 5,6,8,22,58) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Mustafa Altuğ Atalay'ın, balıkçılık ve su ürünleri sektörünün ülkemizdeki durumu, Genel Müdürlük olarak bu sektörde yaptıkları ve yapacakları çalışmalar ile sektörün güçlü ve zayıf yönleri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .10.2023 |
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Sayın Başkanım, Sayın Genel Müdürüm, değerli bürokrat arkadaşlarım; hepinize çok selam ediyorum.
Bu çalışmamızın da hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, bir konuyu konuşuyoruz. Konu balıkçılık, denizcilik ve insan, çevre. Merkezine insanı aldığımız zaman işi a'sından z'sine kadar sistematik olarak taşımamız lazım. Daha önce, Orhan Bey'di herhâlde değil mi, konuşmasındaki "Bir bütüncül olarak bu işe nasıl bakabiliriz?" konusu bence son derece kıymetli. Tabii, bu Komisyon çalışmasıyla ve yapacağımız birkaç toplantıyla bu paradigma değişikliğini burada geliştirebilir miyiz bilemiyorum ama anlaşılan o ki... Tabii, herkesin olaya yaklaşımı farklıdır. Kişi başı balık tüketimi bir değerdir, bir veridir, toplumların alışkanlıklarıyla alakalıdır, gelenek ve görenekleriyle alakalıdır ama bilinen odur ki bu sayının 20'li rakamlara çıkmasının insan sağlığı açısından -biz işin uzmanı değiliz ama- önemli olduğunu dünyadaki bütün veriler gösteriyor, dolayısıyla bu bir hedef olabilir.
Ticari açıdan bakıldığında, ihracat rakamınızın döviz girdisi açısından bakıldığında 2 milyar dolar civarı veya daha üst rakamlara çıkması da güzel bir şeydir, muhakkak böyle bir hedefimizin de olması gerekiyor.
İstihdam açısından bakıldığında bugün kayıtlı olarak... Sayın Genel Müdürüm, herhâlde bu veriler sizde daha fazla vardır; tabii, liman başkanlıkları vardır. Yani olaya bir balıkçılık meselesi değil, bir denizcilik meselesi olarak bakıldığında -geçen toplantıda da arz etmeye çalıştım- o kadar çok paydaş var ki; gemi adamları açısından bakıldığında, bunların eğitimleri açısından bakıldığında, belgelendirilmesi açısından bakıldığında, sosyal hakları açısından bakıldığında, çalışma koşulları açısından bakıldığında pek çok başlık ki bunların hepsi evrenseldir, caridir, var olan sorunlardır. Sektör paydaşları zaman zaman gelir, bu konuda bizlerle istişare eder. O açıdan bakıldığında, başka bir paradigmadır.
Söz konusu olan, miktar olarak daha fazla balık üretmek; hem ihtiyacımızı karşılamak hem de bunu ihraç etmek açısından bu bir hedeftir. Bunun için ne yapmamız gerekiyor; bu başka bir konudur. Fakat biz bu balığı üretirken denizlerdeki balık sahalarını kurutmamız ve verimliliğin düşmesi başka bir meseledir. Yetiştiricilik yoluyla veya diğer tekniklerle meseleyi büyütmeye çalışalım derken oluşturacağımız çevre kirliliği -Sayın Genel Müdürüm de gayet güzel izah etti- işte, kullanılan yem miktarı... "Yem" dediğiniz şey Türkiye'de uzun zamandır üretiliyor, üretildiği yerlerde oluşan çevre sorunları, koku ve kirlilik bir başka mesele; bunun değerlendirilmesi gerekiyor. İnsan olarak merkezini aldığımız zaman bir sektör, bir meslek sahibi, gemi adamlarının yetişmesi, teknede kullanılan balıkçının mesleki eğitimi, tekniğinin sevk ve idare edilmesi...
Sayın Komisyon üyeleri, size bir örnek verildi, bilmiyorum dikkatinizi çekti mi. Yurt dışında avlanma yapan büyük teknelerimiz... Artık biz bunlara tekne diyoruz ama literatürde bunlar "fish ship" yani gemi. Yani tekne vasfını çoktan kaybetmiş, uluslararası sularda bu işi yapan, üreten, yakalayan, yakaladığını fabrikasyon düzeni içerisinde son tüketiciye sunulabilecek şekilde, orada bunu son işlemden geçirip, stoklayıp daha sonra uygun yerde dünya pazarlarına çıkarmak. Yani konuştuğumuz konu, dünyanın dörtte 3'ünün su olduğu, insan vücudunun dörtte 3'ünün su olduğu bir alanda yaptığımız bir faaliyet; sıradan bir iş değil.
Sayın Genel Müdürlüğümüz meseleyi çok iyi anlattı fakat bilmiyorum yine dikkatinizi çekti mi, bir dönemde kesintiye uğramış bir genel müdürlük, daha sonra aktif hâle getirilmiş bir genel müdürlük. Dolayısıyla, toplum olarak bizim bu meseleye bakışımız, refleksimiz, kabullerimiz burada son derece önemli.
Bakınız, şu Komisyon, size samimiyetle söylüyorum, bir kardeşiniz olarak, yaş olarak bazı konularda epey bir tecrübe sahibi bir insanım, profesyonel denizciyim, balıkçı değilim ama bunlarla haşır neşir olmuş, aynı ortamlarda bulunmuş, aynı sorunları yaşamış bir insan olarak size söylüyorum, bana göre en önemli komisyon. Yani balıkçılık, insan türünün dünyada yaşaması için, denizler var olduğu sürece... Ki o denizleri Cenab-ı Allah boşuna yaratmadı, dünyanın dörtte 3'ünü deniz olarak, su olarak yaratmasının hikmeti; onlar, sular orada var olduğu sürece insanlık susuz kalmaz. Sayın Genel Müdürüm burada buna yine temas etti. Su ve gıda, ikisi bir arada, ademoğlunun dünyadaki varlığını devam ettirebilmesi için önemli bir şeydir. Biz, karalarda sadece barınmak için, rahat yürüyebilmek için, bazı işlerimizi yapmak için varız ama insanın varlığının dünyada devam etmesi için o okyanuslara ihtiyacı vardı ve Yaradan da bu matematik hesabını yaparak yaratmıştı. Dolayısıyla, hangi açıdan bakacağımızı bilmiyorum ama doluyum, evet.
Yıllar yılıdır kulaklarımın duyduğu, geçen toplantıda da anlatmaya çalıştığım, mesela, şimdi hiç gündeme getirmediğimiz balıkçı barınaklarının işletilmesi, yapılması; kaç bakanlık bu işin içerisindedir? Söyledim size, günün sonunda, denizcilik ve balıkçılık bakanlığının kurulmasıyla bu mesele bir çözüme ulaşabilir. Aksi takdirde, yaptığınız müdahaleler kısmi müdahalelerdir, belki anlık bir ferahlık kazandırabilir ama Atatürk'ün dediği gibi... Bir denizci toplum olma noktasında bizi maalesef çok yavaş bir şekilde hedefe yaklaştırıyor. Daha aktif olabilmemiz için, Sayın Genel Müdürümün slayt da bahsettiği, son zamanlarda yurt dışında yapılan anlaşmalarla gurur duyuyoruz. Aynı bizim Türkiye Petrollerinin yaptığı gibi, yurt dışındaki sahalarda nasıl petrol arama anlaşmaları yapılıyorsa bizim de dünyanın diğer okyanuslarında ve balığın bol olduğu yerlerde -ki okyanus ile kıyı, iç sular mukayese kaldırmaz- o alanlarda faaliyet göstermemiz...
Keza, aynı şekilde bu sene şahit olduk, özellikle balıkçı barınaklarının olduğu yerlerdeki vekillerime bu sorunlar geliyor. Evet, bir balıkçı barınağı bir şekilde yapılıyor. Yapılma hikâyesinin detayına girmiyorum, zamanımız yok, Meclis Genel Kurulunda şu anda bizi bekliyorlar. Bir mühendislik hesabıyla bir planlama yapılıyor, keza son zamanlarda yapılanlarda isabet oranı daha yüksek. Geçmişte biraz daha işte, müteahhit oraya taş döksün, biraz şunu yapalım mantığıyla -yani dile getirmekte üzülüyorum, bize yakışmaz- yapılan işlerde, barınağı yapıyorsunuz, içerideki düzenlemelerin hiçbiri belli değil; içecek yeri midir, kafeterya, restoran mıdır?
Sayın Müdürüm, sizin binalarınız da var, onlardan da bahsetmek isterim. Oradaki iç düzenleme başlı başına bir sıkıntı -hadi bunlar müdahalelerle yapılabilir, düzelebilir- bunların ağızlarının tıkanması... Teknelerin içeriye girip çıkamadığı kaç yerden bana geldiler, ben o zaman Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığındaki ilgili birime gittim "Ya, buraları taramamız gerekiyor. Bak burada tekneler girip çıkamıyor. Bunlara biz tekne diyoruz ama gemi vasfına gelmiş balıkçı tekneleri var, barınağa girip çıkamıyorlar, tarama yapmamız gerekiyor." Tarama mevzuatına bir girin, deyin ki... Şu anda aktif olarak kullanılamayan, devlet yapmış, masraf etmiş koca bir alan ama giriş çıkışları kısıtlı, sıkıntılı... Biz bu sene seçim döneminde Trabzon'daki ve Rize'deki bazı balıkçı barınaklarının taranması için uğraştık, başlı başına bir hikâye, mevzuat gereği ele alırsanız maliyeti yüksek. "Dışarıdan özel sektör gelsin, bunu temizlesin." deyince "Denizden kum alıyorsun." konusu başlıyor, başka bir hikâye; o kadar çok.
Sonuç, lafı uzatmak istemiyorum, mutlak suretle bu Komisyonun çalışmasından sonra, sektöre katkı sağlayacak birtakım kararları almış olacağız.
Sayın Genel Müdürüm, Sayın Başkanım; naçizane tavsiyem, kısa süreli işleri çözebilmek adına, siz yürütmesiniz, icra sizdedir, sektörün şeyi kimdir? Kooperatiftir. Dolayısıyla, o sermaye yatıran, o sektörde çalışan, emek veren arkadaşlarımız bunlardır. 17 bölgede, 580 kooperatif, 30 bin üye bence muhatap alacağımız en önemli kesimdir. Çünkü günlük ve cari sorunları onlar yaşıyorlar, onların şeyleri son derece önemlidir. Mesela, biraz şaka olsun diye söyleyeyim, sezon açılışında biz de vali beyle ve vekillerle sezon açılışını yaptık ve orada bir konuşma imkânı oldu, balıkçılarımız bize hemen... Deniz salyangozuyla ilgili ve ağların açıklığıyla alakalı Sayın Müdürüme "7 santim olmuyor, bunu düşürelim." diye bir mesaj gönderdim. Sayın Müdürüm bana da cevap göndermişti, teşekkür ederim.
BAŞKAN İBRAHİM EMRAH KARAYEL - Deniz salyangozuyla ilgili mi?
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Salyangozla alakalı, tabii, salyangozla alakalı.
Mesela, bu da bir sorundur. Mevsimi bellidir, balığın yumurtlamasıyla onun arasında bir alaka aslında yok yani profesyonel olarak bunu diyemem ama sektör paydaşları bunun gayet net bir şekilde, ısrarla aralarında alakası olmadığını, yavrulamaya engel olmadığını anlatırlar. İşte, malum, biliyorsunuz, Karadeniz'de özellikle yapılan dökümlerden dolayı oluşmuş olan küçük mendirekler var, ölçünün buradan alınması 500 metre, bu teknik meseledir yani bizim bunu burada vekil olarak bir karara bağlamamız mümkün değil. Dolayısıyla, burada hem emekçiler olarak hem sermaye sahipleri olarak sektör muhatap alınmalı yani proleter ile burjuva sizin yanınıza geldiği zaman bunları, bunların bu taleplerini dikkate almak zorundayız. Hakikaten dostça, kardeşçe... Çünkü sonuçta icrayı bunlar yapıyor. Kuralları kamu, yürütme koyuyorsa bile icrayı yapan bence her zaman önemlidir çünkü riski alan odur, hayatını ortaya koyan odur, parasını pulunu ortaya koyan odur, gece gündüz, çoluğundan çocuğundan uzak bir şekilde dünyanın dört bir tarafında koşturan odur; dolayısıyla onlarla iş birliğinin daha aktif, daha verimli hâle getirilmesi, onların sesine kulak vermemiz gerekiyor. Bir formalitenin, sakın yanlış anlamayın, formalite demiyorum ama gerekirse bunların temsilcilerinin, Bakanlığımız bünyesinde verdiğiniz şemanın içerisinde onların da mutlak surette bir mekânları olması lazım. Yani her hadiseden sonra size ulaşması değil, sahada iş yapan, emek veren, koşturan, sermayesini, canını, malını riske atan kişinin devletin yürütmesinin içerisindeki kurumun içerisinde mutlak surette bir temsilciliğinin olması lazım. Dünyanın bütün platformlarında temsilcilik çok önemlidir. Niye? Çünkü orada daimî bir temsilciniz varsa sorununuzu daha kolay görüşürsünüz, daha kolay çözersiniz. Esasında, bu, bizim devlet yapımızın içerisinde ve biz bunu denizcilikten başlatalım; diğer bütün alanlara da sektörlerin temsilcilerinin ilgili kurumlar içerisinde olmasında fayda görüyorum.
Konuşacak çok şey var, çok notum var ama zaman müsait değil. Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.