Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
Konu | : | Disney Plus kanalının "Atatürk" dizisini yayınlamama kararına ve Komisyonun çalışma usul ve esaslarına ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 12 .10.2023 |
OKAN KONURALP (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum.
Ben de bir deprem bölgesi çocuğu olarak, Adapazarlı olarak sizin de Hatay'da yaşadığınız o acıya ve sadece Hatay da değil, çevre illerin yaşamış olduğu acıya yönelik üzüntümü ve sizlere yönelik dayanışma duygularımı ifade etmek istiyorum.
Siz belli ki Komisyonumuzun değerli uzmanları tarafından hazırlanmış bir bilgi notu göndermişsiniz bize. O bilgi notunda özel olarak vurgulamış olduğunuz, alıntı yaptığınız bir yer vardı ki o da Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin'in bu tartışmaların sıcağı sıcağına yapmış olduğu bir açıklama -o bilgi notunuzda da yer verdiğiniz için alıntılıyorum- Disney Plus'tan savunma istediği ve aynı zamanda inceleme başlattığı yönünde fakat aradan geçen iki aylık süreye karşın... Elbette biz siyaset kurumu olarak başkayız ama Radyo ve Televizyon Üst Kurulu nihayetinde bir anayasal kurum ve üyeleri Parlamentonun tercihleriyle, Parlamentonun oyuyla seçilen bir kurum. Dolayısıyla aradan geçen iki ay boyunca Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun Disney Plus hakkında başlattığı soruşturmanın, onlardan istediği bilgi notunun ya da buna yönelik, bu tartışmaya yönelik incelemesinin içeriği ya da sonucuna dair bir bilgi sahibi değiliz ve belli ki -tahminimdir- bu da Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda sümen altı edilmiş bir duruma dönüşmüş durumda çünkü son derece haklı olarak -hem sizin hem de Komisyonumuzun değerli üyelerinin de ifade ettiği üzere- Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili olarak atılacak her türlü olumsuz adımın karşısında olmalıyız lakin -dediğim gibi, az önce vurguladığım gibi- tartışmanın başladığı an itibarıyla, sıcağı sıcağına bu konuda bir açıklama yapan ve aslında teknik olarak da hukuki olarak da platformların lisanslanmasından tutun denetlenmesine kadar sorumluluk üstlenen Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun aradan geçen yaklaşık üç aylık süre boyunca ne yaptığını bilmiyoruz. Bilmiyor olma hâlimiz de aslında bir problem teşkil ediyor diye düşünüyorum. Bu bağlamda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulundan da bu konuda bilgi edinilmesi gerekir eğer 9 Kasımda yapılacaksa Disney Plus yöneticilerinin bize vermeyi düşündüğü, istediği, arzu ettiği bilgilendirme. Bunun öncesinde de RTÜK'ten bu konuda bilgi alınmasının, hatta belki de RTÜK Başkanı ya da ilgili kişinin gelip burada Komisyona bilgi vermesinin bizim atacağımız adımın sakatlanmaması açısından, bizim atacağımız adımın menzile arzu ettiğimiz şekilde varması açısından anlamlı olduğunu düşünüyorum. Dediğim gibi, hazırlanan bilgi notunda önemli referans noktalarından biri RTÜK Başkanının yapmış olduğu açıklamaydı; bir böyle bir yönü var.
İkincisi, 9 Kasım tarihi itibarıyla bu konu ele alınır ve gerekli bilgilendirme de alınır, çeşitli değerlendirmeler yapılır fakat bu aynı zamanda, sizin de ve Sayın Tuncay Özkan'ın da Sayın Ahmet Vekilimin de vurguladığı gibi sansüre karşı kararlı bir pozisyon almanın da bir örneği olur umarım. Bunu bir politik mülahazayla söylemiyorum yani bir tartışma da başlatma niyetinde değilim fakat evet, gerçekten, sansürün her türlü hâline, durumuna, biçimine yönelik de bizim bir tavır almamız gerekir ve bu bağlamda, evrensel ilkeler, sanatsal özgürlükler, Anayasa Mahkemesinin de almış olduğu ve içtihat hâline dönmüş olan fikir ve ifade özgürlüğü, sanatsal özgürlükler konusunda da olabildiğince ön açıcı ve belki de öncü olmalıyız Komisyon olarak. Bu bağlamda, sansürün her türlü hâline amasız fakatsız, lakinsiz, ancaksız, bunlarla başlayan cümleler kurmaksızın bir pozisyon almamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu bağlamda, diğer konuyu da ifade etmek istiyorum: Komisyonumuzun öncelikli görev alanlarından birinin, önümüzdeki dönem itibarıyla -bir örneklem olarak veriyorum- Avrupa Birliğinin Dijital Hizmetler Yasası'na benzer bir yasa çalışmasının kısa sürede başlatılması gerektiğini düşünüyorum. Bu mesele sadece siyasetçilerin ya da toplumun önünde bulunan -tırnak içerisinde- popüler kişilerin, sanatçıların, siyasetçilerin, sporcuların hukuken katlandığı ya da katlanmak zorunda oldukları bir -"çile" diyeyim "çile"yi de tırnak içerisinde kullanıyorum- çile olmanın da ötesinde, bir vatandaşı, bir bireyi yalan bir habere inanmak zorunda bırakmak da aslında bir insan hakları ihlalidir yani. Bir yalan üretiliyor, bir dezenformasyon üretiliyor; bu, yalnızca kişi hakkında değil, belki bir mal hakkında, bir meta hakkında da olabilir ya da herhangi bir durumla da ilgili olabilir ama bir yalan üretiliyor ve o yalana binlerce, on binlerce insanın inanır olmasının sağlanması da aslında bir insan hakları ihlali. Bu "post truth" kavramlarına, dezenformasyon kaynaklarına -bot hesaplar, trol, trol zihniyeti, trol anlayışı- karşı da Avrupa Birliğinin Dijital Hizmetler Yasası çok iyidir, çok yetkindir; bunu zaman içerisinde yaptığımız incelemelerde görürüz elbette ama en azından bir kriter, bir referans noktası. Bu bağlamda, vakit geçirmeksizin, fikir ve ifade özgürlüğünü engellemeksizin, basın özgürlüğünü engellemeksizin, sanatsal özgürlükleri engellemeksizin, akademik özgürlükleri engellemeksizin ama evrensel sınırları da çizecek şekilde bir yasal düzenlemenin şart olduğunu düşünüyorum. Belki de Komisyonumuzun bu dönem içerisinde yapacağı en hayırlı işlerden birinin de bu olacağını düşünüyorum. Bu bağlamda, sözlerim genel çerçevede böyle.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Sevgiler, saygılar sunuyorum.