KOMİSYON KONUŞMASI

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarımız ve Komisyon üyelerimiz; evet, şunu ifade etmek istiyorum: Bugün burada, aslında, İçişleri Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Bütçe sunumlarında da gördüğümüz gibi, yerellere daha fazla bütçe ayrılması gerekirken ne yazık ki bugünkü bütçede, bütçe programında daha çok, ağırlıklı olarak savaş bütçesinin yürürlüğe girdiğini görebiliyoruz. Bunları yaşadığımız süreç içerisinde görmüştük ama bu, bütçenin de dışında, daha fazla bütçenin, özelde geçmiş yıldan daha fazla bir savaş bütçesine ayrıldığını da ifade edebiliriz.

Bugün yaşanan, özelde, Sur'da ve Cizre'de yaşananlara ilişkin, yetmiş beşinci güne girilen bir ablukadan bahsediyoruz Sur'da. Sur'da özelde bazı yerlerin abluka altına alınması ve bazı yerlerin de, yakın yerlerin de günübirlik ablukalara alınması ve günübirlik, istenildiği süre içerisinde de bırakılması gibi çok tutarsız ve insanların evinden çıktıktan sonra da yakılıp, yıkılıp tahrip edildiği bir süreci yaşıyoruz.

Yine, Cizre'de, hakeza, ifade edebiliriz ki yaşananlardan sonra, özelde, Sayın Bakan, sizin ifade ettiğiniz, işte, operasyonların bittiğini ifade ettiğiniz süreçten sonra oradan, özelde, cenazelerin, daha fazla cenazelerin çıktığını görüyoruz ve TRT'nin birkaç gün önceki alt yazısında ya da ifadesinde 100 cenazenin olduğu söylendi ama akabinde hem sizin tarafınızdan hem de Başbakan tarafından 10 cenaze olduğu ve valiliğin açıklamasına herkesin inanması gerektiğini söylediniz ve akabinde cenazelerin peyderpey illere, ilçelere gönderildiğini gördük. Hani, bu çelişkili açıklamalar ve bu tutarsızlıkların bir kez daha görülmesi gerekiyor ve buna bir açıklık getirmeniz gerektiğini düşünüyoruz.

Özelde, cenazelerin yakılmış olması ve cenazelerin, bu vahşet bodrumundan çıkartılan ve sokaklardan toplanan cenazelerin yakılmış olmasıyla birlikte, aynı zamanda hem onlara cenazelere hakaret ve işkence hem de bunun yanı sıra, şu anda ailelere büyük bir işkence yapıldığı söz konusu. Bizzat Antep, Urfa, Mardin, Şırnak ve Silopi'de cenazelerin dağınık bir şekilde bulunması ve ailelerin cenazelerini nereden alacaklarına dair hâlâ bir il il, ilçe ilçe dolaştıklarını biliyoruz. Hani, bu yaşananlarla birlikte, oradaki ailelere yaptığınız bu işkencenin kabul edilemez olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Onun dışında, gerçekten, ailelere sadece cenazelerini bulmak değil, aynı zamanda yaşamını yitirenleri ya da çocuklarını teşhis etmek için bile şu anda savcılık tarafından izin verilmiyor. Aileler gidip çocuklarının nerede olduğuna bile bakamıyor. Avukatlar, doktorlar, milletvekili arkadaşlarımız otopsilere bile dâhil edilemiyor. Oysa burada anlatılanlar üzerinden hukuku uyguladığınızı, yasaları uyguladığınızı ifade ediyorsunuz ama ne yazık ki yasa ve hukuk hiçbir şekilde ne Cizre'de ne Diyarbakır'da ne Mardin'de uygulanmıyor. Bunları bizzat yaşayan ve bilen biri olarak da ifade edebilirim.

İnsanların diri diri yakıldığı, katledildiği bir ortamdan bahsediyoruz. Evet, "Operasyonlar bitti deniliyor." Yakıldı, yıkıldı. Peki, oradan hâlâ neden şu anda dumanlar yükseliyor, geriye kalan evler mi yakılıyor, geriye kalanlar, arkasında izler bırakılmasın diye toplanıyor mu ya da işte, neden şu ana kadar hâlâ oraya geçişlere izin verilmiyor; bağımsız heyetlere, sağlıkçılara, milletvekillerine ve giden insanlara neden izin verilmiyor? Bu soruların hepsi aslında cevaplanması gereken sorulardır.

Evet, bir kez daha ifade ediyorum ve özelde de sizin açıklamanızdan sonra "Bitti." dediğiniz noktada, kadın bedenleri üzerine yapılan işkence ve kadın bedenlerinin teşhisine ilişkin, teşhir edilmesine ilişkin nasıl bir açıklamada bulunacaksınız? Gerçekten, daha önce de ifade etmiştik, Varto'da, özelde Muş Varto'da, Ekin Van olarak bilinen kadın bedenine işkence yapılması, öldürülmesi ve sonrasında da soyularak çıplak bedeninin bütün basında, basın organlarına ve bütün medyada kullanılmasına dair bir açıklamanız yoktu. Ama aynı şeyi şu anda Cizre'de görüyoruz. Cizre'de kadın bedenleri katlediliyor, katledildikten sonra soyularak teşhir edilmeye çalışılıyor. Bu, acaba sizin Hükûmetinizin, iktidarınızın kadına bakış açısının bir göstergesi değil midir, bunu özellikle öğrenmek istiyoruz. Yani, neden kadın bedeni bu kadar açık, aleni bir şekilde teşhir ediliyor, bunu öğrenmek istiyoruz. Biz şu anda 2015, 2016 Türkiyesi'nde bunu söylüyoruz, 21'inci yüzyılda bundan bahsediyoruz ama hiçbir savaşta, hiçbir dönemde böyle bir şeye rastlanmamıştır. Yani, bu, kadının mücadelesini ve iradesini kırmaya dönükse bunun yanılgılı bir yaklaşım olduğunu bir kez daha ifade edelim. Bunu hiçbir zaman için, hiçbir yerde, Türkiye halkları da Kürt halkı da asla kabul etmedi, etmeyecek de. Bunun bu şekilde ifade edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kadın bedenine yaklaşımın, cenazelere yaklaşımın 2016 Türkiyesi'nde hâlâ hangi aşamada olduğunu bir kez daha tüm Türkiye kamuoyunun görmesi gerekiyor.

Bunun yanı sıra, özelde, bu savaş politikasının 80'li ve 90'lı yılları bilen ve 90'lı yıllarda yaşamış biri olarak da ifade ediyorum ki Musa Çitil'in o süreçte, özelde, Derik'te faili meçhul olarak ifade edilen fakat 13 insanın faili, sorumlusu olarak bilinen Musa Çitil'in de, o dönemde hem tecavüz hem de katliamlarla ismi tarihe geçen bir kişinin sizin döneminizde, iktidarınız döneminde, 90'larda bilinmesine rağmen en üst rütbeye getirilip Diyarbakır'da tüm bölge sorumlusu olarak ifade etmenizi neye bağlıyorsunuz? Bu, demek ki 90'lı yılların savaş politikasını 2016 yılı Türkiyesi'nde de AKP Hükûmetinin ve iktidarının uyguladığını söyleyebiliriz.

Bir de şunu ifade etmek istiyorum: Bizlere TOMA'larla ya da işte, silahlarla ateş açıldığında, oradaki halkın bir toplantı gösteri yürüyüşüne dahi, düşüncesini açıklamaya dahi izin verilmeyen bir süreci yaşıyoruz. Bugün hâlâ milletvekillerimizin az önce de milletvekilimizin kafasına isabet eden plastik mermilerle yaralandığını söyleyebiliriz size.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Yani bir gösteri yürüyüşüyle düşünce özgürlüğüne bile tahammül edilmeyen bir süreçte bunun Türkiye'ye ne kadar zarar verdiğini bir kez daha ifade etmek ve bunun bilinmesin gerektiğini söylüyorum.

Evet, duvarlara yazılan yazıların hâlâ soru önergelerimize ya da sorularımıza cevap olarak alamadık. Esedullah timleri kimdir? Cinsiyetçi duvar yazılarına ilişkin bir politikanızın, yani, açıklandığı bir durum mudur? Cinsiyetçi yazıların bu süreçte uygulamasının aslında bugün kadın bedeni üzerinde yapılan politikanın aynısı olduğunu söyleyebiliriz. Biz yaşayarak gördük, Silvan'ı da yaşadık, Derik'i de yaşadık, Cizre'yi de Silopi'yi de yaşayarak gördük. Neden bizlerin seyahat özgürlüğünü engelliyorsunuz? Türkiye'de herkese seyahat özgürlüğü varken Şırnak'ta abluka olmamasına rağmen ya da diğer illerde, vekillerin geçişini... Ben bizzat kaç defa karşılaştım. Sizin emrinizle mi izin verilmedi? Evet, "İçişleri Bakanlığının emriyle HDP milletvekilinin buradan geçişine izin verilmeyecek." dendi. Hani bu uygulamaları neye bağlıyorsunuz? Nasıl bizlere ilişkin böyle bir karar veriyorsunuz? Bunları da öğrenmek istiyoruz.

Onun dışında, biz hâlâ Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının sonuçlarını alamadık. Hâlâ orada siz onları açıklarken bir güvenlik zafiyetinin olmadığını söylüyorsunuz. Sadece Diyarbakır'dan bire bir yaşayan biri olarak ifade edeyim ki bir gün öncesinden otelde yaşadığı ve alıp emniyete götürülerek asker kaçağı olduğu ifade edilen kişi tarafından patlatılan ve bırakılan bombanın nasıl bir güvenlik zafiyeti olmadığını ifade edebilirsiniz? Ve hâlâ soruşturmanın gizlilik kararıyla devam ettiğini, hâlâ bizlerin dosyaya ilişkin herhangi bilgi almadığımızı, bunu başsavcıyla da direkt görüştüğümüzü ama bunun hâlâ açığa çıkmadığını, bununla birlikte Suruç'un akabinde geldiğini, onun da sonuçlanmaması nedeniyle de arkasından Ankara'nın da geldiğini, bundan sonra nerelerde başka bombaların patlayacağına yönelik Türkiye halklarının da bir kaygı içerisinde olduğunu söyleyebiliriz.

Bir de, yani aslında konuşacağımız çok konu var İçişleri Bakanlığına bağlı, özelde yerel yönetimlere ilişkin bazı şeyler söylemek istiyorum. Şimdi, düşüncesini ifade etmek isteyen seçilmiş, o ilin, ilçenin iradesi olarak halk tarafından seçilmiş -biz hep halk iradesi diyoruz ama- belediye eş başkanlarımız, meclis üyelerimiz il genel meclis üyelerimiz tutuklu ve basın açıklamasına katıldığı için tutuklanmış, sadece orada bulunduğu için, hiçbir ifade, herhangi bir şey de söylememiş, sadece oradaki basın açıklamasında bulunduğu için şu anda belediye eş başkanlarımız tutuklu.

Özelde de kadın arkadaşlarımız açısından söyleyelim, belki genelde kadınlara yönelik bu operasyonların gerçekleşmesini neye bağlıyorsunuz? Yine cinsiyetçi politikalara mı, kadının hiçbir yerde yer almasını istememenizden kaynaklı mı? Bunları gerçekten özellikle belediye eş başkanlarımızın ve yöneticilerimizin tutuklanma nedenleri basın açıklamasında bulunmaktır.

Oysa biz size sormak isteriz ki şu ana kadar yolsuzluk yapan ya da işte ihaleye fesat karıştıran kaç belediye başkanı tutuklu? Yani bunları tutuklamak ya da bunlara ilişkin soruşturma başlatmaktansa neden belediye eş başkanlarımız, meclis üyelerimiz basın açıklamasıyla düşüncesini ifade ettiği için şu anda cezaevinde? Sadece cezaevinde değil, cezaevine girenler de girmeyenlerin bir kısmı da görevden uzaklaştırılmış ve görevden alınmıştır.

2009 yılında siyasi soykırım operasyonuyla yerel yöneticilerimiz, belediye başkanlarımız ve siyasi seçilmişlerimize uyguladığınız bu yöntemin yanlış olduğunu ifade eden yine AKP Hükûmetiydi.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - O yüzden siz AKP Hükûmeti olarak o zaman kendiniz tarafından yapılmadığını ve bunların sonuçlarının da ne kadar yanlışa götürdüğünü gördüğünüz bir süreçte belediye eş başkanlarımız ve seçilmişlerimiz hâlâ cezaevinde ve cezaevine, sadece cezaevine almakla değil, aynı zamanda sürgünlerle karşılaşarak tamamen hukuk dışı, yasa dışı uygulamalarla baş başa bıraktınız. Çünkü Diyarbakır'da gözaltına alınan, tutuklananları yasal süreci bitmesine rağmen Sincan'a, Ankara'ya ya da Kırıkkale'ye, başka yerlere sürgün ederek yirmi dört saatten fazla bir yolculuk yaşattınız ve hâlâ cezaevlerinde onlara ilişkin bizlerin görüşmesini engellemiş durumdasınız.

Aslında az önce de ifade ettim, söylenecek çok şey var. Hâlâ bu ülkede, Sur'da 5 cenazenin hâlâ alınmadığı, içinde çocukların olduğu cenazelerin alınmadığından bahsediyoruz. Sofra başındayken...

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - ...bir bölgede katledildiğini biliyoruz. 70 yaşında insanların namaz kılarken katledildiğini biliyoruz. Bunların hepsinin gerçekleştiği bir ülkede yaşamak ve 2016 yılında, 21'inci yüzyıl olarak ifade ettiğimiz bu yılda hâlâ bu tür durumları yaşamak gerçekten sizin bu konudaki, özelde de bütçede ayrılan payın yerelde değil, yerel yönetimlere ve yerelin hizmetine değil, tam tersi, daha çok yakarak yıkarak ve daha çok savaş politikasını uygulayan bir süreçten bahsediyoruz.

Teşekkür ediyorum.