| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu'nun 42'nci maddesi gereğince Merkez Bankasının faaliyetleri hakkında bilgilendirme sunumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 03 .10.2023 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Başkan.
Öncelikle ben de Sayın Başkana hem bir kadın olması hem de meslektaşı olarak başarılar diliyorum.
2014 yılında Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi kurulmuştu, 2016 yılında da Sekreteryası Merkez Bankasına devredilmişti. O günden bu yana bu düzenlemelerin içinde Merkez Bankası yer alıyor. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı fahiş fiyatla mücadele edileceğini sık sık söylüyor. Geçtiğimiz yıl ekim döneminde mazot 18-20 lira aralığındayken bugün 40 liraya geldi; gübre de -DAP gübre- şubat ayında 9.450 lirayken bugün 20 bin liraya geldi. Bunlar birer fahiş fiyat mıdır? Bunlarla ilgili ne yapıldı? Çünkü tarımsal girdilerin tamamındaki fiyat artışları devam ediyor.
Bu arada, çok ilginçtir, TÜVTÜRK diye muayene istasyonları var, burayla ilgili de belirleyici kamu. Bakınız, 2021 yılında traktörün muayene ücreti 189 liraydı, 2022 yılında 258 lira oldu, şu anda 575 liraya yapılıyor. Binek otomobillerde ise 2021 yılında 372 liraydı, 2022'de 507 lira oldu, şu anda 1.130 liraya çıktı. Topu topu beş dakikalık muayene ücretinin yüzde 100 artmasını gerektiren ne var? Öncelikle bu bağlamda yapılan işlemlerdeki fiyat istikrarsızlığı çiftçinin maliyetini artırıyor ama maliyet artarken taban fiyatta bu dönemde uygulamaya konulan politika gereği düşük uygulamaya gidildi. Örneğin, mısırın geçen yılki taban fiyatı 5 lira 70 kuruşken bu yıl 6 lira verilerek yüzde 5'lik bir taban fiyat artışı gerçekleşti. Hâlâ ayçiçekte taban fiyat yok, şeker pancarında taban fiyat yok; bu, çiftçiyi kaygılandırıyor. Taban fiyatlarının düşük tutulacağı izlenimi çiftçinin genel kanısı ve ekmekten korkuyorlar. 499 milyar lira çiftçinin kredi borcu var. Bu kredi borcu genelde geçtiğimiz dönemlerde kredi faizinin düşüklüğünden de faydalanılarak döngü olarak devam ediyordu. Görülen o ki bugünkü süreçte yalnızca o değil bireysel kredi ve bireysel kredi kartı borcu da 2 trilyon 400 milyar lirayı bulmuş durumda. Bunların döngüsünü birden çok kart kullanarak sürdürenlerin artan faizler ve krediye erişimdeki sorunlarıyla önemli bir travma da yaşanacak yani alana gittiğimiz zaman esnafın artık kredi alamadığını, bu nedenle, krediye erişimdeki sorun nedeniyle bazı esnafların borcunu ödemediği için vergi borçları da dâhil icralık olduklarını görüyoruz. 21 milyon 800 bin kişi de şu anda icra dosyası bulunan noktaya erdi. İşin ilginci 11 milyon kişinin bu Meclis kararıyla borcu silinmişti, bu yıl için 10 milyonun üstünde yeni icra dosyası geldi. Bu uygulamaların yaratacağı olumsuzluklar yoksulluğu artırıyor, boşanmaları artırıyor, intiharları tetikliyor; madde bağımlılığı köylere kadar inmiş durumda. Ekonomideki bu gidişte bu sıkılaştırmanın da yarattığı yeni sorunlar da var. Bunlarla nasıl mücadele edeceksiniz?
Ayrıca, Cumhurbaşkanı sık sık "Türk lirasıyla ticareti geliştireceğiz." diyordu, biraz evvel sayın vekil de bir ifade kullandı; şu anda kaç ülkeyle yerli para üzerinden ticari ilişki sürdürüyoruz? Girdi maliyetlerinin önümüzdeki süreçte artmasıyla çiftçiliğin giderek daha da zorlaşmasının yanında 2023 yılında hayvan ithalatının sona ereceğini bir önceki dönemin Bakanı açıklamıştı ama bakıyoruz ki hayvan ithalatı da giderek artıyor ve kaynakların önemli bölümü de yurt dışına gönderiliyor. Yani Türkiye, mercimeği Kanada'dan, buğdayı Ukrayna'dan, ayçiçek yağını Ukrayna'dan, Rusya'dan ya da Brezilya'dan, Bosna'dan da hayvan almaya neden muhtaç duruma düşürülüyor da bunlarla ilgili bir politika geliştirilmiyor? Şu anda Türkiye'nin ekimden uzaklaşan 5 milyon hektar tarım arazisi ekilse yurt dışına döviz gidişinin önemli ölçüde önüne geçilecek.
Merkez Bankasının bakanların da oluşturduğu gıda ve tarımsal ürün fiyatını izlemeyle ilgili kurulda ne yaptığını açıkçası merak ediyorum çünkü raftaki ürün her gün artıyor. Artık simitle, suyla hesap yaparsak asgari ücretlinin yaşayamaz boyuta geldiği bir konumdayız. Bu istikrar ne zaman sağlanacak? Fiyatlar ne zaman dengeye gelecek? Alım gücü ne zaman olacak?
Kıtlık tanımını yaparken sıkça kullandığım bir ifadeyi de yinelemek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Cebinizdeki para raftaki ürünü almanıza yetmiyorsa o da dolaylı bir kıtlıktır. Onun için şu anda çocuklar okula aç gidiyor. Et ve sütün, sütten mamul ürünlerin fiyatlarındaki artış ne yazık ki yoksullaşan hanelerin bu ürünlere erişiminin de önünü kesiyor. Bunlarla ilgili geliştirdiğiniz politikalar nedir diyorum, teşekkür ediyorum.