KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir kadın olarak sonlara doğru konuşuyoruz.

Öncelikle Sayın Başkan hoş geldiniz, siz de Merkez Bankasının değerli bürokratları; yeni dönem açısından da başarılar diliyorum. Mecliste en fazla kadın milletvekili temsil eden parti olarak da bir kadın Başkan görmekten memnuniyetimizi ayrıca ifade etmek istiyorum.

Şimdi, sunumunuz için teşekkürler. Tabii, şunu biliyoruz: Hiçbir zaman ekonomi dar anlamda bir paradan ya da ekonomik ilişkilerden aslında ibaret değil. Sonuçta arkasında aslında belirli grupların durduğu bir şeyden bahsediyoruz ve bugünkü kapitalist sistem içerisinde de aslında konuştuğumuz şeyin kendisi genel olarak sermaye gruplarının ve işte, sizin de ifade ettiğiniz "sürdürülebilir ekonomi" "öngörülebilirlik" gibi kavramlarla aslında daha ziyade bir kesimi ifade ediyoruz. Sizin yeni orta vadeli programınıza baktığımız zaman bir para sıkılaştırması yapıyorsunuz hem miktarsal hem seçici kredi uygulamasıyla ama şunu biliyorum; bölgedeydim ve gelmeden ticaret odasını da ziyaret etme imkânım oldu, genel olarak şöyle bir şey var: Sizin bu kredideki sıkılaştırmanız ya da seçici kredi uygulamasının örneğin bölge üzerinde çok ciddi olumsuz bir etkisi var çünkü çok uzun süredir aslında bir kredi genişlemesiyle Türkiye'deki üretimin devam ettiğini, neredeyse aslında üreticilerin ve sanayinin krediye bağımlı olarak yola devam ettiğini ve bu anlamıyla da bütün istihdamın ve yatırımın da bir kredi balonuna bağlı olduğunu biliyoruz. Şimdi, birdenbire sıkılaştırma politikalarına başladığınız zaman bölgede aslında gerçek anlamda çok zor koşullarda ve eşitsiz koşullarda bir şekilde yatırım yapan, ayakta durmaya çalışan, istihdam sağlayan iş insanları açısından, yatırım yapan işletmeler açısından ciddi bir finansal krizin olduğunu ve bunun aslında kısa ve orta vadede iflasları getirebileceğini öngörebilmek sanırım zor olmayacaktır. Bu anlamıyla buna yönelik bir önleminiz var mı? Örneğin genel olarak bölge açısından şöyle bir şey var: Kalkınmada öncelikli bölgeler var fakat bu kalkınmada öncelikli bölgeler meselesinin de çok ezber bir yaklaşıma dayandığını görüyoruz çünkü burada bir ürün çeşitliliği, bölgesel bir farklılaşma, coğrafi bir farklılaşma, yerelin sosyolojisine, tarımına vesaire yani bütün oradaki koşullara bağlı bir farklılaşmanın olmadığını ve bu anlamıyla da sektörel bir destekleme olmadığı için de aslında üretimin artmadığını, istihdamın artmadığını görüyoruz. Örneğin bu anlamda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Diğeri, şimdi sizin bu miktarsal ve genel olarak aslında para politikasındaki sıkılaştırma meselenizin şöyle bir şeye yol açma riski de var: En nihayetinde bu, uzun vadede işsizliği tetikleyebilir, istihdamı düşürebilir ve aslında bu yoksul sınıflar açısından yeni bir girdap demek. Buna yönelik, örneğin gerçek anlamda paydaşlarıyla beraber, işte -bu tabii ki tek başına sizin yapabileceğiniz bir şey değil ama- özellikle Hazine ve Maliye Bakanlığı ve diğer bakanlıklarla bu konuda alınmış bir önlem var mıdır? Çünkü birdenbire buraya bir geçiş yapıldı ve bunun ciddi bir şekilde sonuçlarını hep beraber göreceğiz.

Diğer bir şey, sürekli faiz oranlarının artması sonuçta -en nihayetinde- borçlanma maliyetlerini de artıracak ve bu borçlanma maliyetlerinin artmasıyla beraber aslında faiz yükü artacak, doğalında da bu borç yükünü çevirmek, hem iç borç açısından hem dış borç açısından bu süreci çevirmenin kendisi çok daha maliyetli hâle gelecek ve bunun sonucunda da iki seçenek var. Yani ya "Borçları ödeyemiyoruz." denilecek ya da yeniden bir parasallaştırmaya gidilecek ve para basılacak ama bu para basılma meselesinin de yeniden enflasyonu tetikleyeceği ve aslında bütün o borç yükünün dar sınıflara, yoksulların sırtına boca edileceği bir dönemi getirmek gibi bir riski var. Buna ilişkin önlemleriniz nedir, onu sormak istiyorum. Ve en önemlisi, aslında bir servet transferi aracı olan kur korumalı mevduatla yani hepimizin vergileriyle, ödediğimiz vergilerle bir kısım döviz sahiplerine yani zenginlere biz bir servet transferi yapıyoruz. Yani yoksullar şu anda zenginler için çalışıyorlar ve bu kur korumalı mevduatın kendisi, bu sistemin kendisi Türkiye ekonomisi açısından da ciddi bir yük oluşturuyor, hazineye ciddi bir yük oluşturuyor ama en önemli yükü aslında yoksul sınıflara oluşturuyor. Ve ne yazık ki dövizdeki dengeyi sağlamak, kur artışlarını dengelemek için yapılan bu uygulamanın karşısında gerçekten dar gelir gruplarını koruyacak, onların gelir kaybını engelleyecek aslında hiçbir sosyal yaklaşımın ve hiçbir önlemin alınmadığını görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayalım Sayın Koçyiğit.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamam.

Oysaki kur korumalı mevduat sisteminin başından hiç olmaması gerekiyordu, burada da evet, çok itiraz edildi ama bütün bu itirazlara rağmen geçti ama her geçen gün maliyeti bütün bir topluma yöneliktir. Bu anlamıyla bu kur korumalı mevduat sistemini tasfiye etmek için kısa, orta ve uzun vadede bir planınız var mı?

Diğeri de Merkez Bankasının başındasınız; gerçekten zararın toplumsallaştırıldığı, kârın kişiselleştirildiği bu sisteme dair Merkez Bankasının bir para politikası olacak mı? Biliyorum, bire bir sizi ilgilendirmiyor ama artık bu sistemi Türkiye'nin geniş kesimleri ve yoksulları sürdüremiyorlar. Bir yumurta 4 TL bu ülkede ve yoksullar çocuklarına artık yumurta yediremiyorlar. Bundan ne zaman vazgeçilecek?

Teşekkür ediyorum.