Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (1/275) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 11 .07.2023 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yaptığımız, ilk görüştüğümüz kanun teklifinde, hatırlıyorsunuz Sayın Başkan, bir öneride bulunmuştuk. Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinin ne kadar önemli olduğu konusunda hemfikiriz. Bu anlamda da bir; bunun, bizim görüşmelerimizin kayda alınması açısından bir sistem önerisi yapmıştık. O konuyu sanıyorum değerlendiriyorsunuz, isterseniz yazılı olarak da sunabiliriz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, burada sonuçta Meclis Televizyonu var; gelsin, buradaki konuşmalarımız kayıt altına alınsın, herkes kendi konuşmasını kayda almakla uğraşmasın çünkü konuştuğumuz konular gerçekten Türkiye'yi ilgilendiren konular burada. Tabii ki, burada arkadaşlarımız var yazılı basından. Muhabir arkadaşlarımız notlarını alıyor ama önemli konular var. Bugün konuştuğumuz önemli, bundan sonra konuşacağımız kanun teklifleri de önemli olacak. Bu konudaki önergemizi, Sayın Başkan, isterseniz yazılı olarak da size iletelim. Bu konuda bir gelişme olmasını bekliyoruz; önce onu söyleyelim.
İkinci olarak, bu Anayasa'ya aykırılık konusunu yani aslında yeniden ifade etmek isterim. Keşke görüşseydik yani bir şey değil; konuşulurdu, ondan sonra herkes kendi görüşünü açık ve net olarak söylerdi ve aslında görüşmelere başlamadan, geneli üzerine konuşmadan bunu yapmış olurduk. Bence çok daha verimli bir yöntemdi bu çünkü Anayasa'ya aykırılık iddiası çok önemli, İç Tüzük de zaten bunu hükme bağlamış yani konuştuğumuz her kanunun sonuçta... Sonrasında da biliyorsunuz Anayasa Mahkemesine gitme süreçleri oluyor. Öyle şeyler olmasın. Neden? Bunlara hiç gerek yok yani gelelim, Anayasa'ya uygun olarak görüşelim yani bir karşılıklı tartışma içinde olmaya biz hazırız. Biz de söyleyelim, bütün arkadaşlarımız fikirlerini söylesin. Biz burada herkesin fikirlerini söylediği, bunların tartışıldığı demokratik bir ortam olmasını istiyoruz ama bu konu önemli, bu konuyu tartışacağız.
Şimdi, ilgili, önümüze gelmiş olan bu ek bütçe kanun teklifi üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.
Evet, öncelikle, burada Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı var, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerim, bürokrasimiz, kurumlarımızın güzide temsilcileri var, basınımız var; hepsini saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, önümüze bir ek bütçe teklifi geldi. Zaten Anayasa'ya aykırılık iddiasını açık ve net olarak söyleyeceğiz, ortaya koyacağız çünkü burada şöyle bir hüküm var: Şimdi, Anayasa'nın 161'inci maddesinde ek bütçeyle ilgili bir hüküm yok. Hüküm olmadığı için aslında bunu nasıl yapacağız, neye göre görüşeceğiz? 5018 sayılı Kanun'un 19'uncu maddesinin son fıkrasında düzenleniyor bu ek bütçe konusu, Anayasa'da düzenlenmiyor ama burada şöyle bir şey var: Kanuni olarak baktığımızda eğer açık hükümler yoksa o zaman hukuk devleti ilkesinin, cumhuriyetin temel niteliklerinden olan hukuk devleti ilkesinin geçerli olması gerekir. Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri; yetki ve şekilde paralelliktir, bu anlamda da bir hukuki işlemin yapılmasında yetkili olanların bu işlem yapılırken uygulanan şekil ve usul kurallarının da işlemin değiştirilmesinde geçerli olması önemli yani bu açıdan da bu konudaki düşüncelerimiz devam ediyor.
Şimdi, burada, önümüze gelen bütçe teklifinde 1,1 trilyon -yuvarladım rakamları- ek bütçeyle yeni bir bütçe ödenekleri isteniyor. Tabii, ona o kadar da bir bütçe geliri olacak çünkü 5018 sayılı Kanun'a göre, biliyorsunuz, bütçe açığı değiştirilemiyor, değişmiyor. Bu ilginç bir noktadır yani bütçe açığının aynı kalması, değişmemesi hikâyesi, aslında "Yani ek bütçe bile çıkarsanız bunu değiştiremezsiniz." diyor. Eğer ödenekleri arttıracaksanız o kadar da bir gelir getirmeniz gerekir yaklaşımı var. Bu anlamda, bu bütçe açığının ne kadar olduğu konusu, bunun artıp artmayacağı konusu çok büyük önem arz ediyor.
Şimdi, burada baktığımız zaman şunu görüyoruz, genel gerekçede diyor ki: "Deprem zararlarının giderilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan ödenek 527,3 milyar Türk lirası." Ama bakıyoruz, onun ötesinde gelen istenen ek bütçe 1,1 trilyon yani burada 592,2 milyarlık deprem için, deprem zararlarının giderilmesi için harcanmayacak bir nokta var. Nereye harcanacak o zaman, neden böyle bir şey ortaya çıktı? Orada yani gerekçelerde açık ve net olarak yazıyor bu. O zaman, demek ki ne oldu? Seçim süreci oldu, seçim harcamaları yapıldı, şimdi arkasından da bunun için bir ek bütçe getiriliyor. Çünkü yani sonuç itibarıyla genel gerekçede, burada rakamlar var; ben bize gelmiş olan şeyi konuşuyorum, söylüyorum. Yani hem bir seçim olsun, seçim sonrası birtakım harcamalar yapılsın, arkadan ek bütçe istemek aslında bütçe hakkına da açık ve net olarak aykırı.
Diğer taraftan, biz, sadece bugün sadece bir ek bütçe kanun teklifi görüşmüyoruz. Aslında, bunu torba kanunla beraber görüşmek gerekirdi; öncesinde torba kanun geldi, arkasından bu geldi. Çünkü torba kanunda öyle maddeler var ki direkt olarak bütçeyi ilgilendiriyor; hepsi bütçeyle ilgili, bütçe açığıyla ilgili, harcamalarla ilgili. Cumhurbaşkanına verilen borçlanma yetkisinin arttırılması, Cumhurbaşkanına verilen ödenek ekleme yetkisi, kur korumalı mevduat sistemindeki kur zararlarının Hazinenin payına düşen kısmının da Merkez Bankasına aktarılması; bunların hepsi bire bir bütçeyi ilgilendiren konular, bütçe açığını da artıracak olan konular. Yani aslında, sizin getirdiğiniz, bizim önümüze getirdiğiniz ek bütçe teklifindeki bütçe açığı değişmedi ama gerçek bütçe açığı bunun çok çok ötesinde; açık ve nettir bu.
Şimdi, bakın, torba kanuna eklenen bir geçici maddeyle borçlanma limiti arttırıldı. Biraz önce söyledim, bütçeyle bağlantılı, direkt bütçeyle ilgili çünkü bütçe kanununun 3'üncü maddesi denge maddesi zaten yani önce giderleri tanımlıyor, arkasından gelirleri sonra da bunun arasındaki farkı bütçe açığı olarak, denge maddesi olarak koyuyor. Kanun çok açık ve net olarak söylüyor, 4749 sayılı Kanun diyor ki bakın, değişik ikinci fıkrasını okuyorum: "Borçlanma limiti değiştirilemez." Ama sonra diyor ki: "Ancak borç yönetiminin ihtiyaçları ve gelişimi dikkate alınarak, bu limit yıl içinde en fazla yüzde beş oranında artırılabilir." Yüzde 5 yani 660,9'du. "Bu miktarın da yeterli olmadığı durumlarda, ilave yüzde beş oranında bir tutar, ancak Cumhurbaşkanı kararı ile artırılabilir." Yüzde 5-yüzde 5, daha fazla arttıramazsınız. Torba kanunda önümüze geldi hüküm. Sonuç itibarıyla, rakamın borçlanma yetkisi 3 katına kadar arttırılıyor. Bakın, 660,9 milyar liraydı bütçe açığı, yüzde 5 artırsak 693,9 milyara çıkıyor, 33 milyarlık yaklaşık bir ek geliyor, sonra Cumhurbaşkanı yetkisi 34,7 milyarlık bir şey geliyor, 728,6 milyara çıkıyor. Bu üst sınır, başka bir şey yok, bunun üstüne çıkamazsınız. Kanunla çıkamayız. O zaman ne anlamı var, o zaman bütçeyi niye konuşuyoruz? Bugün 3 katı, yarın 5 katı, öbür gün 10 katı. E, o zaman hani bütçe disiplini? Niye yani, "bütçe hakkı" dediğimiz hikâye bu değil mi? Yani bunları biz ne adına konuşuyoruz burada? Sonuç itibarıyla, bütçenin bütün görüşülme usulleri, bütçenin Meclise sunulması, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi, Genel Kurulda görüşülmesi, usuller son derece sıkı bir biçimde teminat altına alınmış. Aynı zamanda 5018 sayılı Yasa da ve 4749 da bunu destekliyor, bunun etrafında. E, şimdi, oluyor, 3 katına kadar artırma yetkisi 728,6'ydı, getirilen düzenlemeyle 2 trilyon 185 milyar 932 milyon liraya kadar borçlanma yetkisi veriliyor Cumhurbaşkanına, 3 katına kadar.
Arkadaşlar, böyle bir şey mümkün değil, değerli milletvekilleri, böyle bir şey olamaz. Torba kanunda da görüştük. Bakın, açık ve net olarak Anayasa'ya aykırı, çünkü bütçeyle ilişkili bir şey. Hani, orada, geçmiş dönemde Anayasa Mahkemesi kararlarına gidilmiş, işte, orada "Bütçe kanununda yer almıyor." demiş; öyle bir şey yok. Bütçeyle ilgili olan konuların başka bir kanunda yer almasının ne şeyi var? O zaman niye şimdi önümüze geldi? E, o zaman bütçe kanununu biz çöpe atalım. Hani, orada denklik maddesi vardı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, buyurun.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim.
Yani, şimdi, bunun olması mümkün değil, bir.
İki, ne kadarlık bir kısmı şu anda kullanıldı diye sorduğumuz zaman, işte, bize 450 milyar civarında bir rakamdan bahsettiler yani mayıs açıklandı ama haziran ayına ilişkin olarak. Şimdi, daha kullanılmamış buradaki yetkiler, daha bütçe açığına kadar gelmemişiz. Önce bütçe açığına kadar gelinecek, ondan sonra ihtiyaç olması durumunda yüzde 5 artacak, sonra yeniden ihtiyaç olması durumunda yeniden yüzde 5 artacak. Bunların hiçbiri yok. Yüzde 58'ini kullanmışız yüzde 42'yi kullanmamışız. Şimdi, kullanmadığımız bir şey varken birdenbire 2 trilyonun üzerine çıkıyor rakam. Şimdi, bunun açıklaması yok. Ne var yani şimdi herkes şunu düşünmeye başlıyor: Ne oldu, nasıl bir durum var acaba? Ekonomi o kadar kötü bir noktadaki demek ki böyle bir şeyi alıyorsunuz kanuna aykırı olarak. Böyle bir şey olamaz. Yani mevcut yetkileri daha kullanmamışsınız yani orada limitiniz var. Bir kere bütçe açığı kadar verin, ondan sonra gelin tekrar borçlanmayla ilgili yüzde 5 arttırın, sonra bir yüzde 5 daha artırın. O zaman gelmiş olsa diyebilirdik ki belki, çok özel bir şart olduğu zaman, hadi, tamam, tekrar yani konuşulurdu gene onun içinde. Şimdi öyle bir durum yok. Yani bu, direkt olarak bütçe açığıdır. Bu demek ki bütçe açığı bunun çok ötesinde ki borçlanma yetkisi isteniyor.
Diğer taraftan, Cumhurbaşkanına gene torba kanunda ödenek ekleme yetkisi verilmiş geçici maddeyle. Bakın, geçici maddeler bu iş için kullanılmaz. "Geçici madde" dediğimiz şey, aslında normalde var olan birtakım maddelerin uygulanmasına ilişkin birtakım kolaylık sağlamak, belli konuları netleştirmek için yapılır. Burada böyle bir şey yok. Bir kere çok açık ve net, bu konunun ek bütçeyle gelmesi gerekiyordu. Ek bütçeyle getirmiş olurdunuz. Ödeneği biraz daha fazla artırmış olsaydınız, ona göre gelir gene bütçe açığı aynı kalırdı, olabilirdi ama siz yapmadınız onu. Gelir göstermeden ödenek arttırıyorsunuz, gelir göstermeden ödenek arttıramazsınız, bütçe ilkelerine aykırı.
Bir de şunu söyleyelim: Cumhurbaşkanına verilmiş ödenek ekleme yetkisi yok arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı ödenek aktarması yapabilir kurumların bütçeleri arasında, Cumhurbaşkanı yedek ödeneği de kullanabilir ama Cumhurbaşkanı ödenek ekleyemez, böyle bir yetki yok, kesin ve net olarak Anayasa'ya aykırı. Bu konuda bozulmuş Anayasa Mahkemesi kararı var.
Diğer taraftan, ilginç bir konu var. Mesela, bazı şeyler, burada baktığımız zaman yani ne oluyor diye baktık; 6175 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 30'uncu maddesi Cumhurbaşkanına genel bütçe ödeneklerini yüzde 5'e kadar artırma yetkisi vermiş. Bakın, gene yüzde 5, Olağanüstü Hal Yasası'nda var. Yüzde 5, yüzde 5 vardı, burada da bir yüzde 5; eğer olağanüstü hâlin gerektirdiği hâllerde, durumlarda kullanılacaksa. Yani 3 katı falan, böyle şeyler yok; yüzde 5, yüzde 5, yüzde 5'lik rakamlarla gidiliyor. Bu yetki kullanıldı mı, bunu sormak istiyorum çünkü bunlar Cumhurbaşkanı kararlarıyla kullanılıyor ama biliyorsunuz Resmî Gazete'de bütün Cumhurbaşkanı kararları yayınlanmıyor. Yani bu yüzde 5 olağanüstü hâl kapsamında kullanıldı mı? Bu ek bütçede var mı? Bunları da bilmek istiyoruz. Yani ezcümle, ek bütçe açığı ek ödenek tutarı kadar düşük gösterilmiş oluyor buradaki yapının içinde. Şu ana kadar ne kadar kullanıldı? Bir de bu önümüze geldi yani bundan sonra yetki isteniyor ama acaba kullanıldı mı şu ana kadar, yoksa bundan sonra mı kullanılacak? Bakın, bu konulardaki kuşkular kamuoyunu ciddi olarak sarsıyor. Bunlara gerek yok. Yani yapılan her işin hukuka uygun olması sağlanmalı. Anayasa var, kanunlar var ve bunun için de bütçenin ilkeleri var. Yani bütçe hakkı dünyanın her yerinde önemli. Bütçe hakkı, vatandaşın ödediği vergilerin nereye harcandığını bilme hakkı. Hangi vergiler konulacak, bunlar hangi harcamalara, nerelere harcanacak? Sonuçta, bu bütçe hakkı 1215 Magna Carta'ya kadar gidiyor, kralın vergi koyma yetkisinin kısıtlanmasıyla, sonra zaman içinde parlamentoların harcamaları denetimi ortaya çıkıyor. Bu böyle bir süreç ve biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bütçe hakkını temsil ediyoruz. Tabii, vatandaş, devletin içinde milyonlarca işlem yapılıyor, nereden bilebilir bunu? Onu, parlamentoya seçtiği temsilcileri eliyle bu yetkiyi kullanıyor yani bizler eliyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, toparlayın lütfen.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim.
Biz de bilemeyiz. Aynı şekilde, Sayıştay denetimi, işte, burada başka bir noktada giriyor.
Gene bu kur korumalı mevduat sistemi... Biliyorsunuz buradaki kur zararları, Türk lirası cinsinden olan mevduatlar kur korumalı mevduata dönüşünce, sisteme gelince bunun kur zararı hazinenin, eğer dövizden dönüldüyse Merkez Bankasının üzerindeydi. Bir kere bunu açık ve net olarak söyleyeyim, bunun şeyi hazinedir, Merkez Bankası değildir. Hazine demek de bütçe demektir yani aslında Hükûmet demektir. E, zaten Merkez Bankasının kârları da biliyorsunuz hazineye aktarılır. Şimdi, burada ne yapıyoruz? Neden böyle bir yöntemi uyguladığımızı anlamış değiliz torba kanunda? Bunları söylüyorum çünkü bunların hepsi bütçeyle ilgili. Bunlar direkt bütçeyle ilgili, konuştuğumuz konu bu. Şunu da hatırlıyoruz: Sonuçta, hazine düzenli olarak her ay ne kadarlık bir kur zararı geldiğini açıklıyor kamuoyuna, Merkez Bankası bu açıklamayı yapmıyor. Geçen sene bu açıklamaları yapmadı, hatta Plan ve Bütçe Komisyonuna yılda 2 kere gelirler bilgi vermeye o açıklamaları yapmadılar. En son torba kanun görüşmesi sırasında sorduk, orada bir miktar söylediler ama ciddi olarak bunun kamuoyunun incelemesinde olması gerekir. Yani bu akla şunu getiriyor: Bir çeşit, geçmişte kaldırdığımız bu kısa vadeli avans sistemi gibi bir şey oldu bu ya da buna "Merkez Bankası kredisi" diyebilirsiniz. Gene aynı şekilde bütçe açığı düşük gösteriliyor. Bu sisteme karşıyız, sizden de bu konuda duyarlı olmanızı ve bu işin yeri hazinedir, Merkez Bankası değildir. Hazinenin, dediğim gibi, burada kur korumalı mevduat sisteminin kur zararına yüklenmesi konusunda gerekli hassasiyeti göstermesini ve bu Genel Kurulda görüşülecek, burada gerekli düzenlemeler yapılırsa ona uygun olarak bir sistem getirilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bitireceğim bir iki husus kaldı.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamam Sayın Türeli.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bir de şimdi, daha çok buradaki sistemi bu torba kanunla birleştirdiğim için yani bu torba gelmemiş olsaydı bugün gelen ek bütçeyle ilgili başka türlü konuşacaktık, başka şeyleri konuşuyor olacaktık, ben de sizin yaptığınız gibi bir ufuk turu yapacaktım; nasıl Türkiye bu noktalara geldi, nasıl ekonomik kriz içinde, onu anlatacaktım ama bunlar gelince, bunlarla bağlantılı olarak bunları öne aldım ama birkaç şeyi söyleyeyim. Burada vergiye baktığımızda, gelen vergilerin ne kadarı doğrudan ne kadarı dolaylı vergi diye baktığımızda şunu görüyoruz: Yüzde 35'i doğrudan vergi, yüzde 65'i dolaylı vergiler. Dolaylı vergiler bildiğimiz üzere mal ve hizmetler üzerinden alınan vergiler ve gelir dağılımını bozan vergiler ve ülkede yaşayan milyonlarca insanın günlük hayatını etkileyen vergiler. Yani aslında, hep konuşulan, daha önce bizim planlarda da orta vadeli programlarda hep yazdığımız, işte "Vergi yapısı, bu çarpık yapı değişecek, bu olacak..." Hiçbir şey değişmemiş, bunları görüyoruz yani bütçelerde de burada da aynı sistem var. Yani burada getirilen bu yük, direkt olarak bu ülkede yaşayan milyonlarca insanın sırtındadır.
Vergi harcamaları konusu var. Mesela bu vergi harcaması konusu, hep bizim uzun zamandır konuştuğumuz bir konu. 2023 için 994,4 milyardı. Vergi harcaması demek, değerli milletvekilleri, sizlerin de iyi bildiği üzere, istisna ve muafiyetler nedeniyle vazgeçilen vergiler demek. Yaklaşık 1 trilyon. Yani bunlar nedir? Mesela, şimdi bu gelen bir kısım vergi düzenlemelerinde vergi harcaması değişti mi, ne oldu, biz bunu göremiyoruz. Ben bütçeye baktım, ona ilişkin bir hüküm göremedim yani bunlar nedir? Bunlar amacına uygun mu? Performansları bunların nedir? Böyle bir sistem yok ve burada baktığımız zaman, vergi harcaması genel anlamda emek kesimi değil, sermaye kesimine getirilen birtakım teşviklerden oluşuyor. Gelir dağılımını düzeltmek, yoksulluğu ortadan kaldırmak, bu ülkenin ekonomi politikasının en önemli temel noktalarından biridir. Yani burada çok açık ve net olarak onu görüyoruz biz. Bugün uygulanan hem bu ek bütçe getirildi... tabii, bunun içinde elbette deprem felaketinin getirdiği yaraların sarılmasına ilişkin bir kısım hükümler var ama esas itibarıyla baktığımız zaman biz şöyle görüyoruz: Uygulanan yanlış politikalar, 2021 yılının Eylül ayında başlayan faiz indirimi, bugün Türkiye'yi içinde bulunduğumuz krizin içine sokmuştur ve bu şekilde, işte, bu ek bütçe ve diğer ihtiyaçlar ortaya çıkmıştır. Bu anlamda, baktığımız zaman, bütün bu yük bütün bu ülkede yaşayan insanların çektiği bir konudur diyorum.
Evet, konuşmamı burada tamamlamak istiyorum.
Teşekkür ederim.