| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, ç) Devlet Personel Başkanlığı d) Avrupa Birliği Bakanlığı e) Türk Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 13 .02.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ben bu çalışmaların başarılı olması dileğiyle sözlerime başlıyorum ve yine teknik açıdan bazı tespitleri paylaşmak amacıyla Sayıştay raporlarına ara vermiştik, onlarla ilgili bir değerlendirme ve bu değerlendirmeye bağlı olarak da 2014'ten bugüne geldiğimizde hangi yasal düzenlemeler, hangi idari değişiklikler ve buradaki tespitleri düzelten, iyileştiren neler yapılmıştır diye onların cevabını isteyen bir sorum olacak Sayın Bakan çünkü ciddi tespitler var.
Birincisi, Bakanlık içi açısından baktığınızda, muhasebe yetkisi ve sorumluluğu dışında banka hesaplarının açıldığı söyleniyor yani bu bir sorumluluk dışında açılan banka hesabının olması -ki ben de iş hayatından, yöneticilikten gelmiş bir kişiyim- böyle bir işlemin gerçekleşmesi gerçekten önemli bir soru işaretidir.
Onun dışında, Eğitim Ve Araştırma Merkezi Döner Sermaye İşletmesiyle ilgili bir bulgu var ki bu da çok vurgulayıcı bir tespit. "Maliyet hesapları sınıflandırma açısından işletmenin gerçeğe uygun doğru maliyetlerini göstermemektedir." diyor. Gerçeğe uygun maliyet gösterilmiyorsa karar mekanizmaları ve değerlendirme neye göre yapılıyor?
En önemlisi de bana göre, denetim görüşü sonucunda bu çok vurgulayıcı bir tanım, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Merkezi Döner Sermaye İşletmesi" diye geçiyor, "'Mali rapor ve tablolarının denetim görüşü dayanakları' bölümünde açıklanan nedenlerden dolayı doğru ve güvenilir bilgi içermediği kanaatine varılmıştır.
Şimdi "doğru ve güvenilir bilgi içermediği" saptaması bence çok önemli. Bunun doğru ve güvenilir bilgi içerdiği, bir kayda geçip geçmediği veya hâlâ böyle bir güvensizlik adımıyla mı bakacağız, onu da sorgulamak isterim.
Diğer taraftan, Sosyal Güvenlik Kurumuna geldiğim zaman o kadar çok tespit var ki bunların da ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Açıkçası, kurum alacaklarıyla ilgili, kurumun muhasebe sistemiyle ilgili hesabını bilmeyen işini götüremez. Yani hesap bir işi doğru, sağlıklı ve amacına uygun olarak gerçekleştirme açısından çok önemlidir ama eğer bunu hesabını bilmeden gerçekleştiriyorsak bunun da önemli bir sorgulama başlığı olduğunu vurgulamak gerektiğini düşünüyorum açıkçası. Ayrıca burada çeşitli mali tablo tespitlerinin ötesinde, baktığınızda işte, diğer vadesi geçmiş alacaklarla ilgili, alacakların hesabını bilmiyor muyuz ki kaydını yapmıyoruz, takibini yapmıyoruz, burada hatalar olduğu söyleniyor. Yine, alacakların terkinine ilişkin muhasebe sisteminin yürütülmesiyle ilgili tespitler var. Yine, baktığınızda tecil ve taksitlendirmelere ilişkin tespitler var. Prim teşviki şartlarını sağlamayan işverenlerin, işveren sigorta prim teşviki hükümlerinden faydalanması ve devam etmesi var ki yani yükümlülüğünü yerine getirmeyene karşı hâlâ kurum olarak burada bir göz yumma var, onu da açıkçası sorgulamak gerekiyor. Yine, alacak tahakkuku sistemlerinin hatalarından bahsediyor ve idari para cezalarının uygulanmaması noktasında tespitler olmuş ve daha pek çok görüşten sonra da baktığımız zaman...
Mesela, bir bulgu da -bu da çok önemli, benim de soracağım soruların içerisinde bir konu- sağlık hizmetlerinin sunucularına verilen avansların zamanında kapatılamaması diye. Şimdi, Sayın Bakan, bu geçtiğimiz günlerde bir hastaneler zinciri diyelim, onların anlaşması, hangi neden, işte, kendi içinde siyasi bir temele dayanan nedenle kaldırıldı ama benim merak ettiğim şöyle bir konu var, bunu Sağlık Bakanına da söyledim, özel hastaneler çeşitli tedavilerle ilgili sizin, burada verdim işte, avans ödemeleri ve hesap kapatmalarıyla ilgili tedavi süreçleri işletiyorlar. Bunların fiyatlarını biliyoruz, işte, tabip odası fiyatlarına göre belirlenen, ona göre katsayılandırılan birtakım başlıklar. Bu hastaneleri ve buradaki yapılan işlemleri nasıl denetliyorsunuz? Çünkü o 21 hastaneyle ilgili alınan karardan sonra, işte, haksız kazançlarla ilgili tespitlerin olduğu, bunların araştırıldığı gibi birtakım başlıklar da devamında getirilmişti. Eğer ta ki yaptıkları işlerin bitirildiği güne kadar yapılmadı da ondan sonra bakılıyorsa bir hata. Ama bunu mevcuttaki var olan hastanelerle ilgili denetimi nasıl yapıyorsunuz? Çünkü burada avanslar ve avans tutarları üzerinden söylenen rakam 6 milyar 700 milyon küsurluk bir avansın üzerinden değerlendirmeyle gelmiş bir sonuç diye açıkçası kendini gösteriyor.
Şimdi, daha birçok bulgu var, zaman da zaten yeterli olmadığı için diğer konulara da geçmek isterim. Bu konularda neler yapılmıştır, neler yapılmaktadır, hâlâ ben E cetvelinde sizin, yurt dışından alınan kaynaklarla ilgili mesleki ödemeler noktasında yani o özel hesaplarla ilgili bir talebinizin olduğunu da bu seneki 2016 hesabında gördüm.
Şimdi, Türkiye'de tabii, işsizlik çok önemli bir noktaya geldi ve hedeflenen işsizlik rakamlarının çok daha üzerinde bir yerdeyiz ama o açıklanan, resmî 10,5'luk işsizlik rakamının gerçek işsizlik noktasındaki karşılaştırmasını yaptığımız zaman maalesef, geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 17'lere, hatta hatta yüzde 20'lere doğru giden gerçek bir rakam üzerine oluştuğunu tespit ediyoruz. Çünkü baktığınız zaman, biz geçen sene, ki bu Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamındaki kişilerin de işsizlik rakamında iyileştirici sonuçlarını beklerken yine işsizlik noktasındaki rakamların, hem de geçmiş yılların aynı aylarıyla beraber değerlendirildiğinde yüksek oranda arttığını ve bu oranda artışın da zaten genel işsizlik oranına yansımasını görüyoruz. Şimdi, öyle bir rakam var ki bizde bir resmî işsizlik rakamı yayınlanıyor, ondan sonra da dört haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olmayanlardan oluşan bir rakam var, bu da işsiz sayılmıyor, işsizlik rakamına dâhil edilmiyor. Bunu dâhil ettiğiniz zaman zaten yüzde 17'lere çıkan bir rakamla karşı karşıyayız. Son açıklanan rakamlara göre baktığınızda, maalesef, kadın istihdamı ve kadın işsizliği rakamlarına geniş tanımlı baktığımızda yüzde 24'lere vardığını görüyoruz. Diğer taraftan, gerçekten yükseköğretim mezunları açısından baktığınızda, yine ortalamanın üstünde, yüzde 12'lere, 11,5'lara geldiğini, bunun kadınlar açısından yüzde 16'larda, erkeklerde yüzde 8'lerde, ortalamada yine yükseldiğini... Genç işsizler açısından baktığımızda da maalesef, yüzde 28'ler seviyesinde gördüğümüzde ve işin bir enteresanı da TÜİK tarafından yeni seride, daha önceki serilerde olan ve anket soru formunda yer alan işin sürekliliği ve ilgili verilerin dinamik sorgulamasına imkân tanıyan anketin de yapılmamasıyla işsizlik ve onun sonuçları için ne kadar sağlıklı bir rakama ulaştığımızı açıkçası görmek durumunda oluyoruz.
Diğer taraftan, tabii, işsizlik ve ülkemizdeki istihdamla ilgili olarak baktığınızda, aslında yakında siz de, muhakkak ki arkadaşlarımız da takip ediyordur, ILO tarafından bir küresel istihdam eğilimlerinin ortaya konduğu bir rapor açıklandı. Bu raporunun dâhiline baktığınız zaman da gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler ve gelişmekte olan ülkelerin tarım dışı istihdamda ortaya çıkan kayıt dışılık noktasında önemli tespitler var. Bunun özelinde Türkiye'ye geldiğimizde, Türkiye özeline baktığımız zaman da birincisi, bu, biraz önce "kiralık emek" dendi veya "kırılgan istihdam" dediğimiz veyahut "eğreti istihdam" da diyebiliriz, bunlar yani tanımlanabilir ama tabii ki bunu ortaya koyduğumuzda bunun bir risk teşkil ettiğini de hem ILO bünyesinde hem de gelişmekte olan ülkelerdeki emek açısından baktığınızda önemli bir sorun teşkil ettiğinin belirlendiği bir raporla karşı karşıyayız. Tabii, bu endişenin özellikle işte, yoksullaşma, yoksullaşmanın azalmasındaki durma ve dünyada egemen olan ekonomi politikalarıyla birleştirdiğimizde karşımıza çıkan tablo gerçekten iç açıcı değil. Kayıt dışı istihdamdaki gelişmeler aynı şekilde iç açıcı değil ve bu ülkelerde yani kayıt dışı istihdamla beraber bu kayıt dışılığı teşvik etmeye yönelik makroekonomik politikalar ve iş gücü piyasaları politikalarının da nelere sebep olduğunu çok net olarak ortaya çıkarmış bir sonuç diye düşünüyorum.
Yine, İstatistik Kurumunun geçenlerde açıklamış olduğu bir değerlendirme, bir istatistik üzerinden bir konuyu da sizinle paylaşmak isterim hem genel Türkiye açısından hem de iller bazındaki tespitle beraber. Şimdi, bizim nüfusumuz 1 milyonluk bir artış gösterdi ve bu artıştan sonra 65 yaş üzeri, 15-64 arası, bir de 15 altı nüfusla beraber baktığımızda, istihdam ve sosyal güvenlik açısından önemli olacak bir bakış açısı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre verdim, buyurunuz.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yani, bu, bir yaşlı bağımlılık oranı, bir genç bağımlılık oranı ve buna bağlı ortaya konacak olan politikalarla ilgili. Genç bağımlılık oranı nedir diye baktığımızda, o 15 yaş altındaki nüfusun, çalışan 15-64 yaş arasındaki nüfusa oranı. Yaşlı bağımlılık oranı, 65 yaş üzerinin çalışana oranı ve buna baktığımız zaman Türkiye'de yaşlı bağımlılığının arttığı, genç bağımlılığının da düşüş eğiliminde olduğu, özellikle bölgeler arasında baktığımızda göç ve ekonomik refahtan kaynaklanan problemlerden dolayı bunun iller bazında daha etkin göründüğünü görüyoruz. Ama biz maalesef, burada sadece doğum sayısını artırarak buna çözüm bulunacağı yönünde yani çocuk sayısı şu kadar olsun, olmadı bu kadar olsun, burada sigorta ve bu bağımlılık oranlarının dengeye gelmesi noktasında çözüm olacakmış gibi görülen bir dar bakış açısının içinde bir değerlendirme yapılıyor. Hâlbuki buna baktığınızda, çok açık bir gerçeği var, eğer refah seviyesi ve istihdam olanakları ve büyüme gelişirse eğer bir bölgede hem göç olmuyor hem de bu dediğimiz istihdamın beraberindeki bağımlılık oranlarının ortaya çıkarttığı pozitif tablolar değişiyor. O yüzden önemli olan üretmek, önemli olan emek için istihdam yaratacak politikaların ortaya konması, ekonomi politikalarının bu demografik yapıyla birleştirildiği zaman çarenin sosyal refahta ve refah artışını sağlamakta olduğunu vurgulayan bir sürecin işlediğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bunun ötesinde, tabii ki çağdaş bir sosyal hukuk devleti olmamızın da olmazsa olmaz gerektirdiği temel hukukun emekte de var olması yönünden değerlendirmek gerekiyor.
Diğer taraftan, tabii, bir baktığımız zaman biz genelde emek piyasasıyla ilgili "Emek reformu yapacağız." dediğinizde daha çok emeğin verimliliğini artırmayı, emeğin çalışmasını ve ona bağlı, emekçi yönünde negatif etkileyecek çözümler yaratarak ortaya koyan kanuni düzenlemelerle karşılaşıyoruz ama verimliliğin altına baktığınızda, bizde 50 saat... Yani, OECD ülkeleri arasında da değerlendirdiğinizde en fazla çalışma süresi olan ülke Türkiye. Bu çalışma süresi içerisine bağlı kalmadan verimliliği artıracak farklı işveren ve hükûmetlere de düşen -ki ben de işveren olarak çalışmış bir kişiyim- önemli sorumluluklar var. Tabii, hem mesleki eğitim -bu konuda yapılan çalışmalar var- hem kabiliyetlerin ve kapasitenin artırılması; onun yanında, kullanılan makine ve teçhizattın, teknolojinin ve iş modellerinin de verimlilik artışında çok önemli olduğunu yadsımamak ve ona göre, verimliliği sadece yapılan çalışma şartları ve süreleriyle ilgili emeğin gelişimini desteklemeyecek... Hatta, son dönemde -biraz önce Sayın Çakırözer'in ortaya koyduğu- hem özel istihdam büroları hem de baktığımızda, esnek çalışmanın içerisinde... Eğer esnek çalışma bir şekilde mesleki eğitim, meslek kalitesinin artırılması ve iş sürelerinin gelip geçici olmadan iş kalitesini negatif etkileyecekse bedelinin çok daha fazla olacağını çok iyi hesap etmek gerekiyor. Ve dönüp baktığınızda, iş piyasasında işverene sorduğunuzda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - ..."Emek kaçıncı sırada, emek ve ona bağlı problemler? dediğinizde, onun çok daha önünde, ağır ve karmaşık vergilerden yorulduğunu, enerji maliyetinden, yaşanan kur belirsizliğinden, alt yapı eksikliğinden, tutarsız politikalardan ve inovasyon gibi pek çok konudaki eksikliği ortaya koyarken, maalesef, önceliğin yine emekçi üzerinden bir verimlilik artışı aramaya dönüşmesi gerçekten üzücü.
Toparlayacağım Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, maalesef, Soma'daki yaşadığımız çok ağır, bir acı süreç... Orada, çok masum kişilerin katliam diye gördüğüm bir kayıpla karşı karşıya kaldığı bir süreç geçirdik ve ondan sonra aileler tazminat davaları açtılar...
(Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu Komisyon toplandı salonundan ayrıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bekleyeyim o zaman.