KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet, teşekkür ederim Sayın Vekilim.

Efendim, sorular tamamlandı ama birkaç hususta birkaç soru da ben soracağım müsaadenizle.

Şimdi, evvela Kızılay bizim gönlümüzün özellikle Hilal-i Ahmeri. Bizde daha çocukluktan beri zarflar olurdu, harçlığımızı oraya vermek için can atardık yani bütün millet böyle. Hakikaten, Kızılay -sadece sizler değil- bütün milletimizin gerçekten gurur duyduğu bir kurum. Tabii, her kurumda yöneticilerin hataları veya birtakım eksikleri olabilir, bunları tenkit etmek tabii ki olabilir, bunu normal karşılamak lazım çünkü Ziya Paşa'nın dediği gibi: "Barikayıhakikat müsademeyiefkârdan neşet eder." Yani hakikat kıvılcımı, fikirlerin çatışmasından ortaya çıkar. Sayın Başkan, bazı tenkitleri yapacağız, siz de cevap vereceksiniz mutlaka. Mühim olan, Kızılayı daha ileri noktaya nasıl götürebiliriz?

Tabii, burada şirketlerle alakalı da ben şunu söylemek istiyorum; şahsen ben de bunu çok düşündüm, bir mühendis olarak, bir vatandaş olarak, bir milletvekili olarak şunu düşündüm: Kızılay mademki devletten bir pay almıyor, özellikle birtakım yardımlarla işini yürütmeye çalışıyor -yani birtakım ticari faaliyetler dünyada başka kurumlarda da var- ticari faaliyetlerle gelirini artırsa olamaz mı? Bu da hakikaten bana çok garip gelmiyor, makul bir şey olabilir yani. Eğer oradan sağlanan gelirle yardım yapıyorsa önü açılmış olabilir, belki bundan dolayı da takdir etmek gerekir gibi düşünüyorum ben. Ama bazıları diyebilir ki: "Ya, ne gerek var?" Tamam. O zaman, biz devletten, bütçeden büyük bir pay ayıralım, Kızılay da vazifesini yapsın. O da bir düşünce ama bence kendi yağında kavrulması daha da iyi olur diye teklif ediyorum. Nitekim birtakım, maden suları gibi işletmeleri var, asırlık işletmeler bunlar. Oralardan da epeyce para kazanıyor, kazanması gayet tabii. Bunu da tamamen yardımlara ayırıyor.

Şimdi, Sayın Başkanım, siz de kısa ve öz olarak... Birtakım net sorular vardı, bunlardan birinde "Birtakım rakamlar verdiniz, bu rakamlara nasıl inanacağız?" diye soru soruluyor haklı olarak. Nasıl? Elinizde, bunları ispatlayacak yeteri kadar delil var mı? Bu önemli. Bir de ilk günden itibaren orada mıydınız? Yaptığınız faaliyetlerle ilgili, nerede, ne faaliyet yaptınız; bunu belki biraz daha açabilirseniz seviniriz yani gerçekten. Çünkü bazı arkadaşların "Kızılay ilk günde yoktu, kimse yoktu." diye birtakım tenkitleri var. Olabilir ama bunu da "Halep oradaysa arşın burada." diye ispat etmek gerektiği kanaatindeyim.

Şimdi, sözü size veriyorum ama şimdi cevaplayamayacağınız bazı rakamlar olabilir. Onları, bir hafta içinde, önümüzdeki hafta salı günü saat 16.59'a kadar cevapları göndermenizi istiyoruz.

Buyurun, söz sizde efendim.