KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, değerli hazırun; Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2016 bütçesinin beklentileri ve riskleri dikkate alan bir yönetim ve stratejiyi ortaya koymadaki değerlendirmelerine katkı sağlamak amacıyla sözlerime başlıyorum.

Şimdi, Sayın Bakanım, ben öncelikle bu faaliyet raporunuza baktım. Faaliyet raporunda matematiksel bir kamulaştırmada tutturamadığım bir rakam var, bunu bir açıklarlarsa arkadaşlar... 2015 kamulaştırma faaliyetleri için sene başındaki ödenek tutarının veriyor 1 milyar küsur. Şimdi, yıl içerisinde kamulaştırma faaliyetleri için 202,46 milyon, ilama bağlı borçlar için 95,45 milyon, yeniden yerleşim için 29,48 milyon olmak üzere toplam 1 milyar 457 milyon diyor. Ben bunları topladığımda 1 milyar bile değil, rakam çok farklı. Buradaki belirtilenden bu fark neden olmuştur, onu bir açıklarlarsa çok sevinirim.

Diğer taraftan baktığımızda, ben de Sayıştay raporlarına tekrara girmeden değinmek istiyorum. Tabii, Bakanlığınızla ilgili tespitleri Sayın Günal da söyledi, Sayın Kuşoğlu da söyledi başlıklar açısından ama burada benim en çok dikkatimi çeken, Orman Genel Müdürlüğüyle ilgili olarak yapılan tespitte, Sayıştay raporunun en kalın olduğu, dokümantasyonun en geniş olduğu Orman Genel Müdürlüğüyle ilgili Sayıştay raporu yani hepsini üst üste koyduğunuzda, yan yana baktığınızda.

Yine, burada tabii ortaya çıkan değerlendirmeler içerisinde ORKÖY kredileriyle ilgili tespitler var. Bu tespitlerin içerisinde yapılan bulguların ve bu bulgularla ilgili cevapların veya 2015 yılı itibarıyla bu konuda alınan -ki bir kısmında belli- kamu cevabında il müdürlükleriyle verilmiş olan çalışmalar var ama burada bu kadar çok hatanın, bu kadar çok kayıt ve fatura takibiyle ilgili hatanın ortaya çıkışındaki temel sebebi de ortaya çıkartmakta, değerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum.

Diğer taraftan benim en çok dikkatimi çeken bir bulgu var, onu paylaşmak... Diyor ki 7 numaralı bulguda: "Orman köylülerine yaptırılması gereken işlerin ticari faaliyette bulunanlar ile orman köylüsü olmayan kimselere ihalesiz yaptırılması." Şimdi, burada kurum cevabında "Böyle bir uygulama yok." deniyor ama yine ilgili denetimde "İstanbul ve İzmir bölge müdürlüklerinde örnekleme yapıldığı ve yapılan incelemelerde de Kırklareli Orman İşletme Müdürlüğünde -yine ismi verilmiş- İzmir Orman İşletme Müdürlüğünde şu, şu kişiler adına düzenlenen faturalar ticari faaliyette bulunanlara iş yaptırıldığını göstermektedir." diyor. Ayrıca Çatalca Orman İşletmesinde de aynı şekilde orman köylüsü olmayan kişilere iş yaptırıldığına dair bir tespit var. Bu konudaki değerlendirmeyi almak isterim.

Diğer taraftan, tabii, bu bir mevzuat eksikliğinden kaynaklanan ormanlara yakın alanlardaki yangınlarla ilgili ve oraya müdahaleyle ilgili bir tespit yapmışlar. En önemli konulardan biri, tabii kamuoyunun da en çok ilgilendiği konulardan biri de maden işletme sahaları ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı arasındaki izin ve o izinle ilgili tespitler. Şimdi şöyle bir tespit var, çok dikkat çekici: Enerji Bakanlığının Maden İşleri Genel Müdürlüğü bir işletme izni düzenliyor ama işletme izni düzenlemeden saha tesliminin yapıldığı bir uygulama var. Böyle bir tespit var. Saha teslimi yapılmış ama izin çok daha sonra, yani bundan sonra düzenlenmiş. Böyle bir tespit var. Saha aşımlarının ve izinsiz ve proje harici tesis yapılmasının zabıtlarının tutulmasının tespiti var. Yeteri kadar maden alanlarında rehabilitasyon yapılmadığına dair tespitler var. İzin süresi bittiği hâlde de devam eden yerlerin olduğuna dair tespitler var. Görülen o ki bu maden faaliyetlerinden sonra ormanlık alanların yüzde 36'sının rehabilite edilemeyecek duruma geldiğine dair yine veriler içerisinden karşımıza çıkan rakamlar var. Yine dipnotların değerlendirilmesi açısından da belli tespitler içerisinde olunmuş.

Yani Orman Genel Müdürlüğü -ki bence gerçekten çok önemli bir görev ifa ediyor- yapılanlar, yaşananlar ve Türkiye'nin ekonomik ve ekosistem olarak baktığınızda çok önemli bir başlığını ve yönetimini teşkil eden genel müdürlükle ilgili tespit.

Şimdi, Sayın Bakanım, yine Onuncu Kalkınma Planı dâhilinde 2016 yılı programına baktım. Orada da Bakanlığınızla ilgili olarak 2016 için hedefe konmuş projeler var ve şunu görüyorum: Bütün projelerde, aslında tabii Bakanlığınızın ve şimdiki dünya gerçeğinin içinde de baktığımızda, sizin, Enerji Bakanlığının, Çevre Bakanlığının, Tarım Bakanlığının beraberce koordineli çalışmanızı gerektiren çok önemli başlıklar var. Ekonomiyle ilgili biz bakıyoruz, bir sürü bakanlıkla ilgili görüşüyoruz. Artık kafamız karıştı; acaba bu ona mı girecek, ötekine mi girecek, aynı konuyu mükerrer burada mı konuşacağız, böyle bir karmaşa ama kendi aralarında bir koordinasyon kurulları var. Siz, böyle bu Bakanlıklar, yani biraz önce isimlerini söylediğim Bakanlıklar, özellikle işte çölleşme diyoruz, suyla ilgili tehditler diyoruz, enerji ihtiyacımız, enerji açığımız diyoruz, işte bir ülkeye aşırı enerji bağımlılığımızdan kaynaklanan siyasi risklerle ilgili tahminler ortaya koyuyoruz ama çevre ve enerjiyi birlikte değerlendirdiğimizde kamu yararının tespitinde bile bazen farklı söylemlerin ortaya çıktığını da -ki bunun daha çok kalkınmacı noktada ağırlık bastığını da- görebiliyoruz. O yüzden böyle bir koordinasyon içinde oluşturulan bir çalışma sistematiğiniz var mı? Onu aslında merak ediyorum. Çünkü sizinle ilgili konular, şimdi, mesela çölleşme ve su dediğinizde Tarım Bakanlığıyla çok yakın olarak ilişkilendirilmiş bir süreç var, yani dünyadaki tatlı su, bizdeki tatlı su, onun daha çok kullanım alanı ve oradaki projelerin su politikalarıyla ilgili karşımıza çıkaracağı gerçekler.

Şimdi, biraz önce Sayın Bekaroğlu "Su savaşları" dediği zaman gerçekten su savaşları, ülkelerin arasındaki savaşın ötesinde "Sudan savaş" dediniz siz hatta biraz önce. Ama şu bir gerçek: Bu yapılan, özellikle 2000'li yılların başından itibaren suyla ilgili iklim değişikliği ve onun getirmiş olduğu riskler ve çölleşme, kuraklaşmayla ilgili tespitlerde bölgesel haritalar var. Orada da mesela Asya-Pasifik çok önemli risk teşkil eden önemli bir kuraklık yaşayacak görülen merkez. Şimdi şöyle düşünün: Bir Çin'in ekonomik açıdan gelişmesi ve enerji talebi yepyeni bir dünya ekonomik taraflaşması ve ona bağlı rekabetleri ortaya çıkarttı ama şimdi, Çin ve Hindistan olarak baktığınızda, oradaki nüfusla birleştirdiğinizde ortaya çıkacak olan suyla ilgili talep ve genişleme hangi ekonomik savaşları veya göçleri getirecek, bugünden onların uluslararası açıdan değerlendirilerek bir stratejisinin oluşması gerektiği inancındayım açıkçası.

Şimdi, öyle baktığımızda biz kendi ülkemiz açısından ne yapıyoruz? Kendi ülkemiz açısından baktığımızda da bizim de sizin yine Bakanlığınız bünyesinde TÜBİTAK'la beraber hazırlanmış olan bir çölleşme risk haritası var. Bu çölleşme risk haritasında yüzde 47'sinin Türkiye'nin risk altında olduğu ortaya konuluyor ki görülüyor harita üzerinde de ve burada da öne çıkan Konya Karapınar, yani o bölge ki orada da bir proje devam ediyor. Diğer taraftan Urfa ve Harran. O bölgedeki riskin yüksekliği ortaya konuyor.

Ama bakıyorsunuz, Konya'da son dönemde verilen izinler ve hedefler... Enerji Bakanlığına geliyoruz. Orada termik santrallerle ilgili bir çalışma var. Şimdi onun için söylüyorum. Yani siz bir çalışma yapıyorsunuz, riski ortaya koyuyorsunuz, oradaki suyun, su politikasının önemi ve çölleşmeyle ilgili. Enerji Bakanlığı, termik santral gibi... Yani burada kamu yararı veya kamunun oradaki menfaati hangi ağırlıkta, neye göre bir karşılaştırmayla ortaya çıkıyor ve oradaki su kaynakları, oradaki yine kuruma hangi sonuçları getirecek, bunların analizleri ne derece yapılıyor?

Diğer taraftan baktığınızda, iklim değişikliğinin getirdiği sadece tabii çölleşme değil, yoksulluk. Yani yoksulluk endeksleri de çıkartılıyor artık riske bağlı olarak. Fakirleşme. Bu mesela Güneydoğu açısından baktığınızda GAP projesi yapıldı, yıllarca sulama kanallarıyla ilgili olarak eksikliklerin ortaya konduğu, yaşandığı ve o zaman şimdi baktığımızda yine büyük risk altında Harran'ın olduğu bir süreçteyiz. O yüzden bu konularda çok koordineli, riskleri gören...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - ...kamu yararı orta ve uzun vadede nasıl oluşacak? Kamu dediğimiz zaman, zaten sadece o kalkınmadan öte kişilerin temel hak ve hürriyetlerinden, onlara sahip çıkmak ve özellikle sağlıklı çevre hakkını vermenin de önemli bir kamu yararı olduğunu düşünüyorum ve o yönüyle de bakmak gerekiyor. Yani her yönüyle değerlendirmek gerektiği düşüncesindeyim.

Diğer taraftan, Sayın Bakanım, ben İstanbul Milletvekiliyim ama temelde ailem Kırklarelili. Şimdi, Kırklarelili olarak da sadece Ergene diye söylemeyeceğim. Güldünüz de... Biz hep bekledik, bizim köyün yanından da Ergene akıyor ama "Balık tutacaksınız." dendi, bizim çocuklar hâlâ balık falan tutamıyor. İnşallah, ileriki günlerde balık tutmaya gideceklerdir ama şöyle bir gerçek var: Yani Ergene'nin işte yerel belediyeler, evsel atıklarla falan değil, orada bir gerçek sanayi atıklarının ortaya koyduğu bir tablo ve onları çözecek olan sadece -geçen gün Çevre Bakanımız da anlattı- bir OSB projesi değil; daha geniş ve oradaki gerçekten sorunu çözecek olan bir sürecin işlemesi yetiyor. O uzun yıllardan konuşuluyor. Ergene'yi çok söylemeyeceğim ama İğneada... İğneada, gerçekten Trakya'nın ekolojik olarak baktığınızda veya ekosistemin getirmiş olduğu o yapılaşma açısından baktığınızda çok değerli bir bölgesi. Yani longoz ormanları diye değerlendirdiğimizde zaten Avrupa'da sanırım sıralamada en üst sırada. Arkasından Sakarya geliyor, arkasından Sinop geliyor. Şimdi üç tane önemli ormanın, longoz ormanının olduğu yerde nükleer santral, termik santral, dengelerin tamamen değişeceği... Biz, her zaman, işte tarım ve onunla beraber yeşil deposu gördüğümüz -ben Sinop'a da ilk gittiğimde hayran kalmıştım- ya burası bambaşka bir dünya dediğimizde her türlü santrali oraya yapmak için götürülen, gerçekleştirilen bir tercih. Burada, siz su ve ormanla ilgili olarak baktığınızda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - ...sorumlu olan bakanlık olarak, bu çalışmalar ve projelerin içerisindeki değerlendirmenizin gerçekten çok önemli olduğunu düşünüyorum ve burada siz olaya hani biraz daha benim dediğim kamu yararına kalkınmacı bakıyorsunuz ama tabii ki enerji önemli, tabii ki maden ve onun kaynaklarının kullanılması önemli ama bunların orta ve uzun vadedeki maliyetlerini çok iyi görüp, çok iyi değerlendirmek lazım. Ben çünkü uzun süre o ilk altın madenlerinde, Kaz Dağları'ndaki sürecin içine gitmiştim Sayın Bakanım, gerçekten su, açtıkları yerler ve ormana verdikleri zararlarla baktığınızda birebir tespitini yaşayarak görmüştüm.

Bunun haricinde, tabii, bu longoz ormanlarıyla ilgili, millî parka çevirdiniz, orada hemen kamu yararı çıkıyor çünkü doğal sit alanı olunca eli kolu bağlı herkesin ama millî parka çevrilip, oradaki o kavramı kullanarak farklı projelerin riskini atmanın da gerçekten çok doğru olduğunu düşünmüyorum.

Diğer taraftan, birkaç tane spesifik konunun altını çizmek istiyorum Başkanımın da izin vermesi ölçüsünde.

Şimdi, İstanbulluyuz ve İstanbul'da bizim ormanlarımız zaten az ve oldukça değerli ve yeşillendirmeye çalışıyoruz. Biraz önce bir arkadaşım söyledi, artık beton...

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Orman yüzde 48...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yani yaşamsal alan açısından baktığınızda, Başkanım, yani binaya bakıyorsunuz, rezidanslara o kadar yeşile ihtiyacı var ki betonun içerisinden yeşil çıkartmaya başladılar insanlar kendilerini psikolojik olarak rahatlatmak için.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - O şehir içi için.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ama Fatih Ormanı diye bir ormanımız var.

Bakın, 1/100 binlik çevre planlarında Fatih Ormanı kesinlikle korunacak bir alan olarak belirlenmişken yani burası, Fatih Ormanı böyle ilan edilmiş planda. Ondan sonra, buranın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kanalıyla imara açılması ve imarla ilgili emsal artışıyla beraber gündeme gelmesi hangi hakkaniyet ve hangi doğru öngörüler içerisinde oluyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son iki dakika daha veriyorum Sayın Tamaylıgil, lütfen toparlayalım.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bunu bizim büyükşehir belediyemizin kendi meclis çalışmalarında da arkadaşlarımız gündeme getirdi ve hakikaten cevaplanması gereken başlık.

Bakın, faaliyet raporunuzda, burada Melen Projesi'ni anlatıyorsunuz. Düzce'de 11 belediye bir katı atık tesisi kuruyorlar ve köylülerin ÇED raporuna yapılan itirazıyla bu ÇED raporu iptal oluyor ve daha iki üç gün önce arkadaşlar oraya gitti. Oradaki o katı atık tesisiyle ilgili olarak öyle bir fotoğraf var ki gerçekten içler acısı ve biz o suyu İstanbul'a gönderiyoruz. O yüzden Çevre Bakanlığıyla hangi koordinasyondasınız ve lütfen bu konuyu takip eder misiniz diye sormak isterim.

Tabii, Muğla ve Bafa Gölü'ne artık zamanım hiç yetmeyecek ama şu Muğla'daki Halep çamlığının olduğu Pina Yarımadası'ndaki yangından sonra siz "İnşaata izin vermiyoruz." dediniz ama oradaki inşaatın ve otel olayının yapılaşması nasıl olacak?

Bir diğer olay da, tabii Amasra'da yaşanan içme suyu tesisinin yanındaki kömür hazırlama tesislerinin var olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yine bir Kırklarelili olarak da Yıldız Dağları'ndaki taş ocakları, o taş ocaklarının ortaya koyduğu tablo ve o tablodan sonra ki işte, biraz önce bir Trakya gerçeğini paylaşmıştım.

En son bir konu daha söyleyeceğim ve bitireceğim. Cevizle ilgili yapılan çalışmaları arkadaşlarımız övdüler. Bir konu daha var, biz meşe ağaçlığı olarak, meşe açısından çok zengin bir ülkeyiz ve meşe ağaçlarının olduğu bölgede, meşe diplerinde trüf denilen, dünyanın en büyük katma değer ürünü olan mantar yetişiyor. Şimdi, ben onu uzun yıllardır takip ediyorum, birkaç özel girişimcinin kendine has yaptığı çalışmalar var ama trüf mantar avcılığı diye de bir olay var. Yani bunu teşvik edecek çünkü ülkeye çok büyük katma değer sağlayacak bir şey trüf olayı. Dünyadaki en zengin coğrafyadan biriyiz ve bunun da ülke menfaatine kullanılması gerektiği düşüncesindeyim.

Anlayışınız için çok teşekkür ederim.

Başarılar diliyorum.