| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Kuzey Atlantik Antlaşmasına Finlandiya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/5005) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 23 .03.2023 |
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben, çok kısa, sadece bir not düşmek için söz aldım, Sibel Hocamı da bekletmeyeceğim.
Üslup olarak bir iki şey söylemek istiyorum: Şimdi gerek Sayın Sezgin'in gerek Sayın Erozan'ın, kısmen Sayın Çakırözer'in değerlendirmelerini dinlerken aklıma Kamran İnan'ın, rahmetlinin "Hayır Diyebilen Türkiye" diye böyle, çok incecik bir kitapçığı geldi, onu hatırladım, o okuduğum şeyler birden çağrışım yaptı. İsveç ya da Finlandiya'nın NATO'ya, bugün Finlandiya'nın, yarın İsveç'in kabul edilip edilmemesi, işte ne söylediler, ne aldık, ne verdik, kaç kişi iade oldu, kaç kişi kaldı falan, bunlar bana göre diplomatik performansla ölçülebilecek şeyler ve çok da şey değil. Önemli olan, bunu dillendirirken, Türkiye'nin tavrını, tutumunu dillendirirken nasıl bir üslup içerisinde konuyu ele aldığımızdır. Kamran İnan'ın, rahmetlinin "Hayır Diyebilen Türkiye" kitabına da bunun için bir atıf yapmak istedim. O kitapta "Hayır." diyebilen Türkiye'ye duyduğu özlemi anlatıyordu Kamran İnan, Türkiye'nin "Hayır." diyebilmesi karşılığında nasıl bir temsil noktasına gelebileceğini ifade ediyordu.
Şimdi, Türkiye'nin bu husustaki tavrını "hoyratlık", "ölçüsüzlük", "tutarsızlık" cümleleriyle ifade etmek, Türkiye'nin güvenlik endişelerinden hareketle ileri sürdüğü gerekçelere karşı bu ülkelerin bile kullanmadığı bir dil. Yani "Türkiye, bizim NATO'ya girişimize şöyle, şöyle gerekçelerle engel koyuyor. Böyle bir hoyratlık olur mu? Böyle bir usulsüzlük var mı?" gibi bir üslubu dahi kullanmadılar. Burada bunun, bu şekilde ifade ediliyor olmasını yadırgadığımı belirtmek istiyorum.
Evet, Türkiye bugün "Hayır." diyebilen bir Türkiye'dir. "Hayır" derken de bazen üslubumuz yanlış olabilir, sert gelebilir, diplomatik jargona uymayabilir ama bu da süreç içerisinde kendi geleneğini oluşturup bir üslup şeyine de kavuşacaktır. Ben burada önemli olanın, gerçekten "Hayır." diyebilen bir Türkiye olduğunu... Rahmetli Kamran İnan da bugün olsaydı, bugün Türkiye'nin dış politikası konusunda herhâlde o özlemini ve beklentilerini belki kısmen de olsa karşılayabilen bir Türkiye olduğunu görür, mutlu olurdu. Ve asla da böyle bir üslup bence Türkiye'nin dış politikasını değerlendirme konusunda -hangi konuyla ilgili olursa olsun- kullanılmamalıdır, bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.