| Komisyon Adı | : | (10 / 6996, 7004, 7005, 7006, 7007, 7009, 7010, 7024, 7026, 7034, 7035, 7036, 7037, 7038, 7039, 7040, 7041, 7042, 7043, 7044, 7045, 7046, 7047, 7048, 7049, 7050) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | AFAD Başkanı Yunus Sezer'in, AFAD'ın teşkilat yapısı, afetle ilgili çalışmaları ve Kahramanmaraş depremleri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 20 .03.2023 |
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Teşekkür ediyorum.
Değerli Komisyon üyelerimiz, kıymetli AFAD Başkanımız, çok kıymetli heyetimiz; ben sunumlardan dolayı hassaten teşekkür ediyorum.
Tabii çok büyük bir acı yaşadık, çok büyük bir afetle karşılaştık. Hem sismolojik olarak hem yer hareketlerine baktığımızda kimsenin öngöremeyeceği büyüklükte, ardı ardına gelen ikili bir deprem, aynı zamanda 6 adet fay segmentinin birlikte kırıldığı, arkasından hem yıkıcı artçıların hem bağımsız yıkıcı depremlerin de meydana geldiği, yüzey kırığının 450 kilometreyi geçtiği... Bunlar görülmemiş şeyler. Bu kadar büyük heyelanlar, kaya düşmeleri, yüzeyde deformasyonlar... Mercalli Endeksi'ne göre, Türkiye'de 11 şiddetinde, 10 şiddetinde deprem belki yerel olarak, lokal olarak bazı yerlerde görülmüştür ama hiçbir zaman bu kadar yaygın yaşadığımız bir deprem değildi. 120 bin kilometrekareyi etkileyen, 14 milyon insanı yerinden eden, 11 ili; âdeta 3 ili yerle bir edip diğer illeri de felç eden çok büyük bir afet yaşadık. Yani dünya depremler tarihinde karada meydana gelmiş, sonuçları itibarıyla da büyüklüğü itibarıyla da diğer bütün jeofizik özellikleri itibarıyla da çok büyük bir deprem yaşadık yani bunu bilerek bütün deprem sonrası tabloyu, bu gerçeği unutmadan değerlendirmekte, ölçmekte, tartmakta, yorumlamakta fayda var. Ben 1999 depremini Sakarya'da yaşamış bir inşaat mühendisi olarak o yer hareketini ve deprem sonrasındaki insanların düştüğü hâli, enkaz görüntülerini, oradaki sesleri hâlâ kulağında bilen, yaşayan bir insanım ama 99'u milat olarak gördük, bildik. Çok şükür 99'dan sonra ülkemizde gerek yapı stokunu depreme güvenli hâle getirebilmek gerekse afetlerle mücadele edebilecek, Türkiye'de kurumsal kapasiteyi sıfırdan inşa edebilecek çok büyük hamleler yapıldı. AFAD bunların en başında, en büyük kapasiteyi Türkiye'ye sağlayan kurumdur fakat AFAD'ın bugün sadece belli noktalarda değerlendiriliyor olması, sadece görünürlüğüyle ilgili kanaatler ortaya konulması tabii ki vatandaşa bizim AFAD'ı da zamanında, daha doğru, daha kapsamlı anlatmamız gerektiği gerçeğini de ortaya çıkarıyor.
Şimdi, tabii, 26 binden fazla enkazda çalışılmış, uluslararası alanda 4'üncü seviye alarm durumuna geçilmiş; bu, tüm ulusal kapasitenin harekete geçirilmesi demek yani "AFAD niye komşu illeri eşleştirmiş de diğer illeri eşleştirmemiş?" eleştirisinin hiçbir anlamı yok, karşılığı yok çünkü 4'üncü seviye demek tüm ulusal kapasitenin harekete geçirildiği, hatta üzerine uluslararası yardım çağrısının yapıldığı seviyedir. Yani "Ulusal kapasitemiz bu afetle baş etmeye yetmiyor, uluslararası yardıma açığız." dendiği anda hem Birleşmiş Milletler hem Avrupa Birliği nezdinde uluslararası yardıma açığız alarmının verildiği bir afettir bu deprem. Şimdi, bu manada 4'üncü seviye... Türkiye, bu büyüklükte, bu kadar yıl aradan sonra bu kadar afetlerle mücadele kapasitesi kazanmışken; bu kadar büyük bir nüfusu, bu kadar büyük bir yapı stokunu, bu kadar büyük bir coğrafyayı, alanı etkileyen bir deprem tecrübesini ilk defa yaşıyor. Allah korusun, hayal bile edemeyiz, bu büyüklük, bu tablo 99'un Türkiyesinde yaşansaydı, Allah korusun, hayal bile etmek istemiyorum, düşünmek dahi istemiyorum. Ben, Van Edremit, Simav hem inşaat mühendisleri odasıyla hem il başkanlığım döneminde hem komisyon üyelerimizle birlikte Elâzığ'da, İzmir'de tüm çalışmaları hem yakinen takip eden hem mesleğim itibarıyla orada depremin olduğu ilk andan itibaren binaların hasar alma şekli, müdahale şekli, arama kurtarma faaliyetleri, yürütülen bütün afet sonrası iyileştirme çalışmalarının hepsini yakinen takip eden, mesleki anlamda da bu konuda ilgili ve hevesli birisi olarak böyle bir depremin altından kalkmanın öyle koca koca ülkelerin dahi kolaylıkla başaramayacağı bir kapasite gerektirdiğini hatta karşılanabilecek bir kapasite olmadığını anlıyorum, hissediyorum. Bu noktada da Türkiye bu büyük tecrübeyi kazanacak inşallah ama bu 4'üncü seviye düzeyinde edinebileceğimiz tüm tecrübeyi de buradan çıkarmak durumunda kalıyoruz.
Şimdi, birçok vatandaş şundan habersiz: TAMP'ı bilmiyor, Türkiye Afet Müdahale Planı'nı bilmiyor; sanki oraya gelişigüzel milyonlarca araç, milyonlarca insan, binlerce ekipman akmış, gitmiş, hiç koordinasyon olmamış, hiç bunlar önceden planlanmamış, sanki çalışma grupları yok, sanki AFAD bunları tek başına yapıyor, sanki AFAD'ın bu çalışma gruplarında diğer bakanlıklar, diğer bütün unsurların hepsi bir plan dâhilinde hareket etmiyormuş gibi bir algı, bir plansızlık algısı maalesef yeri geliyor sahada çok büyük bir kapasite kullanıldığı gerçeğinin dahi önüne geçiyor.
Bakın, TARAP yürürlüğe girdi, siz de burada sunumunuzda söylediniz, bizim de raporumuzda öneriler kısmında da öncelikler kısmında da altını çizdiğimiz bir husustu ve TARAP'la birlikte il risk azaltma planları da güncel tutulmak üzere tüm illerde toplantılar devam ediyor. Ama bunu vatandaşın anlayabileceği bir dilde dendiğinde işte, "Maraş'ta risk azaltma adına ne yaptınız?" sorusuyla karşı karşıya kalıyoruz çünkü her şey yapı stokunun güvenli hâle getirilip getirilmediğine dayanıyor. Yani karşımızda bir enkaz bulmadığımızda "Evet, siz riskleri azaltmışsınız." denecek ama o yapı stokunun Türkiye'de 70, 80, 90... Şu otuz yılda Türkiye'deki yapı stokunun yüzde 62'si inşa edilmiş. En yüksek enflasyonun olduğu, denetimin olmadığı, belediyelerin en zayıf olduğu zamanlarda, mevzuatın yetersiz olduğu, yönetmeliklerin, bütün cezai müeyyidelerin dahi uygulanmadığı, yetersiz olduğu zamanlarda biz bugün deprem riskine açık olan bu yapı stokunun yüzde 62'sini inşa etmişiz. Kullandığımız betonarme donatısından tutun, kullandığımız çimento türüne, hazır betonun olmadığı... Ve böyle yer ivmeleriyle karşılaşmadığımız, ölçmediğimiz, ne 99 Marmara ne de 12 Kasım Düzce depreminde görmediğimiz ivmeleri, hayal bile etmediğimiz... Şu ekrana yansıttığınız Türkiye deprem tehlike haritasının dahi olmadığı, deprem bölgeleri haritasının olduğu, çok daha kaba yaklaşımların olduğu dönemlerde biz bu binaların yüzde 62'sini inşa etmişiz, 70 öncesini saymıyorum. En çok kırdan kentte göç olduğu, en çok plansız şehirleşmenin olduğu, nüfus artışıyla beraber konut ihtiyacının tavan yaptığı dönemlerde herkes bir sokak başına, efendim, belediye meclisleri vesaire, zemine bakmadan istediği gibi bina yapıp kat yüksekliklerini de "Efendim, yerlerimiz değerli olsun, belediyemizin de geliri artsın." diye o yıllarda hiç zemine bile bakmadan imar planlarıyla oynandığı bir şehirleşme tablosuyla karşı karşıya kalmışız. O yüzden AFAD'ın yaptığı iş çok büyük ama AFAD bunu çok iyi anlatacak.
Maraş'ta enkaz altından kurtulan 25-28 yaşlarında bir genç "Ben tahmin ettim, daha önce filmlerde izlemiştim, telefonumu kapattım, bana iki gün, üç gün ulaşamayabilirler şarjım bitmesin." dedim, diyor. "Filmlerde izlemiştim." diyor. Bir başka genç, sakin kalması gerektiğini, uyuduğunu, hiç kendisini yormadığını ve bu şekilde enkaz altında hayatta kalıp arama kurtarma ekiplerinin sesini duyana kadar o sakinliğini koruduğunu, daha sonra da kontrollü bir şekilde enerjisini harcadığını... O da filmlerde izlediğini söylüyor. İşte, birçok çalışma var, tatbikatlar... Tatbikatlar yaptık -32 binden fazla tatbikat sunumda var- ama bu tatbikatların çok gerçekçi senaryolarla, bütün paydaşların katıldığı, herkesin yeri geldiğinde aletini edevatını aldığı, aracına bindiği, o bölgeye intikal etme hâline dahi geçtiği ya da intikale başladığı gerçeklikte yapalım, yetmiyorsa filmler yapalım, yetmiyorsa dizi filmler çevirelim. Şu depremin koordinasyonunda yaşananlar, o ilk yirmi dört saat, ilk kırk sekiz saatte birçok acı vardı, her insanımızın acısı o kadar büyük ki ama o anlarda tüm Türkiye'deki seferberlik hâlini, o yabancı gazetecilerin dahi hayran kaldığı, tüm milletin de seferber olmasıyla böyle bir operasyonun nasıl gerçekleştirildiğini anlatalım, buradan da dersler çıkaralım, insanımızın zihnine bunları daha iyi kazıyalım.
Biz, bunları "Toplumsal Farkındalığı Arttırma" başlığında raporumuzun hem öncelik alanlarında hem de önerilerimizde çok kapsamlı bir şekilde yazmıştık. Tabii, burada birçok gönüllü sahaya indi, biz demiştik ki: "Gönüllüler için de mutlaka bir çalışma grubu oluşturulsun." Çünkü bu gönüllerin koordinasyonu çok kritik bir hâl alıyor. Bütün millet, tüm Türkiye o bölgeye akmaya başladığında trafikten lojistiğe, onların koordinasyonundan depolanmasına her türlü güvenlik riskinden tutun da akla gelmedik öyle bir tabloyla karşılaşıyoruz ki belki de o arada AFAD'ın uygulamaya çalıştığı planlar dahi sekteye uğruyor. O yüzden, bu gönüllülerin özellikle böyle bir afet durumunda.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Eğitilmesi lazım.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Hele hele dördüncü seviyede gönüllü çalışma grubu olarak da mutlaka TAMP'da -TAMP da güncellendi, TAMP'ın kapsamı genişledi- buradaki çalışma gruplarındaki paydaşları da vatandaşa da anlatmak lazım. Vatandaş hâlâ Kızılaydan çadır bekliyor. Kızılay burada sadece beslenme çalışma grubunda, beslenme destek çözüm ortağı. Bunları diğer bakanlıkların görevleriyle birlikte, diğer kurumların görevleriyle birlikte daha iyi anlatmakta fayda var.
Bir yandan da psikososyal destek noktasında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı afet sonrasında, özellikle deprem sonrasında bazı akreditasyonlar yapmaya çalışıyor. Bunları deprem öncesinde yapalım, hepsi hazır olsun ve bunları sürekli güncel tutalım. Bir kere akredite ettiğimiz o STK'lerin akreditasyonlarını da güncelleyecek mekanizmalar kuralım. O kapasitesini, o kabiliyetini yitirmişse akreditasyonunu tekrar gözden geçirelim, ödevler verelim.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Bir yandan, tabii, erken uyarı burada, sunumuzda da vardı. Özellikle ikincil afetler endüstrinin yoğun olduğu Marmara Bölgesi'nde bütün kritik altyapı tesisinin olduğu metro gibi, limanlar gibi, bazı kritik sanayi tesisleri gibi, dönüşüm santralleri gibi bunlara ilişkin erken uyarı sistemini geliştirmek, bunlara ilişkin sadece halka duyuru yapmaktan ziyade birtakım elektronik sistemlerle de bazı kritik tesislerin gerekirse enerjisini kesmek, gerekirse orada başka sistemleri devreye almak gibi çalışmaları da bugünden gözden geçirmekte fayda var. Çünkü ikincil afetler Marmara gibi endüstrinin bu kadar yoğun olduğu bir bölgede Allah korusun önümüze çok farklı tablolar çıkarabilir.
Bir yandan, burada geçtiğimiz Komisyon toplantısında yurt dışından gelen arama kurtarma ekiplerinin sayısı AFAD'daki profesyonel ekiplerin sayısıyla kıyaslandığında bu sayının artırılmasının mutlaka ve mutlaka gerektiğine dair yorumları oldu değerli vekillerimizin ki bizim raporumuzda da vardı.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - İşte, yatılı hizmet veren bütün kurum kuruluşlarda, efendim, ceza infaz kurumlarında, bir milletvekilimizin bu noktada bir önerisi olmuştu... Sayın Çelebi'nin miydi Sayın Bakanım?
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet, evet; hatta şey demişti, bedelli askerlik...
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Bedelli askerlik yapanların afet gönüllüsü olarak yetiştirilebilmeleri ve sertifikalı birer eğitim almış personel olmaları noktasında düzenleme yapılması...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Vallahi, nereden duydularsa bana hep mesaj geliyor yani.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Silah Kuvvetlerde bu kapasitenin daha da artırılabilmesi, onlarda da böyle bir çalışma grupları içerisinde...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - DSİ, Karayolları gibi...
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - DSİ, Karayolları ki onların bazılarında...
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Askerî hastanelerin hemen açılması değil mi? Sahra hastanesi kurmak...
NECİP NASIR (İzmir) - Onların bir şeyi yok ki.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Bu noktada...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Neyi yok? Hastanesi yok.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Neyse...
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Tabii, bir başka sevindiren husus daha var, Türkiye Afet Sonrası İyileştirme Planı'nın hazırlanmış olması, bütün altlığının hazırlanmış olması, mevzuat ve bilişim altyapısının da tamamlanmak üzere olması bizi de ziyadesiyle memnun etti ki bu Komisyon raporumuzda Afet Sonrası İyileştirme Planı'nın hazırlanmasına dair geniş değerlendirmelerimiz olmuştu. Burada sunumunuzda da gördük ki TASİP'in yani Afet Sonrası İyileştirme Planı'nın da süratle hazırlanıyor olması bizi ziyadesiyle memnun etti.
Tabii, burada bir yandan da bizim KENTGES ve UDSEP gibi 2002'den beri devam eden ve birçok kurum, kuruluşa Ulusal Deprem Stratejisi Eylem Planı kapsamında görev, ödev, yükümlülük yükleyen, bunun da yüzde 30'dan fazlasının tamamlandığı, yüzde 20'ye yakınının devam ettiği, işte yüzde 50'sinde de daha yapılacak çalışmaların olduğu bu Strateji Eylem Planlarının, bu ve benzeri planların güncel tutulması ve sürekli izleme, denetleme kurullarıyla aktif hâlde tutulmasında fayda var. Bizim yeniden başka bir stratejiye geçecek, yeniden başka planlamalar yapacak zamanımız, lüksümüz yok. Bu planlarımıza da sadakatle sahip çıkmalı, buradaki eylemleri de süratle tamamlayacak bir seferberlik duygusu hâlinde geliştirmemiz lazım.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet, toparlayalım Sayın Vekilim.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Evet.
O yönüyle, bu depremin büyüklüğünü, bu depremin etkilediği alanı, bu kadar yıkımı hesaba katmadan AFAD'ı eleştirmenin sağduyulu bir yaklaşım olduğuna inanmıyorum.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Tabii, muhalefette eleştirmek daha kolay!
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Muhalefet için eleştirmek daha kolay. Muhalefet çünkü eksiklikleri öne çıkarmak için kendisini maalesef...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sonuca bakıyor muhalefet, biz öldük, sonuç bu.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Maalesef öyle bir yaklaşım var.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sonuç bu, biz öldük.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Bunun bir mücadele olduğunu, bunun daha iyisini yapmakla hepimizin yükümlü olduğunu biz biliyoruz, hissediyoruz.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ben şimdi anlatacağım, yani izin verirse Sayın Başkanım.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Bugüne kadar Türkiye'de afetlerle mücadele kapasitesinin bu noktaya taşınması...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Nereden nereye geldik.
RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) - Nereden nereye gelindi... 1999 depremi milat olarak bilindi ama ondan daha büyüğünü yaşadık. İnşallah, Allah'ın izniyle buradan edinilecek tecrübelerle de Türkiye çok daha güçlü bir şekilde; AFAD'ımızla bütün koordinasyonunu, halkla ilişkilerini, kamu diplomasisini en iyi şekilde yürüterek, toplumsal farkındalığıyla en yüksek seviyeye çıkararak çok daha güçlü bir tecrübe edinecektir diyorum.
Emeğinize sağlık.
Cenab-ı Allah bu afetlerden, daha büyüklerinden ülkemizi, insanımızı muhafaza etsin diyorum.
Saygılar sunuyorum.