| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve 106 Milletvekilinin; Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4987) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 09 .03.2023 |
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Elbette Başkanım.
Biliyorsunuz, ben fazla konuşmayı sevmiyorum zaten; hatta bu konuda daha önce, başta Garo Paylan olmak üzere, bir kanun teklifinde bir tenkit yemiştim, eleştirmişti beni "Çok az konuştun." diye. Az laf, çok iş.
Yaklaşık -kaç saat oldu- 11.00'den beri çok değerli eleştiriler, katkılar dinledim; not aldım. Tabii, büyük bir -ben "felaket" diyorum hâlâ; her ne kadar Gülizar Hanım "bu afet" dese de; afet, felaket- deprem yaşadık ve gerek Komisyon üyelerimiz gerekse diğer milletvekili arkadaşlarımız olayı geniş çerçeveden aldılar haklı olarak. Deprem öncesi alınması gereken tedbirleri, deprem sırasında yapılanları eleştirdiler; bazıları hakkı teslim etti. Muhalefetin görevi eleştirmektir, yapıcı eleştiri her zaman faydalıdır. Ben, tabii, bulunduğum, şu anda bulunduğum konum itibarıyla bunlara cevap verecek değilim ve teklifimizin çerçevesinde hareket etmek istiyorum.
Değerli Başkanım, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım; 10 maddelik bir teklif, bunun yürütme ve yürürlük maddesini çıkardığımızda 8 maddelik. Burada başta Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü olarak konuşan Bülent Kuşoğlu Bey'in kendisi burada olmasa da bazı soruları var eleştiri babında ve hem de soru anlamında, onlara değineceğim, daha sonra da Sayın Durmuş Yılmaz'ın, Garo Paylan'ın.
Sayın Kuşoğlu dedi ki: "Depremden sonrası için mi yoksa depremden öncesi için mi fon kuruyoruz?" Bu, amaç bölümünde zaten belli yani açıkça yazıyor, sanırım Sayın Kuşoğlu bunu biliyor ama benim de bir tekrar etmem için söyledi, ben tekrar etmeyeceğim, kanun teklifinde açıkça yazıyor yani bunu tekrardan kaçınıyorum. "Amaç ve kapsam" başlıklı 1'inci maddede net ve açık bir şekilde yazılıyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sonrası için mi?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Elbette, tabii.
Tabii, "Amaç maddesinde sorun oluşmadan önce alınacak tedbirleri de kapsamalı." dedi. Tabii, bu deprem felaketiyle ilgili yapılacak Türkiye'de çok iş var, benim özel olarak temennim ki hepiniz katılıyorsunuz, bütün partilerimizin, ülkemizin aklı başındaki insanların bu konuda bir çözüm üretmemiz lazım. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımız yedi buçuk saatlik bir toplantı yaptı Dolmabahçe'de ve ülkemizin önde gelen bilim adamlarını topladı ve yedi buçuk saat onları dinledi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bilim insanlarını...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bilim insanlarını, evet, çok özür dilerim, ben biraz literatürü eskiden takip ediyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne fark eder?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çok şey fark eder, dün Kadınlar Günü'ydü.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Doğru, kadınlar da insandır, doğru diyorsunuz.
Düzeltiyorum, bilim insanlarını dinledi ve çok bu konunun ciddiyeti...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Eşrefimahlukat...
RIDVAN TURAN (Mersin) - Allah'ın yarattığı...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cemal Bey'i dinleyelim arkadaşlar.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ancak takdir edersiniz ki bu deprem felaketiyle ilgili konu bugünkü kuracağımız, kurmak istediğimiz fonun, daha doğrusu bu fon bu felaket çerçevesinin içinde bir cüz.
Sayın Başkanım yeni geldi ama kendisiyle istişarelerimizde de olaya şöyle bakmıştık: Bir, bu felaket oluşmadan önce yapılacaklar, bu risktir, riskin azaltılması; oluştuğunda meydana gelen krizler ve oluştuktan sonra da yapılacak olan "recovery" denilen "rehabilitasyon" deyin, "iyileştirme" deyin nasıl Türkçeye bunu çevirirsek...
Biz bu felaketi yaşadık hep beraber, her biriniz felaket bölgesinde görev aldınız iktidarıyla muhalefetiyle, ben de Adıyaman'a üç defa gittim, söylemekten hicap duymam, hepimiz yaşadık çünkü ben de üç gece otomobilimin arka koltuğunda saat 01.00'den sonra üç saat, beş saat ancak uyuyabildim. Gerger ilçesinin bütün köylerine gezdim, vatandaşlarla görüştüm, yerinde tespit ettik, herkes "Ne yapabilirim?" diye koşuşturuyor. Bu, millî bir olay. Dolayısıyla "Siyaset yapılmasın." deniliyor ama bu işin siyaseti olmadan da olmuyor. Ama alınacak tedbirleri ayrıca konuşalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Başkanım, bana süreyi az verdiniz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Mutlaka konuşalım ama bugünkü kanun teklifimizin çerçevesinde kalırsak daha hızlı yol alırız, ben de onda kalmak istiyorum.
Şimdi, Sayın Kuşoğlu şu soruları sordu: 4'üncü maddeyle ilgili olarak ki bununla ilgili burada cevabım da var, uzun bir cevap. Diyor ki: "'Fonun kaynakları Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 12'nci maddesi çerçevesinde belirlenen esaslara göre değerlendirilir.' hükmünden ne kastedilmektedir?" gibi bir ifade, ben öyle anladım. Kanun teklifi uyarınca fonun kaynakları 4749 sayılı Kanun'un 12'nci maddesi hükümlerine göre değerlendirilecek, söz konusu maddede özetle fonlar dâhil olmak üzere kamu kurumlarının kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan her türlü mali kaynakların Cumhurbaşkanının onayıyla belirlenecek esaslar dâhilinde değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır. Bu hükme istinaden 8 Mart 2019 tarihli Kamu Haznedarlığı Yönetmeliği yürürlüğe konulmuş, kamu kurumları kaynakları bu yönetmelik kapsamında değerlendirilmektedir. Kamu Haznedarlığı Yönetmeliği özetle kamu mali kaynaklarının, kamu sermayeli bankalar nezdinde belirli enstrümanlar; vadeli, vadesiz mevduat Hazine ve Maliye Bakanlığınca ihraç edilecek borçlanma senetleri, kamu bankalarının ihraç edeceği borçlanma araçları ve benzeri vasıtasıyla değerlendirilebileceği bu kaynakların Hazine tarafından izlenebilmesine ilişkin hususları düzenlemektedir. Bu fon da aynı şekilde Kamu Haznedarlığı Yönetmeliği hükümlerine tabi olacaktır diye böyle bir cevap hazırlamışım, uzun oldu, çok özür diliyorum ama Sayın Kuşoğlu'nun hem mesleği icabı bunu kayıtlara geçirmek istedim.
Ayrıca Sayın Kuşoğlu dedi ki: "Bağımsız denetimce yapılan denetimler şeklîdir, içerik denetimi bağımsız denetimlerce yapılmamaktadır." Tabii ki bizim teklifimizde, gerekçesinde de sizler de okudunuz, bu fon Sayıştay tarafından denetlenecektir. "Off the record" olmayacak ama kayıtlara geçecek, şu kadarını söyleyeyim, dünyadaki özellikle birçok vakıflar, sivil toplum kuruluşları, NGO'lar yardım ettikleri zaman muhatap olarak devletlerden ziyade ayrı, bağımsız bir fon, bir kurum görmek isterler. Nitekim bu deprem afetinden sonra, felaketinden sonra -her ne dersek diyelim- Türkiye'ye yardım göndermek isteyen ve bunu deklare eden birçok kuruluş oldu. En son Avrupa İmar Bankası 1,5 milyar euro civarında Türkiye'ye bir fon kullandıracağını ilan etti. Yine Dünya Bankasının var, çeşitli kurumların var, devletlerin var, vakıfların var. Yani bu kuracağımız fonun bir bakıma en büyük maksadı da bu tür yardım fonlarının -hibe şeklinde olabilir, faizsiz kredi olabilir ya da düşük faizle alacağımız krediler olabilir- muhatap olabileceği ayrı bir kurum olmasını... Çünkü bu tür kuruluşlar genelde devletlerin resmî bütçe kontrolü içindeki kurumlara hibe verirken, yardım ederken ya da kredi açarken biraz muhafazakâr çekince koyarlar yani bunu da -tırnak içinde- ifade edeyim. Ama denetim... Bağımsız denetimi isterler bu tür kurumlar mutlaka bağımsız denetime dikkat ederler. Akredite olmuş, dünya çapında ve Türkiye'de faaliyet gösteren denetim kurumlarınca da bu denetlettirilecektir ama mutlaka denetim Sayıştaya tabidir. Ayrıca yine teklifimizde olduğu gibi gelirlerin nereden geldiği, nerelere harcandığı üçer aylık periyotlarla kamuoyuna ve ilgililere mutlaka raporlanacaktır.
Yani dedi ki: "Fonlar bütçe prensiplerine aykırı." Doğru, bugüne kadar fonları kapatmışız, Sayın Durmuş Yılmaz Beyefendi de dedi, Türkiye'de fonlara bütçe disiplinini bozuyor diye 2000 ve 2001 yıllarında son verilmiş ama bugünkü kuracağımız fon bir mecburiyetten, bir zaruretten doğan bir iştir, bunu da nitekim konuşmacılarımızın birçoğu, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinden konuşan arkadaşlarımız, "Bizim, evet, fon kurulmasına pek canımız sıcak değil ama böyle bir fonun oluşturulmasına da razıyız ve bunu kabul ediyoruz." dediler.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Banka kuralım.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Banka da... Evet, sizin öyle bir teklifinizi de not aldım, takdire şayandır.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Hem de sistematik olur.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yani bizim, bu konuda da gerek Hükûmet yetkililerimiz gerek hep birlikte -ki yanımda biliyorsunuz 3 değerli bakan yardımcım var, 3 bakanlıktan buradalar- olabilir. Ama şu an için gelecek olan başta hibe yardımlar var ki biz bunun -hani söylemekte de tırnak içinde fayda var diyorum- 5 milyar dolar civarında bir rakam olabileceğini öngördük, benden etki analizi istediniz ya onu da söylemiş olayım.
Dolayısıyla Sayın Kuşoğlu hakkı teslim etti, dedi ki: "Bu bir istisnai durumdur; evet, fonların bütçe prensiplerine aykırı olduğunu düşünüyoruz, kamu gelirleri içinde yer alması gerekir, bütçe içinde yer alması gerekirdi ama istisnai bir durum olduğu için de bu fonun kurulmasına itiraz etmeyeceğiz." ve ben kendisine teşekkür ediyorum.
Sayın Garo Paylan "Depremin faturasını kim ödeyecek gibi?" çok kapsayıcı bir soru sordu. Yani bu depremin faturasını millet olarak hep birlikte ödüyoruz ve ödeyeceğiz arkadaşlar. Bu bir felaket, bu bir afet, nasıl nitelendirirsek nitelendirelim ama sıradan bir iş değil.
Birçok arkadaşımız değerlendirme yaparken haksızlık ettiler sayın bakanlarımıza, kamu çalışanlarına, ben öyle düşünüyorum. Eleştirdiler acımasızca hatta istifa etmesi gerektiğini söylediler. Ben Allah için biliyorum, Sayın Murat Kurum başta olmak üzere, Sayın Süleyman Soylu, Ulaştırma Bakanımız ki Adıyaman'da bizzat beraber çalıştık, bütün bakanlar, bütün genel müdürler, sizler, bizler, iktidarıyla muhalefetiyle milletçe büyük bir seferberliğe çıktık ama yirmi-yirmi beş gündür evine gitmeyen valiler var, koordinatör valiler, bakanlar, ya hepimiz televizyonlarda onların yüzlerinden yorgun olduklarını hep birlikte gördük.
CAVİT ARI (Antalya) - Sakallarından...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sakallarından... Ne derseniz deyin ama haksızlık etmeyelim. Böyle bir felaket anında deniliyor ki: "AFAD niye geç kaldı?" Elbette bir ilde olsaydı, bir İzmir depreminde, Bayraklı'daki depremi hatırlayın, Manavkuyu'daki depremde bütün kurumlar seferber olduk ama kaç günde onun enkazını kaldıramadık arkadaşlar. Ama 110 bin kilometrekarelik, 13,5 milyonluk bir nüfusu kapsayan yani dünyada eşi benzeri görülmemiş bir deprem. Kim diyebilirdi ki Kahramanmaraş'tan tutun da 11 tane ilde, köylerinde, ilçelerinde... Hepimiz gittik, ben ilk günlerde gittiğimde yollar, otoyollar kapalıydı, Nurdağı'ndan geçemedim, şehrin içine girdiğimde oturdum, ağladım yani hepimiz çaresizliği yaşadık.
Şimdi, dolayısıyla, böyle bir durumda orada gece gündüz çalışan insanlara haksızlık edip de moral bozmak, bilmiyorum, insafınıza ve ben sizin vicdanınıza bırakıyorum.
Sayın Durmuş Yılmaz'a çok teşekkür ediyorum, hakikaten yararlandığımız eleştirilerde bulundu. Şunu sordu: "Yasa teklifi acilen yapmamız gereken tedbirleri karşılıyor mu?" Hayır, böyle bir iddiamız yok. Zaten şu anda acil olarak alanda çalışılıyor. İlk günden itibaren Sayın Cumhurbaşkanımız yetkisini kullanarak gerek nakit olarak bütçeden, ana bütçeden gerek bakanlarımız kendi bütçelerinden harcamalar yaptılar, ciddi ciddi harcamalar yaptılar. Bunların boyutlarını ben biraz önce Sayın Maliye Bakan Yardımcımıza sordum, sadece bütçeden yani genel bütçeden harcanan para bugün itibarıyla 28 milyarın üstünde gibi bir rakam aldım ondan.
Şimdi, elbette ki yasa teklifi bir bütünün belki de küçük bir cüzünü karşılıyor. Kendi zaten amaç bölümünde belli, teklifin "amaç ve kapsam" başlıklı 1'inci maddesinde neyi kapsayacağı belli Sayın Durmuş Yılmaz Başkanım.
1999 depreminden sonra hazırlanan raporu gösterdiler, çok teşekkür ediyorum. "Kanun teklifini hazırlarken bu raporu okudunuz mu?" diye sordular. Elcevap okumadım, benim hakikaten okumam gerekirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Kendisi bazı uzman kuruluşların, Merkez Bankasının ya da eski Hazine Müsteşarının rakamlarını telaffuz ettiler ve 50 milyar dolar civarında bir net finansman ihtiyacı olduğundan bahisle hatta bunu 80-85 milyar dolarlara kadar çıkaranlar olduğunu söyledi -ki ben de ilave edeyim, Dünya Bankasının bunun 100 milyar doları da bulabileceğine ilişkin bir haberini okumuştum- ama orada şu kelimeyi kullandı: "Ayıp" dedi. Ben vallahi, saçına başına, saçların aklarına yakıştıramadım çünkü biz emek verdik, bürokratlar ile bakan yardımcılarımızla. Yani "Siz bu raporları okumadan gelmişsiniz, ayıp!" dediniz. Ben aldım, üzerime aldım. Evet, ayıplıyorsunuz ama ben bir haftadır -bakın, şu anda iğneyle buradayım, hakikaten onu da söyleyeyim- buna emek verdik, çalıştık. Dün de Bayındırlık ve İmar Komisyonunu dört buçuk saat dinledim. Yani ben yaşınıza hürmeten bir şey demiyorum.
Evet, geçmişte de fonların kurulduğunu ve bu fonların vatandaşların geliri, bütçesinin dışına çıkarılmış olduğunu, 2001 krizine neden olduğunu, şu ana kadar bütçeden ne kadar para harcandığını sordunuz. Ben de biraz önce -28 milyar- buna cevap verdim. Bundan sonra da harcanabilmeye devam ediyor. Yani doğrudur, bütçede büyük bir açık oluşabilecek, Sayın Abdüllatif Şener de dedi, 226 milyar lira şu ana kadar iki aylık ama takdir edersiniz ki özellikle bu, depremden sonraki harcamaları da burada dikkate almak lazım.
Yine, temenniniz bu, diyorsunuz ki: "Fonun bütçe içinde kurulmasını istiyorum." Öyle olsaydı keşke ama olağanüstü bir dönem yaşıyoruz. Benim de biraz önce dediğim gibi, bu fonun bütçe dışında ayrı bir fon kurulmasının asıl maksadı, işte, bu uluslararası yardım kuruluşlarının böyle bir niyetinin, böyle bir talebinin bizim tarafımızdan hissedilmesidir. Bütçenin içine müstakil bir fasıl açılmasını temenni ediyorsunuz, "Aksi hâlde 2001 öncesi krize götüren bir durum yaşayabiliriz." demişsiniz ve şiddetle karşı olduğunuzu söylüyorsunuz.
Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; elbette olağanüstü durumun tekrar altını çiziyorum, yani "Eğer ile meğeri evlendirmişler de keşke diye nur topu gibi bir çocuğu olmuş." derler. Şimdi, "keşke, keşke" diyoruz, hep geçmişe atıfta bulunuyoruz. Geçmişte kötü misal emsal olmaz. Mecellede öyle bir kural var. Evet, geçmişte bu fonlar kötü yönetildi. Zaten bir kuralı yönetici nasıl yönetirse en iyi kuralı bile kötü hâle getirebilir. Bu, istisnai bir durum, Sayın Kuşoğlu'nun dediği gibi, bu fonun kuruluşu da istisnai bir durum. Biz umarız, umuyoruz, bekliyoruz, bu iyi yönetilecek ve deprem sonrası veya işte, "amaç ve kapsam"da da belirttiğimiz gibi, buradaki, özellikle doğal afetler nedeniyle zarar gören ve afet bölgesi ilan edilen alanlara hasredilecek, imar, altyapı ve üstyapı çalışmaları için harcanacak bu fon. Kuruluş amacımız budur.
Yine, çok sayıda milletvekilimiz değindi, Kamil Okyay Sındır Hocam "Niye Sağlık Bakanlığı, Kültür Bakanlığı yok?" dedi. Bu dün de gündeme gelmişti yani bu yönetimde. Bu kapsam genişletilebilir, takdir sizlerindir. Yani Millî Eğitim de konulabilir. Ama biz bunu diğer bakanlıklarla sınırlı tuttuk.
Yine, işte, Sayın eski bir Hazine Müsteşarının depremin ekonomiye etkisini sorduğunu, işte ve onun yazdığını, depremde direkt maliyetinin işte 40-50 milyar dolarları bulabileceğini ifade etti rakamlarla. Tabii, burada, çeşitli araştırmacı ya da uzman insanlar simülasyonlu tahminlerde bulunuyorlar. İşte, dediğim gibi Dünya Bankası da 100 milyar dolar demiş. Ama biz daha hâlâ enkaz kaldırıyoruz fakat yaralar soğuduğunda gene biz bize kalacağız, bu ülkenin insanına kalacak. Hep birlikte, 85 milyon, bunun bedelini ödeyeceğiz. Dolayısıyla Garo Paylan'ın bana sorduğu "Depremin faturasını kim ödeyecek?" sorusunun cevabı: Garo Paylan ödeyecek, Cemal Öztürk ödeyecek, Cevdet Yılmaz ödeyecek, hepimiz, biz ödeyeceğiz çünkü biz bu ülkenin insanlarıyız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama eşit değiliz, zengin var, fakir var. Siz zenginsiniz, biz fakiriz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - İşte, neticede bu ülke ödeyecek, hep birlikte ödeyeceğiz.
Şimdi, Sayın Rıdvan Turan, Kızılay örneği nedeniyle bu fona ilişkin güveninin olmadığını söyledi. Ben yine diyorum, kötü misal emsal olmaz. Dolayısıyla, yani, bunu kastımla Kızılayın kötü olduğunu söylemiyorum ama geçmişteki...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Görevden almadınız, görevden almadınız.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Efendim, Kızılay bir dernektir, resmî bir kurum, devlet kurumu değildir, öyle görevden almak kongreyle olur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Nasıl yani? Her yere kayyum atıyorsunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cemal Bey, "Kısa konuşacağım." demiştiniz ama...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Çok konuşacağım var, ben...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bazı konuları da maddelere bırakabilirsek...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Maddelere bırakalım.
Ben şimdilik bununla yetiniyorum ve hepinize katkılarınız için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, teklifin geneli üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, meslek örgütlerinden arkadaşlar gelecekti, geldiler mi?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bilgim yok doğrusu, davet etmiş arkadaşlarımız, bir baksınlar gelip görmediklerine.
Değerli arkadaşlar, 1'inci maddeyi okutuyorum:
AFET YENİDEN İMAR FONUNUN KURULMASI İLE KAMU FİNANSMANI VE BORÇ YÖNETİMİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı, doğal afetler nedeniyle genel hayata etkili afet bölgesi ilan edilen alanlarda; imar, altyapı ve üstyapı çalışmaları için gerekli kaynağın sağlanması, yönetilmesi ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılması amacıyla Afet Yeniden İmar Fonu (Fon) kurmak, Fonun yönetimi ve faaliyetlerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli teklif sahibimizden bir kısa izahat rica ediyoruz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bu maddeyle gerekçelerde de ifade ettiğimiz gibi kanunun amacı ve kapsamı açıkça net olarak yazılmıştır. Biraz önceki konuşmamda da ifade ettim. Anlaşılmayan bir konu varsa ona cevap verelim.