KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KAVUNCU (Çorum) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Ben de son toplantımızda "asrın felaketi" olarak değerlendirdiğimiz depremde vefat eden kardeşlerimize Rabb'imden sonsuz rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına da sabrıcemil niyaz ediyorum. Rabb'im bir daha böyle felaketleri hiç kimseye yaşatmasın diyorum.

Evet, gerçekten İnsan Hakları Komisyonunda beş yıla yakın süredir onurla, şerefle ve mutlulukla bir şeyler yapıyor olmanın hazzıyla görev yaptık. 3 alt komisyon; Cezaevleri, Çocuk Hakları ve İslamofobi derken... Kıymetli Başkanımızın da zaman zaman çekincelerini ifade ettikleri gibi, "İslamofobi"nin tam olarak kelime karşılığı "İslam korkusu" yani örtüşmedi Komisyonumuzun amaçlarıyla, hedefleriyle, durduğu yerle, yapmak istedikleriyle ama çok kullanıldığı için, Batı literatüründe veya dünyada kullanıldığı için denildi ama ben baştan beri bu çekincemi ifade ettim, doğru bir yaklaşım değildi. Batı'ya karşı, bu "İslamofobi" özelinde Komisyonumuz mücadele ederken onların ortaya attığı bu kavram üzerinden hareket etmenin doğru olmadığını düşünüyorum açıkçası yani yerel de olsa İslam düşmanlığı veya benzer bir cümle altında kurulabilirdi diye düşünüyorum; bu da bir teklifimdir bir dahaki dönem için çünkü bunların... Bu sıkıntılar devam edecek, bu problemler devam edecek. Gerek Ahmet Salih Dal kardeşim ve gerek Osman Hocamın da ifade ettikleri gibi, yani ırkçılık, ayrımcılık nefret suçudur, insanlık suçudur. Zira, şimdi, genelde millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un "Tek dişi kalmış canavar" diye nitelediği Batı medeniyeti yani Amerika'yı da içine alan Batı medeniyeti, özelde kıta Avrupası, yani dünyanın geri kalanı için kan, gözyaşı üzerine kurulmuş bir medeniyettir yani iki, iki daha dört diyorum; matematiksel bir gerçektir. Zira, bugünkü zenginliğini -müteaddit defalar gittik, gördük değişik vesilelerle- yani bir ülkenin zengin olmasını gerekli kılan -bugün de geçmişte de- örneğin, o topraklarda kıymetli maden olması, petrol olması, şu olması, bu olması, yer altı kaynakları, yer üstü zenginlikleri vesaire; böyle bir şey yok ve elde ettikleri bugünkü medeniyetleri bunun üzerine kurulu.

Yani ben bildiğim dağa geçeyim. Peygamber Efendimiz'in bir hadisinde der ki: "Bir insanın midesinde bir lokma haram varsa kırk gün ibadeti veya duası kabul edilmez." yani dolayısıyla böyle kirli bir medeniyetten doğru bir şey çıkmaz, çıkmıyor da zaten.

Kıymetli Başkanımla birlikte Hollanda'da olağanüstü verimli bir toplantı ve görüşme gerçekleştirildi, Allah razı olsun. Yani az önce kıymetli başkanlarımın da ifade ettiği gibi, Cumhuriyet Halk Partisinden Alevi derneklerine, millî görüşten Türkiye'deki bütün o farklı renklere kadar orada beş gün boyunca hepsi en üst düzeyde temsil edildiler. Ortak nokta, Avrupa'nın, Hollanda'nın İslam .... Kurumsallaşmış çünkü kendileri söylediler bunu yani oradaki resmî ağızlar söyledi, itiraf ettiler bunu: "Şunu yaptık, bunu yaptık; fişledik camiye gideni, derneğe gideni; kılık kıyafetinden dolayı onlara dünyayı dar ettik." dediler ve "Şunu da yapacağız." dediler ama daha sonra da o informel yaptığımız görüşmelerde denildi ki: "Batı böyledir; söyler, söyler ama bıçak kemiğe dayandığı zaman devlete, kurumsal kimliğe zarar verecek hiçbir şey yapmaz." Maalesef bunu hep birlikte tespit ettik. Peki, bütün bunlara karşı ne yapılması lazım? Gene kıymetli hocalarımızın da ifade ettiği gibi, gerçekten öyle yani kendimizi ortaya koymak anlamında değil; İslam bir esenlik dinidir, özde Kur'an-ı Kerim ve sahih sünnet özgürlüktür, kardeşliktir, esenliktir yani şu anda şikâyet ettiğimiz Batı medeniyetinin ortaya koyduğu bu olumsuzlukların hiçbiri tarihin hiçbir döneminde sâdır olmamıştır; bunu güçlü bir şekilde ortaya koyacak ve bütün problemlere çözüm üretecek de Türkiye'dir, son kale Türkiye'dir. Türkiye, yine, sözde olsun diye değil yani hamasi duygularla değil, Hollanda örneğinde olduğu gibi -nasıl ki masa etrafında, gün boyu, bir gün boyunca onu tartıştık yani bir saniye ayrılmadan herkes aynı noktaya vurdu, bütün renkleriyle- aynı şekilde, bu -tırnak içinde- kutsal dava etrafında kenetlenecek ve bütün bu problemlere, dünyadaki -tırnak içinde, sol jargondur ama doğru bir jargondur- Batı'nın sömürü düzenine karşı koyacaktır, başka çare de yoktur.

Ben, bu vesileyle, Kıymetli Başkanıma gerçekten kolaylaştırıcı liderliği, tecrübesi için ve çok saygıdeğer milletvekili kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum; toplantımızın ve çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum efendim.

Teşekkür ediyorum.