KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, değerli hazırun, bürokratlar ve sayın basın mensupları; ben de Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin paylaşılan doğru ve tespit edilen eleştirilerle beraber değerlendirilip ülkemizin dünyayla ve gelecekte yetişmiş tüm nesillerle mücadele ve rekabette güçlendirecek bir süreci işleteceğine inancımı belirterek başlamak istiyorum.

Bugün acı bir günün aslında yıl dönümü, bugün Özgecan Aslan'ın ölüm yıl dönümü. Şiddetin, hunharca bir katilin ruhunda oluşturduğu o tercihi ve ortaya koyduğu gencecik bir üniversite talebesini katledişi ve hunharca öldürüşünün yıl dönümü. Ben, hem rahmetle hem de ailesine sabırlar dileyerek anmak istiyorum ve buradan şunu belirtmek istiyorum: Şiddet açısından baktığımızda en önemli başlık eğitim ve eğitimin de ortaya koyacağı örnekler ve yetiştireceği öğrencilerle, bugün kadın özelinde yaşanan, büyük oranda artış gösterip ölümlü sonuçlarla karşılaştığımız bu acı tablonun düzeltilmesi yönündeki mücadelenin temel gücü olduğuna inanıyorum. Ama, maalesef 2015 yılında -daha yeni- Antalya'da bir Anadolu lisesinde sırf bir öğretmenin giyiminden dolayı yani kıyafetinin etek boy ölçüsünden dolayı, yine yönetici konumundaki kişinin erkeklerden oluşan bir taciz grubu oluşturup o öğretmene karşı bir tepki hareketi başlattığını hafızalarımızdan silemiyoruz.

Sayın Bakanım, onun yanında, Kocaeli'de yine bir Anadolu lisesinde öğrencilere "Adabımuaşeret" isimli bir kitap dağıtılıyor. Ve kitabın içerisine baktığımızda, biz, toplumsal cinsiyet eşitliği, toplumda kadının her alanda konumunun iyileştirilmesi noktasında belli yasal düzenlemeler, hatta uluslararası anlaşmalar nezdinde yapmış olduğumuz taraf olma kararlarımıza karşın kadının nasıl bir hayat tarzı içinde olmasını kitapla izah etmeye çalışan bir yaklaşım görüyoruz. Yani, adap kuralı deyince kocasına itaat eden bir kadın, sadece kocası için hazırlanıp süslenmesi gereken kadın, kocasını adıyla çağırmaması gerektiğini ve tamamen kadının konumu ve yaşam şeklini biçimlendiren bir anlayışı anlatan kitabın öğrencilerle paylaşılmasının, bizim eğitim ve buna bağlı olarak ortaya konacak olan mücadele, hem kadın hakları hem de şiddetle mücadelede hangi bakış açısının okullarda olduğunu bize gösteriyor ve bundan da büyük bir rahatsızlık duyuyorum.

Sayın Bakanım, bunu belirttikten sonra, tabii biz 2014 yılı bakanlık ve bağlı kurumların da bütçelerini Sayıştay raporlarıyla beraber değerlendiriyoruz. Ve Millî Eğitim Bakanlığının Sayıştay raporuna baktığımızda iki önemli konu dikkatimizi çekiyor ve bu konuyla ilgili sanırım belli bir izah içinde de olunacaktır. Bunlardan birincisi, Bakanlık Şûra Salonunun kiralanması konusunda bir tespit var. Bununla ilgili -Sayıştayın da önerileri var- bu konuda hangi aşamaya gelinmiştir?

Diğer taraftan "Özel eğitime ihtiyaç duyan engelli öğrencilerin ücretsiz olarak okutulanlara bireysel veya grup eğitimleri eksik verilmiştir." şeklinde bir tespit var. Bir de "SGK'yla ilgili cezaların rücu işlemlerine başlanmamıştır." şeklinde ana başlıklarıyla yapılmış olan tespitler var. Bu konuda ne yapılmış ve hangi noktadadır diye onu da sormak isterim.

Tabii, aslında daha sonra Sayıştay raporlarını dile getirirken ÖSYM'yi ve oradaki tespitleri de paylaşmak isterim ki, aynı paralellikte oradan da bir cevap alınır. Benim, özellikle bu Sayıştaya bildirilen ambarların fiilen bulunmadığına dair bir tespiti olmuş ÖSYM açısından Sayıştay denetçilerinin. Bunun da bir açıklamasını kendileri bildirebilirlerse ona da sevinirim.

Şimdi, tabii, eğitim dediğimizde ve eğitimi bütün taraflarıyla beraber değerlendirdiğimizde belli başlıkları doğru ve yapıcı şekilde ortaya koyarak tartışmak ve ne yapılabilirliği doğrusuyla ve eksiğiyle ortaya koymakta da fayda olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, Aralık 2015'te Türkiye İstatistik Kurumunun eğitim harcamaları istatistiğinde çarpıcı sonuçlar var, zaten bunu hep beraber görüyoruz. Ve ailelerin genel harcamaları içerisinde eğitimin payı hızla yükselirken devletin payının da gerilediğini buradaki rakamlar da ortaya koyuyor. Bu eğilim devam ettiği sürece, bunun getireceği orta ve uzun vadede Türkiye'de toplumsal eşitsizliklerin daha da derinleşmesine sebep olacak bir sonuç veya bir neden olarak kendini gösterebilecek. Bunun için, kamu kaynağının zorunlu eğitim hizmetlerinin nitelikli bir şekilde sunulması için seferber edilmesinin büyük bir önem taşıdığına inanıyorum ve bu yönde bir değerlendirmenin ortaya konulması gerektiğine inanıyorum.

Diğer taraftan, bu ikili öğretimin azaltılmasına ilişkin hedeflerle karşılaştığımız sonuçlar maalesef tam olarak hedefleri karşılamayacak noktada olduğunu gösteriyor. Yani, ilkokul öğrencilerinin yüzde 46'sı, ortaokul öğrencilerinin yüzde 53'ü, lise öğrencilerinin de yüzde 82'si hâlâ tam gün eğitimden yararlanıyor ama tam gün eğitiminin özellikle ilkokul ve ortaokul öğrencileri açısından baktığımızda istenilen hedefe doğru gerçekleştiremediği kendini gösteriyor.

2015-2019 Stratejik Planında da bu sorun ve bununla ilgili çözümler var ama hâlâ derslik başına düşen öğrenci sayısının sorunlu olduğu ve bu sorunların devam ettiği okullarla karşı karşıyayız. Şimdi şöyle düşünmek lazım: Millî Eğitim Bakanlığı istatistiklerine baktığımız zaman, 2019'daki ortaya konulan hedeflere ulaşmak için gerekli bütçe ile yine derslik başına maliyete baktığımızda, sizin ortaya koyduğunuz veya hedeflediğiniz bütçeler ile maliyetlerin karşılaştırmasında o derslik sayısına ulaşmanın matematiksel olarak imkânı görülmüyor. Yani, gerçekçi bir hedef ortaya konulmadığını da rakamlar üzerinden tespit edebiliyoruz.

Tabii ki, şu an ülkemizde eğitim verilen Suriyeli çocuklar var ve sizin rakamlarınız ile UNICEF rakamları arasında bir fark olduğu gözükse bile, yine arada yakın bir rakamsal yaklaşma var.

Şimdi, yine mültecilerin korunması ve hizmetlerin verilmesiyle ilgili, eğitime entegrasyonuyla ilgili bir süreç ve bir hedef var planda ama oradaki bütçeyle karşılaştırmasının tam değerlendirmesini de yine sizden almak isteriz.

Şimdi, bir de okul öncesi eğitim açısından baktığımızda, Sayın Bakanım, okul öncesiyle ilgili ortaya konulmuş olan bir hedef var ve maalesef bu 4+4+4 sürecinden sonra okul öncesi eğitimle ilgili olarak ortaya konulan hedefin gerçekleşmesi açısından oldukça geride kaldığı gözüküyor özellikle daha küçük yaş grubundaki öğrenciler için. 2014 yılında bu ilkokul öğrencilerinin, özellikle 1'inci sınıftan önceki bir yıl okul öncesi eğitimin şu an için baktığınızda rakamsal karşılığı yüzde 56 ama siz bunu 2019 itibarıyla zannedersem yüzde 90'lar, 90 küsur seviyesine çıkarmayı düşünüyorsunuz. Ama, Türkiye'deki okul öncesi eğitim harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla açısından OECD ülkeleriyle karşılaştırmasını yaptığımız zaman da, maalesef dörtte 1 oranında bir eğitim harcama rakamıyla karşılaşıyoruz ve yine şöyle bir değerlendirdiğimizde, 2011-2014'e baktığımızda, onların eğitimiyle ilgili ayrılan kaynağın da geriye gittiğini görüyoruz.

Şimdi, okul öncesi eğitimin ben gerçekten bir temel eğitimden başlayan. okul öncesiyle başlayan o temel eğitimin çocuğun yetişmesi açısından çok önemli olduğunu düşünen bir kişiyim, ki sizin de o yönde düşünceleriniz olduğunu biliyorum çünkü kök, kökün sonrasındaki gidecek olan önemli bir hayat mücadelesi aşamasındaki aldığı yer açısından.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Tamaylıgil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - 3-5 yaşındaki çocukların nitelikli okul öncesi eğitime erişmesi için ayrılacak kaynağın ve bu kaynağın öncelikler olarak nerelere verileceğinin de yani onda özellikle hem kaynak artırılmalı hem de o kaynağın artırıldığı zaman hangi önceliklerle kullanılacağını da bizim bir bilim ve bilime dayalı çağdaş, modern toplumlarla mücadele sürecindeki önceliklerimizle birleştirmemizin gerektiğine inanıyorum.

Diğer taraftan, öğrencilerin eğitimiyle ilgili oluşturulacak olan tercihlerde bu öğrencilerin, artık, dünyada, bugün baktığınızda, efendim, ekonomimiz açısından bakıyoruz "Amerikan Merkez Bankası ne yapacak, Türkiye'nin ekonomisi ne olacak; refahı, zenginliği, borcu ne olacak?" diye bir dünya gerçeğiyle, küreselleşmenin getirdiği bir gerçekle karşı karşıyayız. Ama biz yetiştirdiğimiz öğrencileri, belli eğitim süreçlerinden geçirdikten sonra bu dünya gerçekleriyle karar almada ne kadar etkin olarak yetiştiriyoruz? Aslında, öğrenci iyiliği ve öğrenci memnuniyeti testleriyle beraber değerlendirmemiz gerektiği düşüncesindeyim.

Diğer taraftan, tabii, ideal bir eğitim sistemi diye baktığınızda karar alma mekanizmaları içerisinde yetişmiş olarak çıkan, eğitimi alan gençlerle bunu gerçekleştirebiliriz. Çünkü onların karşılaştığı dünya artık büyük bir rekabetin olduğu dünya ve onların bu gücünü, kendine güven veren, sessiz ve sessizliğin içerisinde tedirgin, güven duymayan gençlik yerine sesini ortaya koyabilecek bir eğitim sisteminden geçmiş bir gençlik olarak yetiştirecek bir eğitim süreci işletilmeli.

Diğer taraftan, eğitim gören gençlerin içerisinde okullaşma oranı artıyor ama okullaşma oranının içinde okula devam oranı ne kadar gidiyor? Yani bakıyorsunuz, hem çalışan hem okuyan öğrenciler, kaydı olup devamı olmayan öğrenciler veyahut engelli öğrencilerin eğitim fırsatlarındaki eksiklikler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bunlar gerçekten çok önemli başlıklar ve bunların açısından değerlendirdiğimizde de alınacak olan tedbirler ve tercihlerin öncelikleri yine ön plana çıkıyor diye gözüküyor bence.

Bir de, tabii, adalet her konuda önemli. Biz her konuda toplumsal adalet, toplumsal adaletin içerisinde bir eşitlik ve bu eşitliğin getirdiği barış içinde bir dünya için dileklerimizi, hedeflerimizi ortaya koyuyoruz. Ama ne yazık ki bugün baktığımızda toplumun hem gelir katmanlarına göre hem de gelir katmanlarının getirmiş olduğu fırsatı kullanmaya göre öğrencilerimizin arasında eğitime erişmede eşitliği yaşayamıyoruz, yaşatamıyoruz. Yani özel okullar için belli bir nakdî destek veriyorsunuz ama Sayın Bakanım, bu destek özel okul fiyatlarıyla beraber aileye düşen payla karşılaştırdığınızda yoksul ailelerin bu imkândan faydalanması noktasında hangi imkânı onlara tanıyor? Ve maalesef bir gencin yetişmesi sırasında hem eğitim fırsatına erişmesi açısından eşitlik hem aldığı eğitim kalitesi açısından ortaya konulan eşitliği yaşaması gerekir ki hayat mücadelesine girdiği zaman aynı yaştaşlarıyla geçirdiği dönemlerin kendisi açısından bir dezavantaj yaratmaması lazım.

Şimdi, bakıyorsunuz yoksul ailelerin çocuklarını daha çok meslek liselerine gönderdiğini görüyoruz yani bir bilezik olsun kolunda diye. Ama diğer taraftan daha fen lisesi, Anadolu lisesi eğitimleri ile meslek liselerinin meslek eğitimi dışındaki temel eğitimleriyle eğitim karşılaştırması yaptığınızda farklar çıkabiliyor; özel okul, devlet okulu arasındaki eğitimle ilgili farklar çıkabiliyor. Bırakın onu, devlet okullarının kendi içerisinde bile farklar çıkabiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Tabii ki...

Yani bu eşitsizliği ortadan kaldıracak bir eğitim politikasının ortaya çıkması gerekiyor ve bence öğrencilerin kendi içlerinde memnuniyetlerini ve öğrencinin konuşmasını ilkokuldan itibaren sağlayacak, öğrencinin sesini artıracak mekanizmaların işletilmesi gerekiyor. Yani sadece çocuklar, işte, 13 yaşındaki bir çocuk diyor ki: "Benim başarı ve başarısızlığıma göre beni değerlendiren, benim için kıstaslayan bir anlayışı reddediyorum." O zaman çocukların dersteki başarı ve başarısızlığın dışında değerlendirmesindeki, hem içinde bulundukları şartlar yani alacağı notla değil, her türlü içinde bulunduğu şartlara göre, farklılıklara göre, öğretmenlerinin değişen tutumlarına göre çok önemlidir diye düşünüyorum.

Bu arada, tabii, daha öğretmenlerle ilgili çok önemli konular var yani öğretmenlerin sınavlarıyla ilgili ortaya çıkan öyle bir rakamsal istatistik var ki maalesef fen derslerinde öğretmenlerin kendi sınavlarında bile başarılı olamadığı sonuçlarla karşılaşıyoruz. Yani biz eğitimcilerimizi temelden itibaren iyi yetiştirip onların eğitecekleri çocukları demokrasinin gerekleri ölçüsünde yetiştirdiğimizde... Üniversite açmak çok önemli ama suskun üniversiteliler, lider olma ruhunu yaşayamayan üniversiteliler değil, lider olma hedefini ortaya koymuş üniversite öğrencileri yetiştirerek eğitim sürecini tamamlayıp rekabetimizi sağlayabiliriz diye inanıyorum.

Verdiğiniz süre için çok teşekkür ediyorum. Başarılar diliyorum.