KOMİSYON KONUŞMASI

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, şimdi, biz burada Dışişleri Bakanlığının bütçesi üzerine konuşurken Bakanlığın özelliğine binaen, Bakanlık bürokrasisinin geleneklerine binaen emin olun söyleyeceğimiz birçok şeyde memleket adına söylemeyerek ama hatırlatmak amacıyla yumuşatarak söylediğimiz çok şey oldu. Bu bir muhalefet sorumluluğudur, bir de iktidar sorumluluğu var. Şimdi, bakın, size rağmen, işte Irak'ta kesilirken... Mesela bir sayın konuşmacı Irak'ta Müslümanlar kesilirken çıkıp şunu diyebilirdik: "Irak askerlerine biz başarılar dilemedik." diye. Biz Recep Tayyip Erdoğan'a da, Başbakana da muhalefet ederiz ama böyle bir konuda söyleyeceğimiz birçok şeyi söylemediğimizi bilmenizi isterim.

İkincisi: Meseleye biraz hâkim olmak lazım. Biz PYD'yle alakalı tavrımızı açıkladık. Bu tavrımız sizin anlattığınız gibi değil.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sezgin Tanrıkulu, bakın, burada haberlerde.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tamam, şöyle söyleyelim...

BAŞKAN - Kişisel görüşleridir, parti görüşü değil.

Buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - "Devlet politikası." diyorsunuz, devlet devlete muhalif olmaz. Bir sene önceki Salih Müslim tavrınızı biliyoruz arkadaşlar biz ve bunu da...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sataşmadan söz istiyorsunuz, söylediğim şeyin yanlış mı, doğru mu olduğunu söyleyin.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Demin sen diyordun "Dinle." diye.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, daha sataşmadan söz isteyen çok arkadaş var, süre kayboluyor.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - PYD'yi bir terör örgütü olarak görüyor musunuz, görmüyor musunuz, onu söyleyin. Biz görüyoruz, siz görmediğinizi ifade ettiğinizi söylediniz, bu doğru mudur, değil midir?

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın bu söyledikleriniz tutanaklara girmiyor, mikrofonu açmadan konuştuğunuz için.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Grup Başkan Vekilimiz bu konuyu düzeltti, tahsis etti ve gerçekliği konusundaki açıklaması var; o şeye girmeyeceğim.

Ben sadece şunu söylemek istiyorum Değerli Arkadaş: Biz aynı Komisyonun üyesiyiz, insani anlamda söylüyorum. Bakın, konuşmalarınızda biz bunun üzerine gitmiş olsak daha zor durumda kalacaksanız. Sonuçta geceler boyunca burada görev yapacağız. Bunu insani bir uyarı olarak kabul edin. Bunun üzerinden başlayıp daha da farklı şeyler söylemeyeceğim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bir de Sayın Başkan, son bir şey söylemek istiyorum: Bilmiyorum Hariciye nezaketinde bu salondaki şu anki koku nasıl ifade edilir ama gerçekten rahatsız edici bir durum var. Nedir? Belki dışarıdan girdiğinizde anlayacaksınız ama içerisi feci kokuyor.

BAŞKAN - Efendim, şöyle bir sıkıntı var, biraz daha yukarıda oturunca daha fazla kokuyor, koku yukarıya geliyor, biz yani şiddetle hissediyoruz bunu.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ne demek istiyorsunuz?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya aşk olsun böyle bir şey söyleyecek birine benzetebiliyor musunuz Sayın Bakan ya? Hayır, bunu bir Hariciye nezaketin... Mevlüt Bey niye böyle ön yargılısınız ya?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ön yargılı değilim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hayır, anlatayım da yanlış anlama düzelsin. Tuvalet kokuyor, tuvalet kokusunu da hani espri de olsun, nezaketli ifadesi vardır da ben bilmiyorum diye bunu söyledim.

BAŞKAN - Efendim, şunu söylüyor: bizim bu pis kokumuza Dışişleri Bakanlığımızın naif bürokrasisi nasıl sabrediyor?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tadı da kalmadı, söylememiş olayım, buna üzüldüm yoksa olur mu öyle bir şey!