| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4914) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 02 .02.2023 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Efendim, teşekkür ediyorum.
Salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum. Değerli Grup Başkan Vekillerimize, milletvekillerimize, Cumhur İttifakı'na böyle bir yasa teklifini hazırlayarak Plan ve Bütçe Komisyonuna...
VELİ AĞBABA (Malatya) - EYT derneklerine niye demiyorsun, CHP'ye niye demiyorsun?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Müsaade edersen.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Onlara da teşekkür et.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, bu salonda Sayın Ağbaba olduğu için bunu öngörerek lütfen, benim konuşma süremi siz gözetin.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Akbaşoğlu'na kırk beş dakika verdi, sana da versin.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Prensip olarak müdahaleleri ekliyorum, merak etmeyin.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben kendisine laf yetiştiremem çünkü.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hatta müdahaleleri bir kat sayıyla çarpıp eklemem lazım adalet açsından.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ondan sonra bu meseleyi...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Siz yokken bana bir dakika ek süre verdiler.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bunun haricinde... Sırayla geliyorum Sayın Ağbaba, izin verirseniz.
Öncelikle başta onlar olmak üzere, çerçeveyi çizen ve milyonların beklediği bu kanunla ilgili düzenlemenin Mecliste yapılacağına dair açıklamasını daha önce yapan kıymetli Cumhurbaşkanımıza, bu meseleyi sahiplenen, bir şekilde burada insanlara bu konuda bir imkân oluşması için ömrünü adayan, aylarını adayan, günlerini adayan, kalbini adayan, yüreğini adayan kim varsa az çok herkese teşekkür ederek sözlerimize başlayalım.
Galiba 1940'lı yıllarda -1946 veya 1949- SSK kuruluyor, 1954 Emekli Sandığı ve 1972'de BAĞ-KUR kuruluyor ve direkt primler toplanmaya başlıyor. 1992'ye kadar 3 şart temel şart olmak üzere geliyor; yaş şartı, belli bir gün prim ödeme şartı ve bu yaşın yanında da belli bir süre sigortalı olma şartı. Sonra muhtemelen 1992'li yılların öncesinde siyasette ciddi bir sıkışma oluyor, birtakım vaatler ortaya atılıyor, inanılmaz vaatler ortaya atılıyor, vesaire oluyor. Ve dönemin rahmetli siyasetçisi Süleyman Demirel yaş şartını kaldıracağını taahhüt ediyor ve 1992 yılında bu yaş şartını kaldırıyor. Diğer 2 şart durmakla beraber yaş şartı kalkmış oluyor.
Sonra o dönemden bu döneme, 38 yaşında insanların emekli olma imkânı bulduğu -39 yaşında, 40 yaşında artık kime ne denk geldiyse- bir sosyal güvenlik sistemi oluşuyor ve bu sistem bunu taşıyamadığı için çok geçmeden yani yedi-sekiz yıl içerisinde, 90'lı yılların sonuna doğru büyük bir ekonomik felakete doğru ülke sürükleniyor, ciddi ekonomik krizlerin yaşandığı bir dönem bu halka maalesef yansıtılıyor ve sonrasında, yurt dışından ekonomiyi yönetmek üzere bir Bakan geliyor. O Bakan, IMF'le belli görüşmeler çerçevesinde kurumlarda bazı yapısal düzenlemeler yapma gerekliliği olduğuna ilişkin bir çalışma yapıyor, Hükûmetle istişare ediyor ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in ve dönemin Bakanı Yaşar Okuyan'ın imzasıyla Meclise bir kanun teklifi sunuluyor. Galiba 12 Temmuzda sunuluyor kanun teklifi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakanlar Kurulu imzaladı, Bakanlar Kurulu. O zaman Bakanlar Kurulu var, çok önemli onlar.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakanlar Kurulu, tamam. Ya, onların öncülüğünde, maksadımız onları suçlamak değil. Bu sistemi ben getirmiş olsam benim de getirdiğim sistemin sonunda gelinecek nokta aynıdır. Burada maksat kimseyi suçlamak değil, bir çıkış arıyor insanlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Kalaycı, size söylüyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, sıra geldiğinde fikirlerinizi söylersiniz, rica ediyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben kimseye söylemiyorum. İnsanlar bir çıkış arıyor ve bu ekonomik probleme bizi getiren noktanın 1992'de alınmış karar olduğunu da düşünerek... Bir de bunun oldu, başka başka şeyler de var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hepimiz Türkiye'nin tarihini biliyoruz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ama bunun yanında bunun da olduğunu görerek bir düzenleme getiriyor ve 1992'de kaldırılan yaş şartını yeniden getiriyor, sisteme koyuyor. Bunu sisteme koyarken de bıçak gibi kesmiyor, "Bundan sonra herkes 60-65 yaş..." demiyor, kademeli bir geçiş öngörüyor ve prim günlerini de artırıyor, orada da kademeli bir geçiş öngörüyor. Sonra ne oluyor? O gün, söz konusu kanun kazanılmış haklara saygı ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine taşınıyor. Anayasa Mahkemesi oturuyor, tartışıyor ve kararında, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın yeni kanundan önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerektiği, emeklilik ya da yaşlılık aylığının buna hak kazanarak beklenen hak olmaktan çıkıp kazanılmış hakka dönüşmedikçe kazanılmış bir hakkın ihlalinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle iptal talebini reddediyor. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi kademeli geçişle ilgili hükümleri düzenleyen fıkrada ise sigortalılık süresi yönünden yapılan kademelendirmeler arasında adil olmayan bazı geçişler yapıldığı gerekçesiyle kademeli geçişle ilgili bölümü iptal ediyor ancak Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine 2002 yılında çıkarılan 4759 sayılı Kanun'la kademeli emeklilik yaşında geçiş süreci çalışanlar lehine yumuşatılarak, düzenlenerek son hâlini alıyor. Tabii, daha o dönemden söz konusu kanunla emeklilik tarihleri ötelenen yani yaş şartına takılan kişilerden tepkiler gelmeye başlamış. O dönem iktidar, bunun bir gereklilik olduğunu, eğer bu düzenleme yapılmazsa sosyal güvenlik sisteminin daha da berbat bir hâle geleceğini, çökeceğini savunmuş ve 1999 yılı, 2000, 2001 yıllarında yaşanan ciddi ekonomik krizlerle, sarsılmalarla beraber de yasaya ilk başta tepkiler, henüz çok kişiyi birden etkilemediği için, biraz cılız gibi kalmış iken emeklilik yaşı yaklaşan ancak emekli olamayanların sayısının artmasıyla tepkilerin de giderek çoğalmasıyla bugüne 5, 6, 7, 8 milyon gibi rakamların bahsedildiği büyük bir konu hâline gelmiş. Şimdi, daha önce AK PARTİ hayatta yokken -2002 Ağustosta kurulan bir parti- daha doğmamışken kendisinden birkaç sene önce yapılmış bir kanunla oluşmuş az önce bahsettiğim hikâyenin yirmi küsur yıl boyunca "AK PARTİ tarafından üretilmiş, yaşatılan ve var edilen bir problem." olduğu cümlelerini hep duyduk.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kardeşsiniz ama ha!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, bu, bir...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Müdahale etmeyelim değerli arkadaşlar. Sıra geldiğinde fikirlerimizi söyleyelim.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kardeşsiniz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Ağbaba, ben onlara bir söz söylemiyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Onlara söyle.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Ki onlarla alakası yok, onlarla alakası yok. İki, iktidarın başındakilere de söylemiyorum. Kardeşim, sistem ülkeyi buraya getirmiş. O dönem, ben iktidar olsam tek başıma benim de başka şansım yok bunu yapmaktan başka. Sistem gitmiyor, ülke tıkanmış; ben kimseyi suçlamıyorum bunu niye yapmış diye.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Orhan Bey, solculuğa az kalmış.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bir şey izah etmeye çalışıyorum burada.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Haklısınız.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Eyvallah, eyvallah.
AK PARTİ daha yokken yapılmış bir iş, mecburiyetten olmuş bir iş bu zamana kadar hep "AK PARTİ, AK PARTİ, AK PARTİ yapmış." gibi anlatılarak bize bir haksızlık yapıldı. Bugün Cumhur İttifakı olarak öncülük ettik, bir şeyi çözelim, Meclise getirelim, bunu ortaya koyalım dedik. Bugün bize ne diyorlar? "Seçim yatırımı yapıyorlar." noktasına getiriyorlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Tövbe!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Eyvallah, peki "Tövbe!" dediysen eyvallah.
Şimdi, bakınız... Başkanım... Kaç dakikam var?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Grup adına konuşanlara daha toleranslı davranıyoruz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Eyvallah, çok teşekkür ediyorum.
Şunları hızlıca geçeyim. Efendim, şimdi, bugün gelinen noktada, bakın, sosyal güvenlikle ilgili meselelerde Genel Kurulda bana söz verir grubumuz, ara ara çıkar konuşurum. EYT'den tutun da bütün meselelere kadar hepsiyle ilgili söylediğimiz cümle hep şu oldu: "Bakın, arkadaşlar, sosyal güvenliğe ilişkin talepler milyonları ilgilendirir, kadro talepleri yüz binleri ilgilendirir, EYT milyonları ilgilendirir. Siyaset kurumu, biz olalım, siz olun, her siyasetçi iktidarı, muhalefeti ister ki vatandaştan bir talep geldiği zaman bu talebi eldeki imkânlar çerçevesinde sürdürülebilir bir şekilde karşılayalım, vatandaşın sorununu çözelim, talebini karşılayalım, gönlünde daha çok yer edinelim. Tabii, muhalefet olarak -belki iktidar sorumluluğu sizde olmadığı için- size birkaç parça fazla cümle kurmayı elbette hoş görürüm, elbette hoş görürüm.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Lütuf mu ediyorsunuz?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Hayır, lütfetmiyorum "Hoş görürüm." diyorum hanımefendi. Ya, çok nazik bir dil kullanmaya çalışıyorum, her şeyden bir iğne çıkartıyorsunuz. Efendim, hakaretamiz söylemiyorum. Ya, muhalefet ile iktidar olmanın farkı belki ama hep şunu söyleyeyim... (Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, insicamını bozmayalım hatibin, rica ediyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Biz iktidarız, bizim ağzımızdan çıkan her cümleyi vatandaş dikkatle takip eder; bizim söyleyeceğimiz her cümle, siyaset kurumu olarak hepimizin kuracağı her cümle vatandaşta umut doğurur. Bu meseleler her yönüyle tartışılmadan "Şöyle yapacağız, böyle yapacağız, şu şekilde çözüyoruz." dediğimiz zaman vatandaş çözüleceğini umar, çözülmediği her gün vatandaş için umutsuzluktur, vatandaş için mağduriyettir; asıl mağduriyet de işte budur. O yüzden buna vesile olmayalım, buna sebep olmayalım. İyi tartışalım, sosyal güvenliğe ilişkin meseleleri ancak istişareler tamamlanıp gerçek bir çözüm metni, mutabakat metni ortaya çıktığı zaman vatandaşa diyelim ki hep beraber "İşte şu, şu minvalde meseleyi çözeceğiz."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Toparlayın, buyurun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bugüne kadar kürsülerde hep şunu söyledim, iktidar olarak bunu söyledik: "Bugünkü ekonomik imkânlarla, bugünkü vergi toplama sistemiyle, bugünkü ekonomik koşullarla bu meseleyi sürekli bir şekilde vatandaşımıza sağlayacağımız aktüeryal bir denge önümüzde gözükmüyor. Bu gözükmediği için bunu yapmaktan şu anda kaçınıyoruz. Ne zaman ki daha çok ihracat yapacağız, ne zaman ki daha çok enerji üreteceğiz, ne zaman ki daha çok dış ticaret fazlası vereceğiz, ne zaman ki kayıt dışı siyaseti, vesayeti, kavgayı, terörü, düşmanlığı, hasedi, her şeyi bitireceğiz ve bu ülkeyi hep beraber zenginleştireceğiz, kalkındıracağız, daha çok gelir toplayan, gelir elde eden bir ülke olacağız; işte o toplanan gelirle, turizmiyle, tarihiyle, şusuyla busuyla bu elde edilen geliri toplumun bütün fertlerine, ne mezhebine ne dinine ne etnik kökenine ne saçının, teninin rengine, hiçbir şeyine bakmadan toplumun bütün kesimlerine, bize oy vermiş vermemiş, sizi destekliyor desteklemiyor, bakmadan yansıtacağız." dedik.
İşte bugün geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanımızın beğenilen, uluslararası düzeyde beğenilen liderliği, Cumhur İttifakı'nın birbirine tutkun ve milletin menfaatleri doğrultusunda dik duruşu, zaman zaman millî meselelerde yapabildiğimiz kadarıyla ortak yaptığımız hareketler, hamleler, Meclisteki ortak tavırlarımız, aradığımız gaz, petrol... Allah'a sonsuz şükürler olsun, Karadeniz'de yaptığımız aramalar sonucunda 1 trilyon dolar rezervli bir doğal gazı, elhamdülillah bulduk ve bunu çok yakında boru hatlarına vereceğiz.
Başkanım, bitiriyorum.
İşte, Gabar'da terörü bitirdik. Gabar Dağı'nda bugün, bakın, petrol bulduk; hem kalitesi güçlü hem rezervi güçlü petrol bulduk.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bingöl'de de demir bulduk.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bingöl'de demir bulduk, Manisa'da bulduk, başka başka yerlerde başka şeyler yapıyoruz. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Jelibon da buldunuz!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Üç cümle Başkanım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, heyecanlanmayın, size de sıra gelecek; biraz sabır lütfen.
Orhan Bey, devam edin lütfen.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, pandemi sonrasında dünyada bugün resesyon konuşulurken Türkiye Cumhurbaşkanımızın, Cumhur İttifakı'nın kararlı, her türlü kem söze rağmen iddialı o ekonomik yeni programın arkasında durmasıyla beraber yatırımları artırdık. İstihdam düşerken bütün dünyada biz bugün pandemi öncesine göre 6 milyon ek istihdam üreten, yatırım üreten bir ülke olduk. Daha da zenginleşeceğiz ve bu zenginleşmeden bütün sosyal kesimlere yavaş yavaş düzenlemeleri yaparak taleplerini mümkün olduğunca onların talep ettiği düzeye yakın bir oranda karşılamaya çalışan yönetim anlayışımızı devam ettireceğiz.
Hanımefendi, biz ilk defa seçimde karşılaşmıyoruz. Beyefendi, yirmi yıldır seçime giriyoruz, yirmi yıldır yene yene geliyoruz. Biz yirmi yıldır millete hizmet ediyoruz, biz yirmi yıldır milletin gönlüne girecek adımlar atmaya, milletin sorunlarını omuzundan indirecek, yükünü hafifletecek adımlar atmaya, milletin taleplerini azaltacak, milletin taleplerini karşılayacak düzenlemeler yapmaya yirmi yıldır devam ediyoruz. Seçim varken de devam ediyoruz, yokken de devam ediyoruz. Terörle mücadele ederken de ediyoruz, dış ticareti geliştirirken de ediyoruz, 15 Temmuz darbe girişiminde darbeyi önleyip haftasında gelip burada kanun yapmaya devam ederek, soğukkanlılığımızı koruyarak yine devam ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz. Bir başarı varsa hepimizindir, hep beraber mutlu olalım. Bugün sizden, bizden... İşte, Sayın Elitaş savunuyor veyahut da bir başkası savunuyor. Bugün insanlarımızın beklediği bir kanunu hep beraber bu Komisyondan geçirip aşağı indireceğiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kanun teklifinin sahibi Akbaşoğlu ama Elitaş değil.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Eksiğiyle fazlasıyla altında imzası olan, "Olsun." diye duası olan herkese teşekkür ediyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Akbaşoğlu'nun hakkını yedirmem.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sağ olun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Hürmet ediyoruz, hayırlı uğurlu olsun.