KOMİSYON KONUŞMASI

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli konuk milletvekilleri, Sayın Bakan ve bürokratlar; hepiniz hoş geldiniz.

Şimdi, Sağlık Bakanlığı geniş bir alanda ama bence en önemli konudan başlamak gerekiyor. Bu da şehir hastaneleri, kamu özel iş birliği modeli. Aslında gizli özelleştirme, sağlık sistemindeki gizli özelleştirme. Hatta buna "hırsız tipi özelleştirme" diyorlar Batı'da yani bu özelleştirmenin adını şirinleştirme, kamu özel iş birliği koyma adına. Buna baktığımızda 3359 sayılı Kanun'un ek 7'nci maddesine dayanılarak bu işlemler yapılıyor.

Değerli arkadaşlar, en önemli kamu hizmeti alanında, sağlık alanında çok keskin bir sistem değişikliği yapılıyorken bir kanunun ek maddesine dayanarak bir sistem değişikliği yapılıyor ve bu ek madde şu görmüş olduğunuz arkadaki bürokratlara, Hazineye, Maliyeye yetki vermiş durumda yani bütün memleketin sağlık politikalarını değiştirme konusunda bürokratlara yetki vermiş durumda. Peki, normalde yetkinin kime ait olması gerekiyor? Bu tarafa yani Meclise, milletvekillerine Bu yetki maddesi bir tek kanun maddesiyle, sadece bizden alınmadı, bu -siz çoğunluktasınız- iktidar milletvekillerinin yetkisidir beraber bu Mecliste yapalım diye. Olması gereken bir sağlıkta dönüşüm tek bir maddeye indiriliyor, tek bir maddeyle de bürokratlara veriliyor ve gelecekte 75-80 milyon insanın sağlığını ilgilendirecek temel dönüşüm bu şekilde yapılıyor. Bu son derece yanlış. Zaten yanlışlığı sonuçlarından çıkacak, biraz sonra anlatmaya çalışacağım.

Şimdi, sağlık özelleştirmesi ne demek? Özelleştirmede de sonuçta bir ticari kuruma devrediyorsunuz. Ticari kurumlarda müşteri ilişkisi vardır. Hastanın müşterileşmesi söz konusu olacak. Müşteri ilişkisi başlığında maliyet ve kâr meselesi ortaya çıkacak ve burada maliyetli hastalıklar, kârlı hastalar, maliyetli kurumlar, bunun üzerinden bir sağlık tanımlanması... İşin doğasında var bu. Bu kötü niyetle yapılacak demiyorum ama işin doğası bunu buraya getirecek. Bir hastayı düşünsenize... Diyelim ki zatürre hastası kârlı olabilecekken, yayılmış bir kanser hastalığı kârlı olmayacak. Sigorta primini düşük ödemiş bir ücretli işçi, işçi emeklisi veya prim ödeyememiş bir yoksul hasta kârsız hasta olurken Türkiye Büyük Millet Meclisinin iyi sağlık imkânlarından yararlanan biz milletvekilleri kârlı hastalar hâline geleceğiz ve bu sağlık eliyle halkın ezilmesinin ilk yolu açılmış olacak. Bu özelleştirmeyi kutsadılar ya neoliberal, vahşi kapitalistler. Elektrik özelleştirmelerinde gördük, işte gördük ama bu elektrik. Özelleştirdiğiniz sağlık meselesi. Bu elektrik özelleştirmesinin sonuçlarını... İşte ne dediler bize? Hizmet kalitesi artacak, fiyatlar düşecek, dünya cennet olacak. Oldu mu? Hayır, olmadığı gibi de o düzenleyici, denetleyici otoriteler... Çünkü burada "Artık kürekleri çeken bir devlet değil, dümeni tutan bir devlet olacak." deniyor. İşte, dümeni EPDK tutuyor, ne olduğunu gördük. Bütün dünyada enerji fiyatları düşerken kamunun enerjideki payı indirildi ama o vatandaşa yansıtılmadan bir de daha fazlalaştırıldı, niye? Çünkü dağıtım şirketlerine ödenen bedeller oldu. Yarın öbür gün Konya Hastanesinin bilmem beyin cerrahı servisine teslim edilmiş doktorluk veya tıbbi sağlık şirketine de aynısı olacak. Üstelik "Dünya böyle süper, cennet olacak." diyorlar. Bizimki gibi böyle berbat bir şekilde değil. Çok özür diliyorum, berbat derken önemli olduğunu anlatmak için, bir hakaret kelimesi olarak değil. Altyapısı hazırlanmış, Batı medeniyetinde, İngiltere'de, Kanada'da ortaya çıkan örnekler ortada, her şey çok olumlu gitmiyor buralarda.

Şimdi, bakın, olumlu gitmediğini nerden, ta başında görüyoruz. Şimdi, bu kadar önemli bir konuda şimdiye kadar yapılan harcama sabit maliyet 10 tanesinde 3,8 milyar lira. Yirmi beş yıllık kira, 3,8 milyar lira sabit maliyet görünen şeyde ne kadar biliyor musunuz? 37 milyar TL sadece ilk kiraları ödeyecek, daha işletme ücretlerini bilmiyoruz. 37 milyar TL ödeyeceğiz, tam 10 katı, yirmi beş yıllığına bu halk 37 milyar TL para ödemek zorunda kalacak. Şimdi, bakın, burada ne olacak biliyor musunuz? Niye bu yok? Çünkü tek maddeyle yapmışlar. Bu kadar büyük ihaleler yapıyorsunuz. Sayın Bakan, ihale sisteminiz nedir? İhale sistemi konusunda bu Parlamentodan izin aldınız mı? yönetmelikler düzenlediniz. Peki yönetmeliği düzenleyen kurum ihaleyi yapıyor mu? Yapıyor. Yarın öbür gün ihalede problem olduğunda o yönetmeliği düzenleyen kurum kendi derdini çözmek için o yönetmeliği değiştirdiğinde ne yapacaksınız? Sizin böyle bir yetkiniz yok. Siz bu Parlamentoya geleceksiniz ve bir temel kanunla geleceksiniz. O temel kanun baştan sona kadar size yasal yetkiler verecek, siz ona göre yapacaksınız. Öyle bir kanunun bir maddesiyle bu ülkenin sağlık sistemini dönüştürme hakkınız yok. Dönüştürdünüz ne oldu?

Kayseri Hastanesi, sabit maliyet yatırımı 427 milyon TL arkadaşlar. Adam 427 milyon lira para harcayacak. Kira bedeli bir yıllığına 137 milyon lira. Bakın 427 milyon... Siz mesela 427 bin liraya ev aldığınızda onun yıllık kirasını 137 bin liradan verebiliyor musunuz? Benzeri hesaplamalar vardır. Tabii, burada bir sürü varsayım vardır, iyi bir finans öğrencisi olarak söylüyorum, bunları karıştırmadan söylüyorum. Peki, yirmi beş yıllık toplam kira bedeli buraya ne ödeyeceğiz biz? 3 milyar 443 milyon. Ankara Etlik, sabit yatırım miktarı 1 milyar 097 milyon, yıllık kirası 276 milyon, üç yıllık kirasına yapılmış. Toplamda 6 milyar 900 milyon ödeyeceğiz. Sonuçta ne olacak biliyor musunuz? Toplam yatırım 3 milyar 088 milyon lira sadece 10 tanesinde. Daha turpun büyüğü de heybede. Ödenecek kira 36 milyar lira. Bu ne demek? Bunun bir de kamu maliyesi boyutu var, bir aldatmaca boyutu var. Şimdi, Maliye Bakanı çıkıyor ya "Biz süperiz, 2002'de şöyleydi böyleydi..." Buna "koşullu yükümlülük" deniyor. Normalde o kötü 2002 öncesinde bütün devlet bunu kendi kamu kaynaklarından yapıyorken şimdi bunun adı yap-işlet-devret olmak üzere özel sektöre yaptırılıp vergilerin veya primlerin, daha önce devlet tarafından toplanan vergi ve primlerin özel sektör tarafından toplanması söz konusu.

Yani üçüncü havalimanına... Dün Enerji Bakanı "Biz Rusya'dan yapılacak nükleer santrale tek sent vermeyeceğiz." dedi. Arkadaşlar, 26 milyar dolar alım garantisi verdik, 26 milyar dolar. Eskiden vatandaş vergi veriyordu, devlet bunu yapıyordu, şimdi direkt vatandaştan alınan vergiler tahsis ediliyor. Demek ki kamu maliyemiz yaklaşık 150 milyar dolar görünmeyen bir sorumluluk içerisinde yani rakamlarımız falan iyi değil. Bu ne demek? Şimdi, bunu yapan hükûmetlerin içinde uyanıklık şu: Kendileri "Biz böyle yaptık, şöyle yaptık." diyor, beş kuruş para ödemiyor, gelecekteki hükûmetlerin boynuna yüklüyor bunu. Bunu nerede gördük? Yuvacık Barajı'nda gördük, yap-işlet-devret modeli. Siz iktidara geldiğinizde ben Hazinedeydim, neler söylediğinizi biliyorum. Şimdi onlarca, yüzlerce Yuvacık projesiyle karşı karşıyayız. Bakın, sağlıkta, eğitimde, enerjide, ulaştırmada beş kuruş harcamadan sürekli temeller attırıyorsunuz ve gelecekte bu memleketin boynuna büyük yükler yükleniyor. Çünkü buradaki kira faiz oranıyla hazinenin borçlanma faiz oranında büyük bir fark var.

Bakın, demin şeyleri söyledim: Hazine borçlanma oranı böyle mi? Oysaki hazine borçlanmış, bunu yapmış olsa başka bir model çıkacak. Bunu seçiyor olabilirsiniz, bakın sizinle politik olarak bunu tartışabiliriz. Siz özelleştirmeci, liberal, kapitalist bir modeli seçersiniz ama bunun da yöntemi var. Bu yöntem çadır devletinde olmaz arkadaşlar. Sizin yetkinizi aldı bu Bakanlık, bu milletvekillerinin çünkü bu millet sizi seçti. Ben istemedim seçmesini ama sizi seçti, siz onunla muhatapsınız, oradaki genel müdür değil. Bu yetkinizi teslim etmemeniz gerekiyordu sizin onlara çünkü onlara o yetkisi yok, onlar sizin kararınızı yürütmekle zorunlular, o yüzden yürütmeler, yasama sizsiniz. Tek maddelik yetkiyi sizden alıyorlar, siz de "Tek partiyiz, aman muhalefet bir şey demesin." havasına girerseniz, bu sefer işte... Demin Beyribey anlattı, bütün hasta talepleri size geliyor yani davul sizin sırtınızda, tokmak yönetmeliğin elinde çünkü Sayın Bakan bunu böyle dizayn... Özür diliyorum Sayın Bakan hani politik bir eleştiri, kişisel nezaketsizlik olarak kabul etmeyin bunu. Ve bunun çok ağır sonuçları olacak. Bir iki dakika da, biraz da uzatma alarak da...

Bir de sağlıktaki bizim zaviyemizden, demin sizin milletvekilleriniz anlattı 2002'yle kıyaslamalı. Şimdi, bakın, siz ne diyorsunuz: Herkes doğduğu günden itibaren tam bir sosyal demokrat ülke gibi sağlık hizmeti alıyor. Ya, arkadaşlar, bu Samsun'daki -ben okuduğumdaki içim yandı- Kübra bebek nasıl öldü? Ayaz bebek nasıl öldü? Bu Muharrem, babasının heybesinde ebediyete giden çocuğu hepimiz gördük. Bunlardan binlerce örnek var, bunlar basına düşmüşler. Yani, gidin devlet hastanelerinin acil servisine, hiç öyle sağlıkta cennet falan filan yok. İstanbul Milletvekiliyim, Şişli Etfali bir görün; SKK'nın eski Okmeydanı Hastanesi vardı bir görün; Kartal Devlet Hastanesini bir görün, kediler içerisinde, pislik içerisinde. Bakın, Çapada, üniversite hastanelerinde bu yoğun bakımda en ağır hastalar yatıyor, ödenek gönderilmemiş. Hastalar kendi arasında bir şey kurmuşlar imece usulü, yoksullara da kendi aralarında para toplayıp o yoğun bakımın malzemesini alıyorlar. Ben işte hem Bakanlığı aradım hem Maliye Bakanını. Sağ olsun Mehmet Şimşek de hemen bir ödenek gönderdi ama neler yaşanıyor bir görseniz, durum çok kötü.

Bir diğer mesele: Yani herkesin genel sağlık sigortası var, yok arkadaşlar ya. İşsiz evlat vergisi neler yaptı, çocuklar sosyal medyada kıyamet koparıyor, sonradan sanıyorum ki bir adım attınız ama öyle değil, herkesin sağlık sigortası yok.

Emeklilikte yaşa takılanlar diye çok ciddi bir grup var, feryat ediyorlar, sesini duymuyoruz biz. Niye? Kamu maliyesinde eksiğimiz var. Görüyorsunuz kiralarda milyarlarca liralarda neler yapılıyor ama ne zaman ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, ne kadar süre istiyorsunuz?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Beş dakika verirseniz... Boşuna şey yapmayayım yani Sayın Başkan.

BAŞKAN - Estağfurullah efendim yani siz zaten peşin söylediğiniz için ilave süre alarak diye. Ben size bıraktım takdiri.

Buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakın sağlık kurullarının birleştirilmesi iyi bir şey ama 2002 öncesine de teşekkür edin. Biz Hazinedeydik, biz hazırladık onu, siz uyguladınız. Allah hazırlayandan da, uygulayandan da razı olsun, iyi bir şey oldu ama bunlar da önümüzdeki şeyler.

Mesela, dönüyoruz, "Bütün hastaneler sigortalılara açık." Hayır, değil. Sadece anlaşma imzalayanlara açık, diğerlerine gittiğinizde paranız yetiyorsa... Öyle bir fark ücreti çıkıyor ki vallahi bildiğiniz gibi değil yani. Onun için herkese açık değil, cebinde parası olmayana açık falan değil yani bu durumlar.

Şimdi, "Hastanelerde rehin alma ayıbına son verdik." Ya, kim rehin almışsa Allah onun canını alsın. Bu sağlık sistemi o adam yüzünden, o adamlar yüzünden bir türlü gelişemiyor. Ya, rehin alma ayıbı yapanların çok büyük ayıbı ama şimdi de senet belası çıktı milletin başına. O gün bir kadın yazıyor: "Evimi elimden alacaklar hastane borcu." diye. Senet imzalatıyor, sonra icra, sonra icrasına taahhüdünü getiremezse sonuçta hapis. Şey kalktı ama hapis tazyiki altında olanlar var.

Şimdi gelelim doktorların suçlanmasına. Biz her şeyi yaptık, demin de öyle... Bu Tabipler Birliği şunu söylüyor, diyor ki: Kalitesiz doktor yetiştirecekseniz yetiştirmeyin. Tıp fakültesine ben gittim, gördüm, barakalarda ders görüyorlar ya, doktor olacak bu çocuklar. Plastik taburelerin üzerinde oturuyorlar, ısıtma yok, hepsi montla oturuyor. Doktor yetiştirelim, hatta ihraç da edelim ama nitelikli, kaliteli, iyi doktor çünkü bu marangoz değil ki ya, canımızla ilgili karar verecek.

Şimdi, hastane takip sisteminden randevu alınıyor, doktorlar bakmıyor. On dakikaya bir randevu veriyor çünkü ona göre programlanmış. On dakikaya doktorun işi bitmiyor, bir de araya hasta giriyor. "Biz çok iyi yaptık da bu doktorlar kötü yaptı." Ya, bu doktorlar hepimizin doktoru. İçinde MHP'lisi var, CHP'lisi var, AKP'lisi var, HDP'lisi var. Deminki şey de çok talihsizdi, belki biriniz düzeltirsiniz yani sizi parti olarak uyarıyorum, iyiliğinizi istiyorum. Bütün doktorlar kırılır bu terör merör meselesine koskoca bir camiayı suçlarsanız.

Şimdi, "Bu genel sağlık sigortasının primini ödemeyen vatandaşların primini devlet ödüyor." Yok arkadaş böyle bir şey. 400 liraya kadar geliri olanlar. 400 lira nedir ki zaten? 400 liranın üzerine çıktı, 400 lira, 1.200 lira, 48 lira arttı tabii bunlar. 1.200 liradan sonra 144 lira yani ödeyemiyor insanlar gerçekten. Benim babam emekli vallahi maaşını alamıyor. Babamın bir sürü hastalığı var, babam sürekli doktora gidiyor, eskiden para vermezdi. Şimdi para verilmez diyorsunuz ya, vallahi veriliyor, billahi veriliyor.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Vermeyen var mı ki ya?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Vallahi veriliyor ve çok veriliyor. Benim emekli babam çok şikâyetçi.

AYTUĞ ATICI (Mersin ) - Hakkını helal etmiyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, bana da kızıyor yani samimi söylüyorum bana da kızıyor.

"Genel sağlık sigortasından herkes faydalanıyor." Arkadaşlar, bir sürü grup faydalanamıyor, şartları var onları söylemeyeceğim vakit azaldığı için.

"Sağlık hizmetleri ücretsiz." Vallahi eczacısı da kesiyor, yok muayene ücreti kesiyor, o kesiyor, bu kesiyor. Bir de maaşlarına... Bir de şimdi eczacıları kendi tahsildarı yaptınız, millet eczacıya kızıyor. Adam maaşını almaya gidiyor benim babam, 200 lira maaşı düşmüş. Niye? Doktora gitmiş. Zaten hasta, zaten yaşlı, bir sürü gittiği için de maaş alamıyor.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Çaktırmadan kesiyorlar.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Evet.

Geliyoruz yine mesela muayene katılım ücretleri. Şimdi, "Bıçak parasını kaldırdık." diyorsunuz. Tamam, bıçak parası zaten suçtu, olmaması gerekiyordu. Bıçak parasını kaldırdınız ama katılım payları çıktı. Önce yüzde 20'yi geçmeyecek, yüzde 30'u geçmeyecek. Şimdi yüzde 200'e geldi bu mesele.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Bıçağın keskini çıktı.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yani, bildiğiniz gibi değil, vallahi var, var. Üstelik bir de bunu tuttuk... Hastaneye bir düşüyorsunuz var ya kurban pazarı gibi. Adam getiriyor 3.500 lira. Ben sabah kendi yeğenimi -çocuk okuldan mezun olmuş, yanımda çalışıyor, ben maaşını veriyorum- dişçiye gönderdim 240 lira. Geçenlerde -bu gençler işsizlikten şey ya- kalp meselesi için gönderdim, holter molter, kendim ödüyorum cebimden parayı 375 lira. Dayısı milletvekili olmasa ne olacak? Bir sürü insana, kendi seçmenimiz var, şeyimiz var... Ha bire bu paraları veriyoruz ya. Yani, sağlık ücretsiz falan değil, çok pahalı.

Bir de beş yıldızlı otel diye bir şey çıkardık. Ya, tamam bu önemli. İnsan böyle hastayken iyi bir yer... Ama koruyucu sağlık hizmeti yok ki bizde. Halk sağlığı diye diye bir şey kalmadı. Hastayı önceden korumuyoruz, çünkü ticari değil, çünkü o müşteri kâr getirmiyor. Özelleştirirsek daha berbat bir sisteme doğru gideceğiz.

Bakın, bürokratlarda şöyle bir eğilimi olanlar olur -kusura bakmayın sevgili bürokratlar, çok nitelikli adamlar var ama- bazı bürokratlar eksik İngilizce'yle İngiltere'deki bir kaynağı bir okuyuveriyor, Allah tam vahşi kapitalist. Ya, onu bu halkın vekilleri bilir, yetkiyi devretmeyelim arkadaşlar. Şu bakan bize getirsin... Madem liberalizasyon yapacaksınız, madem liberal felsefedesiniz bari bu işi usulüne uygun yapalım.

Yani çok not aldık ama yetiştiremedik Sayın Bakan. Allah Türk milletinin, Allah Türkiye'nin sağlığını bozmasın diyorum daha da bir şey demiyorum.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Bursa) - Hep beraber daha iyi olsun.

BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, teşekkür ederim efendim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ben teşekkür ederim Başkanım. Özellikle bu beş dakika için.

BAŞKAN - Rica ederim efendim, siz baştan dediniz yani, "Ek süre de alacağım." dediniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - O sırma saçlarınızla diğer Başkanımız...