| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir, Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 107 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4884) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 24 .01.2023 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Çok teşekkür ediyorum.
Sanırım şöyle bir saik içerisindesiniz değerli hükûmet partisi: "Türkiye'yi bir şekilde, kaba taslak istediğimiz noktaya getirdik, şimdi iç dizaynını yapalım, ince işçiliğini yapalım." gibi bir yaklaşım içerisindesiniz. İşte bu akademiler, vakıflar, alan başkanlıkları da bu iç düzenlemeyi kapsıyor diye düşünüyorum ben. Bunun içerisinde tabii, ince ince kelimelerin içerisine saklanmış, cümlelerin içerisine saklanmış şeyler var. Mesela, üniversitelerde herhangi bir hak ihlalinin olmadığını, olmayacağını... Sayın Hacı Ahmet Vekilim diyor ki: "Efendim, haklara kimse müdahale etmez, haklara herkes saygılıdır." Öyle değil işte bu. Haklar ve özgürlükler insanların iyi niyetine, keyfiyetine ya da hoşluğuna, güzelliğine bırakılamaz; haklar hukukla tarif edilir. Bu hukuk üniversitede de yaşamda da mahkemede de Mecliste de her yerde uygulanır. Fakat hukukta bir keyfiyet var, hukukta bir benmerkezcilik var "siz merkezcilik" var daha doğrusu; öyle olunca, bu "siz merkezcilik" her alana yansıyor. Bakın, mesela akademisyenlere, üniversite hocalarına dönük diyorsunuz ki: "Ne oldu ki?" Ne olmadı ki. Barış akademisyenlerine dair yapılan suçlama inanılır gibi değil. Orta Çağ Avrupası'nda cadılara yönelik suçlamanın ve katliam suçunun daha fazlası şeklinde bir yansıma oldu. İsmail Beşikçi'yi, Haluk Gerger'i, Fikret Başkaya'yı, İbrahim Kabaoğlu'nu, daha sayamayacağımız kadar çok akademisyeni sudan gerekçelerle... İsmail Beşikçi bu ülkede Kürt sorununu sosyolojik anlamda yorumlayan bir bilim insanıdır. Haluk Gerger sosyolojik anlamda sistem yorumu, sistem eleştirisi yapan... Fikret Başkaya "Paradigmanın İflası" kitabı nedeniyle yıllarca yargılandı. Bu nasıl özgür üniversitedir? Bu üniversitelerde niye Alevi enstitüleri yoktur; var olanlar niye köreltildi?
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Bizden önce yargılandı.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Öyle duyamıyorum, bitirince söyleyin cevap veririm.
Bu üniversiteler, örneğin Hitit Üniversitesinde, Gazi Üniversitesinde... Örneğin Gazi Üniversitesinde Hacı Bektaş Enstitüsü vardı, Hitit Üniversitesinde Alevi Enstitüsü vardı kırık dökük; Munzur Üniversitesinde kurulması düşünülüyordu, kurulmadı. Ya, bu kadar, iyi niyetten söz ediyorsunuz, barışçıl söylüyorsunuz. Yani bir jest olsun diye, bir jest olsun diye, Sayın YÖK Başkanı, Hacıbektaş ilçesine bir üniversite kurulu, bakın, Hacıbektaş ilçesine. Nevşehir'deki üniversitenin adını Hacıbektaş yapın demiyorum. Ne olur? Bu "doğa ve toplum bilimleri üniversitesi" ya da sizin lisanınıza ne geliyorsa onu söyleyin yani.
Ondan sonra, bir de bakın, tekkeleri, zaviyeleri, medreseleri incelediniz mi? Vallahi ve de billahi tekke, zaviye ve medreseler bugünkü üniversitelerden daha üretken, daha kapsayıcı; 12 ilimi kapsardı, felsefeyi kapsardı vesaire fakat kapatıldı. Alevi dergâhları birer üniversite görevi görüyordu, kapatıldı, müzeye çevrildi ve şu anda tamamen derdest edilmiş, devlet mülkiyetine alınmış durumda. ha bire vakıf kuruluyor. Bu vakıflar bizim olduğu hâlde toplumun kendisine ne yazık ki devredilmiyor. Bütün halkların dillerini, tarihlerini, kültürlerini... Sayın Başkan, Sayın Emrullah İşler, bir akademisyen, bir bilim insanı, bir hoca olarak siz kendi dilinizi özgürce konuşuyor, yazıyor, bu dilde kültür, siyaset üretiyorsanız bundan hoşnutsunuz, bundan mutlu olmalısınız. Türkiye'deki bütün halklar kendi dilinde tarihini, kültürünü, eğitimini, efendim, siyasetini yapabilmeli. Türkiye'deki bütün halkların dil, tarih ve kültürünü kapsayan üniversiteler... Çerkezlerin, Ermenilerin, Kürtlerin, efendim, şeyi olmalı... Güya Kürtçe öğretmenliği durumu vardı; hani, nerede? Kaç Kürtçe öğretmeni yetişiyor? Yok maalesef. Gitmişsiniz, Türk-Japon Üniversitesi kuruyorsunuz, ne güzel, eyvallah. Türk-Rus üniversitesi de kurabilirsiniz. Ya, Türkiye'de kendi halkları... Bir Türk-Kürt üniversitesi kuralım, gelin; ne var bunda, ne kaybederiz yani? Ondan sonra... Bu halkların inançlarını işleyen üniversiteler kuralım. Yani bunlar oluşmadığı sürece oluşacak, ifade edilecek her şey sizin Hükûmetinizin ya da sizin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ihtiyaçlarına göre ifade edilen şeyler olabilir.
Şimdi, burada, hakları ihlal edildiği için burada olan, akademisyenlik haklarına kavuşamayan insanlar var. Bak, barış akademisyenleri için mahkemeler karar verdi, bu mahkeme kararları uygulanmıyor. Bunu eleştirdiği zaman da üniversitelere molotof kokteyli atıldığı, bu nedenle eğitim öğretim yapılamadığı... E, üniversitelere faşist saldırılar da oluyor, eğitim öğretim yapılamıyor. Her zaman biz Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesine gitmek zorunda kalıyoruz. Kapıya karargâh kurulmuş; solcu, Kürt, Alevi öğrenciler alınmıyor içeri. Bu daha fazla oluyor. Polisle ortak yapılıyor, üstelik polis yönlendiriyor bunları.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Bebek katilinin posteri olduğu sürece olacak.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Bebek katilinin posteri yok.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Var, var.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Maraş katilleri bebek katilidir; Maraş'ta, Çorum'da katliam yapan, Gazal dedeyi yakanlardır bebek katilleri. Biz bebek katillerinin kim olduğunu biliyoruz. Oradan çıkıp da bir psikolojik üstünlük sağlamaya çalışma. Orada ne bebek resmi açıyor ne Öcalan resmi açıyor ne başka bir resim açıyor, haklarını ve özgürlüklerini istiyorlar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Şimdi açamıyorlar Allah'a şükür.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Git, onlara söyle, o beni ilgilendirmez.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sana söylüyorum.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Ben burada halkların hakkını ve özgürlüğünü savunuyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sen orayı savunuyorsun.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sen savunuyorsun.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Dünyanın her yerinde eğitim dili...
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Konuşmamı engelleme, seni ilgilendirmez! Oturmuşsun oraya; nedir, senin derdin ne?
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Benim derdim, senin derdin. Ne bu ülkeyle derdiniz? Ne istiyorsunuz?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Benim derdim, senin derdinse barışçıl yaklaş, kapsayıcı yaklaş. Ötekileştiriyorsun, hakir görüyorsun.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Asla, asla.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Böyle bir hakkın yok senin.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sesini yükseltme.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ederim.
Özür dilerim, kusura bakmayın.
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sakin olalım.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Şimdi, sözümüz kesilirse... Biz Meclis kürsüsünde de komisyonlarda da her yerde kapsayıcı ve eşit yaklaştığımız, Türk halkının haklarından...
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Anayasa'yı ihlal etme, Anayasa'ya bak.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Hangi anayasa? Kenan Evren'in anayasası mı?
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Anayasa'da eğitim dili Türkçedir, Türkçe!
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sizin partiniz de bu Anayasa'nın değişmesini istiyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - O 4 maddeyi değiştiremeyeceksiniz, sen merak etme.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Kenan Evren'in anayasasını tanımıyorum ben. Kenan Evren'in anayasası halkları hakir ve hakları yok etmek üzerine kurulmuştur. Bu Anayasa bir an önce değişmelidir.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Halklar aşamasını geçtik, millet olduk, millet.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Bu Anayasa, eğitim öğretim hakkını da bu Anayasa özerk üniversite hakkını da bu Anayasa demokrasi hakkını da bu Anayasa eşitlik hakkını da ihlal ediyor. Gelin, bir an önce bu Anayasa'yı müzakere edelim, buyurun. Müzakere ediliyordu. Niye? Ben o zaman vekil değildim, Alevi kurumlarını temsilen gelmiştim; görüştük. Niye durduruldu? Anayasa değişmediği; Anayasa çoğulculuğu, eşitliği, adaleti, anadilde eğitimi, demokratik yaşamı, üniversitelerin özerkliğini kapsamadığı sürece, bu Anayasa bağlamında yapılacak olan her şey hak ihlaliyle karşı karşıyadır, bu kadar açık ve net.
Şimdi, YÖK'ün kendisi, mevcut sizin Hükûmetiniz tarafından... Biraz önce başka bir vekil arkadaşımız da söyledi, muhalefetteyken ya da Hükûmet programınızda söylemiştiniz "YÖK kaldırılacak." diye. Efendim, iktidara geldiğinde bulduk; ne güzel işte, Allah'ın lütfu; bu devam ediyor. YÖK, üniversiteleri düzenlemek, önünü açmak, bilimi vesaireyi geliştirmek değil; bir tahakküm, bir otorite, bir totalitarizm, bir engellemecilik, bir tekçilik bakışıyla kendine göre bir üniversite dizayn ediyor, kendine göre bir akademisyen dizayn ediyor. Görüyoruz çevremizde, tek derdi üniversite öğrencilerine, kendi öğrencilerine bilimi öğretmek olan kişiler ekmeğe muhtaç bir şekilde yaşıyorlar; ayıptır, günahtır, yazıktır. Bir an önce... Bakın, bu insanların çoğu yurt dışına gitti, başka ülkelerde, başka üniversitelerde çalışıyorlar. Tekrar söylüyorum; bizim HDP olarak, bizim Komisyon üyesi olarak söylediğimiz, gelin birlikte bu ülkenin sorunlarına ortak çözüm bulalım. Bu "Gelin aynı düşünelim, gelin aynı siyasette buluşalım." demek değildir. Sizin siyasetiniz farklı; sizin siyasetiniz size, bizim siyasetimiz bize ama bu ülke hepimize ama bu Türkiye Türklere, Kürtlere, Alevilere, Sünnilere, kadınlara, erkeklere, gençlere, yoksullara, kimsesizlere, üniversite öğrencilerine. Öyle olmaz yani efendim, bütün muhaliflerin haklarını tırpanlayıp kendi haklarınızı birincil hak yapıp sonra da demokrasiden söz etmek totalitarizmin ta kendisidir; bu yasada da bir şekilde görülen budur, yönetmelikle görülen budur, bakış açısıyla görülen budur, diğer kültür ve inançları reddederek yapılan budur. O anlamda, bunun çok da tutulacak bir yanı yoktur.
Teşekkür ediyorum.
Kolay gelsin herkese.