KOMİSYON KONUŞMASI

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli misafirler; tabii, bizde devlet güvencesi her zaman olmalıdır. Keşke doktora yapan, yüksek lisans yapan; Amerika'da, İngiltere'de, başka kurumlarda görev yapabiliyor, 50/d oradaki geçici kadrolarda da olsa başka yerlerde de iş bulabiliyor ama düşünün, EYT'de de insanları aldınız, belli bir yaşa getirdiniz, sonra "Senin işin bitti." diyorsun, o yaştan sonra insanlar emekli mi olacaklar, nasıl ailelerini geçindirecekler? Bizde de çok iyi gençler sınava giriyorlar, araştırma görevlisi oluyorlar; ben de onlardan birisiyim.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Yıllardır EYT davulu çalışıyorsunuz ya.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Bir dakika, şimdi oraya geleceğim.

Sınava girenler oluyor, sınavı kazanıyorlar, üç dört sene 50/d kadrosunda yüksek lisans yaparken belli bir bilgi birikimine... Ona devlet de hocaları da diğer bölümler de herkes destek veriyor. Zaman harcıyorlar, belli bir birikime geliyorlar, ondan sonra "Sen git, başka bir üniversitede kendine kadro bul." Bu olmaz, her yerde güvence önemlidir.

Şimdi ben başka yerden bakmak istiyorum. Her şeye af çıkarıyorsunuz, her kesimle sözde barışıyorsunuz, çeşitli buluşmalar yapıyorsunuz. Yani bu yükseköğrenimde 2018-2022 arası ilişiği kesilmiş bin tane araştırma görevlisi devlete fazla gelmez, hele bu seçim zamanı bu arkadaşları da kapsamın içine almanızda fayda var. Bunlar da sonuçta başka bir ülkenin evlatları değil, bizim ülkemizin evlatları. Bunlara da devlet yatırım yapmış, üniversiteler, hocaları yatırım yapmış.

Yine YÖK, Gelecek Projesi kapsamında olan yaklaşık 6.500 burslu gencimizi kapsam dışında bırakıyorsunuz. Yani bunlar kolay yetişen gençler değil.

Ayrıca, bakın, geçtiğimiz hafta bir günde çıkan bir yasadan bahsetmek istiyorum. Biz de destek verdik, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de destek verdik, sözleşmelilerin tamamına yakın kısmı, tamamını kapsamasa da 500 bine yakın kısmına biz destek verdik, bir günde geçti. Bunun devlete yükü var mı? Mali olarak yok. Yine mali olarak yük getirmeyecek, maliyeye sıfır yük olan, tüm öğretim üyesi, 80 bin öğretim üyesi/görevlisi ve eski adı "yardımcı doçent" olan -sonradan adını değiştirdiniz, o zaman da muhaliftik ama- doktor öğretim üyesi, bunlar daimî kadroya geçebilir. Yani diyebilirsiniz ki "Çok uzun süreler buralarda kalıyorlar." E, çalışırlar, daha büyük bir çalışma azmi gelir. Bu eksiklikleri düzeltelim.

Şimdi, 2'nci maddeye gelince... Okudum, aşağı yukarı 6 sayfa disiplin cezaları maddesi var. Ya, bunlar üniversite öğrencisi. Üniversiteler özgür olmalı. Tamam, yani bugün, bu özgürlükler başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter; hepimiz bunu biliyoruz ama bunların yaşları belli. Bu yaşlarda insanlar daha böyle özgürlükçü olurlar, hak hukuk ararlar; bırakın arasınlar.

Ben de Boğaziçi Üniversitesine değinmek istiyorum. Boğaziçi Üniversitesinde niye böyle şeyler yaptınız? Orası güzide bir üniversitemizdi. Orada gençler eğleniyorlardı, hocalar bilim yapıyorlardı. Örneğin, kırk yıldır Boğaziçi Üniversitesinde bilgisayar mühendisliği bölümünde olan Profesör Doktor Cem Ersoy'u görevden aldınız. Ya, 11.433 tane atfı olan, 290 tane eseri olan, dünyanın en etkili bilim insanları ödülüne sahip. Bu insanlar kolay mı yetişiyor acaba? Yani biz insan harcama makinesi miyiz?

Akademik özgürlük yok, fikir özgürlüğü yok. Bakın, ben oy birliğiyle araştırma görevlisi temsilcisi seçildim, oy birliğiyle. Benim fakültemde 70 araştırma görevlisi vardı, herkes oy verdi. Aday da çıkabilirdi, çıkmadı. Ama hep senatolara gittim, oy hakkımız olmadan sorunları dile getirdik, öğrencileri bile dinledik. Siz rektörleri bile hangisi AK PARTİ'nin eski vekiliyse onlardan seçiyorsunuz, yalan mı? Bütün eski vekilleriniz eğer akademik unvana sahipse, hele profesörse hiç kaçırmıyorsunuz, mutlaka bir üniversiteye atıyorsunuz.

Akademisyen olacakların esas sorunu -bana sorarsanız- yine maddi konular, maddi destek. Birçok üniversite açıldı, tabela üniversiteleri oldu. Bunlarda bina var, belki öğretim üyesi var ama içinde yeterli sayıda eser çıkmıyor, atıf çıkmıyor, araştırmalar çıkmıyor, patentler çıkmıyor; o zaman tabela üniversitesinden öteye gitmiyor.

Tabii, dört ay ömrü kalan bir iktidardan da yenilikler beklememiz mümkün değil, ancak durumu idare eden yasalarda birtakım değişiklikler bekleriz. Siz de bazı üniversitelerin isimlerini değiştirerek idare etmeye çalışıyorsunuz; benim gördüğüm kısaca bu.

Yani çok teşekkür ederim.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sayın Gaytancıoğlu, teşekkür ediyorum vakti çok fazla verimli kullandınız da konuşmanızda "Akademik özgürlük yok. Akademisyenler işte, vesaire..." dediniz ya.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Yine de yumuşak konuştuk hocam.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Ben yirmi küsur yıl üniversitede hocalık yaptım.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Ben de yirmi iki yıl yaptım.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Tamam.

Hangi akademisyen yaptığı çalışmadan dolayı, bilimsel çalışma yaptı, vesaire de -hocam da burada cevap verir ama- yani konuşurken... Bilmiyorum acaba farklı ülkelerde mi yaşıyoruz ya? "Akademisyenler hür değil, efendim, görüşünü açıklayamıyor, vesaire..."yi, bilmiyorum, neye dayanarak söylüyorsunuz bunları?

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Hocam, geçenlerde benim asistanım geldi, benimle fotoğraf çekilemedi ya. Daha ne diyelim yani çekilmekten çekindi. Benimle fotoğraf çekilmekten çekindi.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Bunun akademik özgürlükle ne alakası var yani niye çekilmesin? Üniversitedeki hocaların siyaset yapması dahi serbest ya. İbrahim Kaboğlu Hocam bilir, üniversitede akademisyenseniz, profesörler il başkanı oluyor.