KOMİSYON KONUŞMASI

CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Teşekkür ediyorum.

Bütün haziruna hürmetlerimi arz ediyorum.

İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı günlerde İngiltere enteresan bir şey yapar, Churchill'i tekrar başbakanlığa getirir çünkü o acı günleri, o sıkıntılı günleri, buhranlı günleri idare edecek adam Churchill'dir. Fakat Churchill'in arkasında Parlamento desteği çok kuvvetli değildir.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Değerli danışman arkadaşlar, kaydı demin heyecanla alıyordunuz, şimdi de alın, buyurun, oturun bir yerlere.

CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Churchill bir gün, makam aracını atlatarak yayan bir şekilde Londra sokaklarında yürür ve metroda rastladığı gençleri de yanına alarak Parlamentoya gelir. Churchill Parlamentoya girer, arkasında bir halk kalabalığıyla, kürsüye doğru yürür, çok güzel bir konuşma yapar, bütün Parlamentonun savaşa desteğini alır. Bir muhalif "Winston Churchill ne yaptı şimdi?" diye sorar, Churchill'i çok iyi tanıyan eski bir arkadaşı, biraz da muzipçe "Churchill şu anda İngilizceyi de savaşa soktu." der, hoş bir anekdottur bu.

Burada, arkadaşlarımız, gerek İYİ Parti sözcüleri gerek Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri giderken bunu yaptılar, güzel Türkçemizi de siyasete soktular. Dille siyaset yapılır, dil siyasete bir aktör olarak girmez, onu yaptılar, çok acıydı. Ne demek istiyorum, onu arz edeceğim. Şimdi, metni okursak baştan "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasıyla kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz." Bu hüküm, aslında arkadaşlarımızın verdiği önergenin maksadının tamamını karşılıyor. Burada olan, esasa dair bir şey değil, usule dair bir şey. Nedir o? Muhalefetin önergeleri Komisyonda reddedildi, yoksa başörtüsünü düzenleyen maddenin içeriğine dair bir şey reddedilmedi çünkü onların içerikten murat ettiklerini gerek bu madde gerek devamı... Devamını okuyalım: "Hiçbir kadın dinî inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı..." Burada tercih ettiği kıyafetinin sebebi dinî inancı değil, her ne sebeple olursa olsun tercih ettiği kıyafet.

Dolayısıyla şimdi, arkadaşlarımız mütemadiyen şunu söylediler: "Gollük bir pas." Ee, siz de doğrudan gol atmak istediniz yani bu başörtüsü meselesini Sayın Genel Başkan gündeme getirirken doğrudan gol atmak istedi, karşı taraftaki de siyaset yapıyor, "Sana attırmam golü ben atarım." dedi eğer öyle bakarsak, öyle bir şey yok tabii. Neden yok? Başörtüsü meselesini hepimiz çok iyi biliyoruz, bizim çok can yakıcı bir meselemiz. Bu mesele üzerinde siyaset yapmak isteyen kaybeder, hiç kimse yapamaz. Siyaseti kabul etmeyecek kadar hassas bir konu ve bunun böyle olduğunu en iyi bilen siyasi kadrolar da AK PARTİ kadrolarıdır çünkü biz bu işi çok bihakkın yaşadık, çok içeriden yaşadık, çok canımız yandı ve bunun, şimdiye kadar Türkiye'nin tercih ettiği demokrasinin bir türlü oturamamasının temel sebeplerinden biri olduğunu da biliyoruz. Neyi kastediyorum? Şunu: Kılık kıyafet dünyanın her yerinde, dünyanın bütün kültürlerinde bir statü sembolüdür; hele geleneksel toplumlarda, sanayileşme öncesi toplumlarda tamamen öyledir ve bunun kavgasını ilk veren de bizler değiliz, pek çok toplum bunun kavgasını vermiştir ama sanayileşmeyle, endüstrileşmeyle, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı tecrübelerinden sonra pek çok ülke bunu aştı, biz aşamadık, şimdi aşıyoruz. Yani Türkiye, sanayileşirken sanayileşmenin kültürel boyutunu da tamamlıyor, bunu biraz da öyle alalım. Mesela, bizim dışımızdaki Türk dünyası, İslam dünyası, Avrupa dünyası bizim bu meseleyi nasıl tartıştığımıza, nasıl çözdüğümüze, nasıl sonuca bağladığımıza bakacak, onlara emsal olacağız. Onun için, şöyle diyebilirdi muhalefetten arkadaşlar: "Beraber bir önerge verelim." Öyle bir teklif gelmedi, kendi önergesini verecek, o kabul edilecek; bu da bir siyasettir.

Dolayısıyla ben bu olanları tamamen siyasi bir tavır olarak değerlendiriyorum, Komisyonun terk edilmesi siyaset değildir, Komisyonun terk edilmesi siyaset sahasını terk etmektir, işte orada asıl oyun başlıyor.

Ben meramımı anlattım zannediyorum, bütün arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.