KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Kıymetli milletvekillerimiz, biraz önce, Özgür Bey'in, Mecliste geçmiş dönemlere atfen tabii, Adalet Komisyonu Başkanı olarak ve ilk imza sahibi olması hasebiyle Meclis Başkanımıza da böyle eleştirel bir bakış açısını ifade ederek söylediği birkaç cümle vardı. Tabii, öncelikle şunu ifade etmek isterim: Meclis Başkanımız Mustafa Şentop Bey'in imzaladığı ilk kanun teklifi bu değil, 17 Haziran 2020 tarihinde Yassıada kararlarının da yok sayılmasına yönelik bir kanun teklifi vardı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Onu da eleştirmiştim, onu söyledim.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Yok, ben onu diyeceğim yani eleştirdiğiniz şeyi biz de eleştireceğiz. Bir şey söyleyeceğim, cümlemi tamamlarsam anlayacaksınız Özgür Bey.

Orada da Meclisimizin tamamının Genel Kuruldaki oy birliğiyle bu süreçler tamamlanmış oldu.

Şimdi, ben, geçmişte görev yapan Meclis Başkanlarımızın Özgür Bey'in dediği gibi acaba bir hassasiyetleri var mıydı yani hiç imza atmamışlar mıydı diye bakıyorum. Mesela, çok sevdikleri ağabeyleri -benim de çok saygı duyduğum bir insandır- Hikmet Çetin, SHP-CHP Meclis Başkanlığı döneminde 6 tane kanun imzalamış.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Nelere imza atmış, bir okusana.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bakın, bir dakika efendim yani... Şimdi, bizi burada niye tercih ediyorsunuz ki? Kanun teklifidir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, hayır; İç Tüzük'e atmış, mutabakatlara atmış, ayrışmamış. Saydım hepsini.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Efendim, o, size göre ayrım.

ANAP'lı Mustafa Kalemli 7 kanun teklifine imza atmış.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Neye atmış ama oku da duysunlar.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hüsamettin Cindoruk 4 kanun teklifine imza atmış. Yine, bizim dönemde Bülent Arınç Bey 3 kanun teklifine, Ömer İzgi Bey 2 kanun teklifine, Cemil Çiçek Bey 2 kanun teklifine, Binali Yıldırım Bey de yine 1 kanun teklifine...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İç Tüzük değişikliği ve teşkilat kanunu...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ve Anayasa değişikliği...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ve Anayasa değişikliğine...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben hepsini saydım, çalıştım onlara.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Şimdi, Özgür Bey, sizin tercihleriniz farklı olabilir. Ben bu Meclisin... Hem başörtüsü konusundaki mağduriyetlerin, acıların, yaşatılan bu zulmün bütün toplumsal katmanlardaki her karşılığını biliyoruz. Bazıları buna sevindi, bazıları böyle alkış tuttu, onları da biliyoruz, tarihin sayfalarında yer alıyor. Bu kadar acılı bir hadise, bu kadar yaşanmışlıkları var ve Meclis Başkanımızın da kendi ailesinden insanların yaşadığı bu mağduriyetler var. Yine, Yassıada mağduriyetleri hâlâ bu toplumun vicdanında çok derin, unutulmayan yaralar açmış; dönem dönem anlatıldığında gözyaşı dökülen bir zulüm ve baskı dönemi yani. Şimdi, bu tür özel anlamı olan, özel değeri olan bir teklife hem şahsı hem ailesi açısından bir Meclis Başkanının imza atması kadar doğal bir şey olamaz. İmza attığı kanun teklifinin çok özel karşılığı var bu toplumda.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Olmaz öyle, olmaz. O zaman Başkanlığı bırakacak o imzayı atmak için.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - O, size göre, sizin kendi değerlendirmenizdir yani Cumhuriyet Halk Partisi...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir siyasi partinin girmediği bir görüşme bu. Belki birinin "hayır" diyeceği teklife nasıl gider imza atar ya?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Herkesin ortak paydada... Temel hak ve insan hakkı diyoruz. Temel insan hak ve özgürlükleri ve Anayasa 24 ve Anayasa 41, hiç kimsenin üzerinde çok fazla böyle yorum yapamayacağı alanlar, belki genişletilmesi... Biraz önce bahsettiniz, Anayasa 24'le ilgili çok net bir şey ifade edemediniz "Evet." veya "Hayır." demediniz bu konuda ama "Buna size yakışan manada eklemeler yapmanız gerektiğini düşünmediniz mi?" dediniz. "Onu düşünebilirsiniz." diyebilirsiniz, önergeyle bu manada genişletilmesini tavsiye edebilirsiniz ancak bu teklifiniz de maalesef, Anayasa'ya aykırılık noktasında karşı karşıya kalabilir, onu da ben hatırlatırım. Neden? Kanun düzenlemesi açısından çok daha özelde, çok daha teknik bir alandaki çalışma dahi Anayasa'nın 2'nci maddesine yani "Cumhuriyetin niteliklerine aykırıdır." diye Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal görüşü var. Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa 24, din ve vicdan hürriyeti bağlamında, daha altta, normlar hiyerarşisi içerisinde, 3194 sayılı İmar Kanunu gibi tamamen teknik, hiçbir sosyal, hiçbir toplumsal, hiçbir kültürel alana dair bir dokunma, bir etkilenme, bir geliştirme sağlamayan, tamamen teknik planlama, İmar Kanunu'ndaki düzenleme dahi Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa'nın "Cumhuriyetin nitelikleri" 2'nci maddesi başlığına aykırı görülüyorsa ve kurumsal manada bu da izah ediliyorsa -ki Genel Kurul görüşmelerinde bunu gördük- bu teklifiniz de Anayasa'ya aykırılık noktasında kurumsal görüşünüzle çatışacak mıdır? Bunu da ben size hatırlatmak isterim.

Diğer yandan, yine, bazı hatipleriniz, tabii, özellikle sabah... Erhan Bey burada mıdır bilmiyorum, gelip gidiyor, şöyle enteresan bir şekilde "Peki, o zaman size soruyorum: Madem Anayasa'da bir değişiklik ihtiyacı vardı, yirmi yıldır siz neredeydiniz yani 2002'den beri neredesiniz? Madem hâlâ çözülmemiş bir durum vardı, 2010'daki Anayasa referandumunda bu değişikliği neden yapmadınız, elinizi tutan mı oldu?" gibi cümleler kullandı. Sanki, Türkiye'de 2007 erken seçimlerinden sonra AK PARTİ'ye yönelik bir kapatma davası açılmamış, o kapatma davasında hazine yardımından mahrumiyet kararı verilmemiş, kararda başörtüsü eylemleri dâhil, başörtüsüne özgürlük açıklamaları dâhil, bu imam-hatipli öğrencilere, meslek lisesi öğrencilerine katsayı uygulamaları dâhil birçok alanı ifade ederek Anayasa Mahkemesi tarafından herhangi bir karar verilmemiş gibi; yine, arkadaşlarım da bahsetti "411 el kaosa kalktı." ifadesiyle vücut bulan, daha sonra yine Anayasa Mahkemesinin kararıyla beraber iptal edilen bir karar ortada yokmuş gibi "Yirmi yıldır neredesiniz?" diye bir ifade kullanılabildi burada.

Yine, değerli hatipler siyasi bir oyundan bahsetti burada. Sayın Erozan burada "Siyasi bir oyun oynuyorsunuz, samimi değilsiniz." diyor. Yani bizim geçmişimize, yirmi yıllık hikâyemize baktığımızda nasıl bir saldırıyla, nasıl bir engelleme ve hatta partimizi kapatma tehdidiyle dahi karşı karşıya kaldığımızı yok sayabiliyorlar bu konudan dolayı; enteresan. Ve şöyle bir yorum yapıyorlar: "Siz samimi değilsiniz, bir oyun oynuyorsunuz." dediler Macaristan'daki Orban örneğinden yola çıkarak. Macaristan seçimlerini daha yakından gördüğümüzde, aslında orada oynanan oyunun tam tersi olduğunu görüyoruz. Meşru, seçimlerle iktidara gelmiş bir parti genel başkanına karşı farklı görüş ve fikirlerde olan ve farklı görüş ve fikirlerde olanların da aralarında farklı husumetler olmasına rağmen bir araya gelme hikâyesi var. Aslında bir hikâyeyi benzetebilirsek... Aslında öncesine baktığımızda, Macaristan seçimleri öncesi bir yılda, iki yılda yaşanan olaylar, o zamanki Başbakanın, malum, Açık Toplum Vakfının -görünmeyen- arkasındaki Soros'la ilgili yaşanan olaylar; baktığımızda, aslında hikâyenin yarım kaldığını görüyoruz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Onu siz iyi bilirsiniz, biz bilmeyiz onu.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Biz söylemedik arkadaşlar, biz Orban'la ilgili bir ifade kullanmadık, siz kullandınız, Özgür Bey kullandı, Ahmet Kamil Erozan Bey kullandı. Bizim hiçbir iddiamız yok.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Soros'la görüşme yapanlara söyleyin, Soros'la mesaisi olanlara söyleyin.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bizim ne Orban'la ne Soros'la ne Macaristan seçimleriyle ilgimiz var, siz söylediniz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Cumhurbaşkanının fotoğraflarını izah et.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ha, arkadaşlar, söylüyorsanız her şeyini söyleyin. Acaba oradan farklı örnekler mi aldınız kendi birliklerinize, 6'lı masa uygulamalarına? Onu da açıklarsanız çok memnun oluruz. Yani bizim dünyamızda yok, gündemimizde de yok, konuşma metnimde de yoktu yani ben onu konuşmayacaktım ama sizlerin açıklamaları üzerine bunu ifade etmek istedim.

Yine, enteresan, şöyle bir cümle kullanıldı, dediler ki: "1990'lı yıllarda siyaset, sivil siyaset çok dar bir alana sıkıştırılmıştı. Egemen güçler vardı. Mesela, bir asker, eski bir genel müdürümüz -Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış, Bakanlık yapmış, siyasi parti genel başkanlığı da- 'İşte, doğuda dağa çıkmayın, ovada siyaset yapın.' dedi diye ertesi gün bir general haddini bildirdi, hemen suspus oldu; 1990'lı yıllar. Egemen güçler başkaydı o zamanlar. ama o zaman çok daraltılmış bir alana sıkıştırılmıştı siyaset, kimsenin sesi çıkmıyordu." Hani, şu anda biz övüyoruz ya "1990'lı yıllar, parlamenter sistem ne güzeldi böyle, günlük güneşlikti, her şey çok iyi götürülüyordu, sorunlar yoktu, ekonomi iyiydi, siyaset zemini iyiydi." falan gibi ama burada bunu da duyduk, enteresan.

Sonra dediler ki -benzeştiriyor-: "1990'lı yılların egemen güçleri askerdi, bürokrasiydi, yargıydı. Şimdi de bir vesayet şeyi daha var, o da sivil siyaseti daraltıyor." Nedir o? Yüzde 52,5'la seçilmiş, milletimizin helal oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki yürütme bunu daraltıyormuş. Benzettiğiniz noktaya bak! Yani 1990'lı yıllarda, atamayla gelen asker, yargı erkinin vesayet sistemi ile bugünü, aziz milletimizin oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki Cumhurbaşkanımızın kullandığı yetkiyi benzeştirmeye çalışıyor. Tuhaflığa bakar mısınız yani? Enteresan. Demek ki sivil siyaset sadece milletvekillerinin aldığı oyla ölçülüyor herhâlde. Enteresan bir durum, milletvekillerinin aldığı oylar sivil siyaset, belediye başkanları da herhâlde...

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Güler, toparlayalım çünkü daha Komisyon üyelerine de söz vereceğim. Siz kısa bir cevap verin diye söz verdim.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Şimdi, böyle birkaç hususu da ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Yine, değerli hocam ifade etti başlangıcında. Kendisi tabii, birebir de kanun teklifini vermeden önce... Mesela bizim 2020 yılında çıkarttığımız infaz yasası düzenlememiz vardı. Hocamızla beraber, yine Grup Başkan Vekilimiz Engin Özkoç'la beraber ön hazırlık konusunda bir toplantımız, değerlendirmemiz vardı. Kendilerinin önerileri oldu, biz yapabileceklerimiz çerçevesini bu manada yine yaptık. Bir de komisyon çalışmalarımızda, Adalet Komisyonunda özellikle ve diğer komisyon çalışmalarımızda -ki Genel Kurul safahatını Özgür Bey de bilir- bazı teknik noktalardaki önerilerde hem Genel Kurul -hem komisyon safahatında- her zaman, madde değişikliğini biz gerçekleştirmişizdir ve çok da önemsemişizdir bu manada.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Saraya sormadan yapmıyorsunuz, benim şahitliğim buna denk gelir.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - O sizin şahitliğiniz...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Benim yüzlerce şahitliğim var.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hayır, efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Virgül, noktalı virgül olsa saraydan onay alıyorlar.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - O sizin düşünceniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Alıyorlar. Ben yemin ederim, sen olmadığına yemin et.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ben önem derecesine...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz yemin ederiz...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Arkadaşlar, biz bir siyasi partiyiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Saraydan onay almadan madde çıkmaz, madde girmez.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Özel...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz yemin ederiz, siz de edin.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sayın Özel, biz bir siyasi partiyiz, bizde Genel Başkanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan hiyerarşik manada -biz bir siyasi partiyiz- kimse bağımsız, özgür değildir bu konuda.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Aşağıda konuştuğumuzda siz de "Genel Başkanımızı arayalım." demiyor musunuz?

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Arkadaşlar, lütfen...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Arkadaşlar, bir dakika.

BAŞKAN YUSUF BEYAZIT - Sayın Güler, toparlayalım.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Enteresan bir de arkadaşlar... Bu uzlaşma, bu görüşme ve öneriler noktasında imkân varken "Asla bugüne kadar böyle bir şey olmamıştır. "Uzlaşma" gibi bir kavramı bugüne kadar kullanmadık." demesini ben yadırgadığımı ifade etmek isterim. Hocam, bugüne kadar birçok kanun metninde ve maddesinde bu türden görüşmeler ve uzlaşmayla birçok değişiklik olmuştur, bunu ifade etmek isterim.

Diğer bir husus olarak, anayasal manada sürece dair keşke, bugünkü katkılarınıza dair... Evet, bizim de eleştirimiz oldu, sizin "tek adam yönetimi" gibi ifadenize "tek adamdan aldığınız yetki" gibi bir ifadenize keşke... Eleştiri olaraktan saygı duyuyorum, yapabilirsiniz. Peki, 6'lı masanın...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Anayasa'da yazıyor o. Anayasa madde 104...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hah, güzel...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Siz yazdınız onu.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Peki, Hocam, Anayasa'da şu yazıyor mu, Anayasa'da şöyle yazıyor mu? "Yüzde 50 + 1'le seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, içinde oransal manada binde 1'den yüzde 25'e kadar partilerin oluşturduğu 6'lı masanın protokolüyle emrinde uygulama yapacaktır."

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Onun adı "istişare", "istişare."

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Böyle bir şeye de cevap verseniz yani yüzde 50 + 1'le seçilen bir Cumhurbaşkanına 6'lı masanın vesayeti, odaklanması, istişaresi, dayatması -ne diyorsunuz bilmiyorum- olabilir mi? Olmadığı zaman da kriz çıktığında ne yapacaksınız? Bunu da Anayasa'da yazarsınız herhâlde, bunu da ifade edersiniz.