| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop, MHP Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, AK PARTİ Grup Başkanı Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, AK PARTİ Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin, AK PARTİ Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, AK PARTİ Grup Başkanvekili Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, AK PARTİ Grup Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, AK PARTİ Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, MHP Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay, MHP Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, BBP Genel Başkanı Ankara Milletvekili Mustafa Destici ve 326 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4779) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 19 .01.2023 |
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verilen teklifle, özetle, temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılmasının hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamayacağı düzenlenmiştir. Yine, dinî inancı sebebiyle kadının başını örtmesi veya tercih ettiği kıyafeti nedeniyle eğitim, öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, temel hak ve hürriyetleri kullanma, hizmetlerden yararlanma hakkından yoksun bırakılamayacağı, kınama ve suçlamaya, ayrımcılığa maruz bırakılamayacağı da ifade edilmiştir. Alınan veya verilen hizmet gereği bir kıyafet belirlenmesine ihtiyaç duyulan hâllerde de söz konusu kıyafetin de dinî inancı sebebiyle başını örtmesine ve yine tercih ettiği kıyafete engel olmayacak nitelikte olması belirtilmekte; ayrıca, ailenin korunmasına ilişkin düzenlemeyle de yalnızca erkek veya kadın olmak üzere iki farklı cinsiyetten bireylerin evlenerek evlilik birliğini oluşturabileceği açıkça düzenleniyor.
Bugün bu teklifi konuşurken Şule Yüksel Şenler'i anmamak olmaz diye düşünüyorum. Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Hanımefendi Emine Erdoğan'ın teşrifleriyle her türlü ayrımcılığa karşı çıkan, özgürlükleri savunan Şule Yüksel Şenler'in onurlu mücadelesini gelecek nesillere aktarmak amacıyla kurulan Şule Yüksel Şenler Vakfının açılışını gerçekleştirdik. Başörtü mücadelesinin sembol isimlerinden Şule Yüksel Şenler'i minnetle, rahmetle anıyorum. Bugün inancımızla, değerlerimizle var olabiliyorsak bunda, dirilişin tohumlarını eken Şule Yüksel Şenler'in, Gülsen Ataseven'in, Merve Kavakcı'nın, Leyla Şahin Usta'nın, burada isimlerini sayamadığım görünmez kahramanların emeği, cesareti, dik duruşunun payı var. Elbette, hiçbir hukuki gerekçeye dayanmadan uygulanan bu yasakları tamamıyla ortadan kaldıran, seksen bir yıl sonra hiçbir ayrımcılığa uğramadan tüm kadınlara seçilme hakkını veren, eğitimden çalışma hayatına kadınların hayatın her alanında özgürce var olmasının yolunu açan Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a da şükranlarımı sunmak istiyorum. Eğer bugün ben bir köyden, bakkal Mehmet'in başörtülü kızı olarak Mecliste varsam bu Sayın Cumhurbaşkanımızın ve AK PARTİ'nin sayesinde. Ve benim için, inanıyorum ki aslında yasaklara maruz kalan herkes için "Hayaldi, gerçek oldu." diyebildiğimiz en önemli düzenlemelerden biridir başörtüsüyle var olabilme özgürlüğü.
Başörtüsüyle ilgili tarihî süreci Grup Başkan Vekillerimiz az önce ifade etti. Neler yaşandı? Kız öğrenciler üniversite kapılarından içeri alınmadı. Başörtülü öğretmenler mesleklerinden ihraç edildi ama okuldan atılırken de öğrenciler devamsızlık gerekçeleriyle atıldı. Hem okula alınmadı hem devamsızlık gerekçeleriyle atıldı. "Sıkma baş" dediler, "zavallı" dediler, başörtüsüne "çul" dediler, "örümcek kafalılar" dediler, baskıyla örtündüğümüzü iddia ettiler, niyet okudular, "Siz inancınız gereği takmıyorsunuz." dediler, "siyasi simge" dediler. Peruk takanların dahi perukları başından çekildi. Okulların önünde kız çocukları tartaklandı, gözaltına alındı. Mahkeme salonlarında ifadeleri alındı. Ne için? Başörtülü okumak, eğitim almak istedikleri için. Travmalar yaşandı. Başörtülü kadınlar âdeta sürgün edildi yaşamdan. O zaman ikna odalarının mimarı, sonradan CHP Milletvekili Nur Serter Kasım 2013 tarihli Meclis tutanaklarında diyor ki: "O zaman doğru yaptım, bugün de olsa yine yaparım." Buna karşı, yine, tutanaklarda Sayın Engin Altay ikna odaları mimari Nur Serter için "Eğitimci şefkatiyle çocukların eğitim hakkından mahrum kalmamaları için rehberlik yaptıysa ne kötülük var bunda?" diyebiliyor.
Zorlukla, anne babasının çabalarıyla, umutla üniversiteye gönderdiği genç bir kızın sırf başörtülü olduğu için okuldan atılması, aşağılanması, yok sayılması nasıl bir duygudur, anlayabiliyor musunuz? Gencecik kız çocuğunun, annesinin babasının yıkılan hayallerini düşünün. Vatanına milletine hizmet etme hayaliyle mesleğini yapmak isteyen öğretmenin avukatın, doktorun "Sen başörtülüsün." denilerek çaresizlik içerisinde bırakıldığını düşünün. Ki bir avukat olarak da bunu bizzat yaşadım. Oğlunu vatan için askere gönderen bir annenin sırf başörtülü olduğu için çocuğunun yemin törenine alınmadığını hatırlayın. Sağlık karnesinde fotoğrafı başörtülü olduğu için tedavisi yapılmayan, ölüme mahkûm edilen Medine Bircan, mezuniyet töreninde ağzı kapatılarak, başörtüsü çekilerek kürsüden indirilen okul 1'incisi gencecik bir kızın yaşadığı travma. Bu sahneyi evde televizyonda belgeselde izlerken o sırada dersini yapan 13 yaşındaki oğlumun o sahne dikkatini çekti, dedi ki: "Anne gerçekten oldu mu böyle bir şey? Şaşkınlıkla sordu ve "Nasıl böyle bir şey olabilir? Hiç mi kimse bir şey yapmadı, hiç mi?" dedi. Hiç mi kimse bir şey yapmadı? Yaptı. Merve Kavakcı milletin oyuyla başörtülü olarak aday oldu, seçildi, milletin oyunu aldı. Ben o zaman Fazilet Partisi İl Kadın Kolları Başkanıydım. Yerel bir TV kanalında bana sordular "Sence Meclise girebilir mi Merve?" diye. Ben o zaman "Elbette girebilir." dedim. Başörtülü bir aday olarak milletin karşısına çıkacaksınız, millet size başörtülü olduğunuzu bilerek, görerek oy verecek, seçileceksiniz, milletin temsil edildiği milletin Meclisine giremeyeceksiniz; bu mümkün değil. Ne oldu? Başörtülü, milletin seçtiği milletvekiline "Dışarı... Dışarı... Bu kadına haddini bildirin!" sözleri hâlâ kulaklarımda. Nasıl olabilir böyle bir şey? Oldu. Hiç mi kimse bir şey yapmadı? Yaptı. Yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek, başörtülü, açık; ülkemizin dört bir yanında başörtüsü özgürlüğü için el ele verdiler. Ne oldu? Özgürlük için el ele verenler gözaltına alındı, Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandı. Leyla Şahin Usta başvurusunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptı, reddedildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında ne dedi? "Laik bir üniversitede okumayı tercih eden o üniversitenin kurallarına uymakla yükümlüdür. Dinini aktif olarak yaşamak isteyenler dinini aktif olarak yaşamak istemeyenler üzerinde manevi baskı oluşturur." Başörtüsü takanların başı açıklar üzerinde manevi baskı oluşturduğu gibi trajikomik bir gerekçe belirtildi.
Hiç mi kimse bir şey yapmadı? Yaptı. Sayın Cumhurbaşkanımızın "En büyük dileğim başı kapalı kızlarımız ile başı açık kızlarımızın el ele dolaştığı bir üniversite, bir ülkedir; bunun için uğraşıyoruz, bunu çözmek en büyük özlemimdir." sözleri AK PARTİ kapatılma davasında kapatma gerekçesine delil olarak gösterildi. Yine, parti kapatma davasında başörtüsünün serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliği teklifi de kapatma sebepleri arasında sayıldı.
Hiç mi kimse bir şey yapmadı? Yaptı. 2008'de kız öğrencilerin eğitim hakkından faydalanması için Anayasa değişikliği teklifi Mecliste kabul edildi, ertesi gün "411 el kaosa kalktı." diye manşetler atıldı, milletin Meclisinde alınan karar koşa koşa Anayasa Mahkemesine götürüldü; Anayasa Mahkemesine sunulan dilekçenin altında o günkü CHP Grup Başkan Vekilinin, bugün kanun teklifi verenin imzası var. O günkü CHP Genel Sekreteri türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasının yaratacağı sıkıntılar, türban takanların takmayanlara karşı bir baskı oluşturacağı gibi açıklamalarda bulundu. Biz 6 kız kardeşiz, 4'ümüz başörtülü, 2'miz açık, hiçbir zaman hiç kimse birbirinin üzerinde baskı yapmadı; aslında milletin de arasında hiçbir zaman böyle bir sorun olmadı ama yasakçı zihniyetler oldu. Kız öğrenciler üniversite kapılarında eğitim hakkından mahrum edilirken, yasaklar yaşanırken bir televizyon programında sunucu "Ben ona 'çul' diyorum." diyor, muhatabı da "Evet, bez parçası." diye onaylıyor. Yine, 2010 yılındaki bir televizyon programında sunucu soruyor: "Bu sorunu nasıl çözeceksiniz? Üniversitelerde sorunlar yaşanıyor, bu sorunu nasıl çözeceksiniz?" Muhatap cevap veriyor: "'Niye türban takıyorsun?' diye bir şikâyet oldu mu bugüne kadar?" diyor, sunucu yeniden tekrar ediyor: "'Niye türban takıyorsun?' diye bir şikâyet yok 'Türbanla niye okula gidiyorsun?' diye bir şikâyet var." dediğinde, "Devletin kuralları var, okula gitmenin, mahkemeye girmenin, Meclise girmenin bir kuralı var." diyor. Hatta konuya o kadar uzak, başörtüsünün özgürce takılabilmesi anlayışına o kadar uzak ki "'Ömür boyu takacaklar.' diye bir kural mı var?" da diyebiliyor. Kız çocukları eğitim hakkından faydalansın, üniversitelerde okusun, mesleğini yapabilsin; eğitim, çalışma hayatı, siyaset, her alanda özgürce var olabilsin diye partinin kapatılması tehlikesiyle karşı karşıya kalınmasına rağmen mücadele verilirken kimin nerede durduğu açıkça ortada. Yasakçı zihniyetle dayatılan bu sorun, peki, nasıl çözüldü? 1 Ekim 2013'te açıklanan demokratikleşme paketiyle kısıtlayıcı hükümler kaldırıldı ve kadınlar artık hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan hayatın her alanında özgürce var olabildiler. Kız çocukları okullarına gittiler, mesleklerini yaptılar, başörtülü hâkim, başörtülü avukat oldu; özgürlükçü olmayan, yasakçı zihniyet bu sorunu oluşturdu; milletin devlet için değil, devletin millet için olduğu anlayışıyla AK PARTİ bu sorunu çözdü. Artık, kadınları kıyafetleriyle değil, sporda, sanatta, ekonomide başarılarıyla konuşur olduk ama baktık ki bir sabah kalkıp denildi ki "Kanun teklifi veriyoruz." Biz de dedik ki: "Gelin daha üst bir metin olan Anayasa'da başörtüsü özgürlüğünü tescillemiş olalım." dedik. Burada başörtüsünün gerçekten bir turnusol kağıdı vazifesi gördüğünü düşünüyorum; kim özgürlüklerden yana, kim değil bunu gösterecek. Buradaki tutumunuz gösterecek ki "mış" gibi mi özgürlüklerden yanasınız, gerçekten inanç özgürlüğünden, kıyafet özgürlüğünden mi yanasınız? Eğer gerçekten samimiyseniz "ama"sız "fakat"sız ipe un sermeyi bırakıp teklife "Evet." demekte tereddüt etmezsiniz. Biz istiyoruz ki kadınlar kıyafetiyle, örtüsüyle değil, yaptıklarıyla, başarılarıyla, ekonomide başarısıyla, ailede çocuğunu yetiştiren bir anne olarak özverisiyle pozitif gündem olsun. İnşallah, başörtüsü özgürlüğünü, kıyafet özgürlüğünü tescilleyen Anayasa değişikliği teklifimizle artık yasakçı zihniyet, yasaklar tamamen gündemimizden çıkacaktır diyorum, teşekkür ediyorum.