KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Tabii, burada, bu teklifin eleştirilecek en önemli yanı -diğer siyasi parti temsilcilerimiz de ifade etti- mütevelli heyetinin belli bir siyasi görüşün çerçevesinde oluşması yani AK PARTİ'nin hâkimiyet alanında olan bir mütevelli heyet. En belirgin kişi de burada, Gaziantep Belediye Başkanı yani rahatsızlık budur. Yoksa, elbette siyasetçi her alanda olacak, olmalı da ama şeffaf olması için keşke, birkaç diğer siyasi partilerin bulunduğu işte... Bizim tarihimizin olmadığı bölge var mı? Anadolu, baştan başa tarih. Yani ben burada Antepli kardeşlerimi saygıyla selamlıyorum. "Mavzer omzuma yük/Ben yumruklarımla dövüşeceğim/Yumruklarım memleket kadar büyük." diyen Şahin Bey'in torunları her şeye layıktır, bunu bir yere ayıralım, bunu bir yere koyalım ama Hasan Çilez de bak hayalini söyledi. Niye Amasya'ya böyle bir şey yok değil mi?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Yok, öyle demedim, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmeyi hak etti, sekiz bin beş yüz yıllık şehir, elhamdülillah.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Ben öyle anladım, korkma ya. Amasya da şehzadeler diyarı şehrimiz. Adana, Çukurova farklı mı? Kahramanmaraş farklı mı? Van farklı mı? Diyarbakır farklı mı, değil mi? Dolayısıyla yani burada, herhangi bir ilimizi hedef alarak bir şey söylemiyor hiçbir arkadaşımız, kimse bunu yanlış anlamasın ya da yanlış anlatmaya çalışmasın. şeffaf olması lazım yani adı vakıf. Vakıf kültürü, Türk kültüründe, Türk-İslam kültüründe son derece önemli bir kurumdur vakıf. Dolayısıyla mademki "Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı" adı -yani çok önemli bir isim, kültürel miras- hem Anadolu'daki arkeolojik değerlerimize, kültürel değerlerimize hem de Anadolu dışındaki coğrafyalardaki Türk-İslam eserlerine sahip çıkma iddiasıyla, büyük bir iddiayla kurulan bir vakıf, bu kadar büyük bir vakıf, o hâlde kendi ülkemizde herkesin bulunacağı bir yapı oluşturulabilirdi burada.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Koncuk, Ankara'da zaten, vakfın merkezi Ankara'da.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Hayır, hayır, ben mütevelli heyetinden bahsediyorum Ali Başkanım, Ali Bey. Bu kadar güzel bir amacı olan vakfın mütevelli heyeti daha şeffaf, bizim de görebileceğimiz, diğer siyasi partilerimizin de görebileceği bir yapı şeklinde oluşturulsaydı burada şu tartışmaları belki de hiç yaşamazdık ama AK PARTİ'nin böyle bir şeyi var "Hep bizden olsun." yani Kanarya Sevenler Derneği Başkanını bile AK PARTİ'li seçmek için gayret gösteriyorsunuz. Bunu ben yıllarca bir sendikanın genel başkanlığını yapmış olan bir insan olarak tespitini söyleyeyim -maalesef, böyle bir anlayışınız var- "Her şey bizden olsun." böyle bir şey olamaz.

Şimdi, bir de burada, işin önemli bir tarafı da "Bir yetki kargaşası doğar mı?" diye akla geliyor çünkü bu yöntemi siz her yerde kullanıyorsunuz. Mesela, daha önce burada -hatırlıyorum ben- yine Kapadokya'yla ilgili bir kanun çıkardık yani Kapadokya yönetimiyle ilgili özel bir kanun çıkardık. O zaman da ben söyledim, dedim ki: Ya, bu, Kültür Bakanlığının bünyesinde zaten olan bir şey, Tarım Bakanlığı da işin içerisindeydi bazı alanlarda ama siz kanunla ayrı bir alan bölge başkanlığı oluşturdunuz. Aklıma o geldi, sürekli her yere ait özel kanunlar çıkarma anlayışı var yani o zaman da demiştim: Ya, Çukurova'ya ait de bir özel kanun çıkaralım, Adana'nın da Mersin'in de Osmaniye'nin de kendine özel problemleri var, ona da özel bir kanun çıkaralım. Madem böyle bir yaklaşım varsa niye Güneydoğu Anadolu'ya, İç Anadolu'ya, Doğu Anadolu'ya, Batı Anadolu'ya çıkarmayalım?

Şimdi, bu çalışmaların nereye bağlı olması lazım? Daha çok Müzeler Genel Müdürlüğüne. Genel Müdürümüz burada mı bilmiyorum... Burada mı Sayın Bakanım?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI NADİR ALPASLAN - Sorumlusu benim.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Evet, keşke burada olsaydı.

Yani onun yetkisinde yapılması gereken bir çalışmadır bu. Koskoca bir Kültür Bakanlığı var yani neden böyle bir vakıf kurulmasına ihtiyaç duyulduğuna ben o kadar izahınıza rağmen vallahi anlamış değilim çünkü benim, bizim devlet yönetimi anlayışımız böyle parçalı yetkiler oluşturmak falan değil. Kültür Bakanlığı var kardeşim, Bakan var, Genel Müdürlük var. Ali Bey bir şey söyledi zannederim Yıldırım Kaya'nın konuşmasına. Yıldırım Kaya "Niye bunu, böyle bir şeyi son dakikalarda getirdiniz, yirmi yıldır niye getirmediniz?" dediğinde "Bizden önce bir seksen yıl var." dedi. Tabii, bu söz çok dikkatle söylenmesi gereken bir söz, "Seksen yıl" deyince ben Atatürk'ü görüyorum. Atatürk burada öncelikle Türk Tarih Kurumunu kurmuştur, Türk Dil Kurumunu kurmuştur ve öyle bir düzenleme getirmiştir ki Türkiye İş Bankasının gelirlerinden Türk Tarih Kurumuna ve Türk Dil Kurumuna o paylardan, her yıl kârından para aktarılmasını temin etmiştir. Anayasa'nın ilgili maddesi gereği bu parayı da Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu dışında hiç kimse kullanamaz. Siz onu bile bozdunuz, onu da söyleyin; onu bile bozdunuz. Birikmiş alacaklarını "tek hazine" diye çektiniz parayı, koydunuz. Atatürk'ün bu ebedî gelirini, bu kurumlara sağladığı ebedî gelirini "tek hazine" diye gine o ortak bütçeye aktardınız. Soru önergesi verdim "Ya, bu parayı kullanabilir." Hadi kullansın bakayım.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI NADİR ALPASLAN - Kullanıyor zaten.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Kullanamaz efendim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI NADİR ALPASLAN - Kullanıyoruz efendim, daha dün harcama yaptık.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Kullandıramazsınız, vallahi kullandıramazsınız.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKAN YARDIMCISI NADİR ALPASLAN - Sayın Vekilim...

İSMAİL KONCUK (Adana) - Ya, şimdi sen... Sayın Bakanım, benim cebimde 100 bin lira var, sen bana diyorsun ki: "Sen 100 bini ver, ben senin ihtiyacın olduğunda veririm." Ben sana niye mahkûm olayım kardeşim? Para benim elimde olur, Anayasa gereği o parayı, o kurumdan başkası zaten harcayamıyor, Anayasa gereği alamazsın. Bunu aldınız, böyle bir yetkiniz yok.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Peki "Türk devletleri örneği." dediniz ya İsmail Bey, bu kurumların kurulması da mı gereksiz?

İSMAİL KONCUK (Adana) - Efendim?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Hani o kurumların kurulması da gereksiz mi?

İSMAİL KONCUK (Adana) - Gerekli, onu anlatmaya çalışıyorum ben.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Peki, vakıf kuruyoruz, ona niye "gereksiz." diyorsunuz? Türk devlet geleneğine bağladınız ya.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Bakın "gereksiz" demiyorum yani "Bu Kültür Bakanlığı bünyesinde çözülemez mi?" diye bir sorguluyorum çünkü böyle parçalı yapılar zaman içinde yetki karmaşası doğurabilir.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Vekilim, sınırların dışında Kültür Bakanlığı olarak kazı yapamıyorsunuz.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Yani bir şey yapılabilir, bir kanun çıkarırdık, eksikler giderilebilirdi. Dediğim gibi daha şeffaf bir mütevelli heyeti oluşturulsaydı buradaki rahatsızlıklar daha aza inerdi, belki de bir muhalefet şerhi filan bile vermeden bu kanununuza muhalefet partileri de "Evet, biz de destekliyoruz." derdi. Derdi yani niye demeyelim? Ama siz sürekli hep "Bizden olsun, bizden olsun." anlayışıyla hareket ettiğiniz için maalesef bu tip garabet durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. İnşallah faydalı olur, faydalı olmasını diliyoruz, partim adına, İYİ Parti adına diliyorum.

Bakın, denetim kurulu üç yıllığına seçiliyor, 3 asıl 3 yedekten seçiliyor. Kim seçiyor? Mütevelli heyeti seçiyor. Yahu, denetleme kurulu mütevelli heyetinin bu harcamalarını falan nasıl denetleyecek? Yani seçen adamı denetleyecek. Bu doğru bir yaklaşım mı arkadaşlar? Yani bir söz var "Kimin ekmeğini yersen onun davulunu çalarsın." diye, değil mi?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Bağımsız denetçilere de açık, maddede o var.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Onu yapın. Başka bir yöntemle denetim kurulunu seçebilirdiniz mesela ama mütevelli heyetinin seçmesini ben şahsen eksik bir düzenleme olarak, yanlış bir düzenleme olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum. Bunu tartışacağız. Anayasa'ya uygunluk konusunda keşke hocamız burada bize bir bilgi verseydi ama vakıf kuruluş yöntemi bakımından kanun çıkararak vakıf kurmak ne kadar doğru; bizim hem geleneklerimize hem meri hukukumuza, Anayasa'ya ne kadar uygundur bunu da tartışmamız lazım yani "Ya, bu da uygun olmasın." şeklinde yaklaşabilirsiniz ama olmuyor böyle. Sürekli hukuku delerek, Anayasa'yı delerek, hatta vakıf kurma alışkanlığımızı değiştirerek son zamanda da sürekli kanunla vakıf kuruyorsunuz. Evet, çok uzatmayacağım, arkadaşlar bir sürü şey söyledi, fazla da zaman yok.

Bir şey daha söyleyeceğim: "Türk" kelimesini duyunca benim tüylerim diken diken olur. Ben bir Türk milliyetçisiyim. Bugün Andımız'la ilgili Danıştay İDDK bir karar daha verdi. En son verdiği karara, karar düzeltme istemiştim, bugün karar belli oldu, karar düzeltme reddedildi. Danıştay Tetkik Hâkimi Ayyüce Armağan'ın "Bu itiraz değerlendirilmelidir." görüşüne rağmen, Hasan Odabaşı ve Muhsin Yıldız üyelerin karşı oyuna rağmen 9 üyenin oyuyla Andımız kararı maalesef reddedilmiş oldu. Bu, aslında hepimizi ilgilendiren bir durumdur diye düşünüyorum ben çünkü Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın geçenlerde "Türklüğü öncelemeyenlerle mücadelemiz devam edecektir." gibi bir açıklaması var. Eyvallah, bu mücadeleyi...

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Türk Devletleri Teşkilatı...

İSMAİL KONCUK (Adana) - Yok, yok, "Türklüğü" diyor, "Türklüğü".

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Zengezur Koridoru'nu da bağlıyoruz, yol açılıyor.

İSMAİL KONCUK (Adana) - "Türklüğü" diyor yani güzel bir ifade, Türklükle davası olanlarla bizim de mücadelemiz, bizim de hesabımız var, olacaktır, olmalıdır da fakat çocuklarımızın Andımız'ı okumasından bir rahatsızlık duymamamız lazım. Devriiktidarınızda yani "Türklükle problemi olanlarla mücadele edeceğiz." dediğiniz dönemde "Ne mutlu Türk'üm diyene." sözünü söylemek çocuklarımıza âdeta yasak hâle getirildi. Bunu Anayasa Mahkemesine götüreceğiz çünkü Danıştay süreci bitti ama dilerdim ki 2013 yılında bir PKK talebi olarak kaldırdığınız, yasakladığınız Andımız'ı -ha, bir fikrî değişikliğiniz olduysa, ideolojik bakışınızda Türklükle ilgili gerçekten, samimiyetle bir değişikliğiniz olduysa- "Ya, kardeşim, bu Andımız niye yasak?" diye şöyle bir kendinizi, o 2013'te yaptığınızı sorgulamanızı beklerdik, o yasağı kaldırmanızı beklerdik. Andımız ırkçı bir metin değildir, "Ne mutlu Türk olana!" demeyen, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diyen, bir üst kimlik vurgusu yapan bir metindir; çocuklarımıza yüksek idealler aşılamaya çalışan, istikbale dair, Türk milletinin istikbaline dair yüksek idealler aşılamaya çalışan bir metindir. Dilerdim ki hani, burada Türk İslam hassasiyeti falan belirtiliyor ya, bu da bizim hassasiyetimiz; keşke bu Andımız'la ilgili milletimizin genelinin hassasiyetini de cevaplayabilseydiniz, o yasağı tekrar kaldırsaydınız diyorum.

Saygılar sunuyorum.