KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız, çok değerli bürokratlar, sivil toplum örgütlerimizin çok değerli temsilcileri ve çok değerli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu kanun teklifinin hazırlanmasında emeği geçen Sayın Mustafa Elitaş Başkanımıza ve imza veren milletvekillerimize teşekkür ederim.

Tabii, Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğu günden itibaren her zaman için vatandaşlarının yanında olmuş, vatandaşlarının ne dertleri varsa bunları çözmek için çözüm önerilerini ortaya koymuş, çözüm odaklı çalışmıştır ve şimdiye kadar da pek çok problemi çözmüştür. Bu kanun teklifiyle de çalışanlarımızın, memurlarımızın ve emeklilerimizin maaş artış oranlarının yüzde 30'a çıkarılması ve diğer taraftan, emeklilik taban aylığının 3.500 TL'den 5.500 TL'ye çıkarılması, yine işveren destek payının 100 TL'den 400 TL'ye çıkarılması öngörülüyor ve kanun teklifi bu en önemli maddelerden oluşmaktadır.

Tabii, şunu unutmamak lazım: AK PARTİ iktidara geldiğinde... Hep şunu diyorsunuz siz: "Buna döviz cinsinden bakalım." Yani döviz cinsinden gerçekten artmış mı artmamış mı? Çünkü öbür tarafta, enflasyon var, şu kadar kat arttı, bu kadar arttı, artmamış gibi bir algı oluşturuyorsunuz. İşte, 2002 yılında asgari ücret ne kadarmış? Aşağı yukarı 122 dolarmış, 122 dolar.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - 103 dolar.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Yine, ben iyi tarafından bakayım, kendim hesapladım yani dolayısıyla da 122 dolar olarak gördüm ve diğer taraftan, bugün baktığımız zaman asgari ücreti biz 450 dolarlara çıkarmışız. "Daha önceki dönemlerde asgari ücret 400-450 dolarla çıkmış mı?" diye baktığımız zaman, yine bizim dönemimizde çıkmış 430 dolarlara ve bu seviyeye kadar çıkmamış. Burada yani dolar bazında bir artış olduğunu hep beraber görüyoruz ve dolayısıyla burada mutlaka alım gücünde bir artış olmuş. Sadece asgari ücreti mi artırmışız? Aynı zamanda, diyelim ki diğer memurlarımızın, emeklilerimizin de her zaman için yanında olmuşuz biz ve yanlarında da olmaya devam edeceğiz.

Burada tabii ki sadece asgari ücreti ve diğer ücretleri artırmakla kalmamışız, aynı zamanda ücretlilerdeki vergiyi de kaldırmış ve bu gibi harcamalar neticesinde 2022 yılında 203 milyar TL ve 2023 yılında da 374 milyar TL vergi alacağından vazgeçmişiz. Bu pencereden baktığınız zaman gerçekten de AK PARTİ iktidarları enflasyon karşısında çalışanların mağdur olmaması için elinden gelen tüm gayreti göstermektedir.

Bir taraftan tabii ki bu kadar artırımların bütçeye yükü varken, bunlar artırılmışken ve bu kadar vergi gelirinden kaçınılmışken yine de bizim inşallah 2022 yılındaki bütçe açığımız belki de beklenenin daha altında gelecektir. Bu şunu gösteriyor: Şimdi, diyelim ki muhalefet partileri vermekten bahsediyor, biz de verelim diyoruz ama aynı zamanda biz bir devlet idare ediyoruz ve bu verdiğimiz vergiyi de verdiğiniz ücretleri de karşılamanız lazım. Daha önceki dönemlerde 2002 yılında bizim bütçemizin, 100 liralık bütçemizin 50 lirası borçtu, diğer 50 lirası vergi gelirleriydi. Biz bunu ne yapmışız? Bu vergi gelirlerini yüzde 90'lara çıkarmışız ve o 50 liralık vergi gelirinin de 40 lirasını faize veriyorduk. Bu gibi bir ortamdan almışız biz bunu, hem refah düzeyini arttırmışız hem de bütçemizdeki denkliği, gelir gideri birbirine yaklaştırmışız yani bu pencereden olaya bakmak lazım.

Şimdi, diğer taraftan, tabii ki iktidar olmak belli bir mesuliyet gerektiriyor, belli bir yükümlülük gerektiriyor. Muhalefet tabii, istediğini söylüyor. Bunun en kısa örneğini şöyle ben özetleyebilirim. Diyelim ki işte, Cumhuriyet Halk Partisinin idare ettiği belediyeler var. İşte, 2021 yılında Çankaya Belediyesinde -madem işçinin yanındasınız, madem çalışanın yanında olduğunuzu iddia ediyorsunuz- niye o zaman grev yaptırdınız, niye orada grev yaptırdınız? Yani işçi ne istediyse verseydiniz ya. Demek ki iktidar olmak farklı bir şey arkadaşlar ve 9 Temmuz 2021'de Çankaya Belediyesi işçileri şöyle bağırıyor "İşçiler sadaka değil, toplu sözleşme istiyoruz." diyorlar ve dolayısıyla da yani muhalefetteyken bunları söylemek kolay.

Bir taraftan da şuna üzülüyorsunuz: Ya, şimdi, AK PARTİ tüm imkânsızlıklara rağmen, bu kadar ekonomik sıkıntılara rağmen çalışanların ve vatandaşlarımızın tüm taleplerini yerine getiriyor. Ya, biz vatandaşlara ne diyeceğiz artık? Ve dolayısıyla da vadedecek bir şeyiniz kalmadı. Siz ile bizim aramızdaki fark şu arkadaşlar: Biz hem ekonomiyi kalkındırıyoruz, ekonomiyi büyütüyoruz, aynı zamanda veriyoruz; sizin sadece tek hedefiniz vermek. Ondan sonra da işi herhâlde tekrar IMF'ye muhtaç hâle getireceksiniz diye ben düşünüyorum.

Şimdi, daha önceki dönemlerde mesela, bir BAĞ-KUR çiftçi aylığı arkadaşlar, o dönemde 66 liraymış, bugün 5.500 lira. Hangi hesaplama yöntemiyle hesaplarsanız hesaplayın arkadaşlar, bunun ne kadar artmış olduğunu göreceksiniz. Diğer taraftan, mesela engelli aylığına baktığınız zaman 2002 yılında 24 liraymış, bugün aşağı yukarı 2022 yılında -bu yıl da değil arkadaşlar- 1.841 lira. Diğer taraftan, arkadaşlar, o dönemlerde, bizden önceki dönemlerde engelli bakım aylığı var mıydı? Yoktu arkadaşlar. Dolayısıyla da bu vatandaşlarımız sahipsizdi, bunlara sahip çıkan yine Adalet ve Kalkınma Partisi olmuştur.

Şunu ifade etmek istiyorum: Sabah burada bir tartışma çıktı ve o tartışmada benim söylemediğim, kastetmediğim bazı cümleleri söylediler. Sanki, güya ben... Patronların koltuğuna işçiler oturamazmış gibi bir algı yaratarak bunun üzerinden siyaset yapmaya çalıştılar. Sayın Paylan buradaki arkadaşlarımızın, işçi temsilcilerinin öne oturmasını istedi. Ben de dedim ki: "Kim nereye istiyorsa otursun." Tutanaklarda diyorum ki ben: "Sayın Paylan, nereye istiyorsanız otursunlar." Arkasından diyorum ki: "Sayın Paylan, kaldır arkadaşları, oturttur kimi nereye istiyorsan." Bunun neticesinde Paylan, bunu devam ettirince ben de şunu söylüyorum, diyorum ki: "Arkadaşlar, şimdi, burada herkesin unuttuğu bir şey var. Arkadaşlar, Sayın Paylan milletvekili, aynı zamanda Sayın Paylan bir patron, ayakkabı fabrikası var. Dolayısıyla da kendi uhdesinde çalışan işçiler var."

RIDVAN TURAN (Mersin) - Vallahi ben bilmiyorum ya.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ben biliyorum ve çalışanları var. Neticesinde....

RIDVAN TURAN (Mersin) - Cevap hakkı doğdu Sayın Başkan.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Gelsin, bunları açıklasın.

Neticesinde diyorum ki: "Sen fabrikanda çalışan işçileri kendi makamında oturtuyor musun? Yani onlarla birlikte oluyor musun?" Burada eğer... Hadi oturtsana. Burada samimiysen... Burada işçiyi seven kişi şöyle yapar: Patron işçilerle beraber aynı yerde yemek yer, işçilerle beraber aynı yerde çay içer, işçilerle beraber aynı yerde dinlenir. Bunu kendin yapıyorsan, başım gözüm üstüne ama bunu yapmıyorsan, gerçek hayatta farklı davranıp, burada arkadaşların bizim dizayn etmediğimiz oturma düzeni üzerinden siyaset yapıyorsan bunun yanlış olduğunu ifade ediyoruz biz. Burada işçi temsilcileri de önde oturabilir, patron da önde oturabilir; bizi ilgilendirmez ki bu, kim nerede oturursa otursun. Dolayısıyla da bu bizim konumuzla alakalı değil.

Diğer taraftan, tabii ki bu işçilerimiz, çalışanlarımız bizim başımızın tacı; buna gerçekten de üzüldüğümü ifade etmek isterim.

Diğer bir konu da burada, Sayın Cumhurbaşkanımızın bu kanun teklifleri Genel Kuruldan geçmeden önce, bunlarla ilgili, işte "Yaptık, ettik." demesini tabii ki muhalefet eleştiriyor... Sayın Cumhurbaşkanımız hem Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı hem de bizim Genel Başkanımız ve liderimiz ve neticede gerek bizim kurumlarımızla gerek arkadaşlarla, milletvekilleriyle, diğer taraftan bürokratlarla, hepsiyle görüşüyor, bunun yapılıp yapılamayacağı konusunda kararlar alıyor ve onu açıklıyor. Biz de Cumhur İttifakı olarak -Sayın Mustafa ağabey de söyledi- Sayın Cumhurbaşkanımızın arkasında dimdik duruyoruz, biz onun sözünü asla yere düşürtmeyiz, şimdiye kadar da düşürtmedik, bundan sonra da inşallah düşürtmeyiz. Ama sizin ne yapacağınızın, 6 kişiyle beraber ne karar vereceğinizin belli olmadığı konularda... Çok farklı konulardan bahsediyorsunuz. Diyelim ki işte, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndan "Türk" kelimesini kaldıracağını iddia ediyor birisi. Peki, buna niye karşı çıkmıyorsunuz?

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Siz kaldıralı çok oldu.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Diyelim ki biri Türk Bayrağı'nı olduğu yerden kaldırıyor, buna niye karşı çıkmıyorsunuz, bununla ilgili sesiniz çıkıyor mu? Bununla ilgili sesiniz çıkmıyor ve dolayısıyla da ben samimi olmadığınızı düşünüyorum.

Bu kanun teklifimizin vatanımıza, milletimize, ülkemize, çalışanlarımıza hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.