KOMİSYON KONUŞMASI

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, çok değerli Bakan Yardımcım, değerli bürokrat arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gecenin bu vaktinde çok fazla zamanınızı almayacağım ama ben değerli arkadaşımın bıraktığı yerden devam ederek konuşmamı sürdüreceğim.

Öncelikle, gerçekten Komisyonumuz bugün çok farklı bir akşam yaşıyor, herkes olumlu katkılar sunuyor, onun için ben herkese teşekkür ediyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Her daim yapıyoruz onu, hakkımızı inkâr etmeyin.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Dolayısıyla ben bir kadın olarak ve özellikle de şehircilikte çevreyi ön planda tutarak bir mimarı atamış oldukları için Sayın Başbakanımıza ve Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Bakan Yardımcımız eski bir belediyeci, eski bir siyasetçidir; onu yine çok değerli buluyorum. Müsteşarımız daha öncesinde İstanbul'un çöp yığınlarında, katı atık projelerinde gerçekten isim yapmış yine eski bir siyasetçidir. Müsteşar yardımcılarımız hakeza öyledir. Bu anlamda kadrolarınızı, çalışma arkadaşlarınızı tebrik ediyorum ama ben birkaç konuya da değinerek hemen kısaca toparlamak istiyorum.

Gerçekten şehirlerin bir dili vardır, bir kimliği, bir kokusu, bir kültürü, bir ruhu vardır. Darende'yi Safranbolu'yla kıyasladığınız zaman, Eski Arapgir'i siz eğer Sur'la değerlendirdiğiniz zaman, Mardin'e Mezopotamya'dan baktığınız zaman kültürüyle, renkleriyle, dilleriyle, değerleriyle bu şehirleri yaşadığınız zaman çok farklı olduğunu hissederiz hepimiz. Ben onun için burada bir Ahlat'ı, bir Niksar'ı farklı değerlendiririm. Onun için, değerli dostum, değerli hemşehrim Kadim Durmaz Bey de özellikle Kelkit Havzası'yla ilgili bahsetti, gerçekten, Sayın Bakanım, o bölge Allah'ın bir lütfudur çünkü -bilmiyorum arkadaşlar biliyor mu ama- doğal iklim serası olarak dünyadaki ender vadilerden bir vadidir, hakikaten HES'lerin orayı tarumar etmesi çok uygun olmamıştır. Rantı değerlendirirken biraz da çevreyi ve şehirleri değerlendirmek önemlidir diye ben şahsen düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Mardin'den bahsetmişken Urfa'yı zikretmeden geçmek olmaz. Urfa'yı, Mostar ile Bursa'yı karşılaştırdığınız zaman, Saraybosna'ya gittiğiniz zaman, Bursa'nın kokusunu aldığınız zaman şehirlerin ne demek olduğu anlaşılır. Onun için eskileri muhafaza etmek lazım, onlarda mutlaka mecbur kalıyorsak onarım yaparken de restorasyonları yaparken de çok dikkatli davranmak gerekir diye düşünüyorum. Ama bugün hangi şehrimize gidersek gidelim tarihî eserleri sadece camilerde, medreselerde, han ve hamamlarda görürüz. Maalesef özel mülkiyete konu olan binaların çoğu bugün yok olmuştur, hiç olmazsa var olanları korumak lazım diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir de yine söz gelmişken, zamanıma da bakıyorum, Sayın Başkanın...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Daha altı buçuk dakika var.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Vallahi, Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

Şimdi, bu imar uygulamalarıyla ilgili konuda gerçekten bir rant oluşuyor. Şu anda burada kendisi yok ama Erhan Usta Bey'e de teşekkür ediyorum. Bu rantın mutlaka devlet tarafından alınıp yine şehirlere, belediyelere veya devlete kazandırılmasının uygun olacağını düşünüyorum. Özellikle bu AVM'lerin direkt sizin konunuz olmadığını biliyorum ama bunların varlıkları bile son derece tehlikeli veya son derece tehlikeli demeyelim de son derece yanlış yerlerde. Ama inanır mısınız, herhangi bir AVM'ye girdiğiniz zaman bir mescidi bulmak istediğiniz zaman bulamıyorsunuz, mutlaka ta en altlarda, arabaların park ettiği yerde çünkü rant değeri olmadığı için oralarda bile o noktada zorlanıyorsunuz ve orada problemlerle karşı karşıya kalınıyor. Bu anlamda, ben, özellikle bu imar uygulamalarının değerlendirmeleri yapılırken bir bütünlük içerisinde yapılmasının uygun olacağını şahsen düşünüyorum veya değerlendiriyorum.

Burada, değerli Bakanım, sizin Çevre ve Şehircilik Bakanı olmanız bu anlamlarıyla son derece önemli çünkü mimar bu demek, sanat tarihi belki bu demek. Biliyor musunuz, Türkiye'de "sanat tarihi" diye bir şey tanımlanmamıştı. Sanat tarihi, bir unvan olarak, bir vasıf olarak devlet kadrolarında tanımlanmamıştı.

Burada bir hakkı da yine teslim etmek gerekir diye düşünüyorum. Sözü geçtiği için söylüyorum: İstanbul Büyükşehir içerisinde yeşil sayısı azalmamıştır, yeşilin sayısı artmıştır. Dikilen ağaç sayısı milyonları geçmiştir ama boş olan yerlere binaların yapılması, bu oranı veya bu değerlendirmeyi değiştirmektedir. Ama bütün bunları yaparken hakikaten yeni şehirler kuruyorsak bunları bir mahalle kültürü içerisinde kurmamız lazım. Gerçi Sayın Paylan burada olsaydı espri yapardım ama külliyeler etrafında şehirler oluşturmak lazım. Şam böyle bir şehirdir, Bağdat böyle bir şehirdir, Diyarbakır böyle bir şehirdir, İstanbul böyle bir şehirdir. Onun için, bütün bu şehirlerin anasını, İstanbul'u söylemeden geçemeyeceğim. Hakikaten tarihî unsur içerisinde ayrı bir değer vermek lazım, orayı ayrı bir şekilde konuşlandırmak lazım. Ağlayanın güldüğü, bahtiyar olduğu şehri biraz daha doğru tanımlamak gerekir diye düşünüyorum.

Ben bu duygularla bütçenizin, size, Bakanlığınıza, ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.