KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, bürokrat arkadaşlarım, basın mensupları; öncelikle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, hayırlı uğurlu olsun Bakanlığınız. Gerçekten Komisyonumuz da çok memnun oldu bir bayan Bakan olarak ve Komisyonumuzda çok pozitif bir ayrımcılık yaptılar.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Başkan da bayan.

İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Evet, Başkan da bayan. Çok şanslıyız.

Evet, ben orman mühendisiyim. Orman kadastrosuyla ilgili ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili bazı tespitler yapacağım.

Yıl 1937, 3116 sayılı Kanun'la, Orman Kanunu'yla "Beş yılda kadastroyu bitireceğiz." diye başlamışız. Yıl 2005 olmuş, yapmışız, raflara koymuşuz ama tescilleri yapılmamış ve yaptıklarımızın çoğu da sıkıntılı. Ama 2005 yılında beraber çalışmaya başladık. Bir yandan tapu verilmiş fakat orman tarafı kabul etmiyor çünkü taraf olmamışsınız diye. Biz yapıyoruz. Bizim yaptığımız, dediğim gibi, tescili yapılmamış, bu duruma gelmişiz. Ama 2005 yılından bu yana beraber çalışarak gerçekten çok güzel neticeler çıktı. Şu anda ülkemizin kadastrosunun yüzde 70'e yakınının tescili yapıldı yani ormanlarımızın tapusu oldu. Onun için marifet iltifata tabidir diye Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünü ve çalışanlarını kutluyorum. Gerçekten uyumlu bir çalışma yaptık, orman teşkilatının üzerinden de büyük bir yükü almış oldular.

Bir genel konu da şu: Türkiye'de gerçekten mülkiyet sorunları var. Ben Mersin'den Çanakkale ya da bu hatların tamamında Orman Bölge Müdürlüğü yaptım, orman teşkilatında çalıştım. İnsanlar gerçekten çok zor durumdalar şu anda. Ya, zaman zaman, tabii, 2/B olayı, işte 31/12/1980'de orman vasfını kaybetmiş yerleri çıkardık diye. Bir yandan işte ormanlar tahrip oluyor diye düşünülse de genelde bu bölgede yaşayan insanlara zulmettik, açık ve net söylüyorum. Bir yandan da yaptığımız kadastro şu, yani tutucu bir orman mühendisi olarak, çevreci birisi olarak, otuz yılını vermiş bir kişi olarak şunu söyleyeyim: Taşı, kayayı, üzerinde ot bitmeyen yerin adına "orman" demişiz, oraya hiç giremiyoruz ama birinci sınıf tarım toprakları hep yok olmuş. Mesela Antalya'da Demre'yle Finike arasındaki taşlık kayalık yere orman demişiz, öbür taraftan, birinci sınıf tarım toprağına, Finike portakalının olduğu yere şu anda inşaatlar yapılıyor, yok oluyor, yahut da Demre'nin serası. Yine aynı şekilde, Muğla'da da aynı şekilde.

Biraz önce hocamın da bahsettiği gibi, yani bunu yeniden gözden geçirmemiz lazım. Ama bunu biz gündeme getirsek "Vay, işte ormanlar daraltılıyor mu, yok ediliyor mu?" diye... Oysa Türkiye'de ormanlar hem alan bakımından hem de servet bakımından artmıştır. Ha, şu var: Son yıllarda orman suçları da azaldı. Niye? Ekonomimiz iyileştiği için. Yani şu anda fazla bir saldırı yok. Yani suçlar azaldı. Tabii ki insanoğlu açsa mecburen bir yer açacak, ekmeğini karşılayacak, üşüyorsa ısınmak için yani ağaçları kesecek, barınması için de aynı şekilde ama şu anda öyle bir saldırı yok. Yani önümüzdeki günlerde tekrar bu ormanın tarifini güzel bir şekilde yapıp böyle ot bile bitmeyen bir yerin adını "orman" koyup da birinci sınıf tarım topraklarımızı yok etmememiz lazım. Bunun için de öncelikle mülkiyet problemini çözmek lazım.

Ben bu duygu ve düşüncelerle bu Orman Genel Müdürlüğüyle Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün çalışmalarını tebrik ediyorum. Bu çalışmaların devamını diliyorum. Zaten kısa sürede bitecek bu çalışmalar. Ben bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi tekrar selamlıyorum. Bu bütçemiz de vatanımıza ve milletimize hayırlı olur inşallah.

Saygılar sunuyorum.