KOMİSYON KONUŞMASI

HAMDİ UÇAR (Zonguldak) - Değerli Başkanım, teşekkür ederim.

Ben de birkaç tespitimi, bir iki sorumu Sayın Başkanlarımıza iletmek istiyorum.

Şimdi, Komisyon toplantılarına başladığımız günden bugüne kadar ki dönemde arkadaşlarımızın sürekli, demokratik teamüllere uygun bir şekilde hareket edilmesi konusunda ikazları oldu ama ne yazık ki her toplantıda görüyoruz ki hitap şekilleri, tavır ve tutumlarını Komisyonun ahengini bozmaya yönelik olarak görüyoruz. Oysa amacımız burada, yaşanan faciayla ilgili, sorumluların bulunmasıyla ilgili bir çalışma. Buna 8 toplantıdır devam ediyoruz. Kazanın üstünün kapatılmasıyla ilgili bir suçlama algısı var burada. Böyle bir düşüncenin ortaya atılması son derece vahimdir. Oysa burada herkesi, bu yaşanan faciayla ilgili bütün sorumluların açık ve net bir şekilde ortaya çıkarılması için -görüşlerini, fikirlerini ortaya koyarak- ilgili ve yetkilileri Komisyona davet ediyoruz, dinliyoruz. Bizim özellikle bölge milletvekili arkadaşlarımızın, muhalefetteki arkadaşlarımızın hassasiyetinden daha fazla bir hassasiyetimiz var. Polat Bey ve bölge milletvekili arkadaşlarımızla birlikte, bu konunun üzerine gidilmesi, incelenmesi, bir daha böyle faciaların yaşanmamasıyla ilgili bizim de onlardan daha çok sorumluluğumuz var. Özellikle yapılan eleştirilerde, yorumlarda varsayım ve ön yargılı eleştiriler yapılıyor sürekli. Kurumu ya da birtakım siyasi çevreleri yargılayan, sorgulayan birtakım eleştiriler yapılıyor. Kurumun teknik heyeti, geçen hafta buraya geldiğinde yapmış olduğunu sunumda bilirkişi raporlarıyla ilgili birtakım ifadeler ortaya koyunca arkadaşlarımız sürekli rahatsız oldular, eleştirmeye kalkıştılar. Oysa Kurum yetkilileri, teknik heyet kendi fikirlerini, düşüncelerini ortaya koymuşlardı.

Sürekli her toplantıda işçi açıklarıyla ilgili, bu yaşanan faciaların işçi açıklarından kaynaklı olduğunu... Şimdi arkadaşlarımız da aynı konuyu gündeme getirdiler konuşmalarının bir bölümünde. Oysa daha önce de bunu söylemiştik: 1983, 1992, 2010 yılında da Kurum bünyesinde yaşanan facialarla ilgili burada da çalışan işçilerimizin sayılarının oldukça fazla olduğunu, norm fazlası olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Buna bağlamanın da çok doğru olmadığını, teknik sebebin ortaya çıkarılması adına çalışma yaptığımızı ifade ediyoruz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ne zaman? Hangi yıldan bahsediyorsunuz? 2008 mi dediniz?

HAMDİ UÇAR (Zonguldak) - 1983'te Kandilli'de, 1992'de Kozlu'da, 2010'da Karadon'daki...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Amasra değil ama.

HAMDİ UÇAR (Zonguldak) - Evet.

Sürekli konuşmalarda tekrara gidiliyor, aynı şeyler söyleniyor; cümleler, kelimeler değiştirilerek bu konu gündeme getiriliyor ve zaman israfı oluyor burada. Daha verimli olabilmesi için tekrara gidilmemesi gerektiği düşüncesi içerisindeyim.

Ayrıca, şimdi Değerli Arkadaşımız Deniz Bey burada bölgemizle ilgili bazı konulara temas etti. Zonguldak ilimizde maden mühendislerimizin yeriyle ilgili alınan bir kararın eleştirisini yaptı. Oysa şehrimizde yeni bir düzenlemeyle ilgili, sahil düzenlemesiyle ilgili alınan bir karardı. Türkiye Taşkömürleri Kurumu bünyesindeki mühendislerimizin, teknik heyetimizin kullanabileceği sosyal tesislerimiz oldukça fazla, "Fener" diye tabir ettiğimiz semtte bu etkinlikleri yapabilecekleri yerleri de var. Ama burada nedense şehirle ilgili yapılan her düzenlemeye sürekli eleştiri var, muhalefet var, bir direnç görüyoruz; şehrin coğrafi yapısıyla ilgili, fiziki yapısıyla ilgili yapılan birtakım projelere karşı bir direnç görüyoruz ama ifade ettiğim gibi maden mühendislerimizin Fener semtinde kendilerine ait bir yerleri de var ama her ne hikmetse bu konu farklı bir şekilde gündeme getiriliyor.

Şimdi, burada bu konuşulanlar, yapılanlar, söylenenler içerisinde muhalefetteki arkadaşlarımıza biz burada "Bütün kabahat Zonguldak milletvekillerimizin; hata, kusur bizimdir." desek "Tamam, doğru, eyvallah; şimdi tam doğruyu söylediğiniz." gibi bir algı oluşuyor burada. Oysa, bu bakış açısının doğru olmadığını, yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum.

Odaya tahsis edilen yerle ilgili yargı süreci devam ediyor. "Millet Kütüphanesi" diye adlandırdıkları yerin de açıkçası Zonguldak'ta vatandaşlarımızın hizmetine açılan yerlerden bir tanesi olarak görüyorum.

Şimdi, maden mühendisleriyle ilgili sanki onların ellerinden alınıyormuş, onlara karşı sanki bir direnç varmış gibi, onlara karşı bir muhalefet varmış gibi bir algı oluşturuluyor. Oysa benim kardeşimin eşi de maden mühendisi ve bu yaşanan facianın içerisinde tahlisiye ekibinin içerisinde fiilî olarak görev yaptı. Sürekli bu yaşanan gelişmelerle ilgili, olaylarla ilgili müzakere ediyoruz, görüşüyoruz. Biz bu acıyı yaşayan insanlarımızla birlikte oluyoruz, olmaya çalışıyoruz. Elbette ki arkadaşlarımız bunun içerisinde ama bu süreci politize yapmanın da çok doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.

Son olarak, Maden Mühendisleri Odası Başkanımızın yapmış olduğu açıklamanın içerisinde "Türkiye Taşkömürleri Kurumu alanın yüzde 5'ine hitap ediyor." gibi bir ifade kullandılar ama özel sektörün de yüzde 95'ini işletiyor gibi bir ifade oluştu. Bu sadece Amasra bölgemiz için mi, Zonguldak geneli için mi?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Yüzde 97 değil mi?

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANI AYHAN YÜKSEL - Rezerv bazında soruyor.

HAMDİ UÇAR (Zonguldak) - Bir de şöyle bir ifade kullanıldı: "Patlama dinamitten değil, elektrik kaynaklı olabilir." gibi bir görüş beyan ettiler, ilk defa böyle bir görüş ortaya atıldı. İşte, biz işin açıkçası burada politik, karşılıklı kavgalar, çatışmalar değil; sahayı bilen, sahada olan arkadaşlarınız olarak da bizatihi -sadece kağıtların üzerinde değil- oraya inmiş, o bölgeyi görmüş bir kardeşiniz, arkadaşınız olarak da şunu söyleyeyim: Karşılıklı politik kavgadan öte, bu sorunla, bu problemle ilgili hem buraya gelen teknik heyetteki arkadaşlarımızın hem sendikalarımızın bize vermiş olduğu bilgilere dayanarak müzakere yapsak çok daha verimli olur diye düşünüyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.