KOMİSYON KONUŞMASI

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Şimdi ben de aslında sayın vekillerime cevap olması adına bunu söylemiyorum ama Deprem Komisyonunda da biz bunu yaşadık. Bugün, buraya TMMOB'a bağlı Maden Mühendisleri Odası geldi ve gerçekten gelişlerini, burada yapacakları sunumları çok önemsiyoruz. Gönül isterdi ki teknik bakış açısının yanına, siyasi bir değerlendirme yapmasınlar ancak yine TMMOB, bu manada kendi üslubunu koruyarak yine işin siyasi boyutu olduğunu ve hatta "Demokrasinin bir an önce önünün açılması gerekiyor." diye de -bulabilir miyim bilmiyorum ama- hiç anlandığım da bir değerlendirme yapmış.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Anlamamanız çok normal.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Efendim, ben hepinizi dinledim, hiçbirinize cevap vermedim. Özür dilerim, benim değerlendirmelerim belki sizin hoşunuza gitmeyebilir -ki gitmemesi de gerekiyor- o yüzden, rica etsem cevap vermeden, benim de konsantrasyonumu bozmadan... Yapacağım bir değerlendirmedir.

Şimdi, mühendis olduğumuz için bir konuya girdiğimiz an nereye çıkacağımızı biliyoruz, dolayısıyla arada bir söz girdiği zaman bütün konsantrasyonumuz dağılıyor; şimdi de bunu başardınız mesela.

"Demokrasinin önü açılmalıdır." "Bu işin sorumlusu siyasettir." "Yargı, bu işin sorumlusu." Yargılamayla ilgili tek bir cevabınız yok ama iş, siyasi mesele olduğu zaman hemen hop, sorumlusu bu. Bunları söylediğiniz zaman bizde, sizin söylemlerinize karşı bir ön yargı oluşuyor Sayın Başkanım. O yüzden, keşke, bunları hiç işin içine, sunumlara katmasanız.

Bakın, bize o kadar önemli açıklamalar yaptınız ki gerçekten istifade ettik ve Zonguldaklı arkadaşımızın "Tek, tek şu soruların altı çizilmeli, bunlar araştırılmalı." dediği yerleri de bir bir not aldık ama işte, araya bu cümleleri kattığınız zaman bir ön yargı duvarı oluşuyor. Bırakın, biz siyasetçiler buna karar verelim. "Sayın vekilim, siyaseti herkes yapmalı." Ya, arkadaşlar, bu teknik bir oda. Niye siyaseti sokuyoruz? Bırakın, bizi bilgilendirsin, eleştirisini elbette yapsın ama kalkıp da hop "siyasetin üzerinde" dediği zaman bir taraf olmuş oluyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Benim söylediğim şey şu Sayın Vekilim.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - O zaman da bu çok kıymetli değerlendirmeleri böyle bir kenara...

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Hatibe müdahale etmeyelim.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Benimle alakalı bir şey söyledi.

OTURUM BAŞKANI MUHAMMET BALTA - Lütfen, lütfen arkadaşlar...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Burada yaşananlar zaten siyasi tercihlerden kaynaklı.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Aslında içine bakın, mevzuatla ilgili nelerin eksik olduğuna arkadaşlarımız çalışmışlar; iç denetimle ilgili, dış denetimle ilgili nelerin eksik olduğunu görmüşler, çalışmışlar; arkadaşlarımız çalışmış gelmişler, bizle de paylaşıyorlar. Dolayısıyla, ben, siyasi bir değerlendirme yapıldığı zaman bu bilgilerin, bu kıymetli bilgilerin bir ön yargı duvarıyla arasında bir duvar örüldüğünü düşünüyorum.

Bakın, daha ilk, başlar başlamaz aslında siyasetin içine girdiniz. Ne diyorsunuz? "Biz Maden Mühendisleri Odası olarak bu kazayla ilgili değerlendirme yapmak, çalışma yapmak için Bakanlıktan 15 tane belge istedik." diyorsunuz. Ne zaman istemişsiniz? 19/10/2022'de. Bakanlık da on dört gün sonra cevap yazmış, demiş ki arkadaşlar: "Bu, bizden istediğiniz tüm belgeleri biz Amasra Cumhuriyet Başsavcılığına verdik." Yani ortada -Allah rahmet eylesin- 42 şehit var, dolayısıyla bu çok önemli olayı soruşturmak için olaya yargı el koymuş. Şimdi, yargının olduğu bir yerde... Bütün etrafını kapatmış, biz dahi madene gidemiyoruz. Dolayısıyla, bu istediğiniz belgelerin, siz zaten Bakanlıktan verilmeyeceğini biliyorsunuz, buna rağmen talepte bulunmuşsunuz. Bakanlık da kibar bir şekilde size cevap vermiş "Arkadaşlar, bu işin muhatabı artık bundan sonra kurum olarak biz değiliz, yargıdır." Hemen ilk paragrafta, efendim "yasakçı zihniyet." Ya, neyi yasakçı arkadaşlar? Ortada bir kaza var, yargı da bu işe el koymuş, biz dahi bazı bilgileri istemekte imtina ediyoruz. Dolayısıyla yargılama süreci bitmeden, bu olay neticelenmeden, bu istediğiniz bilgilerin verilmemesi kadar normal bir şey var mı?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Mesela ölmek yasak değil.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Devam ediyorum arkadaşlar.

Buraya gelmeden önce TTK'nin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapmış olduğu açıklamaları, anladığım kadarıyla, daha önceden incelemişsiniz, bakmışsınız; çok da iyi yapmışsınız, elinize sağlık ama TTK dahi, burada bize sunum yapan arkadaşlarımız, hocalarımız dahi "Kömür tozu patlamasıyla ilgili madene inmeden net bir şey söyleyemeyiz." derken, sizin burada "Kömür tozu patlaması var." demenizi, bunu tam olarak neye dayandırdığınız konusunda bize tekrardan bir izahatı yapabilirseniz çok memnun olurum.

Bunun dışında, TTK'nin tekrardan havalandırmayla ilgili yapmış olduğu açıklamaları okuduğunuzu varsayarak söylüyorum çünkü burada üzerine çok fazla gittik. TTK'ye "Ya, elinizde 11.500 metreküp/dakikalık bir vantilatör varken siz içeriye neden bu kadar az hava verdiniz?" diye onlarca defa soru sorduk. En son, TTK bize burada bir izahat yaptı ve açıklamada şunu söyledi: "Bizim mevzuatımıza göre ve Kurumda çalışan, bu işten anlayan arkadaşlarımızın yapmış olduğu çalışmalara göre içeriye vermiş olduğumuz hava miktarıyla ilgili bir problem yok." denildi bize TTK tarafından. Siz ise şöyle bir değerlendirme yapmışsınız: TTK yetkilileri artı 40 ana aspiratörünün 11.500 metreküp/dakika hava emecek güce sahip olduğunu ancak kendilerinin, kanat ayarıyla 3.750 metreküp/dakika hava emecek şekilde ayarladıklarını ifade etmiştir. Bu hesabın hangi tarihte hangi kriterlere göre yapıldığı açıklanmamıştır ama TTK bunu çok detaylı bir şekilde açıkladı. TTK'nin bu konudaki yapmış olduğu açıklamaya bakabildiniz mi? Bu soruyu sorayım.

İçeriye yeteri kadar hava girmediğini söylüyorsunuz, TTK bununla ilgili içeriye yeteri kadar hava verildiğini ifade etti. Hava hızıyla ilgili burada çok önemli tartışmalar oldu. Zonguldak'tan bir hocamız gelmişti, Kemal Hoca'mız. Kemal Hoca bu alanda Türkiye'de önemli isimlerden biri olduğunu burada ifade etti, daha sonra da biz bunu teyit ettik.

Yine havalandırma hızıyla ilgili, havalandırma hızının ne kadar olması gerektiği konusundaki tartışmaların sonunda TTK bize şöyle bir açıklama yaptı: Arkadaşlar, ana kollarda 0,5 metre/saniye, arınlarda ise 0,3'ün yeterli olacağını... Hatta Zonguldak'tan gelen hocamızın da bu manada bir açıklaması olduğunu yine biz tutanaklara bakarak da tekrardan gördük. Ama siz yine burada ısrarla bilirkişi raporuna atıfta bulunup "0,2 ve 0,3 metre/saniye olarak belirtilmesi de arına yeterli hava ulaşmadığı tezini desteklemelidir." demişsiniz. TTK'nin geçen hafta yapmış olduğu bu açıklamaları okuduysanız bir şey demiyorum ama benim şu an yapmış olduğum bu açıklamalara istinaden tekrardan bu bilgileri bir daha gözden geçirir misiniz? Yani hava hızının ana kollarda 0,5 metre/saniye, arınlarda ise 0,3 metre/saniye olması gerektiğini, dolayısıyla TTK'nin "Ana kollarda biz hava hızını 0,5 olarak tespit ettik, arınlarda da bize 0,3 bize yetiyordu." demesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Daimî nezaretçilerle ilgili söylediğiniz konu çok önemli, inşallah bunu bizler de takip edeceğiz. Yine Zonguldak'tan gelen arkadaşımızın o çalışanlarla ilgili vermiş olduğu... Yani "Bu konuya bakın." diye ben anladım Sayın Başkanım. Yani "Bu kadar personel vardı, ortada olmayan şöyle bir sayı olduğunu düşünüyoruz, sizler de Araştırma Komisyonu olarak bunu bir inceleyin, siz de buna bir bakınız." dediniz diye ben anladım.

Son olarak da "İşletmede kot altı çalışmalar terk edilerek ocakların en çabuk biçimde yatay ve dikey konsantrasyonda geçilmesi gerekir." demişsiniz. Maden mühendisi değilim, o yüzden sormak istiyorum: Çok derinlerde, işletmelerin bu tür faaliyetlerini devam ettirmesini bir risk olarak değerlendiriyorsunuz; öyle mi? Benim buradan anlamam gereken... Ve çok derinlere inmeden daha çok yatay derinliklerde madeni aramamız gerekiyor veya işletmemizi bu şekilde devam ettirmemiz gerekiyor; buradan anlamamız gereken de bu mu diye sorup ben tekrardan yapmış olduğunuz katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.

Söylesem de biliyorum fayda etmeyecek ama şu siyasi değerlendirmelerden lütfen vazgeçin. Ben bir ön yargıyla sizin bu hazırlamış olduğunuz çalışmalara bakılmasını bir meslektaşınız olarak kesinlikle istemiyorum. Bırakın siyasi değerlendirmeleri siyasetçiler yapsın.

Teşekkür ediyorum tekrardan.