KOMİSYON KONUŞMASI

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlarımız, sevgili basın mensupları; hepinizi selamlayarak başlamak istiyorum.

Aslında, Sayın Bakanım, sizi böyle Bakanlığınızın son deminde çok da üzmek istemiyor idik hatta Bakanlığınızın sonuna...

BAŞKAN - Ne yapalım ki, şartlar böyle.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - ...yaklaştığınızı düşünerek biraz eleştirilerimizi de yumuşattık, törpüledik biraz da yani söyleyeceklerimizi bizim yapabileceğimiz en alt limit eleştiriler olarak kabul edin. Bir kısım görüşlerimizi de cuma günü gensoruya bırakmak üzere de bırakıyoruz burada zamanı tasarruflu kullanmak üzere, onu da söyleyeyim.

Bize göre artık istifa etmeniz gerekiyor. Yani doğrusu bu. Bu, şahsınızla ilgili bir mesele değil, yönetemiyorsanız istifa edeceksiniz, yani önüne geçemiyorsanız, tedbir alamıyorsanız, söz geçiremiyor iseniz bu devasa Bakanlık kurumuna, yapılabilecek en erdemli iş istifa etmektir. Bizim sizden beklediğimiz buydu, hâlâ da bu aşamada beklentimiz budur. Bunu söylerken şahsınızla bir problemimiz olduğu için söylemiyoruz, şahsınızla hiç problemimiz yok, hatta çok rahat diyalog kurduğumuz bakanlardan birisiniz, bunu da söyleyeyim. Yani, iyisiniz, hoşsunuz, hoş sohbetsiniz ama bütün bunlar bir bakanlığı yönetmekle aynı şeyler değil. Maalesef, bu kadar fecaatin yaşandığı bir mekanizmanın başında durmakta ısrar etmeniz kişiliğinizle de bağdaşmıyor, öyle görüyorum. Çünkü, yani ifade ediyorsunuz, kendiniz de "İçim acıyor." diyorsunuz zaten. İçiniz acıyorsa gereğini de yapın yani ben bunları söylerken "Bir kişiyi daha bulduk, 48'i arayacağım." diyorsunuz da... Biz hiçbir şekilde bu ülkenin kaynaklarından bu ülke yararlanmasın demedik. Kendi kaynaklarını elbette ki bu ülke işletecek, bu ülke kendi kaynaklarından yararlanacak, bu ülke insanının yararına işletilecek kaynaklardan söz ediyoruz. Bu ayrı bir mesele, yani bunu söylemek ayrı bir iştir, buralarda insanları ölüme göndermek ayrı bir şeydir. Sizin yerinizde Enerji Bakanı oturuyordu ve sordu, dedi ki: "Biz Şırnak'taki ocakların kapatılmasını istiyoruz, ruhsatsız çalışmasın diyoruz, siz buna ne diyorsunuz?" Dedim, sonuna kadar size destek veriyorum. İş güvenliğinin olmadığı bir yerde insanların ölüme gönderilmesi yani vicdani bir sorumsuzluk olur dedim. Bu konularda biz size her türlü desteği sunduk ancak ortaya çıkan tablo itibarıyla meseleye baktığınız zaman kurumunu yönetemeyen bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bir Enerji Bakanlığı durumuyla yüz yüzeyiz ve dolayısıyla sizlerin de artık bu makamlardaki sorumluluğunuzu gözden geçirip doğru olanın istifa etmek olduğunu düşünüyoruz sizler açısından. Yani bunu artık size söylerken de sizin şahsınıza, kişiliğinize yönelik bir yaklaşım olarak değerlendirmemeniz gerektiğini de ifade ediyoruz, onun için ifade ediyorum.

Şimdi, Bakanlığın bütçesi de bir garabet yani biz bu Bakanlığın 2015 yılı bütçesini konuşacağız ama Bakanlığın bütçesi de garabet. Olmadık bakanlıklarda bütçeler yüzde 10-15 arttırılıyor yani en çok üzerinde titrememiz gereken Bakanlıkta bütçe azaltılıyor. Emin olun ileri sürülen gerekçeler, Maliye Bakanının burada ileri sürdüğü gerekçeler vesaire, hiçbir şekilde bizi tatmin etmemiştir. Bizim esasında bu bütçe hazırlanırken, yani bu kadar fecaat yaşanırken, bu kadar facia yaşanırken bu Bakanlığın bütçesinde en azından bunların önüne geçecek bir bütçe artışıyla karşı karşıya kalırız beklentisi içerisindeyken önümüze gelen tablo tam tersi oldu: Bütçe düşürülüyor. Bir ihtimale yoğunlaşıyorum ben ağırlıklı olarak. Muhtemelen -şimdi tek defalık gelirler falan diyor da onlar işin hikâye kısmı- İşsizlik Fonu'na bu yıl Bakanlığınız aracılığıyla iyi bir darbe vurulacak gibi görünüyor. İşsizlik Fonu bu yıl Bakanlığınız aracılığıyla eritilecek gibi görünüyor. Başka türlü bir izaha giremiyoruz.

Şimdi, Sayın Bakan, 2002 Kasımından bugüne kadar yaklaşık on bir yıl geçti. On bir yıl içerisinde sizin hükûmetleriniz döneminde yılda ortalama 1.315 işçi iş kazaları sonucunda yaşamını yitirdi. Sadece bu yılın ilk on ayında -yani bu aya kadar, Ermenek'e kadar, hatta trafik kazasına kadarki rakamlardır bunlar- yaşamını yitiren işçi sayısı küsuratsız, 1.600. İşte son sözü o nedenle konuşmamın başına aldım ve size çok açık ve net ifade ettik. Maalesef, ne sunumunuzda ne Hükûmetinizin orta vadeli programlarında bu konuya ilişkin önlemleri içeren hiçbir yaklaşım yok, bir şey ifade etmiyorsunuz. Nasıl engelleyeceksiniz bu iş kazalarını, bu işçi ölümlerini? Bir defa soruyoruz, cevabını verin. Tam 100 gün boyunca, biz burada, Genel Kuruldaki çalışmalar da dâhil tam 100 gün boyunca torba yasa tasarısını tartıştık. Orada da sürekli size sorduk: Siz bu torba tasarısını hangi gerekçeyle getirdiniz? "Yer altı maden çalışmalarında iş güvenliğini arttırmaya dönük, bu amaçla böyle bir yasa tasarısına ihtiyaç duyduk." dediniz ve Soma tasarısı olarak buraya geldi. O zaman size dediğimizde, yani Soma dışında her şey var bunun içerisinde dediğimizde, burada gerek Bakanlık, yerinizde oturan bakanlar -siz de geldiniz, zaman zaman burada bulundunuz- gerekse iktidar partisi sıralarında oturan milletvekilleri bize serzenişte bulundu: "Siz bize haksızlık ediyorsunuz." dediniz. Yaşam odaları sözünü verdiniz, yapmadınız. Dediniz ki: "Yer altında çalışma süresini kısacağız." Hatta biz burada espriyle söylemiştik. Dedik ki: Siz öyle bir tasarı getirdiniz ki işçinin kazmasına buton takacak düzeye getirdiniz. Yer altındaki verimli çalışmayı denetleyebilmek için işçinin kazmasına, küreğine buton takacak bir düzeye getirdiniz. Bunu aklınıza getirmemişsiniz, biz sizin aklınıza getiriyoruz, bari bunu da yapın dedik. Ermenek'teki insanlar yemek sofrasında eğer su baskını altında kalmışlarsa işte biz de size dört ay öncesinde burada yaptığımız tartışmayı hatırlatırız, hatırlatmak durumundayız. Ne tedbir geliştirdiniz orada? Hiçbir tedbir geliştirmediniz. Yer altında çalışma koşullarına ilişkin ne tür bir iyileştirme yapıldı? Bakın, 100 gün tartıştık, söz verdiniz, Başbakan düzeyinde, Bakan düzeyinde siz halka sözler verdiniz. Ne tür tedbirler geliştirdiniz orada? Hiç, hiçbir tedbir geliştirmediniz. Ücretlerinde iyileştirme yapacaktınız işçilerin, yer altında çalışan insanların ücretlerinde iyileştirme yapacaktınız, değil mi? Böyle bir sözünüz vardı. Ne yaptınız? Mecliste son dakika golüyle 147'nci madde aşağıda görüşülürken önerge indirdiniz.

BAŞKAN - Nasıl bir şey o?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Önerge indirdiniz. 41'inci maddenin, yani ücretlerin iyileştirilmesine dönük uygulamayı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Zozani, buyurun.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - ...işveren hazır değildir diye 1 Ocak 2015'e ertelediniz.

BAŞKAN - Ücretler ertelenmedi, çalışma saatleri ertelendi.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır, yapılacak iyileştirme ve çalışma saatleri. Ücretlerinde yapılacak iyileştirme ve çalışma saatleri.

BAŞKAN - Hayır, şu anda ücretleri ödeniyor.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Açın bakın. Bakın, önergenin 147'nci maddesi. 4'üncü maddesiyle...

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Eksik aktardınız, yanlış değil de.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Eksik bilgi mi? Önerge sizin. Sizin imzanız.

BAŞKAN - Hayır, çalışma saatleri ertelendi.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır, bakarız. Yürütme önergesi, evet, 4'üncü madde, 41'nci madde.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Yürürlükle ilgili olan.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Evet, yürürlüğü ertelediniz, onu söylüyoruz biz de.

BAŞKAN - Sadece çalışma saatleri ertelendi.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yani niye kaynatıyorsunuz ki ben doğru bir bilgi veriyorum.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Çalışma saatleriyle ilgili.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sizin imzalarınızın olduğu bir önergedir, yani iktidar partisi milletvekillerinin, grup başkan vekili vesaire, altında imzası bulunan bir önerge.

BAŞKAN - Sayın Zozani, doğrudur da çalışma saatleriyle ilgili, ücret değil.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ne yaptınız? Burada düzenlemeyi yeni yıla ertelediniz.

Daha önce de gündeme getirdik. Benzer uygulamaları iş güvenliği uzmanlarının istihdamında da size sorduk. Hâlâ 2016'yı bekliyoruz bazı iş kollarında. Neden bunu yaptınız? Bakın, burada Bakan şunu söyledi bize: "Efendim, iş güvenliği sertifikasına sahip olan kişiler işverenden fahiş fiyatta ücret talep ediyor. O nedenle erteleme ihtiyacı var." Açın, Komisyon kayıtlarında var. Bu gerekçe gösterilerek, işçilerin talep ettiği ücret gerekçe gösterilerek erteleme yapıldı. Şimdi dönüp dolaşıp maden kazalarındaki faciayı ifade edecek ya da o acıyı hafifletecek cümleler kurmaya çalışıyorsunuz. Anlıyoruz, insan olarak siz de en az bizim kadar etkileniyorsunuzdur. Anlıyoruz, insan olan herkes etkilenir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Zozani, toparlarsanız...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - ...ama tedbir geliştirmek ile acımak aynı şeyler değil. Siz orada şikâyet edecek bir mevkide değilsiniz. Şikâyetlere karşılık bulabilecek bir mevkidesiniz. Çözüm bulamıyor iseniz gereğini yapmak durumundasınız.

İşsizlikle ilgili veriler...

BAŞKAN - Lütfen toparlarsanız... On dört dakika oldu.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, çok önemli bir Bakanlığın bütçesini tartışıyoruz ve en tartışmalı konuların olduğu bir bütçe.

BAŞKAN - Doğru ama on dört dakika oldu.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi, Sayın Bakan, işsizlikle ilgili veriler veriyorsunuz, iyi hoş da sizin bir rakamınız en azından bizimle değil Maliye Bakanlığının rakamıyla da çelişiyor. İş gücüne katılım oranı yüzde 45,7'den 51,3'e yükselmiş diyorsunuz. Sayın Maliye Bakanlığı verisi de yüzde 56 küsurdan yüzde 48 küsura düştüğünü söylüyor. Yani iş katılım oranının düştüğünü ifade ediyor. Hanginizin rakamı doğru? Bu TÜİK her bakanlığa özel veri mi hazırlıyor? Yani bakanlığa özel veriler mi hazırlanıyor TÜİK'te? Her bakanlığın işine geldiği rakamı mı TÜİK hazırlıyor? İşsizlik rakamı diyorsunuz ki: "Yüzde 9,8." Hayır, burada yüzde 14 Sayın Bakan. Kim sizi yanıltıyor ya da siz birilerinin dikkatini çekmez der ve TÜİK'in sunduğu şekliyle mi geçiyorsunuz? İşsizlik oranı, genç işsizlik oranı: Hayır, buradaki rakam da sizin rakamla örtüşmüyor. Örtüşmeyen bir rakam daha ifade edeyim. Konuşulacak çok konu var ama mesela sosyal güvenlik açığı rakamı, girmeye çalıştığımız 28 üyeli Avrupa Birliğinde yüzde 16, yüzde 19 sosyal güvenlik açığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Zozani, lütfen...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bizdeki binde 98 bile fazla geliyor ve işçinin gelirinden kısmaya vesile edilecek bir başlığa dönüştürülüyor. Öbür taraftan, sosyal güvenlik harcama kalemleri arasında özel hastanelere sizin hükûmetleriniz döneminde aktarılan payda yüzde 700'lük bir artış var. Özel hastanelerin kalemlerinde yüzde 700'lük bir artış var.

Şimdi, bütün bunları alt alta koyduğunuz zaman ortaya çıkan tablo şu: Başarısız bir bakanlık yönetimi. İstatistiklerini dahi derli toplu alt alta getiremeyecek bir bakanlık ve bakanlık bürokrasisi.

Sonuç itibarıyla, başta söylediğim ifadeyi sonda tekrar ifade edeyim: İdare edilemiyor ise istifa da bir erdemdir yani. İstifa etmiş olsaydı, Sayın Bakana biz hepimiz burada "Helal olsun. Bu ülkede erdemli davranmayı bilen bakanlar da varmış. Başarısız olduğunda 'ben başarısız oldum' demeyi bilen insanlarımız da vardır..." deyip bunu örnek şey yapacağım.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bu kadar ucuz bir şey değil mi?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Biz de, burada, bütün bu tabloları yeniden açmak durumunda kalmazdık, çözümü konuşmak durumunda kalırdık. Çözümü konuşma imkânı bulurduk.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Şimdi çözümü konuşma imkânımız yok çünkü yanlışta ısrar vardır. Yanlışta ısrar olduğu için de biz de ancak yanlışınızı ifade etmekle meşgul oluyoruz.

Teşekkür ediyorum.