KOMİSYON KONUŞMASI

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Başkanım, ben de kıymetli hazırunu selamlıyorum.

Benim, birkaç hususun tutanaklara geçirilmesiyle ilgili ihtirazi kaydım var, onların kayıtlara geçmesini murat ediyorum. Kıymetli Başkanım, söz kıymetlidir. Fransız Buffon diyor ki: "Üslup insanın ta kendisidir." Ziya Paşa buna "Üslububeyan ayniyle insan" diyor, "Bir insanın ifade tarzı kendisini anlatabilir." diyor. Hazreti Mevlâna diyor ki: "Testinin içinde ne varsa dışarıya o sızar." Bir Meksikalı düşünür diyor ki: "İnsan sözcüklerden oluşur, sözcükler de insandan."

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Cumhurbaşkanı sınıfta kaldı o zaman.

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Müsaade eder misin Deniz Kardeşim.

Buna Ahmet Cevdet Paşa da diyor ki: "Usul esastan önce gelir."

Bu Komisyonun bir muradı var, bu Komisyonun bir çalışma usulü var, buna ilişkin bir tertip ve düzen anlayışımız var. Bu düzen anlayışında, ben kurulan cümlelerin, Meclisin cüzü olan bu komisyon açısından çok kıymetli, keremli, hikmetli ve bereketli olduğuna bu milletin bir ferdi olarak, bir milletvekili olarak inanıyorum. Elbette ki buradaki fikirlerin teatisi, çarpışması, tabiri caizse muarazası olacak ve hakikati bulacağız. Ancak itirazın dile dökülüş biçiminde hakaret varsa, aşağılama varsa, suçlama varsa, ötekileştirme varsa biz hepimiz bunu gayriinsani ve gayriahlaki buluruz diye düşünüyorum. Burada her milletvekili meramını anlatacak, daha önce de söyledik, buradaki Komisyon -muradı- bir mahkeme değil. Burada kullanılan dil kriminal bir dil olamaz. Bu Komisyon maden kazalarını, başta Amasra olmak üzere, tüm yönleriyle araştırmayı murat eden bir komisyon ve benzer kazaların önlenmesine ilişkin tedbirleri almakla ilgili de bir mükellefiyeti ve keyfiyeti var.

Burada ben hatipleri dinliyorum, vallahi, bu milletin bir evladı olarak algılamakta bazen zorluk çekiyorum. Ya, özellikle bu dil mi tercih ediliyor, bunu anlamakta da zorlanıyorum. Buna ilişkin de itirazlarımı bir milletvekili olarak kayıtlara geçirmezsem, vallahi, tarih ve inandığım millet şuurunun üzerimde bir vebal olduğunu düşünüyorum.

Bir milletvekilimiz cümleye şöyle başlıyor: "Savaş ortamına sürüklenen bir Türkiye var, sivillerin hayatı tehlikeye düşüyor; işçi sınıfı, sermaye, sömürü düzeni, devlet, polis baskısı, rejim, sarı sendikalar..." ve bunu anlatırken de diyor ki: "Bağımsız, özgür sendikalar kriminalize ediliyor." Kullanılan dil, cinayet ve katliam. Ya, Türk Dil Kurumuna bakıyorum, ben mi yanlış görüyorum? Bir hukukçu sıfatıyla da söylüyorum, meslektaşlarım da var burada; eğer bir işe ilişkin "cinayet" diyorsanız, suçun maddi unsuru dışında, manevi unsuru kasıt, ihmal, tedbirsizliktir; cinayet, bilerek, isteyerek öldürmektir, kastendir. Ben, tabii, bu "cinayet" tabirinin de kasten kullanıldığını düşünüyorum. Katliam da topluca öldürmedir; bu dilin de özellikle kasten kullanıldığını düşünüyorum.

Yine, hatibimiz diyor ki: "Ya, burası taziye yeri değildir." Elbette ki değildir ama bunu yaparken de, işte Antep'in Karkamış ilçesindeki 5 yaşındaki evladımızla ilgili taziye dileklerini iletirken de savaş ortamına sürüklenen Türkiye ve rejim üzerinden devam ediyor. Ya, arkadaş, biz burada failleri belli olan terör örgütlerini -PKK, PYD; adını ne koyarsak koyalım- lanetleyemiyorsak, böyle bir dil kullanıyorsak, bunu kriminal yapıyorsak -hani, demin okurken onun için söyledim- biz aslında eleştirdiklerimizi kriminalize ederek burada dile getiriyorsak ben bunu gayriinsani ve gayriahlaki bulduğumu söylemek istiyorum.

Bir kere daha kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Burası bir mahkeme salonu değil, buranın çalışma usulüne ilişkin bir esas var, o usule hepimiz uymakla mükellefiz. Elbette ki kazaya, sendikalara, ilgili kurumlara ilişkin, siyasal değerlendirmelere ilişkin bu dil kullanılabilir ama bir milletvekili olarak bu dili yani bu ayrıştırıcı, kriminal dili muazzez milletimizin bize yüklediği tarih ve millet şuuruyla reddediyorum; bu kabul edilebilir bir dil değil.

Kıymetli Başkanım, burada siz söz hakkını sonuna kadar veriyorsunuz. Kıymetli vekillerimiz ilk beş dakikada soru sormaktan daha çok siyasal değerlendirmelerde bulunuyor, benim yaptığım gibi. İkinci beş dakikada yine o siyasal değerlendirmelere devam ediyor. Üçüncü beş dakikada yine bu değerlendirmelere devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Başkanım...

BAŞKAN TANER YILDIZ - Buyurun.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sizin yaptığınız gibi.

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Evet, müsaade ederseniz, biz de yapalım.

Bakın, Fahrettin Yokuş Milletvekilim burada, dedi ki: "Arkadaş, ben terörü her hâliyle lanetliyorum." Sendikalara ilişkin de sorusunu sordu, beş dakika içerisinde meramını anlattı. Elbette ki bizim inandığımız, ana babalarımızın bizi yetiştirirken "ali olsun" dediğimiz devlet anlayışına inanmıyor olabilirsiniz ama burada Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ilgili, muazzez milletle ilgili bir araştırma komisyonunda kriminal bir dil ve buna ilişkin ayrıştırıcı cümleleri...

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Siz kendi adınıza konuşun, kendi dilinizi kullanın.

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Kendi adıma söylüyorum zaten, sizin adınıza söylemiyorum, ben de bir milletvekili olarak söylüyorum.

Bu dil, suçlayıcı bir dildir, kriminal bir dildir, sakat bir dildir ve inandığımız tüm medeniyet tasavvurlarına da aykırı bir dildir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Belki sakatlık sizin düşüncelerinizde olabilir; bu konuda ne düşünüyorsunuz?

BAŞKAN TANER YILDIZ - Müdahale etmeyelim, müdahale etmeyelim lütfen.

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Kıymetli Başkanım, ben bir kere daha altını çiziyorum: Cinayet ve katliam taleplerini hani maktulüne âşık olan cellat gibi PKK-PYD terör örgütünün şehit ettiği çocukla ilgili rejimi suçlu bulup sırtını dayadıklarına ilişkin...

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Siz gidin, İstiklal Caddesi'ndeki karanlığı aydınlatın, ondan sonra gelin konuşun burada.

BAŞKAN TANER YILDIZ - Müdahale etmeyelim Serpil Hanım.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Ama o sataşıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN TANER YILDIZ - Yok, sataşmıyor, kendi fikirlerini söylüyor.

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - ...laf ve beyanda bulunamayacak kadar kendi tarihinden, kendi milletinden, kendi medeniyet tasavvurundan yoksun olanların bu dilini ben bir milletvekili olarak reddediyorum, kabul edilebilir bir dil bulmuyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Siz karanlığı aydınlatın, İstiklal Caddesi'ndeki karanlığı aydınlatın.

BAŞKAN TANER YILDIZ - Serpil Hanım...

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Biz, kendi tarihimizi, milletimizi ve medeniyet tasavvurumuzu reddetmiş oluruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Konumuz da bu değil ayrıca.

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Kıymetli Başkanım, ben, buradaki tüm Komisyon üyesi arkadaşlardan da Komisyondaki bu beyanlarıyla ilgili, kendi devleti ve milletiyle ilgili, kendi milletinin mukaddesatıyla ilgili, kullandıkları dille ilgili insani, ahlaki davranmaya davet ediyorum; reddettiğimi bir kere daha ifade ediyorum.

Fahrettin Yokuş Vekilimizin sendikalarla ilgili sorduğu soruyu da tekerrür olmasın diye tekrar etmemiş olayım.

Arz ediyorum Değerli Başkanım.