KOMİSYON KONUŞMASI

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarım, çok değerli bürokratlar, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bakanlık bütçemizin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Tabii, bizim ülke olarak terörle mücadelede aslında bu ülkenin kırk yıldan beri devam eden çok ciddi de kayıpları oldu, terörle ciddi anlamda mücadele yapıyoruz maalesef. Türkiye olarak PKK-YPG, DEAŞ'a karşı vermiş olduğumuz mücadelede olduğu gibi milletimize, devletimize, Türk Silahlı Kuvvetlerimize karşı görülmemiş bir ihanete kalkışan, dolayısıyla FETÖ militanlarına karşı da mücadele vermekteyiz, terörü bitirmek için ulusal ve uluslararası çıkarlarımız doğrultusunda ciddi anlamda kararlı hareketler yapıyoruz, adımlar atıyoruz. Tabii, böyle bir ortamda başta Türk Silahlı Kuvvetlerimiz başta FETÖ, DAEŞ, PKK-PYD gibi terör örgütleri olmak üzere vatanımızın güvenliğine, 84 milyon vatandaşımızın huzur ve refahına, egemenliğimize ve bağımsızlığımıza yöneltilecek her türlü tehdit ve tehlikeyle de mücadele ediyor.

Bugün sabahleyin -tabii, konuşmaları dinliyoruz, çok da üzücü şeyler oldu- bize dediler ki: "Kan ve gözyaşı siyaseti yapıyorsunuz." Asla kan ve gözyaşı siyaseti yirmi yıldır yapmadık. Özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Ben ülkemle gurur duyuyorum, özellikle son yirmi yıldır yaptığımız o kapsayıcı, tamamen barışçıl siyasetimizle mazlumun yanında olmamızla, başkalarının haklarına karşı gösterdiğimiz saygımızla hem yerelde hem de uluslararası siyasette çok da ciddi bir duruş sergilemişizdir. Bugün baktığımızda, göçmenlerle ilgili, sınırlarımızla ilgili de bize eleştiride bulunduklarında bizim bu mazlumun yanında olma siyasetimiz nasıl bir ülke olduğumuzun göstergesidir.

Şimdi, baktığımızda, Sayın Paylan sabahleyin en son Kıbrıs'la ilgili dedi ki: "Eğer bir yeri karıştırmaya çalışıyorsanız -bir komutanın sözleriyle ilgili bir söylemde bulundu- camilere saldırın, kutsal değerlerine saldırın." E, Kıbrıs Harekâtı bizim Türk ordumuzun yapmış olduğu, gerçekleştirmiş olduğu, oradaki Türk vatandaşlarımızı korumaya yönelik bir operasyon. Bunu bile böyle bu şekilde yaparak tarihimize kara bir leke atmanın hiçbir manası olmadığını düşünüyorum.

Tabii, Silahlı Kuvvetlerimize atılan iftiralar sadece bunlar da değil biliyorsunuz. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kimyasal silah kullandığını... Bugün burada bir vekil dedi ki: "Kullanıyor, bu bir araştırılsın." Bunun da biz ne olduğunu biliyoruz arkadaşlar, neden "Araştırılsın." denildiğini biliyoruz. PKK, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak ve Suriye'de yürüttüğü operasyonları durdurmayı ve uluslararası camiayı Türkiye'ye karşı kışkırtmayı amaçladığı için böyle bir yalan ve iftira içerisine girmiştir, maalesef ki buradaki vekiller de buna alet olmaktadır. Ama şunu söyleyeceğim: Böyle bir şey bizim Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ciddi anlamda ne envanterinde vardır ne de böyle bir şey vardır. Ama bakın, biliyor musunuz 2003 yılında aynı şeyi Irak'a da yapmışlardı. Aynı zihinde olduklarını aslında ben düşünüyorum, kesinlikle kötü bir politika izlenildiğini düşünüyorum bununla ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine.

Sayın Bakanım, dediniz ki: "'Hudut namustur.' anlayışıyla, terörü kaynağında yok etme stratejisiyle çalışıyoruz." Bugün sunumunuzda da detaylı bir şekilde bunlarla ilgili rakamları verdiniz. Ben şu rakama dikkat çekmek istiyorum: 1 Ocaktan itibaren hudutlarda 724 terörist yakalanmış, bu bile aslında bizim çok büyük bir başarımızdır, hudutta olan mücadelemizin göstergesidir. Bir de baktığımızda bu ülkede tabii ki gerçekten bizim askerlerimiz yıllarca ya, anneler oğullarını, evlatlarını askere gönderirken hep bir endişe içerisinde olurdu. Ben de yaşadım ben de 2004 yılında eşimi askere gönderdim Ağrı Doğubeyazıt'a gitti, tam gittiği tarihte de terör olayları böyle ciddi anlamda harekete geçmişti. O kadar endişeli, o kadar kötü bir duyguydu ki bugün, geldiğimiz noktada çok şükür, ülkemizin içindeki -sınırlarımızda- terörist sayısını geçenlerde İçişleri Bakanlığının bütçesinde konuştuk yani 4 bin rakamlarından bugün, ülke içerisinde 200 terörist civarına gelmiş olduğunu söyledi, açıklaması var Sayın Bakanımızın. Bunlar çok büyük bir başarıdır.

Şimdi, yerli ve millîlikle ilgili zaten savunma sanayimizle gerçekten çok övünüyoruz. Gerçekten Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu önemsediği için savunma sanayisinde dışa bağımlı olmakla savunmada mücadele yapılamayacağını, ciddi anlamda stratejik askerî mücadele yapılamayacağını kendisinin söylemi üzerine yüzde 20'lerden yüzde 80'lere çıkmış savunma sanayisiyle ilgili bir millîleşme söz konusudur. Biz İHA'larımızla, SİHA'larımızla, tanklarımızla, tüfeklerimizle... Sayın Bakanımız dedi ki: "Biz vaktizamanında silahlarımızı bile yurt dışından alırken bugün, kendi savunma sanayi ürünlerimizi üretiyoruz, üstelik, ihracatını gerçekleştiriyoruz." Bununla da gurur duyuyoruz.

Tabii, dün maalesef Gaziantep'te Karkamış'ta şehit olan yavrularımız var, gencecik bir öğretmenimiz var. Ben de onlara Allah'tan rahmet diliyorum, sevenlerine, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Keşke bunlar olmasa, keşke bunlar olmasa ama öyle bir şey ki, karşımızda da öyle bir muhalefette var ki, bize diyor ki: "Siz ekmeğe değil, silaha bütçe ayırıyorsunuz." Hayır, eğer biz bunları yapmasaydık bugün hiçbirimiz burada böyle güvenli bir şekilde oturamazdık.

Tabii ki bir taraftan da denildi ki: "Çözüm süreci." Çözüm sürecinden hepimiz çok umutluyduk, gayet güzeldi ama çözüm sürecinde bizim aslında uyutulduğumuzun da göstergesi oldu o hendekler değil mi? Bir taraftan o barış süreci devam ederken hendekler, ortaya çıkan o mayınların döşenmesi vesaire onlar da ne kadar art niyetli ve kötü olduğunun göstergesidir. Buradan bir kez daha söylemek istiyoruz: Bizim tabii ki hiçbir şekilde Kürtlere yönelik ya da "Kürtler-Türkler" diye bir ayrımımız yok. Yani biz bunu çok da samimiyetle söylüyoruz, öyle bir ayrım yok ama bizim teröre karşı, PKK'ya karşı ya da işte bizim sınırlarımızı tehdit eden, güvenliğimizi tehdit eden kişilere karşı açıkçası bir dik duruşumuz var. Dediler ki: "Bizim diplomasi..." Dünya diplomasisi, artık dünya şartları her gün değişiyor, şu an yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve o yeni dünya düzeninde şartlar neyi gerektiriyorsa Türkiye olarak ciddi anlamda hem Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, bakanlarımızla birlikte biz çok önemli diplomasi gerçekleştirdik, önemli ve başarılı bir diplomasi yürüttüğümüzü açıkçası düşünüyorum. Artık masada ve sahada güçlü bir Türkiye var. İşte, Rusya-Ukrayna savaşını gördük, yaşanan sorunları gördük. O savaş bile uluslararası düzeyde hem ısınmada olsun, işte, tahılla ilgili gıdada olsun ne büyük kriz doğurdu ama yine bunun çözüm odağında gidip oturan kim oldu? Sayın Cumhurbaşkanımız oldu, Türkiye oldu. Dolayısıyla, ülkemizle gurur duyuyoruz.

Ben sözlerime burada son verirken Sayın Bakanım, bütçeniz hayırlı ve uğurlu olsun. Tüm askerlerimize, bürokratlarımıza, Bakanlık çalışanlarına bu göstermiş oldukları dik duruşla, gece gündüz cansiparane duruşlarında başarılar diliyorum. Allah ayaklarına taş değdirmesin.

Teşekkür ediyorum.