| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 22 .11.2022 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımızı ve burada bulunan bütün misafirleri, kıymetli Komisyon üyelerini ve haricen burada bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, aslında günlerdir burada bütçeleri konuşuyoruz, Türkiye'nin son yirmi yılda geldiği nokta üzerine, farklı bakanlıkların disiplinleri, yaklaşımları üzerinden çokça tartışma oluyor ve aslında, görünen şu, hepimiz bunu anlıyoruz ki gerçekten herkes Türkiye'den şunu bekliyor: "Kafanı göm, etrafında olan olaylara karşı duyarsız kal. Kendi içinde belli bir gelişmişlik-geri kalmışlık dengesinde yaşa, fazlasını isteme. Dışarıda olan bitene ses çıkartma. Hatta, haddini bil, senin sınırların içerisinde ola ki biz bir gün aklımıza gelir, birtakım planlar yaparız, bir şeyler organize etmeye çalışırız; çeneni kapat, işine bak, karnını doyur, sırtını biraz bize yasla, biz seni taşıdığımız kadar taşırız, taşımadığımız yerde iner bineriz üzerine, yine sesini çıkartma."
Türkiye büyüsün istemiyor dışarıdaki ülkeler arkadaşlar; bu, hepimizin üzerinde ittifak etmesi gereken bir şey. Neden istemiyorlar? Çünkü son yirmi yıllık süreçte güçlenen Türkiye'den rahatsız olan kesimler gittikçe artıyor, çoğalıyor ve onları elbette anlıyoruz biz, onlar Türkiye güçlensin istemiyorlar, zenginleşsin istemiyorlar. Neden istemiyorlar? Çünkü Türkiye zenginleşince onlarda olan gibi bir şeyler olmuyor. Batı zenginleştiği zaman, Avrupa zenginleştiği zaman, belki, oradaki yaşayan insanların sadece yaşam standardına yansıyor bu; daha iyi araçlara biniyorlar, daha geniş evlerde, daha ferah yerlerde yaşıyorlar, daha lüks yerlerde tatiller yapıyorlar, daha sıfır, yeni telefonlara, cihazlara erişiyorlar. Ama Türkiye zenginleştiği zaman, Türkiye'nin öz güveni geliştiği zaman, Türkiye büyüdüğü zaman, bu, sadece kendi ülkesindeki insanların yaşam standardını yükseltmeye dönük bir netice ortaya çıkarmıyor; Türkiye zenginleştiği zaman, Türkiye büyüdüğü zaman, kardeşliğini, birliğini, beraberliğini tahkim ettiği zaman, ayaklarını daha sağlam yere bastığı zaman, teknolojisini geliştirdiği zaman, siyasette iradeyi eline aldığı zaman öyle bir Türkiye oluyor ki sadece refahı artmıyor, dünyayı karıştıran ülkelerin hesaplarını da bozan, dünyadaki siyasal dengeyi de değiştiren, onların istediği bizim istemediğimiz gibi sadece kendi sınırları içerisinde kapanıp sadece oraya odaklanan değil, kafasını kaldırıp "Ya, etrafımda ne oluyor? Komşularımda ne oluyor? Niye bu bölgede huzur yok? Kimler bu huzursuzluğa kaynaklık ediyor? Ne için ediyor?" bunu sorgulayan, bunun peşine düşen ve bunun peşine düştükten sonra, orada bir huzur tahkimatı yapmaya başladıktan sonra, dünyanın neresinde bir zulüm, bir baskı, bir eziyet varsa ses çıkartan, itiraz eden "Dünya 5'ten büyüktür." gibi sembolleşen cümlelerle beraber, Arakan'ından başka coğrafyalarına, Müslim, gayrimüslim kim varsa hepsine, mazlumların yardımına koşan ve dünyanın düzenini bozanların düzenini bozmayı kendisine misyon edinmiş bir ülke ortaya çıkıyor ve siz bunu "Neoosmanlıcılık" diye yorumluyorsunuz. Türkiye'nin öyle bir derdi yok. Türkiye'nin ne Osmanlı hayali ne Neoosmanlıcılığı, böyle bir şey yok. Türkiye Türkiye'dir; Türkiye kendi insan kaynağıyla, Türkiye kendi ürettiği her türlü kaynağıyla dünyada var olmak isteyen, söz sahibi olmak isteyen ve "Bütün insanlığın huzuru sağlanmadan kendimizi huzurlu hissetmeyeceğiz." ülküsünü bayraklaştırmış bir ülkedir. Bütün mesele budur arkadaşlar.
Şimdi, peki, bütün bunlar olurken, bu itirazlar ortaya konulurken ya, hadi, onları anladık da yani bizdeki arkadaşlara ne oluyor? "Libya'da ne işimiz var? Suriye'de ne işimiz var? Ya, Yunanistan'la ilişkilerin gerilmesine niye müsaade ediyoruz?" Ya, sanki biz geriyoruz; Sayın Bakan, sanki siz geriyorsunuz Yunanistan'la ilişkileri, öyle konuşuyor arkadaşlar. "Ukrayna'ya niye yardım ediyoruz biz?" "Ukrayna'ya yardım ederken Rusya'ya niye yakınlaşıyoruz?" "Rusya'ya niye yakınlaşıyoruz?" hem de "Niye Rusya'yla uzaklaşıyoruz?" Her biri, birbirinin içerisinde çelişki ifade eden argümanların, aynı kişilerin öz ağızlarından döküldüğü tartışmalar yaşıyoruz. Hayretler içerisinde kalıyoruz arkadaşlar. Bir istikametiniz olur, siyasal duruşunuz olur.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bizi tenzih...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, yo, yo, tabii yani lütfen... Buradaki birçok arkadaşı da tenzih ediyorum, burada olmayanların da kullandığı cümleler var, olanların da.
Bir istikametiniz olur, o istikamete uyan cümleleri, konuları, teferruatı bilseniz de bilmeseniz de ifadelendirirsiniz. Ne istikamet var ne mantık var ne çerçeve ne uyuşma ne kaynaşma ne eşleşme; ya, hiçbir şey yok ve gerçekten üzülüyoruz, gerçekten üzülüyoruz.
Şimdi, çok önemli konular var, zaman dar.
Kimyasal silah meselesi: Bakın, daha önce bunu burada konuştuk. Sayın Tiryaki, diyorsunuz ki: "Kimyasal silah konusunda konuşan tutuklanırken askerî konularda konuşmakta..." Yahu, sabahtan beri arkadaşlarınız neler konuştu, neler; hâlâ diyorsunuz ki: "Konuşmaya korkuyoruz." Sabahtan beriyi bırak, günlerce neler konuşuyor arkadaşlarınız, neler... Diyorsunuz ki: "Konuşmaya korkuyoruz." Eğer sizin konuşmaya korkarak gizlediğiniz şeyler şu konuştuklarınızdaki içeriklerden başka şeylerse, şu hâline bile "Allah muhafaza" dediğimiz cümlelerin arkasında neler gizleniyor Sayın Tiryaki? Yapmayın bunu ya! Allah aşkına! Allah aşkına!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Soru soranlar cezaevinde.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Kimyasal silah kullandığı iddiası değil. Kadın ne diyor? Bakın, ben bunu geçen gün burada açıkladım. Kadın diyor ki: "Ben daha önce de tespit etmiştim, kimyasal silah kullanılmış." Nokta. "Kullanılmış."
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Biliyormuş gibi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Yok öyle bir şey.
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Kullanılmış." diyor.
Şimdi, boş verin siz, yok "Kullanılmış." "Uzmanlar, gelsin incelesin." (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, konuştunuz siz. Lütfen dinleyelim. Konuştunuz, söylediniz fikirlerinizi.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Yok "Cenevre Protokolü", geçin bunları.
Bakın, cümleleri gizlemeyin. Sabah MHP milletvekilimiz ağzınızın payını verdi. Suriyeli bombacının ifadesini kırpıp kırpıp, cümleleri kesip kesip sadece senaryonuza uygun kısımları burada konuşup sanki öyle ifade vermiş gibi konuşuyorsunuz. Ağzınızın payını verdi. (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen hatibi dinleyelim.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Anlattığınız her şeyde söylenenleri gizliyorsunuz, ifadeleri gizliyorsunuz, işinize gelenleri cımbızla çekip senaryo kuruyorsunuz, senaristlik yapıyorsunuz burada. Geçin onları, hepsini biliyoruz, bırakın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - O konuda yetenek sizde.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen müdahale etmeyin.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi bakın...
Başkanım, sürem daralıyor, müdahaleler oluyor.
Doğu Akdeniz meselesine ilişkin söyleyeceğim çok şey var, girmiyorum.
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) - Altında ezilirsin.
SALİH CORA (Trabzon) - Kimin adına konuşuyorsun?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi bakın, çok çirkin cümleler kuruldu. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Milyon kere yazıklar olsun! Duygunuza yazıklar olsun! Zihniyetinize yazıklar olsun! Sözlerinize yazıklar olsun! Sizden, bizim, şu Meclisin umması gereken şeyler adına yazıklar olsun! "Son zamanlarda yaşananların temel amacının, iç siyaseti belirlemek ve muhalefeti dizayn etmek olduğunun apaçık ortada olduğunu söyleyen, mevcut iktidarın kendi varlığını devam ettirmek için bu minvalde şeyler yaptığını biliyoruz." diyenlere yazıklar olsun!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Helal olsun!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Suriye operasyonlarına gerekçe üretmek için Taksim katliamının gerçekleştiğini söyleyenlere yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! (HDP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bin defa olsun!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) - Sana yazıklar olsun!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Dinleyelim lütfen. Fikirler ifade edildi. Karşı fikirleri dinlemeye de tahammül göstereceksiniz, kusura bakmayın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Taksim patlamasını da Antep'te Karkamış patlamasını da orada geçen saldırıları da bu çerçevede, tam anlamıyla bir seçim siyaseti olarak görenlere yazıklar olsun! Seçiminiz batsın! Siyasetiniz batsın sizin! Yazıklar olsun size! Sizin bu şekilde alacağınız, alınmasını düşündüğünüz iktidara da yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Hepinize yazıklar olsun! (HDP sıralarından gürültüler)
"İktidar bu katliamları Allah'ın lütfu olarak görüyor. Bu katliamları toplumun tamamını ve muhalefeti baskı altına almak için kullanıyor, tıpkı 7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinde yaşanan süreçlerde olduğu gibi. O dönemde sırf seçim kazanılsın diye patlatılan bombaları, katledilen insanları unutmayacağız." Yazıklar olsun! (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen dinleyelim.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Biz anket yaptırdık; sizin dediğiniz mi çıkacak, bizim dediğimiz mi?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - En ağır şekilde fikirlerinizi ifade ettiniz, dinleyelim, rica ediyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakın, "AKP iktidarı ve ortağı kendine bu seçimde güveniyorsa, bu tür şeylere tevessül ederek kan ve gözyaşı üzerinden..." (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - O kadar ağır sözler söyleyeceksiniz, cevap verilmeyecek, öyle mi? Öyle şey olabilir mi? Tabii ki cevap verilecek. "Seçimler için bu oldu." dediniz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Kanla seçim kazanmak, kanla bir siyaset planı yapılacaksa onu yapmak ancak sizin karanlık zihinlerinizin hakkıdır, ancak sizin karanlık zihinlerinizin! Yazıklar olsun! (HDP sıralarından gürültüler)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - 15 Temmuz, 7 Haziran...
ERKAN HABERAL (Ankara) - Anırma!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, Başkanım...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız, toparlarsanız...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, alayına yazıklar olsun! (HDP sıralarından gürültüler)
Şimdi, Başkanım, bizi kimse insanların canı üzerinden siyaset planı yapmakla suçlayamaz. Öyle bir siyasetin Allah belasını versin!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Amin!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Amin!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Yazıklar olsun!
Eğer, bırak bir siyaset kurmayı, şu hayatını kaybeden insanların döktükleri kanlar, kaybettikleri hayatlar üzerinden bir sevinen, bir sevinç duyan varsa, bir siyaset planlayan varsa Allah belasını versin! Hepsinin belasını versin!
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Amin!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Amin!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Amin!
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) - Onun da belasını versin!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, toparlarsak bir iki cümleyle... Bitti süreniz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bakın, Başkanım, bu kadar şeyi söyleyip toplumu bu kadar kutuplaştırmak ve kan üzerinden siyaset yapmak... Gerçekten yeter! Yazıklar olsun!
Londra merkezli enstitünün hazırlamış olduğu rapor diyormuş ki: Türkiye'de Kürt sorununun çözümünde Bakanlar, Hükûmet güvenlikçi politikaları tercih etmeseydi, Kürt sorunu çözülmüş olsaydı da bilmem ne de bilmem ne. Kürt sorununun çözümü...
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - "Bilmem ne." ne?
ORHAN YEGİN (Ankara) -Bak, peki...
CAVİT ARI (Antalya) - Bir dakikada bizi kesiyorsunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz, son cümlenizi alalım.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, bir dakika, bakın, son, küçücük 2 sayfam var, bitiriyorum, bitti.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bitti süremiz Orhan Bey.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, "Orhan Bey" de, yani bu kadar sözüm kesildi, cümle manasını bulsun.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Devam, devam.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir kısaca lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bana vermediniz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bak, söylediği çözümü itiraf ediyor.
CAVİT ARI (Antalya) - Bir dakikada kesiyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkanım, bana da yapıldı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu kadar müdahale etmeseydiniz, sürekli müdahale ettiniz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Diyor ki: "Kürt sorununun çözülmesine Türkiye öncülük etmelidir."
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Beş dakika daha verin, beş dakika devam etsin Başkan!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, dinle, dinle!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tarafsız Başkan!
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Kendi iç sınırları içinde bunu çözmelidir ve 4 bölgede yani Türkiye dışında 3 ülke; Irak, İran ve Suriye'de bir modeli birlikte geliştirerek çözmelidir." Ne modeli ya! Ne modeliyle çözmek istiyorsunuz? Ne modeli?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Orhan Bey teşekkür ediyorum, sağ olun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Son cümlem, son cümlem, Başkanım, son cümlem.
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, biz uzun konuştuğumuzda hemen kesiyorsunuz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Demokrasiden anlamadığınız için öyle bakarsınız.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hepinize yazıklar olsun!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, bu memlekette herkes kardeştir. Son cümlem.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Artık gerçekten son cümle olsun Orhan Bey.
CAVİT ARI (Antalya) - Bakın, uzattıkça uzatıyor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, bu memlekette herkes kardeştir. Biz ne ağabeyiz ne etiz ne tırnağız ne şuyuz ne buyuz; hem etiz, hem tırnağız hepimiz; hepimiz kardeşiz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Müdahaleler oluyor sürekli, sürekli müdahale oluyor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu sorunu çözmenin yöntemi bellidir.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Orhan Bey, rica ediyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, yarım dakika...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bitti ama süreniz bitti, rica ediyorum...
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Ankara) - Son cümlem...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şimdi, bakın, bana kalsa yarım saat konuşun derim ama kuralları uygulamak zorundayım. Çok aştınız sürenizi Orhan Bey, çok aştınız.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, müdahale edildi, son cümlem.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama sürekli son cümle, rica ediyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Vallahi son cümlem.
CAVİT ARI (Antalya) - Bu ayrımcı tutumunuzu kınıyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Söyleyin, buyurun. Rica ediyorum, eşit davranmak zorundayım Orhan Bey.
CAVİT ARI (Antalya) - Bizi hemen kesiyorsunuz, bu kadar ayrımcı tavrı kınıyorum. Bize de söz verin o zaman Başkanım. Çok ayıp! Mikrofon kapalı konuşsun, biz öyle yapıyoruz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, söyleyeceğim şudur: Çözüm tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlettir. Ekmeği, sofrayı, Allah'ın izniyle her şeyimizi paylaşırız, elimizdeki her şeyi bölüşürüz ama toprağı bölüşmeyiz.