| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 22 .11.2022 |
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Çok teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.
Çok Değerli Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Bakan Yardımcılarımız, değerli komutanlarımız, bürokratlarımız, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü gösteren en önemli kurumlarımızın başında gelen Millî Savunma Bakanlığımızın 2023 yılı bütçesinin vatanımız ve milletimiz için hayırlı olmasını, her kuruşunun bereketli olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin 16 Nisan 2017 tarihinde referanduma gittiğini, Anayasa değişikliğini milletimizin çoğunlukla, ekseriyetle oy vererek kabul ettiğini ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimizi hep birlikte biliyoruz. Ama bazen hâlen bakıyorum, aramızda böyle küçük beyinler, milletine saygı duymayanlar, milletimizi "göbeğini kaşıyan adam" olarak görenler yeni sisteme, yeni Anayasa'ya adapte olamamışlar ki hâlâ "tek adam" söyleminden vazgeçemiyorlar. Bu küçük beyinleri ben milletimize tekrar havale ediyorum.
Ve diğer bir konu, "Darbeyi Allah'ın bir lütfu olarak gören bir zihniyet..." diye sözlerine devam eden milletvekilinin Allah'ın lütfundan neyi kastettiğimizi bilmediğini anladım. Niye? Çünkü değerli arkadaşlar, Allah lütfetmeseydi 15 Temmuzda bu milletimiz başarılı olamazdı; Allah lütfetmeseydi bizler burada oturamazdık. Bizler eğer bugün burada -Türkiye Cumhuriyeti- 780 bin kilometrekarede çok güzel bir şekilde, özgür bir şekilde, bağımsız bir şekilde, başımız dik bir şekilde duruyorsak tabii ki milletimizin iradesi, gücü ama Allah'ın da bir lütfu olduğunu hiçbir zaman unutmayalım, "Allah'ın lütfu" cümlesiyle öncelikle bir alay etmeyelim; inancımız gereği... En azından Allah inancı olanlara bunu ifade etmek istiyorum, hatırlatmak istiyorum.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, İç Tüzük'ü çalıştıracak mısınız?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar...
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - İç Tüzük'ü çalıştırın!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Saatime bakın Sayın Başkanım, saatime bakın.
Diğer bir konu...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Cinisli, ben İç Tüzük'ü çalıştırıyorum, siz merak etmeyin. Siz oturun yerinizde, ben çalıştırıyorum. Herhangi bir şey söz konusu değil, bir hakaret söz konusu değil.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, saatimi durdurun.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir ifadeyi...
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - "Küçük beyin" ne demek, lütfen sorar mısınız!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ne demek? Siz kendinize mi alındınız?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Hayır, Aytun Bey hakkında konuşuyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz mi alındınız?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Alınmadım, Allah'a çok şükür.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Anayasa'yı kabul etmeyenlere söylüyorum Başkanım.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Aytun Bey hakkında konuşuyor, siz de farkındasınız.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir şahıs ismi söylemedi, genel bir değerlendirme yapıyor. Siz neler neler söylüyorsunuz, Aytun Bey neler neler söyledi. Öyle şey olur mu, her konuda böyle müdahale edebilir miyim ben? Bir şahıs ismi söz konusu değil, rica ediyorum...
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Tarafsız değilsiniz! Tarafsız değilsiniz!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Rica ediyorum...
Buyurun, devam edin lütfen.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar niye rahatsız oldu, bilmiyorum.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Nedenini çok iyi biliyorsun!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Her seferinde "tek adam, tek adam, tek adam" diyerek neyi kastediyorlarsa eşittir "küçük beyin" diyerek de biz kastediyoruz, evet.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Siyasi eleştiriye tahammülünüz yok!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, diğer bir konu -konuşma metnime geçmeden önce bunlara değinmek istiyorum çünkü zaman kalmayabilir- şu: İstiklal Caddesi'ndeki patlamayı bir yerlere bağlayarak "Pençe-Kılıç Operasyonu'na altlık oluşturdunuz, ona sebep buldunuz." diye ifade eden vekiller oldu, ben bu söylemi de kınıyorum. Bu söylem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yakışmayan bir söylem.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Siz yapınca yakışıyor, biz söyleyince mi yakışmıyor?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bu söylemi birileri konuşabilir, bu söylemde bulunabilir ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, milletvekili olup da bu yüce Meclis çatısı altında oturarak, bu milletin ekmeğini yiyip suyunu içerek milletimize hakaret etmek ancak, en hafif deyimle, kendini bilmezlerin işi.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Gerçekler açığa çıkınca "Yakışmıyor." oluyor!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Biz analiz yapıyoruz!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Analiz böyle yapılmaz. Kaldı ki Sayın Savunma Bakanımızın, Cumhurbaşkanımızın, Genelkurmay Başkanlığımızın...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Analiz yapıyoruz! Siz yapamadığınız için darbe oldu!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, müdahale etmeyin lütfen, sıra size gelince fikrinizi ifade edersiniz. Her türlü ağır sözü söyleyeceksiniz, hiçbir şey söylenmeyecek, var mı öyle bir dünya?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Saati durdurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Vekilimiz konuşurken müdahale ettiler, tek bir uyarıda bulunmadınız!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cevap vermeyecekler mi ağır ithamlara, cevap vermeyecekler mi?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne demek...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ben de görüşümü ifade ettim. Öyle şey olabilir mi? Tabii ki cevap verecek. Eleştirme hakkınız varsa eleştirinizin eleştirilmesi hakkı da var, rica ediyorum...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tarafsız olun Sayın Başkan!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tarafsızım ben, gayet tarafsız bir şekilde yönetiyorum.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Gayet tarafsızsınız Sayın Başkanım.
Haklıdan taraf, haklıdan!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, Genelkurmayımızın, Savunma Bakanlığımızın, Hükûmetimizin defaaten açıklamasına rağmen, "Türkiye Cumhuriyeti ordusunun envanterinde kimyasal silah yoktur. Biz bugüne kadar kimyasal silah kullanmadık." dememize rağmen hâlâ hangi cüretle, hangi yüzle "Bu araştırılsın, kullanılmış olabilir." diyerek, bize inanmayarak, birilerine inanarak, burada milletvekili olan kişinin bunu ifade etmesini de şiddetle kınıyorum, reddediyorum.
Diğer bir konu: "Eğer diyalog olsaydı, eğer bizimle konuşsaydınız Türkiye bugün burada, bu noktada olmazdı." demenin ne manaya geldiğini ben anlamadım. Anladığımı söyleyeyim: Yani, demek ki olaylardan haberdarsınız, biliyorsunuz. Onu mu anlayalım, ne diyelim?
DİYARET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Nereye çekiyorsunuz?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Türkiye hangi durumda, kiminle, ne konuşacaktı? Sizinle neyi konuşacaktı?
Değerli arkadaşlar, bakınız, Türkiye'de, 780 bin kilometrede veya coğrafyamızda "Kürt sorunu" diye bir sorunu kabul etmiyoruz. Dünyanın terör sorunu vardır, dünyanın terör sorunu vardır! Türkiye'nin PKK-YPG, DEAŞ ve... (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sıra geldiğinde cevap verirsiniz. Rica ediyorum, hatibi dinleyelim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Biz teröristleri etnik kimliğine göre, dinsel inancına göre, ırkına göre ayırmıyoruz; teröristler arasında sınıf ayrımı gözetmiyoruz, teröristlerin hepsini bir ve bütün olarak görüyoruz. DEAŞ da aynı, lanet bir terör örgütüdür, PKK da PYD de lanet bir terör örgütüdür, FETÖ de bir terör örgütüdür; hepsiyle mücadele edeceğiz. Kürt-Türk kardeştir, bunu da biz Türkiye'de her zeminde gösteriyoruz ama Türk ile Kürt'ü birbirinden ayırmak isteyen zihniyeti de ayırmak isteyenleri de şiddetle kınıyorum. PKK terör örgütünü...
ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) - Uğur Kaymaz niye yok?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen sakin olun, sıra geldiğinde görüşlerinizi ifade edin, rica ediyorum...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İstiklal Caddesi'ndeki şehitlerimizi, ölen kardeşlerimizi, Karkamış'ta ölen kardeşlerimizi yâd ederken, sebep olanları, terör örgütlerini lanetlemeyenleri de vatandaşlarımıza havale ediyor, onları da lanetliyorum! Terör örgütlerinin her birini dolaylı ya da doğrudan kim desteklediyse arkadaşlar -kim olursa olsun; hangi parti, hangi millet, nereden olursa olsun, hangi ülke olursa olsun hiç ayırmıyoruz arkadaşlar- dünyada terör örgütlerini doğrudan ya da dolaylı kim destekliyorsa hepsini lanetlediğimi huzurunuzda bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Arkadaşlar, diğer bir konu: Düne kadar, hep beraber burada konuşurken, birebir konuşurken o arkadaşlarımız, siyasi partiler ne diyordu? "Suriye'de Esed'le biz aracı olalım, gidelim, konuşun, bir noktaya getirelim." işte "Sisi'yle bir araya gelin, konuşun, bir noktaya getirelim." diyenler, bugün, Cumhurbaşkanımızın Sisi'yle beraber tokalaşmasını bakıyorum gündem yapıyorlar ve "U dönüşü" olarak nitelendiriyorlar.
CAVİT ARI (Antalya) - Yıllarca bunu kullandınız ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arkadaşlar, dün, Sisi darbe yapmıştır.
CAVİT ARI (Antalya) - Darbe yapan...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Evet, dün Sisi'yi darbe yaptığı için kınayan biziz. Niye? Çünkü kendimize güveniyoruz, kendimize inanıyoruz, her türlü yanlışı her zeminde ifade eden bir liderimiz var, o da Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; bu kadar basit.
CAVİT ARI (Antalya) - Siyasete malzeme yapan da sizsiniz!
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sıranız geldiğinde Sayın Arı, rica ediyorum... Herkesin sırası gelecek, görüşünü ifade edecek.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerli arkadaşlar, dün terör örgütünü destekleyenlere, dün kendi bakanını, başbakanını asanlara biz lanet okumayacak mıyız? Terörü destekleyenleri tabii ki lanetleyeceğiz ama dış ilişkilerimizi, uluslararası düzeyde ilişkilerimizi Türkiye olarak devam ettirmemiz lazım; dünya, hayat devam ediyor, ilanihaye bizim kimseyle de küs duracak hâlimiz yok. O gün tepkimizi koyduk, o gün öyle gerekiyordu. Kaldı ki biz bunu seçim için yapsak, seçime beş ay kala Sisi'yle barışmanın Türkiye Cumhuriyeti devletine bir getirisi olmadığını 5 yaşındaki çocuk dahi bilir. Dolayısıyla aklımızla da alay etmeyin. Biz, seçimler için siyaset yapan değil, nesiller için siyaset yapan bir iktidarız; bunun da böyle bilinmesini önemle rica ediyorum.
Evet, sözlerimizin hemen başında, milletimin huzuru ve güvenliği için, vatanımızın bağımsızlığı için toprağa düşmüş olan tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, kahraman gazilerimize de hayırlı şifalar diliyorum. Hafta sonu Suriye ve Irak'ın kuzeyinde icra edilen -hain terör örgütü PKK-YPG'ye başarılı bir operasyon yapan, harekât yapan- Pençe-Kılıç Harekâtı'nın talimatını veren başta Sayın Cumhurbaşkanımız Başkomutanımız olmak üzere Savunma Bakanımızı, Genelkurmayımızı, askerlerimizin tamamını tebrik ediyorum ve onlara şükranlarımı sunuyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan her zaman şunu ifade etmiştir: "Bir gece ansızın gelebiliriz." İşte, bir gece ansızın geldik, birileri rahatsız olsa da. Bebek katillerinden hesap soruyoruz, sormaya devam edeceğiz; Ecrin ile Yağmur evlatlarımızın ve teröre kurban verdiğimiz canlarımızın hesabını bir bir soruyoruz, sormaya devam edeceğiz; evlatlarımızın kanını yerde bırakmadık. Sayın Bakanım, bundan dolayı çok çok teşekkür ediyoruz, Allah razı olsun.
Evet, bir asırlık Türkiye Cumhuriyeti devleti tecrübelerimizin yanı sıra, millet olarak Orta Asya'dan bugüne kadar kurduğumuz devletler ve imparatorluklarla 3 kıtaya hükmetmiş köklü bir devlet geleneğine sahibiz. Tarihimizden aldığımız güçle, geleceği kurma azmiyle çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Günümüz dünyasında etnik, dinsel, politik ve ekonomik anlaşmazlıklar gün geçtikçe artmaktadır. Ülkemizin etrafı da âdeta ateş çemberi gibi sarılmış durumdadır. Ülkemizin güvenliği diğer devletler veya gruplar tarafından iç ve dış tehditlere maruz kalmaktadır. Bu tehditlere karşı gerekli adımları atıyoruz ve terörle mücadele konusunda FETÖ, PKK-PYD/YPG, DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı mücadelemiz artan bir şiddet ve tempoda aralıksız devam etmektedir. Sınırlarımız içerisinde Gabar'da, Cudi'de, Tendürek'te, Bestler Dereler'de teröristlere göz açtırmıyoruz; Sayın Bakanım, teşekkür ediyoruz, Allah razı olsun sizlerden. Özellikle ifade etmek isterim ki ülkemizin ve milletimizin güvenliği için icra edilen tüm operasyonlar uluslararası hukuka uygundur. Bir diğer hain terör örgütü FETÖ'yle de mücadelemiz aralıksız şekilde devam etmektedir. Sınırlarımız ötesinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla da Suriye'de oluşturulmak istenen terör koridorunun önünü hamdolsun kestik. Benzer şekilde Irak'ın kuzeyinde Pençe Harekâtlarını icra ediyoruz, icra edilen harekâtlar sayesinde güvenli bölgeler oluşturarak yeni bir göç dalgasının da önüne geçmiş oluyoruz. Unutulmamalıdır ki terör koridoru engellenmeseydi ülkemiz çok daha büyük ve kapsamlı tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya kalacaktı. Yapılan başarılı operasyonlarla dosta güven, düşmana korku salmaya devam ediyoruz. Irak ve Suriye'nin hak ve hukukuna saygılı, meşru müdafaa hakkı kapsamında ve sadece bölgedeki terörist unsurlar hedef alınarak yapılmaktadır. Birilerinin sivillere zarar verildiği, bazı etnik ve dinî grupların hedef alındığı gibi, yalan, asılsız iddiaları kesinlikle buradan reddediyoruz. Zira, biz, sadece ülkemizin ve milletimizin güvenliğine değil, aynı zamanda bölgede yaşayan masum insanlar ile tüm dinî ve etnik grupların güvenliğine de büyük önem vermekteyiz.
Bir kez daha vurgulamak isterim ki binlerce yıldır bu coğrafyayı, ekmeği, suyu birlikte paylaştığımız Kürtler bizim kardeşimizdir; Türk-Kürt kardeştir, aksini söyleyen kalleştir. Bunun en açık göstergesi, şanlı bayrağımız ve vatanımız için canını feda eden ve şehitliklerimizde bir arada yatan kahramanlarımızdır. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Sonuç olarak, asil milletimizi, kırk yıldan beri başına musallat olan terör belasından kurtarmakta kararlıyız. Bizim tek hedefimiz teröristlerdir, bizim için terörist neredeyse hedefimiz orasıdır. Operasyonlarımızı, en son terörist etkisiz hâle gelinceye kadar azim ve kararlılıkla devam ettireceğiz. Bu operasyonları yaparken, tekrar, kimyasal silah iftirası atanları bir kez daha kınıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ege ve Doğu Akdeniz'de ise Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin uluslararası hukuka uygun olmayan taleplerinden kaynaklı bazı sorunlar yaşamaktayız. Yunanistan, ayrıca, yanı başımızdaki adalarda bir silahlanma sevdasına kapılmış bulunmaktadır. Tüm iyi niyetli diyalog çağrılarımıza rağmen, Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan'ın yaptığı her türlü haksız, hukuksuz eylemlerine karşı, mütekabiliyet kapsamında, diplomatik alanda ve sahada gerekli karşılıklar verilmektedir. Tüm bunların yanı sıra Yunanistan, göçmenlere karşı, Avrupa Birliğinin savunduğunu iddia ettiği ortak değerlere ve evrensel ilkelere aykırı ve insanlık dışı uygulamaları sergilemektedir. Ege Denizi'nde kadın, çocuklar da dâhil olmak üzere göçmenleri acımasız bir şekilde geri itmeye devam etmektedirler. Aylan bebeği unutmadık. Bu yaklaşımı da şiddetle kınıyor, takdiri uluslararası kamuoyuna bırakıyorum.
Kıbrıs konusunda ise, bildiğiniz üzere, bugüne kadar ortaya konulan çözüm yöntemlerinden, maalesef, bir sonuç alınamamıştır. Artık Kıbrıs'ta egemen eşitliğe dayalı, bağımsız iki devlet tek çözümdür. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki Kıbrıs bizim millî bir meselemizdir. Geçmişte olduğu gibi bugün de Kıbrıslı kardeşlerimizin yanındayız. Sonuç olarak, Ege'de ve Doğu Akdeniz'de hem kendimizin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve hukuklarını, menfaatlerini korumakta kararlıyız. Yunanistan'a da "Gaza gelme." diyerek, "Haddini bil, kendini bil." diyerek ifade etmek istiyorum.
Diğer bir konu Libya değerli arkadaşlar. Libya'daki duruma gelince, biz sadece kendi güvenliğimiz için değil, dost ve kardeş ülkelerin barış, huzur ve güvenliği için de mücadele etmekteyiz. Biz, Libya'da sadece askerî eğitim ve danışmanlık faaliyetlerini icra ediyoruz. Bir hususun iyi anlaşılması lazım; biz Libya'da kesinlikle yabancı güç değiliz, amacımız "Libya, Libyalılarındır." anlayışıyla toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamak, barış ve istikrar içerisinde yaşayan bir Libya'nın oluşumuna katkı sunmaktır. Bu kapsamda, Libyalı kardeşlerimizin haklı davasına desteğimiz devam edecektir. Libya'yla yürüttüğümüz ikili ilişkiler sayesinde Doğu Akdeniz'de de kıta sahanlığı anlaşmasıyla önemli kazanımlar sağladık, İsrail ile Yunanistan tarafından kurulan oyunu da, hamdolsun, bozduk.
Sayın başkan, değerli milletvekilleri; Kafkasya bölgesinin istikrarına büyük önem veriyor, bu bölgede barışın sağlanması için de büyük gayret gösteriyoruz. Malumunuz olduğu üzere, Azerbaycan'ın otuz yıldır işgal altındaki topraklarını, Karabağ'a kırk dört gün süren Tek Vatan Harekâtı'yla Ermenistan işgalinden kurtardık. Bu süreçte, Türkiye, haklı davasında Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında yer almıştır. "İki devlet, tek millet" anlayışıyla, artık Türkiye ve Azerbaycan ilişkileri daha da ileri bir seviyeye ulaşmıştır. İyi günde ve kötü günde beraber olduğumuz Azerbaycanlı kardeşlerimizin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haklı davalarında yanlarında olmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; barışı destekleme ve koruma faaliyetlerine gelince de Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, tarihine, kültürüne ve atalarımıza yaraşır şekilde bölge ve dünya barışına önemli katkılar sunmaktadır ve NATO'nun yetmiş yıllık etkin ve saygın bir üyesi olan, 2'nci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, NATO'daki önemli bir korumadır.
Evet, değerli arkadaşlar, diğer bir konu, Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; biz, Türk milleti olarak "Yurtta sulh, cihanda sulh." anlayışını benimsiyoruz ancak zayıf olursanız, güçsüz olursanız, sulh olma şansı da yoktur. Kendi güvenliğimizi sağlamak için, sınırlarımızı koruyabilmemiz için, mavi vatandaki haklarımızı savunabilmemiz için, tam bağımsız bir Türkiye için askerî anlamda güçlü olmamız lazım. İçeriden ve dışarıdan yapılan bu saldırılar, bizim her daim güçlü ve saldırılara karşı da hazır durumda olmamızı zorunlu kılıyor.
Tabii, artık eski Türkiye yok, yeni ve güçlü Türkiye var. Neden mi bunu söylüyoruz? Birkaç maddeyle açıklamak istiyorum: Güçlü olduğumuz için terörü sınırlarımızdan temizledik, terör örgütlerini artık ülkemizde operasyon yapamaz hâle getirdik. Güçlü olduğumuz için mavi vatanda doğal gaz ve petrol arama faaliyetlerinde bulunabiliyoruz. Güçlü olduğumuz için "Dünya 5'ten büyüktür." diyerek mazlumlara umut olabiliyoruz. Ermenistan tarafından işgal edilen Karabağ'ın özgürlüğüne kavuşması için Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olabiliyoruz. Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da söz sahibi olabiliyoruz. Ukrayna-Rusya savaşında ara buluculuk rolü üstlenebiliyoruz. Güçlü olmadan bunları yapamazsınız, başaramazsınız.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; peki, bu güce nasıl kavuştuk? Yerli ve millî savunma sanayisine büyük önem verdik. Göreve geldiğimizde yüzde 20 olan yerli millî savunma sanayimizdeki katkı oranını yüzde 80'lere çıkardık. Geçmişte piyade tüfeğimizi dahi yurt dışından tedarik ederken son yirmi yıl içerisinde İHA'mızı, SİHA'mızı, TİHA'mızı, MİLGEM'imizi artık kendimiz yapıyoruz. Millî piyade tüfeğimizi dahi üretemiyorduk; hepiniz askerlik yaptınız, kadın arkadaşlarımız da -askerlik yapmayanlar- duyuyorlardır.
Evet, değerli arkadaşlar, bu sayede artık İHA'mızı da SİHA'mızı da... Artık havada da gözlerimiz var, artık havada da kendimize ait, kendi irademizle, kimseden bilgi alışverişi yapmadan bütün imkânlarımızı kullanarak ne yapıyoruz? Teröristlerin veya Türkiye'de gözü olanların gözünü çıkartıyor ve başlarına bombayı yağdırıyoruz. ATAK helikopterlerimiz var, millî hassas mühimmatlarımız var, fırkateynlerimizi yapıyoruz ve yapacaklarımız da var. Radar ve elektronik harp sistemlerimizi inşallah yapacağız. Millî harp uçağımız KIZILELMA'mızın, insansız hava uçağımızın lastiklerini piste değdirdik, elhamdülillah. SİPER hava savunma sistemlerimizi kuruyoruz, ANADOLU amfibi hücum gemimizi yapacağız. ALTAY tankımızı yakında ne yapacağız? İnşallah, araziye çıkaracağız.
2002 yılında portföyümüzde 66 savunma projemiz vardı, yürütüyorduk. Şimdi, geldiğimiz noktada, değerli arkadaşlar, 750'nin üzerine çıkardık. Bu projeler için ayırdığımız kaynağı, 500 milyon dolardan 60 milyar dolarlar seviyesine getirdik.
Evet, kıymetli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti'nde bir dilim ekmeğe muhtaç olan kimse yok, elhamdülillah ama bunu bahane ederek "Silaha para ayırmayın." diyenlerin de oyununa gelmeyeceğiz. Biz, millet olarak -geçen sene beni gündem yaptılar- Türkiye Cumhuriyeti devletinin eğer özgürlüğü, demokrasisi, bağımsızlığı söz konusu olursa gözü hiçbir şey görmez, silahına da bakmaz, ekmeğine de bakmaz; eline süngüsünü alır ve cepheye koşar. Dolayısıyla, ekmeği bahane ederek, refah seviyelerini bahane ederek "Yeter bu kadar silaha para ayırdığınız. Artık silaha para ayırmayın, barıştan yana olun." diyenlerin oyununa gelmeyeceğiz; silahımızı, askerimizi, profesyonel orduya geçerek ordumuzu en güçlü şekilde, en güzel şekilde donanımlı hâle getireceğiz. Çünkü eğer bu bölgede güçlü olmazsanız, bu bölgede ordunuz güçlü olmazsa sizi bir saniye bile ayakta tutmazlar, size diz çöktürürler ve sizi birilerine uşak yapmak için sabırsızlıkla bekleyenler var, evet.
Bu oyunları görerek, bu düzeni görerek, değerli arkadaşlar, S-400'ümüzü de alacağız, savunma sistemli bir füzedir. Bize Patriot vermeyen müttefiklerimiz, S-400 aldık diye niye bizi F-35 programından çıkardılar? Bizim suçumuz neydi arkadaşlar, S-400 almak mı? NATO'ya "Bize S-400 verin." diyoruz, vermiyorlar; Amerika'ya "Verin." diyoruz, vermiyorlar. Ne yapacağız? Bu bölgede, ateş çemberiyle etrafımız çevrilen bir bölgede ne yapmamızı bekliyorlar arkadaşlar? Sonra niye F-35'ten çıktık? Biz, kendimiz çıkmadık, bizi birilerine mahkûm etmek isteyenler, bizi ele güne mahkûm etmek isteyenler, el açıp dilendirmek isteyenlerin oyununa gelmedik. İnşallah, kendi füzemizi de yapacağız, S-400'ümüzü de kuracağız, kendi F-35'imizi de yapacağız; bu günler yakın günlerdir, inşallah, yeter ki içimizde bir olalım, beraber olalım, birilerinin oyunlarına gelmeyelim, "Yeter artık." diyelim, PKK terör örgütüne "Terör örgütü" deme cesaretini kendimizde görelim. Bu ülke, bu ordu, bu millet sizi de korur, Türkiye'yi de korur diyorum.
Tekrar bütçemizin hayırlı olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.