| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a) Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, b) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu c) Karayolları Genel Müdürlüğü d) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü e) Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri AŞ (HEAŞ) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 21 .11.2022 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli hazırun, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gaziantep Karkamış'da terörist saldırısı sonucu meydana gelen olayda hayatını kaybeden yurttaşlarıma rahmet diliyorum, yaralananlara da acil şifalar diliyorum.
Efendim, Bakanlık olarak yaptığınız hizmetler, işler, eserler ortada. Biz bu yolların üzerinde eğer ekonomik imkânımız el verirse araba sürüyoruz, ödeyerek tünelden geçiyoruz, köprüden geçiyoruz. Bunu gözümüzle görüyoruz ama bu hizmetleri yaparken, bu varlıkları üretirken ülkenin kullanılan kaynaklarını da biliyoruz. Ben rakamları tekrar etmeyeceğim, daha önceki Bakanlık bütçelerinde de söyledim, arkadaşlarım da bugün sabah söylediler; toplanan vergi belli, kullanılan özelleştirme bedelleri belli, bunun yanında kullanılan yurt dışı borçlar belli. Dolayısıyla bir kaynak kullanıldı, bu kaynak küçümsenemeyecek bir kaynak; yirmi yılda çok büyük bir kaynak kullanıldı. Bizim muhalefet olarak görevimiz, denetim ve bu denetim çerçevesinde de bu kaynakların ne kadar etkin ve verimli kullanıldığını sorgulamak. Dolayısıyla, bu görevimizi yerine getirebilmemiz için sizin sunumunuzda bize böyle bir değerlendirme yapma imkânı maalesef verilmiyor. Mesela ilk göreve geldiğinizde 1 kilometre bölünmüş yolun dolar maliyeti neydi, bugün neye geldi? Dolayısıyla, daha ucuza mı yapıyorsunuz, daha pahalıya mı yapıyorsunuz? Biz bunları bilmiyoruz ama bildiğimiz bazı şeyler var; mesela, kamu-özel iş birliğiyle ilgili olarak yapılan projelerde ortaya çıkan maliyetleri biliyoruz. Şimdi, buradan hareketle; mesela, İstanbul Havaalanı, yap-işlet-devret modeliyle yapıldı, bunun maliyetinin ne olduğu da belli. Acaba buna, böyle büyük bir yatırıma o günkü şartlarda ihtiyaç var mıydı? Proje fikri ortaya atıldığında tabii büyük bir tartışma vardı; o dönemin Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin, arkasından Hamdi Topçu "Evet, İstanbul'da giderek trafik sıkılaşıyor, Yeşilköy Atatürk Havaalanı'nda uçaklar on-on beş dakika pistin başında bekliyor. Bir yatırıma ihtiyaç var fakat yeni bir havaalanına ihtiyaç yok. Biz mevcut havaalanının içerisinde ilave bir pist yaparsak bu bizi 2050'ye kadar götürür." dediler, burada kamuoyuyla paylaştılar; onlar da bu görevden alındılar ve sonra da bu havaalanı yapıldı. Dolayısıyla, bu havaalanı yapıldıktan sonra işleyebilmesi için de bütün trafiğin oraya yönlendirilmesi gerekiyordu. Dolayısıyla da Atatürk Havaalanı'nda bir şekilde, biriken ekonomik sermayeye -yani kelimelerimi seçerek kullanıyorum ama- maalesef yazık edildi. Resmen oraya girildi, İstanbul Havaalanı'nın trafiği gelişsin, çalışsın, daha fazla gelir elde etsin diye bütün imkânlar oraya, trafik oraya yönlendirilsin diye orası bilerek, isteyerek bir proje dâhilinde kazıldı ve pistler darmadağın edildi. Bence bu bir ekonomik suç, eğer altı ay sonra seçim yapıldığında iktidar bize gelirse biz bunun üzerine eğileceğimizi ve dolayısıyla bu suçu işleyenlerden bu suçun bedelini tahsil edeceğimizi de bugünden haber verelim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Havaalanını da kapatın o zaman. Havaalanını kapatacak mısınız?
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Neyse kapatıldı yani dozerlerle girildi, kepçelerle girildi, her şeyi kazıldı. Dolayısıyla, birikmiş bir sermaye fakiri olan bir ülkede birikmiş sermaye maalesef talan edildi ama bu saatten sonra yapılacak olan şey ne? Bu saatten sonra yapılacak olan şey: Atatürk Havaalanı'nı tekrar kazanırken İstanbul Havaalanı'nın yaşayabilmesi için de ne gerekiyorsa yapılması lazım çünkü orada da büyük bir ulusal sermaye var ve sermaye birikimi var. Nasıl biz Atatürk Havaalanı'ndaki sermayenin tarumar edilmesine taraftar değilsek oranın da tarumar edilmesine gönlümüz razı gelmez. Dolayısıyla onun daha da geliştirilmesi gerekir ama arada bir rekabetin de olması lazım. Dolayısıyla, Atatürk Havaalanı ile İstanbul Havaalanı ciddi bir şekilde rekabet etmeli. Londra'ya, Paris'e baktığımızda, en azından 3-5 tane havaalanı var bu şehirlerin; İstanbul'da da en azından -Sabiha Gökçen, Atatürk ve İstanbul Havaalanı- 3 tane havaalanı olmasının, rekabet olmasının kimseye bir faydası yok, trafiği daha da çok artırır. Dolayısıyla, biz iktidarımızda bu rekabeti tekrar oluşturmaya gayret edeceğiz.
Biraz önce bir arkadaşımız -zannedersem, kendisi de Devlet Demiryollarında Genel Müdürlük yaptı- Kütahya Havaalanı'yla ilgili olarak şunu söyledi: "Yani Uşak'ın, Afyon'un, Kütahya'nın böyle bir şeye ihtiyacı vardı." Aslında, Zafer Havaalanı planlaması yapılırken belli bir mantığın üstüne oturuyor. O mantık da şuydu herhâlde: Afyon'da termal tesisler var, Kütahya Yoncalı'da da termal tesisler var, dolayısıyla orta yere bir tane havaalanı yaparsak termal turizmini geliştiririz, her 3 şehir de bundan istifade eder. Yanlış mı? Bence yanlış bir mantık değil ama hesap kitap yanlışlığı var. Kütahya Milletvekili arkadaşımız size teşekkür etti, "Biz bulunduğumuz yerden iki saatte istediğimiz yola gidiyoruz, bize o kadar güzel yol yaptınız." dedi. Doğru mu? O da doğru. Şimdi, yarın siz Eskişehir-Kütahya-Afyon-Antalya hızlı treni yapacaksınız. Bu hızlı tren yapıldığında Zafer Havaalanı'nın işlevselliği belki de tamamen ortadan kalkacak eğer dış turizm gelişmezse, dışarıdan yolcu gelmezse. Yani şu anda yapılan bütün hesaplar yüzde 99 oranında sapmış vaziyette. Dolayısıyla bu bir israf, dolayısıyla bunu lütfen kabul edin ama ileride ekonomi büyür, toplumun millî geliri artar, harcama kabiliyeti artar, iç turizm biraz daha gelişir -böyle bir şey olamaz mı, elbette olur- o zaman, o güne kadar atıl olarak bekleyecek. Şu anda içeriden gelen yolcu sayısıyla, dışarıdan gelen yolcu sayısı ile verilen garanti arasında hiçbir irtibat yok; maalesef, bütün bunlar israftan başka bir şey değil.
Mesela, Uşak'ın kendi havaalanı vardı; 2008 dünya finans krizinden önce en azından haftada 3 kez sefer vardı ve dolu dolu gidiyor, dolu dolu geliyordu çünkü o dönemde dericilik, organize sanayide çok önemliydi ve insanlar işledikleri deriyi uçakla İstanbul'a götürüyorlardı ama 2008 krizinden sonra bu imkânlar ortadan kalktı ve şu anda Uşak'ta atıl olarak bekliyor. Uşak'tan Zafer Havaalanı 100,9 kilometre, Uşak'ın en aşağıdaki ilçelerinden Eşme ile Uşak'ın arası 73 kilometre yani Eşme'den kalkan bir kişinin bu havaalanına gidebilmesi için 173 kilometre, 175 kilometre gitmesi lazım. Ya, buraya gidecek olan adam zaten Akhisar üzerinden İstanbul Otoyolu'na çıkar ve oradan İstanbul'a çok daha rahat gidebilir.
Şunu kabul edin: Bir fizibilite hatası yapmışsınız, bir yanlış yapmışsınız, bu yanlışta da maalesef ısrar ediyorsunuz ve milletin cebinden bu paraları ödetmeye devam ediyorsunuz. Dolayısıyla, yapılması gereken şey: Biz eleştiriyoruz, siz dinliyorsunuz; sizin de kabulleriniz var, dolayısıyla bizim yaptığımız eleştiriler ancak tutanağa geçiyor. Dolayısıyla, bizim yaptığımız eleştirilerden siz bir sonuç çıkarıp acaba söylediklerinde bir hak, hakikat payı var mıdır, şu durumu bir daha gözden geçirecek durumunuz yok çünkü siz buna inanmışsınız, bunu yapmaya devam edeceksiniz; burada da bir problem yok.
Fakat geldiğimiz noktada, örneğin, kara yollarıyla ilgili verilen garantilere baktığımızda, şu anda Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinin yüzde 45'i buraya verilen garantilere gidiyor yani geriye kalan yüzde 55'le hangi hizmeti yapabileceksiniz? Gelecek sene dolara bağlı olarak, geçen araç sayısı vesaireye bağlı olarak belki bu miktar, yüzde 45 yüzde 50'ye çıkacak yani sistem sizin bütçenizi esir almıştır; tabii, aynı şey Sağlık Bakanlığının bütçesinde de var. Bu, ekonomik değil; rantabl kullanılmıyor bu. Şu anda arkadaşım da söyledi, Garo Bey de söyledi biraz önce. Eğer bu paralarla... Neydi bu işin özü, esası, mantığı? Millî bütçeden bu tür yatırımları kısa vadede finanse etmek mümkün değil, toplumun da ihtiyacı var. Dolayısıyla, biz bunu biraz öne çekelim, özel sektörü de buna dâhil edelim; ha, buraya kadar gayet makul ve mantıklı fakat burada, bunun içinde hesap hatası yapılmaması lazım. Bu kadar parayı harcadıktan sonra çok daha rantabl yapılabilirdi, iki sene, üç sene gecikmeyle olabilirdi. Şu anda biz eğer millî bütçeden yılda 53 milyar TL garanti ödemesi yapabiliyorsak 53 milyar TL'ye hem hastane yaparız hem köprü yaparız hem yol yaparız. Gelecekte, 2025'te 75 milyar, 2026'da belki 100 milyar. Yani demek ki bu ülkenin millî bütçesinden bu tür yatırımları yapma imkânı var. Bu borcu ödeyebiliyorsak bununla bu yatırımı da yapabilirmişiz. Onun için, bu konsepti lütfen tekrar bir gözden geçirin dolayısıyla millete zarar vermeyin.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bizim eleştirimiz, bu tür yatırımların verimli olup olmadığına ve bunun için de bizim denetim görevimiz var, o denetim görevimizi de kayıtlara geçirdik. Siz bildiğinizi okumaya devam edeceksiniz.
Teşekkür ediyorum.