KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanımızı, burada bulunan herkesi, milletvekillerimizi; saygıyla selamlıyorum ve gün geçmiyor ki muhalefetin nasıl kötü yapılacağına arkadaşlar bizi şahit etmesinler. Gün geçmiyor ki grup adına zaman nasıl israf edilir, muhalefet bunu bize yeniden şöyle bir göstermesin. Yaptığı konuşmayla kendi grubunun bile hicabına sebep olanlar oldu bugün. Gün geçmiyor ki muhalefetten birilerinin iftira ve saptırmalarına bir yenisi eklenmesin bize karşı. İstiklal saldırısıyla seçim çalışmalarını başlatmışız; yazıklar olsun! Cemevlerine, kiliselere, sinagoglara yapılan saldırıların münferit ilan edildiğinden rahatsızlık ifade ettiler; münferit, münferit.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) - Münferit mi bu?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Var mı bu ülkede böyle bir düşmanlık ya? Cemevine, sinagoga, kiliseye bir düşmanlık var mı bu ülkede? Münferit elbette. Neyi kaşıyorsunuz?

Gün geçmiyor ki muhalefetin acziyetini ortaya koyduğu bir durum ortaya çıkmasın. Ne diyor? "İnsanları bir mafya liderinin sözlerine muhtaç ettiniz." Evet, bir mafya liderinin sözlerine muhtaç bir muhalefet durumundasınız. Sizin acziyetinizi ortaya koyan en güzel cümleyi kurdunuz aslında bugün.

CAVİT ARI (Antalya) - Birlikte miting yaptınız.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Sizin için miting yapılıyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Devam ediyor, bakın, bakın hele, bakın ne diyor? "'Yunanistan'a kaçıracaklardı.' diyorsunuz Sayın Bakan." Yunan Bakan "Ülkemiz asla terörist kabul etmez." demiş. O her sözüne inandığınız o adamların sözleriyle Sayın Bakana dönüp cevap vereceğinize o adama bir sorsaydınız, deseydiniz ki: "15 Temmuz gecesi darbeci komutanları taşıyan helikopter kimin ülkesine indi Sayın Bakan?" diye bir sorsaydınız lütfen.

İtalya'da aranan kişi Antalya'da yakalanmış. E, ne var bunda? İtalyan polisi mi gelmiş yakalamış? Neyi manipüle etmek istiyorsunuz arkadaşlar? Bak, git, İtalyanlara şunu bir sor: "Bizim kırmızı bültenle aradığımız şahsı yakalayıp sonra niye adli kontrolle serbest bırakmışlar?" Bakan Bey'e onu soracağınıza, gittiğiniz o Avrupa toplantılarında bunları onlara sorun. Gidin, bunu sorun ama soramazsınız çünkü derdiniz başka.

Hele lafa bak, lafa: "Suriye'nin İçişleri Bakanı bizim topraklarımızda gezse dolaşsa tutumunuz ne olur?" Ya, sizi alay ettiğiniz milletin ve şu salonda bulunan insanların vicdanına havale ediyoruz, başka diyecek bir şey yok.

Şimdi "Bu ülkenin bölünmesi aslında siyasetin eliyle, siyasetçinin diliyle olur, siyasetin herkesi kucaklaması gerekir." dedi Sayın Gök; baş göz üstüne Sayın Gök. Burada mı? Eyvallah, çok doğru.

Peki, şimdi, burada konuşan hatip, Bakanlığın Alevi vatandaşlara, cemevlerine yaptıklarını eleştirmek için cümleye nasıl başlıyor? "Sizin hocanız dedi ki 'Alevilerin canı, malı, ırzı size helaldir.'" Yazıklar olsun size ya! Yazıklar olsun size ya!

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Evet dedi. Sana yazıklar olsun!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne alakası var kardeşim?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Herkes sırası geldiğinde fikrini ifade ediyor, rica ediyorum...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Hasta mısınız, düşman mısınız, nesiniz ya? Böyle bir şey olur mu ya? Bu memlekette böyle bir ayrışma var mı? Bu cümleyi bu salonda bulunan hangi insan kabul eder ya?

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) - Usulü oku o zaman.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne kadar çirkin bir giriş bu konuya böyle. Kime, neye itham ediyorsunuz? Nedir bu intikam duygunuz sizin ya?

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Bırak Allah aşkına ya!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Az önce bir başkası: "Yaktınız, yıktınız cemevlerini, şöyle yaptınız, böyle yaptınız." Sayın Gök, şimdi, siz ne diyeceksiniz bu insanlara? Kim kaynaşmaya, kim ayrışmaya çabalıyor Sayın Gök? Kim kardeşliği tahkim ederken kim nifak ekiyor siyasete, topluma Sayın Gök; burada mısınız?

Şimdi, senaristler de var, durun, senaristler de var. Geçenlerde bir milletvekilinin tutuklanmasıyla ilgili şöyle bir senaryo var: "'Dağdakiler insin.'" denilmiş, kumpas kurulmuş. Ondan sonra telefondan ele geçirilmiş bazı görüntüler. O zaman kişi parti mensubu değilmiş, bu görüntüler bekletilmiş bir yerde, nasılsa bu kişinin bir gün bu partiden milletvekili yapılacağı biliniyormuş, vekil olması beklenmiş, olunca hop görüntüler servis edilmiş ve şimdi milletvekilliği düşürülmüş."

Aynı senaryoyu yazan kişi, bugün, İstiklal Caddesi'ndeki patlamayla ilgili olarak "Yasa dışı sınır ötesi bir operasyon için bombayı Soylu patlattı." iması yapıyor, senaryosu yapıyor. Yazıklar olsun! Ya, nedir sizin bu devlete kininiz? Sizin bu milletle derdiniz ne? Birilerinin kirli işlerine senaryo yazıp onları aklayarak devleti suçlamak sizde bir gelenek midir ya? Nedir bu ya?

Çok söyleyenler oldu, oluyor: "'Taziyeyi reddediyoruz.' dediniz Sayın Bakan. Bu, bizi uluslararası ilişkilerde zora soktu ve sokacak." Hâlâ Amerika korkusu gitmemiş içinizden. Böyle konuşanları duyunca vaktiyle bir sohbette anlatılan bir olay geliyor aklıma. Darbeler sonrası seçim için ilçeleri ve illeri gezip programlar yapan birisi, ekipten biri başkanına yaklaşıp sessizce soruyor, diyor ki: "Başkanım, biz bu programları yapıyoruz ama Amerika bu yaptıklarımızdan haberdar, değil mi?" İnanın, aynı durumdasınız ya. Ama o zaman darbelerin altında kalan bir Türkiye vardı; 15 Temmuzda darbeleri aşan ve darbelerin asıl sahiplerine avuç yalatan bir Türkiye var. Onları hadi anladık da size ne oluyor ya? Siz niye hâlâ bir yerlere yaranmanın derdindesiniz? Aklıma şu soru gelmiyor değil: Amerika'da hamburger yerken "Bu Amerikalılar buralara gelip hamburger yediğimizi biliyorlar mıdır efendim, değil mi?" diye birileri sormuş mudur acaba diye aklımdan geçmiyor değil hakikaten ya.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Hamburgeri orada yemiyor, arabada yiyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi "Amerika'nın istihbarat verdiği ve hava sahasını açması dolayısıyla artık PKK'nın kampları ve hareketleri bizim için BBG evidir." cümlesinden sonra, bak, bak...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sırası gelince fikirlerinizi söyleyin lütfen.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, "PKK'nın kampları ve hareketleri bizim için artık BBG evi gibidir." dendikten sonra bu ülkede hiç bomba patlamadı mı, bu ülkede hiç terör saldırısı olmadı mı? Şimdi, o zaman ağzını açıp tek laf etmeyenler...

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Konuşturma.

ORHAN YEGİN (Ankara) - ...bugün ayakkabı numarası metaforuna, Bakan Bey'e kalkıp "He he, öyle, böyle..." adamı orada güya sıkıştırdıklarını zannediyorlar. Böyle bir şey olur mu ya? O zaman niye etmediniz de bugün ediyorsunuz lafları? O dönem vesayetçinin sembolü olan kişilerle ters düşmemek için mi, millî bir duruş için mi yoksa? Korktuğunuz içinse o korkutucu vesayeti de Allah'a şükür, biz yok ettik.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sen korkma.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Millî bir hassasiyet içinse niye o gün başkaydınız, bugün başkasınız? Yoksa, o dönem askere vurmak sizi siyasetin dışına iterken bugün Soylu'ya vurmak sizi parti listelerinde daha yüksek bir yerlere mi çıkarıyor, nedir? (CHP sıralarından gürültüler)

ERKAN AYDIN (Bursa) - Sizi de yalakalık yapmak çıkarmaz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakın, kusura bakmayın.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Korumak, yalakalık yapmak...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakın, kusura bakmayın.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Kraldan çok kralcı olmayın!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, daha neler var burada da, dur, dur.

ERKAN AYDIN (Bursa) - Listeyi Soylu yapmıyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, varsa yoksa Soylu ya; Allah'tan bir Soylu var, olmazsa ne konuşacaksınız bilmiyorum. Genel Kurula çıkıyorsunuz, her hatibiniz "Soylu"; adam bugün gelene kadar her gün "Soylu" aşağı "Soylu" yukarı. Söylediğiniz bir şey var: "10 bin dolar alan siyasetçi kim, açıklamadı." Soylu bir tek onu demedi ki. Başka ne dedi? "Saraydan para alıp parti kuran vekil kimdir, açıklayın." dedi; hadi dönün, dönün, onu da açıklattırın hitap ettiğine.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Açıklasın.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Mesela, ne dedi? "6'lı masanın mutabakat metnini alıp büyükelçiye koşan vekil kimdir?" dedi; hadi açıklattırın onu da.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Açıklasın, hadi açıklasın.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kılıçdaroğlu söyledi. Tuncay Bey, Kemal Bey söyledi onu, biz bilmiyoruz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Muayenehanesinde FETÖ elebaşıyla görüşmeden bahsetti. Veya madem birisi bir şey söylediyse, bunu size açıklamak zorundaysa Genel Başkanınız ne dedi, ne dedi? "byLock'çu vekiller var Mecliste." dedi. Hadi niye açıklamadınız byLock'çu vekilleri? Niye her birinizin, hepinizin itham altında bırakılmasına müsaade ettiniz? Ya, bakın, size gelince öyle, bize gelince böyle; olmuyor, böyle olmadığı için de söylediğiniz hiçbir cümle tabanda, vicdanlarda, insanların zihninde, gönlünde karşılık bulmuyor.

Şimdi, bakın, "tek adam" "tek adam" diyorsunuz ya, başımızda ah şöyle bir adam olsa da... "Ah göremedik, göremeyeceğiz." diyorsunuz, biliyoruz. İçinizden şu geçiyor, farkındayız: "Sanatçılar marifetiyle topladığı kalabalığa, ecdada hakaret yağdıranları savunmak zorunda kalmak nedir arkadaşlar, biliyor musunuz?" diye geçiriyorsunuz bize içinizden.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Şivan Perwer'i mi kastettiniz?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ankara'da sel olduğunda sizin adam dizlerine kadar ıslanmışken "Onun yanında ayakkabısında toz olmayanları savunmak zorunda kalmak kolay mı sanıyorsunuz arkadaşlar?" diyorsunuz bize. Bakın, durun. "Günler öncesinde meteorolojinin uyarılarına rağmen işinin başında olmayıp vatandaşın yolunu açmak için karı tuzlamak yerine adaylığın yolunu açmak için büyükelçiyle yediği balığı tuzlayanları savunmak zorunda kalmak kolay mı arkadaşlar?" diyorsunuz bize. Biz biliyoruz bunları.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Vatandaşın kafasına çay atanlar ne olacak?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Biz biliyoruz bunları. "Ya arkadaş, seçime az kala Amerika'ya gitmeyi, hadi gittin, sekiz saat kaybolmayı, hadi kayboldun, hamburgeri, benzinliği ya savunmayı kolay mı zannediyorsunuz arkadaşlar?" diye içinizden geçirdiğinizi biliyoruz arkadaşlar. "Bulmuşsunuz aslan gibi adamları, kendi işlerini bırak bizimkilerin işlerini bile millet mağdur olmasın diye koşup yapıyorlar. Bulmuşsunuz aslan gibi adamları, bulmuşsunuz onlara liderlik eden aslan gibi bir lideri, ah ah, burada oturun da anlayın hâlimizi." diyorsunuz, farkındayız arkadaşlar.

(CHP sıralarından gürültüler)

ORHAN YEGİN (Ankara) - "Şu kadar yıldır siyasetteyiz, partideyiz, sizde belki onlarcası geldi geçti, gelecek geçecek, Tayyip Erdoğan hey kimlerle çalışıyor, şu Soylu gibi bir adam da bizde olaydı daha ne isterdik." diyorsunuz, diyorsunuz bunu biliyoruz arkadaşlar.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Orhan Bey, son cümlenizi alalım, vakti aştınız.

ORHAN YEGİN (Ankara) - "Bizi temsil edenlere bir bakın, bir de sizi temsil edenlere bakın. Üstümüze fazla gelmeyin, Allah aşkına." diyorsunuz, biliyoruz arkadaşlar.

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Aynaya bak, aynaya.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Zaman çabuk geçiyor, ne yapalım, bana kalsa yarım saat daha konuşun derim ama.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Kimse söz almak istemedi, ben hazırlığımı feda ettim, daha burada bir sürü söylemem gereken şey var.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Mutlaka vardır, eminim ama kuralları uygulamam gerekiyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bir dakika... Teşekkür etmeyelim mi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sağ olun, teşekkür edin, buyurun.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Peki, bunları sonra konuşuruz aramızda.

Sayın Bakanım, kendi vatanına takma gözlüklerle bakanlar olabilir. Gerçek vatansever vatanını diğer ülkelerin üstünde gören değil sadece, onun bu övgüye layık olması için üstüne düşeni yapandır. O, şan ve şöhretten daha çok vatanının şeref ve şahsiyetine önem verir. Eskiler "Yol üstünde bağı olanın bağı taştan kurtulmaz." demişler, işiniz zor Sayın Bakanım, Allah yardımcın olsun.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Daha ne taşlarla karşılaşacaksın, Allah yardımcın olsun. Bütün ekibinle beraber Cumhurbaşkanlığımızın liderliğinde yürüdüğünüz yolun sonunu, akıbetini yaptığınız her işe Allah isabet versin.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yarım dakika Başkanım ya.

Tamam, bitti.