KOMİSYON KONUŞMASI

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Çok teşekkür ediyorum.

Muhterem hazırun ve Sayın Bakan... Sayın Bakan, bilim insanları, sosyologlar, felsefeciler kültürü şöyle tanımlıyorlar: "İnsanların içine doğduğu birinci doğayla etkileşerek yarattıkları ikinci doğaya 'kültür' denir." diyorlar. Yani bizim dışımızda var olmuş, yaratılmış değerlerle etkileşerek yarattığımız değerlere "kültür" denir ve bu bizim ikinci doğamız. Dolayısıyla, inanç, etnik kimlik, dil, cinsiyet algısı ve benzeri gibi şeyler cinsiyet algısı ikinci doğamız içerisinde yer alıyor ve doğal olarak sizin ikinci doğanız Türk ve Sünni olmak, benim ikinci doğam Kürt ve Alevi olmak; böyle farklılıklarımız var. Lakin bu farklılıklarımızı korumak ve yaşatmak konusunda çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Tarihî örnekler verdi arkadaşlar; bakın, ben size çok çarpıcı örnek vereyim: Selçukluya el veren Alevi Baba Tâhir Uryân, Osmanlı'ya el veren Şeyh Edebali ve cumhuriyete el veren Cemalettin Çelebi, 3'ü de Alevi'dir ve Şeyh Edebali'nin kayınpederi de -aşk olsun ona- Tâceddin El Kürdi'dir, bir Kürt'tür. Kürt-Türk ilişkileri, halklar ilişkileri bu kadar girift, bu kadar iç içe, bu kadar can alıcı, bu kadar belirleyicidir Sayın Bakanım.

Şimdi, dünyada üç temel unsur var şu anda yaşamı belirleyen. Bir, ekonomi; iki, kimlik sorunu; üç, doğa ve çevre sorunu. Hâl böyleyken kimlik sorununu çözümlemeden ekonomiyi ve diğer sorunları çözümleyememek gibi bir sorun söz konusu. Ne yazık ki Bakanlığınızın yapısal sorunları, işleyişi, Türkiye'deki kültür farklılığına bakışı, tekçi yaklaşımı; bütün bu eleştiriler bir yana Bakanlığınızda ve sizde Sayın Bakan oryantalist bir bakış var. Bu anlamda, bütün kadrolarınızın ve sizin Sevgili Edward Said'in "Oryantalizm" kitabını okumanızı lütfen, rica ediyorum; okuduysanız teşekkür ediyorum fakat kültürün ne olduğu konusunda, oryantalizmin ne olduğu konusunda çok ciddi bir bakış açısına ihtiyaç olduğu kanısındayız.

Bizden önceki konuşmacı arkadaşlarımız da söyledi, Alevilikle ilgili bir yapısallık ihdas edildi ve bu size bağlandı, şu anda Kültür Bakanlığı yanında bir de Alevilik bakanlığınız söz konusu.

Tam bundan söz etmişken, Sevgili Başkanımız Cevdet Yılmaz'ın da konuşma yaptığı bir sempozyumda şöyle bir cümle kullanıyor, kendisine de soruyorum izninizle: "Artık kimsenin kimliğini aşağılamayacak, bu bağlamda 'ayrımcılıkla mücadele' dediğimiz bir hukuki zemin oluşturuyoruz. Kimse kimseye ayrımcılık uygulamayacak." Sayın Başkan, ayrımcılık neydi, düşündüğünüz, murat ettiğiniz hukuki zemin neydi; bunlar sağlandı mı konusunu sormak istiyorum.

Bakınız, Yunus Emre Enstitüsünden söz ediliyor, Yunus Emre çok kimlikliliği bizim ülkemize dair nasıl anlatıyor, bu nefesi daha önce de örnek verdim ama yine örnek vereyim:

"Hak bana bir gönül verdi, ha demeden hayran olur,

Gâhi gider giryan olur, gâhi gider şadan olur,

Gâhi girer mescitlere, yüz sürer anda yerlere,

Gâhi gider deyre girer, İsa ile ruhban olur."

Bakarsanız, Yunus Emre bir Alevidir, Hacı Bektaş'tan, Tapduk Emre'den irşat olmuştur ama Yunus Emre diyor ki: Ben mescide de girerim, deyre de yani kiliseye de. Dolayısıyla, bizim ne mescitle ne kiliseyle ne inanmayanlarla ne sinagogla ne de siz Sünni dostlarımızla bir sorunumuz yoktur. Bizim inkârcılıkla, bizim tekçilikle, bizim bu inkârcılık ve tekçilikten doğan nefret suçlarıyla bir sorunumuz vardır. Bunu kaldırmak konusunda bizim de sorumluluğumuz var, bu sorumluluğumuzu Genel Kurulda da beyan ediyoruz, burada da beyan ediyoruz. Türk ve Türkmenlerin, Kürtlerin, Arapların, Çerkezlerin, Lazların; Türkiye'deki tüm halkların, tüm inanç gruplarının ve inanmayanların bir arada, eşit yaşayabilmesi için Kültür Bakanlığına, Kültür Bakanlığı kadrolarına çok önemli bir görev düşüyor. Bu zihniyet, bu anlayış, bu bakış sağlanmadan Kültür Bakanlığında ya da kültür alanında hiçbir gelişmenin olacağına inanmıyoruz. Onun için, öncelikle temel amaç bu alandaki gelişmeyi sağlayabilmek için çoğulcu, eşitlikçi, adil bakışı sağlayabilmek ve uhdenize verilen Alevi inancına dair bu yapısallığı toplumla paylaşabilme basireti gösterebilmenizdir.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Bitiriyorum Başkanım.

Zira, biz itiraz etmemize, kabul etmemize rağmen bununla ilgili âdeta zorla dayatılarak bir şey oluşturuldu; biz bunu Aleviliğe kayyum atamak olarak değerlendiriyor, bunu kabul etmiyoruz ama bununla ilgili de yapılacak süreçlerde eşitlikçi ve adil davranılması gerektiğini belirtiyor, saygılar sunuyorum.