KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok Değerli Bakanım, Değerli Bakan Yardımcılarım, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım, çok Değerli Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterlerimiz, bağlı tüm kurumlarımızın değerli bürokratları, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında pazar günü İstanbul Taksim İstiklal Caddesi'nde hain terör örgütü PKK tarafından düzenlenen bombalı saldırıyı kınıyorum, lanetliyorum. Ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Terörün her çeşidini lanetliyoruz; kimden gelirse gelsin, nerede olursa olsun hepsini lanetliyoruz. Bununla tabii ki yetinmiyoruz, dolaylı ya da doğrudan destekleyen ülkeler veya kişilerin her birisini de, her birilerini de huzurunuzda hem kınıyorum hem de lanetliyorum. Bunlarla mücadelemiz sonuna kadar, kıyamete kadar devam edecek, iyi ile kötünün mücadelesi devam edecek değerli arkadaşlar.

Evet, ben Adalet Bakanlığımızı konuşurken öncelikle Sayın Bakanıma huzurunuzda teşekkür ediyorum. Yani yıllardan beri tanışıyoruz kendisiyle ne kadar hassas birisi olduğunu, ne kadar adaletli davranmak istediğini, haksızlıklara ne kadar karşı olduğunu şahsen yakından bilen birisiyim.

Tabii, Adalet Bakanlığını konuşurken veya diğer bakanlıkları konuşurken bizim hafıza kaybına uğramamızı isteyenler var, "Dünü bırakın, bugüne bakın." Arkadaşlar, dünü bırakarak birden bugünden yarınlara konuşursak doğru sentez, analiz yapamayız. Her zaman bunu ifade ediyorum. Dün Türkiye neydi adalet noktasında? Tabii ki kötüydü, herkes bunu kabul ediyor zaten taraflı-tarafsız, değil mi arkadaşlar? Ama bir şeyi de iyileştirirken diyelim ta eksi 100'lerden 200'lerden, eksi binlerden birdenbire artı binlere geçmek kolay değil, yavaş yavaş. Kaldı ki Türkiye, bir 15 Temmuz darbe girişimi yaşadı; en büyük darbeyi -Türkiye yedi ama- belki de Adalet Bakanlığımız yedi bu FETÖ olaylarından dolayı.

Dolayısıyla, işte "Kadrolaşma şudur." "Adalet Bakanlığı şöyle kadrolaşıyor, böyle kadrolaşıyor." derken ben hep beraber hafızamızı tazeleyelim diyorum. "Adalet Bakanlığında kadrolaşma" deyince aklımıza kim gelir? Bunu bir sorun, hafızalarınızı tazeleyin; aklınıza kim geliyorsa cevabı kendiniz verirsiniz diye düşünüyorum.

İşte, arkadaşlarımız "Adaletin iki yönü var." dediler "İktidar partisi milletvekillerine karşı olan yönü, bir de muhalefete karşı olan yönü." Nasıl? "İktidar partisine karşı açılan hakaret davaları nedense hemen işleme koyuluyor, muhalefete olan hakaret davalarında takipsizlik kararı veriliyor." dendi arkadaşlarımız tarafından. Arkadaşlar, ben milletvekili olarak burada CHP'li bir milletvekiline tazminat ödedim yani ben iktidar partisi milletvekiliyim, ödediğim yer de CHP'li bir milletvekili arkadaşımız, bir maaşım gitti. Evet yani söylediğim de bir şey yok, nasıl oldu bilmiyorum. Ya, arkadaşımızın ismini vermeyeyim, boş verin. Yani söylediğim de bir şey yok, onun konuşmasına laf atmışım; bir baktık mahkeme kâğıtları falan filan, haydi, bir maaş gitti bizim. Yani bir şey söylerken arkadaşlar, karşı tarafı olduğu gibi "Ya, siz iktidar partisi milletvekilisiniz layüsel dokunulmazlığınız var, size bir şey olmuyor." derseniz ben burada alınıyorum yani ben iktidar partisi milletvekili değil miyim arkadaşlar? Bakın, yani ödemişim tazminat. Var mı başka CHP'lilerden milletvekili, AK PARTİ milletvekillerine tazminat ödeyen? Zannetmiyorum olacağını.

Bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle alakalı arkadaşlarımız konuşuyorlar. Tabii ki her türlü mahkemeye saygımız var bizim arkadaşlar, mutlaka saygımız da olması lazım. Adalete güveniyoruz, adaletin olmadığı yerde arkadaşlar, insanlıktan, ahlaktan, huzurdan, refahtan, demokrasiden bahsetme şansımız yok. Mesela sadece bir iki saniye, bir dakika düşünün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi taraflı mı davranıyor, Türkiye'ye karşı tarafsız davranıyor mu olaylar karşısında? Bir bakın, bir düşünün; eğer ki siz diyorsanız ki "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gerçekten özlem çektiğimiz bir mahkeme, çok tarafsız bir mahkeme, hayranız; keşke Türkiye'de de böyle mahkeme olsa." ben yine sizin vicdanlarınıza bırakıyorum, yine bir şey söylemiyorum.

Yani olaylara bakın arkadaşlar, Türkiye'nin gerek ABD'den gerekse Avrupa Birliğindeki ülkelerden -işte, Adalet Bakanlığımız yazışıyor- bazı talepleri oluyor. Bize dönüşlerine bir bakın onların ya, bir bakın bakalım. Biz yanlış bir şey mi yazıyoruz? Ben hayret ediyorum; acaba dilekçeyi mi yanlış yazıyoruz, bize niye cevap vermiyorlar veya eksik veriyorlar veya taleplerimiz yerine getirmiyorlar? Bir bakın arkadaşlar, tabii ki Türkiye'deki yargıyı eleştire...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Aydemir, rica ediyorum, birkaç cümleyle toparlarsanız çok sevinirim.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini de değerlendirirken nasıl değerlendirelim? Elimizi vicdanımıza koyalım, bizim ülkemize karşı nasıl bir tutum içerisinde olduğunu hep birlikte gözlemleyelim.

Şimdi, bazı arkadaşlarımız "Türk Tabipleri Birliği Başkanının söyledikleri niye incelenmiyor? İncelensin, gidilsin bakılsın, deneyler yapılsın; sonra hakkında bir karar verilsin." diyor. Arkadaşlar, biz diyoruz ki: Bakınız, Türkiye devletinin Silahlı Kuvvetlerinde kimyasal silah yok; şimdi, Genelkurmay Başkanımız bunu söylüyor, Savunma Bakanımız bunu söylüyor. Şimdi, biri de diyor ki: "Kullandınız." Şimdi, bizim Genelkurmay Başkanına itibar etmeyeceğiz "Türk Tabipleri Birliği Başkanı doğru söylemiş olabilir, gidelim inceleyelim bir ay." Bütün dünyaya bizi reklam yapacak, Türkiye'ye iftira atacak, Türkiye'yi karalayacak, envanterde olmayan bir silahı söyleyecek; biz bir şey yapmayacağız, işlem yapmayacağız, diyeceğiz ki: "Ya, hukuk devletiyiz biz, inceleme yapmadan karar veremiyoruz." Arkadaşlar, hukuk devletinden hem adaletin hızlı tecelli etmesini isteyeceğiz, talep edeceğiz, hızlı tecelli etmediği zamanda şikâyet edeceğiz. Adalet en güzel şekilde hızlı tecelli ediyor "Efendim, çok hızlı karar verdi. Niye bunu gözaltına aldınız?" Siz talep ediyorsunuz zaten bunu, biz talep ediyoruz bunu, hep birlikte talep ediyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Aydemir, son cümlenizi alabilirsek.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Son sözlerim Sayın Başkanım.

Dolayısıyla, arkadaşlar, bazı şeylerde talep ettiğiniz ile uygulamalara baktığınız zaman isimleri kapatın, çeliştiğimizi hep birlikte daha net bir şekilde göreceğiz,

Ya "Yargı uyduruk yargı." Arkadaşlar, yargı uyduruk yargı falan değil; işimize gelmediği zaman "uyduruk yargı" dersek bunun altından kalkamayız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkürler Sayın Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dolayısıyla, Adalet Bakanlığı bütçesinde daha adaletli olmamızı rica ediyorum ve bütçelerimizin, Sayıştayın, Danıştayımızın, Yargıtayımızın, Anayasa Mahkememizin ve Adalet Bakanlığının tüm bütçelerinin hayırlı olmasını, her kuruşun bereketli olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.