KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Bakanımızın şahsında bütün heyeti saygıyla selamlıyorum.

Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, efendim, ısrarla bir şeye hep vurgu yaptık, dedik ki: "Kürt'ü istismar edenler var. Kürt olmadığı hâlde onun adını kullanıp oradan geçinenler var." Bunu teyit eden o kadar çok gelişme var ki en son olanını söyleyeceğim. Şundan on-on beş dakika önce bir konuşma yapıldı burada, ifade aynen şu, -utandım, sıkıldım, ayıpladım, şu ülkede yaşıyorsunuz ve gözümüzün içine baka baka bize iftira atıyorsunuz- ne diyor konuşmacı? "Efendim, Suriye Kürtlerini düşman görmekten uzak duralım artık." diyor. Kim Suriye Kürtünü düşman görmüş? Ardından da şunu söylüyor: "Ben Kürt değilim, ben Türkmen'im." İşte, bu, benim tezimi, bizim tezimizi -burada birçok arkadaşımız dillendiriyor- bunu teyit ediyor.

Arkadaşlar, bugün öğlen benim yanımda Erzurum'dan gelen onlarca muhtar vardı ve bunların içerisinde -samimi söylüyorum- en az 30'u Kürt menşeli kardeşimizdi. Onların derdi de onların yana yakıla bize yöneldikleri de bu işte; istismar, istismar, istismar; ayıp... "Şu anda 3,5 milyon Suriye göçmeni var." diyorsunuz değil mi burada? Bunun kaçı Kürt kardeşim, bir oraya yönelin bakayım. Ayıptır! Bu milletin tarihinde bir başkasına düşmanlık besleme diye bir şey yoktur. Biz, bırakın Kürt gibi bize yakın kardeşlerimizi, hiç kimseye "İnsansa mesele yok." diyen bir anlayışı ifade ediyoruz, böyle bakmışız ve bunun son yansıması ne biliyor musunuz arkadaşlar, rahatsızlıklar nereden uç veriyor? Tabii, ben bunu güzel Bakanımızın yanında konuşurken de biraz hicap duyuyorum çünkü vukufiyeti yüksek hakikaten ama not düşme adına söyleyeceğim: Macron ne diyor, Fransa Cumhurbaşkanı? "Efendim, Türkiye emperyal niyetlerle Afrika'dan uzak dursun." diyor. Bakın, niye rahatsız Macron? Yıllarca onların kanını, ililiğini sömürdüler, şimdi "Biz varız." dediğimiz için bundan rahatsızlar. Dış politikada özel bir hâl aldığımız için rahatsızlık uç veriyor.

Şimdi, burada konuşan arkadaşlarımızı -Allah razı olsun- sabahleyin ben dinledim, çok makul şeyler söylediler. Bu da Sayın Bakanımızın, Bakanlığımızın başarısıdır; Cumhurbaşkanlığımızın çizdiği ufkun hakikaten çok berrak oluşundandır. Geldiğimiz nokta bunu gösterdi çünkü senelerdir konuşurken "Öldük, bittik, yok olduk." diyenler makul bir çizgiye geldiler, onu gördüm ben. Minnettarım, teşekkür ediyorum, Allah razı olsun. Tespit yapalım, aktaralım, gereğini biz zaten yerine getiririz ama hakikatleri ters düz etmemek lazım, gerçekleri konuşmak lazım. Bir konuşmacı biraz önce... İşte Bakanımızın konuşması burada arkadaşlar, hadi konuşmayı dinlemedin şu metin elinde güzel kardeşim ya, şuraya bir baksana. Uygurlarla ilgili bir şey söylemiş mi, söylememiş mi en azından buraya bak, kendini mahcup edeceğin bir konuşma yapma. Bu hâl üzere siyaset yapılıyor Değerli Bakanım.

Böyle mi gidecek süre?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz takdir edin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanımız "Beş dakikaya indirelim." dedi de onun için ben de şey yaptım. Olsun, öyle yapalım.

Arkadaşlar, her alanda -elhamdülillah- çok özel pozisyonlar aldık. Yirmi yılda aşılmayacak noktalara geldik. Bunu, efendim yanımızda olsun olmasın, bize muhalif-muvafık herkes hak teslimi bağlamında söylüyor ama yeminli olanlar hariç, onlara bizim zaten söyleyeceğimiz bir şey yok.

Şimdi, bir gri liste terennüm ediliyor. Gri listeye ilişkin ayrıntılı bilgi aldık arkadaşlar. Bir kriterler manzumesi var, 40 maddeden müteşekkil kriterler malzemesi. Bunun 38'i mütekamil, hiçbir problem yok, 2 madde de... Üstelik de burada suçlayıcı bir pozisyonumuz da yok.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Aslını yapmamışsınız, ne yapalım?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Turan Bey, size şimdi size söz vereceğim, o zaman ifade edersiniz. Laf atmayın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, siz gri listecilerin göbeğinde oturup bize laf atmayacaksınız. Bizim her şeyimiz pirüpak, berrak, Allah'ın izniyle.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Değil, o değil.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gönderme yapılıyor. Ya, oradan bize dönük bugüne kadar müspet ne neşet etmiş ya? Zaten orada, aportta bekliyorlar ki...

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Cumhurbaşkanı da...

(Gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne neşet etmiş ya? Yeri geldiğinde sırf yıkma adına arkadaşlar... Muhalefeti böyle yaptığınız zaman vatandaş nezdinde, halk nezdinde itibarınız kalmıyor. Hakkı söyleyeceksiniz kardeşim ya, ne yapmışız biz? Efendim, terörü teşvik edici ifadeler kullanmışlar; dahası onore edici, yükseltici, teşci edici ifadeler kullanmışlar, yüreklendirici bir gayret sarf etmişler. Bunlara ilişkin "Efendim, bekleyelim, sükût edelim." Türk Silahlı Kuvvetlerine iftira atıyor... "Sükut edelim." Niye? Milletvekili, o her şeyi der. Yok canım, öyle şey olur mu ya? Kucağımıza oturacak, sakalımızı yolacak, biz de bir şey demeyeceğiz; bir müeyyidesi olmayacak...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 1990'larda siz de yapıyordunuz, AİHM'e başvuruyordunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - ... böyle bir şey yok arkadaşlar. Siz de şunu yapmayın: Bakın, arkadaşlar, hakkı söyleyin, canımı yiyin, efendim sırf bunlarla yarın öbür gün bir şerik hâl çıkar orta yere, kırmayalım, dökmeyelim. Ya, yapmayın bunu güzel kardeşim ya. Hakkı teslim edin, arkadaşlığınız devam etsin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tayyip Bey niye AİHM'e başvurdu?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın, biraz önce bir şey söyledim ben size, arkadaşımız neyi söyleyip gitti buradan? "Ben Türkmen'im." Biz yıllardır bir şey söylüyoruz arkadaşlar, tek millete vurgu yapıyoruz ve ısrarla altını çiziyoruz ki tek millet etnik kimlikleri inkâr anlamına gelmiyor. İşte bunu teyit eden bu tartışmadır arkadaşlar. Kürt... Şu anda Garo Paylan Ermeni ama Türk vatandaşı, Türk, böyle bakıyoruz biz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - O zaman yanlış Meclise gelmiş!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - O zaman yanlış Meclise gelmiş!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyin lütfen. Size müdahale edildiğinde de itiraz etme hakkınız kalmaz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Burada bazen laf atmalar oluyor arkadaşlar, tabii, anlaşılmayınca, tutanaklara bir bakıyorsun ki ipe sapa gelmez laflar edilmiş, sen de sükût etmişsin o arada. Maalesef böyle bir hâl çıkıyor, bunu da özellikle bazıları itiyat hâline getirdiler. Sizi men ediyorum Turan Bey. Arkadaşlar, o gün bir konuşma yapıyor "Efendim, insanlar su içerek karınlarını doyuruyorlar." demiş, ben de buradan "Ya, niye abartıyorsun bunu?" demişim. Bir haftadır abanıyorlar bunların sahibinin sesi pozisyonundaki yayın organları. Ayıp ya! Yapmayın bunu ya! Şunu yapın, her bakanlık bütçesinde söyledik biz, altını çizdik: Noksanlarımız yok mu? Var. Biraz önce Özgür Karabat kardeşimiz söyledi: "Gittim, Rauf Denktaş'ın mezarıyla ilgili bir sıkıntılı hâl gördüm, efendim, bunu düzene koyalım." Minnettarım, teşekkür ederim. Aynı hassasiyeti ben de gösteririm, var olsun. Bir başkası, Fikret Şahin kardeşim Kıbrıs'la ilgili "Yurt dışında eğitim görenlerin müfredatında, kitaplarında biz orada işgalci ordu olarak gösteriliyoruz, buna mutlaka bir müdahale edin." dedi. Teşekkür ederiz, ne güzel. Bunu yaparsak alırız, başımızın üstüne koyarız. Aksi, yalanla ya da mugalatayla, kafa karıştırmayla bir yere varmak mümkün değil. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir vurgusu vardı arkadaşlar özellikle şu gri listeyle ilgili - buna dönük arkadaşlar - kim ki Türkiye'de cari açığı kapatmak için uyuşturucudan geçinenler var gibi laf ediyorsa, bunları terennüm ediyorsa bu beşinci kol faaliyetidir." diye altını çizdi; ben de elhak doğrudur diyorum. Kim ki bu neviden söylemler içerisindeyse bilin ki Türkiye'nin aleyhine bir pozisyon almıştır; kim varsa üstüne alınsın. Bunları da kim dillendirmişse onları da telin ediyorum ben.

Bu arada, Değerli Bakanım, bu Zengezur koridoru, o geçit çok önemli. Biz Garo Paylan'la da konuştuk, bizim Erzurum için de Doğu Anadolu Bölgesi için de çok hayati önemde bunlar. Biz şunu da söylüyoruz: Ermenistan'la ilişkilerimiz düzelsin, daha dostane münasebet kuralım, kardeşane ilişkilerimiz gelişsin. Bugün 8 Kasım arkadaşlar, Azerbaycan bugünü Zafer Günü ilan etmiş. Biz de o Zafer Günü'nü canıyürekten tebrik ediyoruz, kabul ediyoruz. Bunun bir anlamı daha var: Bakın, normalde 10 Kasımdı. Öyle değil miydi? O Zafer Günü 10 Kasımdı ama Atatürk'ün manevi şahsiyetine hürmeten 8 Kasıma aldılar. "Yürekleri aynı atmak" budur işte. Bir başkası, Naci kardeşim de burada, Kamil Aydın kardeşim burada, Erzurumlu çok sayıda var işte, Bülent Bey burada, Yaşar burada, Orhan burada; 8 Kasım bizim için, Erzurum için o kadar değerli ki bugün "Aziziye, 93 Harbi" diye geçen o savaşlarda Aziziye zaferini elde ettiğimiz zaman.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hakkını helal et Değerli Bakanım, cansın, uzattım ben.

Dolayısıyla aynı zaman dilimine gelmesi de bizim için çok çok anlamlıdır, bugünü de kutluyorum. Hem Azerbaycan'daki şehitlerimizi hem de Aziziye'de kaybettiğimiz şehitlerimizi canıyürekten rahmetle minnetle anıyorum.

Katkı sunan herkese teşekkür ediyorum.

Böyle güzelleme olsun diye demiyorum, vallahi billahi bütün yüreğimden böyle koparak söylüyorum ki Değerli Bakanım, iftihar ediyoruz, canını yerim; hakikaten çok özelsiniz, ekibiniz öyle. Siz bize mesafe aldırdınız, Allah önünüzü açsın, bütçeniz de hayır, uğur getirsin inşallah.