KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan, YÖK Başkanı, ÖSYM Başkanı, değerli bürokratlar, değerli milletvekilleri; İYİ Parti adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî eğitim davası, milletin gelecek davasıdır, ne yapsak yeridir, ne kadar bütçe ayırsak yeridir ama tabii, aslında her yıl ayrılan bütçeler de Türk millî eğitiminin devasa problemleri karşısında yetersiz bütçeler. Mesela, bu bütçede de yine, her yılki bütçede olduğu gibi yatırım ayağının çok zayıf olduğu çok net olarak görülüyor, hatta sizden önceki Bakan Sayın Ziya Selçuk bunu kamuoyuna da çok net olarak deklare etmişti yani "Ne yapayım kardeşim? Bütçe bu, yatırım ayağı zayıf, birçoğu personel giderlerine gidiyor." diye ifade etmişti.

Tabii, millî eğitim önemli, millî eğitim şûralarında alınan kararların hayata geçmesi lazım ama birçok karar orada konuşulur, hayata geçmez.

Az önce konuşan hatibin tam tersine, ben mesleki teknik eğitimin çok daha canlı hâle gelmesi gerektiğine inanan bir insanım, partimiz de buna inanıyor çünkü kalifiye eleman yetiştirmemiz lazım, akademik lise eğitiminin daha kısıtlı hâle getirilmesi lazım ama bunu da bir türlü başaramadık biz. Yani ne akademik lisede umduğumuz oranda kaliteli bir eğitimi sağlayabildik ne de mesleki teknik eğitimde umduğumuzu sağlayabildik. Hâlâ, işletmelerin 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'na göre ciddi problemler içinde olduğunu biliyoruz. İşletmelere giden öğrencilerimizin maalesef çay götür getir, temizlik işleri yaptır ötesinde, teknolojiyle tanışamadığını görüyoruz; bu konuda çok ciddi tedbirlerin alınması lazım, ülke geleceği adına mesleki teknik eğitim son derece önemli. Ben hatırlıyorum -ben yıllarca meslek liselerinde çalışmış bir insanım- bir dönem, 1988'de okulu açtık, elektrik, elektronik, bilgisayar bölümlerimiz var; elektronik ve bilgisayar öğretmenimiz yok, 2 elektrik öğretmeniyle o bölümleri de idare ettik. Ama bugün bakıyorum, binlerce teknik öğretmen, ataması yapılmayan öğretmen pozisyonuna düşmüş yani burada da ciddi bir planlama eksiği yapmışız yıllar içerisinde. Yani 88'de bilgisayar öğretmeni, elektronik öğretmeni bulamazken bugün elektronik, bilgisayar öğretmenleri dahi ataması yapılmayan öğretmen durumuna düşmüş; diğer, metal işleri öğretmenleri, ağaç işleri bölümü öğretmenleri, tekstil, onları hiç saymıyorum, onlar hiç atanmıyor zaten, 1, 2, 3 gibi rakamlarla öğretmen olarak atanma imkânı buluyorlar ama mesleki teknik eğitime gereken önemi çok daha fazla vermemiz lazım. Yani dünya teknolojisiyle yarışacaksak ara eleman problemi çok ciddi bir problemdir Türk millî eğitiminde, bunu hâlâ halledilmiş değiliz, bunların tedbirleri alınmalı.

Değerli milletvekilleri, dün öğretmenler bir eylem yaptı; yıllar sonra ilk defa birçok sendika -siyasi görüşleri, dünya görüşleri çok farklı sendikalar- bir araya geldi ve iş bırakma eylemi yaptılar, yıllar sonra ilk defa. Bunları bir araya getiren temel sebep, öğretmenlerimizin yaşadığı ekonomik sorunlardır. Öğretmenlerimizi âdeta unuttuk biz. İstanbul'a atıyoruz öğretmeni, Ankara'ya atıyoruz, İzmir'e atıyoruz; öğretmen gidiyor, ev arıyor, bulamıyor, maaşına uygun ev bulamıyor, Millî Eğitim Bakanlığından talep ediyor "Benim tayinimi durdurun." diyor. Öyle mi Sayın Bakan? Bu sene birçok öğretmen, tayin olduğu yerden vazgeçtiğini ifade etti. Ama inatla bir Öğretmenlik Meslek Kanunu getirdiniz, ucube bir kanun yani ölü doğmuş bir kanun. Ya, bunu lütfen övmeyin. Bunu öğretmenlere övdükçe öğretmenlerin sinir katsayısı artıyor. Hayırlı bir iş yapmıyorsunuz, siyaseten de akıllı bir yöntem değil bu. Öğretmenlik Meslek Kanunu ekonomik zorluklar içerisindeki öğretmene hakarettir, çok net söylüyorum. Kirasını ödeyemeyen öğretmene "Sen bin lira almak için sınava gir." dersen, öğretmen itibarına hakaret sayar bunu. Yani Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun içindeki problemleri anlatmayacağım ben, her taraf problem, bir saat konuşabilirim. Ama bu sınav yapılmamalı, bu sınav yapılmamalı.

Sayın Bakan, ısrarla ve inatla, maalesef, bu sınavı savunuyor, hatta buna karşı çıkan öğretmenleri zaman zaman böyle troll gibi, provokatör falan gibi de lanse eden konuşmalarını ben görüyorum, üzülüyorum; ya, bir bakan bunu yapmamalı. Bir bakan binlerce, yüz binlerce öğretmen tepki gösteriyorsa bunu yapmamalı. Efendim, diyor ki Sayın Bakan: "Öğretmenlerin yüzde 95'i başvurdu." Ya, ne yapsın? Sınavı kazanıp üç beş kuruş alma umudu var hiç olmazsa, elbette başvuracak. Bu, o sınavı doğru bir sınav olarak gördüğü anlamına gelemez. Sayın Bakan bunu nasıl böyle okuyabilir? Bu böyle okunamaz. Dolayısıyla, bu Öğretmenlik Meslek Kanunu... Kasımın 19'unda sınav var; çok az kaldı.

AK PARTİ'nin değerli milletvekilleri, bu sınavı durdurun kardeşim, durdurun. Yaparsanız ben muhalefet olarak mutlu olurum, biliyor musunuz çünkü öğretmenler kızacak size. Ama gelin, Kamil Başkanım, Kamil Hocam, öğretmenleri bin lira almak bir sınavla karşı karşıya bırakmayın. Ya, düşünün, adam yirmi beş senedir öğretmen, yirmi senedir öğretmen, adama diyorsunuz ki: "Gel, uzman ol kardeşim, uzman ol." Daha uzman olamamış mı ya? Yeni çıkardığınız kanunda da Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda da öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğu zaten ifade ediliyor. Otuz senedir uzman olamayan bir öğretmen kıytırık bir sınava girecek, uzman olacak, öyle mi? Bunu kimse doçentlikle falan da karıştırmasın. Kimse karıştırmasın, bu kariyer mariyer değil. Kamil Hocam, lütfen... Öğretmenlik bir kariyer mesleğidir ama öğretmenlik branş itibarıyla zaten o kariyere sahiptir. Yani bir matematik öğretmeni öğretmen olduğunda o kariyeri, o uzmanlık kariyerini zaten sağlıyor, bunun eğitimini alıyor. Düşünün, okulda birçok sınavdan geçiyor, KPSS'ye giriyor, alan sınavına giriyor, stajyerlik döneminde bir performans dönemi geçiriyor, ciddi merhalelerden geçerek öğretmen oluyor. Siz diyorsunuz ki: "Gel, bir de seni bir sınav yapayım." Bir tekst vermişsiniz, iki yüz kırk saat bilgisayar üzerinden bir eğitime tabi tutuyorsunuz -o da internete girebilirse, binbir zorlukla giriyor- uyduruk bir eğitim ve sınav yapıyorsunuz.

Bakın, Sayın Bakan geçen yaptığı bir açıklamada diyor ki: "Biz öğretmenlerin yeterliliğini ölçmüyoruz. Bu, kimin haddine diyor?" Sizin haddinize, sizin haddinize ya! Yani "Biz öğretmenleri yeterli görüyoruz." diyor Sayın Bakan. "Yeterlidir bizim öğretmenlerimiz, onların yeterliliğini ölçmek kimin haddine?" "Ya, gel bakayım, bir sınav yapayım da sana bin lira vereyim." diyorsun. Ya, bu nasıl bir hakarettir? Bu nasıl bir hakarettir? Lütfen bu sınavı yapmayın, bu sınavı yapmayın.

Dün Sayın Genel Başkanımız da grup konuşmasında ifade etti, bir kanun teklifi verdik İYİ Parti adına. Öğretmenlerimizin durumu iyileştirilmeli yoksa öğretmenlerimiz facia bir durumda.

Bakın, 2006 yılında, Hüseyin Çelik döneminde ek ders ücretlerinde bir iyileştirme yapıldı, gösterge rakamları artırıldı, o günden bugüne bir puanlık artış sağlanmadı. Ya, bir sürü ekonomik kriz yaşadık, hâlâ yaşıyoruz, ekonomik krizin göbeğindeyiz ama ne öğretmenlerimizin maaşında ekstra bir iyileştirme ne de ek dersinde bir iyileştirme yapıyorsunuz. Bunu yapmadığınız gibi "Ya, gel, sınava gir." diye komik bir şekilde tutum takınıyorsunuz öğretmenlere karşı, öğretmenler size karşı çok kızgın durumda.

Sayın Bakanım, 100 bin öğretmen ataması bekliyor ataması yapılmayan öğretmenler, 700 binin üzerinde ataması yapılmayan evladımız var, 700 binin üzerinde. Bu sene 85 bin ücretli öğretmenle öğretmen eksiğimizi giderdiniz yani bu ucube ücretli öğretmenlik sistemi de artık tamamen kaldırılmalı çünkü elimizde bizim çocuğumuz var. Bu ücretli öğretmenlik sistemi ihdas edildiği dönemlerde elinizde yeterli öğretmen yoktu. Mesela ortaokuldan hatırlıyorum ben, fen bilgisi dersimize bir doktor girerdi çünkü öğretmen yoktu elimizde ama şu anda bizim elimizde öğretmenimiz var, hem de her branştan öğretmenimiz var, sayıları da çok fazla ve atama imkânı bulamıyorlar. Dolayısıyla, artık bu ücretli öğretmenlik sistemi tarihin tozlu raflarına kaldırılmalı, orada yerini almalı, öğretmenlerimizi kadrolu olarak istihdam etmeliyiz. Sözleşmeli öğretmenlik sistemini kaldırmalıyız. 3+1'e geldi ama bunlar yeterli şeyler değil, tamamen tek kaynaktan kadrolu öğretmen olarak bütün öğretmenlerimizi istihdam etmeliyiz. Yani öğretmenler odasında sadece kadrolu öğretmen olmalı. Öyle ücretli, sözleşmeli, bir de şimdi uzman ya da başöğretmen... Bir de işin bu tarafı var. Bakın, şimdi, veli yarın diyecek ki "Kardeşim, ben çocuğuma başöğretmen istiyorum, alelade bir öğretmeni ne yapayım." diyecek. Sizin gibi okumayacak Sayın Bakanım, sizin gibi okumayacak kimse. "Benim çocuğumun öğretmeni uzman olsun." diyecek. Ayşe Hanım gün toplantılarında diyecek ki: "Benim çocuğumun matematik öğretmeni uzman arkadaşlar." Fatma Hanım da "Vallahi, biz uzman bulamadık, bizim öğretmen sınavı kazanamamış." diyecek. Ya, öğretmenleri bu duruma düşürmeyin.

Andımız'ı kaldırdınız. En son İDDK'nin son kararına karar düzeltme istedim, davayı takip ediyorum, şahsım adına açtığım bir davaydı. Umarım, İDDK doğru bir karar verir. AK PARTİ'nin "Hem millîyiz hem yerliyiz, milliyetçiyiz." söyleminden sonra, çocuklarımızın "Ne mutlu Türk'üm diyene." demesinden rahatsızlık duyması anlaşılır gibi değildir. Hadi, 2013 yılında bir PKK talebiyle Andımız'ın okutulmasını okullarımızda yasakladınız. Şimdi, siz de gördüğümüz kadarıyla kabuk değiştirdiğinizi söylüyorsunuz yani böyle PKK'yla falan masaya oturmuyorsunuz, öyle biliyoruz en azından. Efendim, çok siyasal İslamcı ifadeleriniz de gündemde değil bugünlerde, milliyetçiliği işliyorsunuz, Türklük vurgusu falan da yapıyorsunuz; Andımız'ı da okutalım. Millî Eğitim Bakanlığını da bu işe alet ettiniz yani çocuklarımıza Türklüğünü öğretmesi gereken, millîliğini öğretmesi gereken bir Bakanlığı da Andımız'ın kaldırılmasına iktidar partisi olarak alet ettiniz. Gelin, bu yanlıştan dönün Cumhur İttifakı'nın değerli üyeleri. "Türk milliyetçisiyim." demek öyle lafla olmuyor. Andımız'ı kaldıracağız, çocuklarımızın...

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Şehidin bacısına...

İSMAİL KONCUK (Adana) - O provokatördü, şehidin bacısına hiçbir İYİ Partili sövmez.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Hepimiz biliyoruz.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Provokatördü Kamil kardeşim, siz de biliyorsunuz.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bula bula bu lafı mı bulabildiniz?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sırası gelince herkes görüşlerini ifade etsin, karşılıklı konuşmayalım. Sırası gelince ifade edelim görüşleri.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Hiçbir İYİ Partili şehidin bacısına sövmez ve bu provokatörlerle şehit yakınlarını karıştırmayalım lütfen.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Karakolda başka, mahkemede başka; yok.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Şimdi, Andımız'ı okutalım canım, bunda ne var ki? Niye gocunuyorsunuz ki? Gelin, okutalım. Rahatsız olan var mı? Kamil Bey, Andımız'ın okutulmasına karşı mısınız?

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Her zaman okuyoruz biz.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Lütfen okutalım.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sen niye okumadın? Partinde ne oldu da...

İSMAİL KONCUK (Adana) - Ben dava açtım, partim de takip ediyor. Neyse, o mevzu başka...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşma usulümüz yok, sırası gelince ifade edelim.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Başkanım, zamanımı alıyorlar, ekstra zaman isterim.

Evet, Andımız'ı okutalım, bundan gocunmayalım. Çocuklarımızın "Ne mutlu Türk'üm diyene." demesinden rahatsız olmayalım. Bu coğrafyada yaşamak zor, bu coğrafyada millî kimliğimizi sağlama almadan yaşayamayız, tutunamayız; onun için Andımız'ı çocuklarımıza yeniden okutmalıyız.

Sayın Bakanım, "Çocuklarımız 100 bin öğretmen ataması istiyor." dedik. Geçen size de yazılı olarak sordum. Cumhurbaşkanlığına bir çocuk alınıyor sözleşmeli olarak, oradan Keçiören Nuri Pakdil Anadolu Lisesine İngilizce öğretmeni olarak atanıyor. Şimdi, öğretmen atama şartları Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nde ve Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelik'te yazıyor. Cumhurbaşkanlığı kreşine bir çocuğu alıp oradan İngilizce öğretmeni olarak Nuri Pakdil Anadolu Lisesine nasıl atadığınızın açıklanması lazım. Cevap vermediniz. Şimdi, bu 700 bin memleket evladına bir cevap vermeniz lazım yani bizim Millî Eğitim Bakanına, sözlerine güvenmemiz lazım, itibar etmemiz lazım. Yoksa, Millî Eğitim Bakanının sözlerine bu toplum güvenmez. Eğer 700 bin memleket evladı alın teri dökerken siz torpille, usulsüz, hileli bir atamayı yapıyorsanız -ki bir tane bizim bulduğumuz, daha kaç tane olduğunu bilmiyoruz; 50 mi, 100 mü, bin mi, 10 bin mi bilmiyoruz- bunların kamuoyuna açıklanması lazım.

Teftiş sistemini hâlâ düzeltmedik, müfettiş bulamayacaksınız yakında. Geçen bir müfettiş arkadaşım geldi "Ne maaş alıyorsun?" dedim. "14 bin lira." dedi. "Müfettişlik yapmanın bir anlamı kalmadı." diyor. Müfettişliğin tek sistemde buluşturulması lazım. Nedir o? Bakanlık bünyesinde yine bölge başkanlıkları oluşturulur, Bakanlık müfettişi kadrosuna alınır bütün müfettişlerimiz, bunun yapılması lazım. Bunu seyrediyorsunuz, sizden önceki Bakanlar da seyretti, siz de seyrediyorsunuz, yakında müfettiş bulamayacaksınız. Sınava da birçok kişi girmedi, girenlerden de -700 kadro ayrılmıştı zannederim- hâlâ eksiklikler var, hiç olmazsa diğerlerini yedekten atamanızda da fayda var Sayın Bakanım, bunu da yapın ama bu teftiş sistemini tek çatı altında toplamayı iyi bir düşünün derim ben çünkü teftiş önemli bir sistemdir.

Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili çok şey söyleyebilirim ama YÖK'le ilgili birkaç kelam edeceğim. Sayın Bakanım, bu 50/d probleminin çözülmesi lazım, bir çözüm bulmak lazım. Yıllardır konuşuruz ama köklü bir çözüm 50/d meselesine bulamadık. Kadro problem, rektörler kafasına göre profesörlük, doçentlik kadrosu dağıtıyor, bu kabul edilemez. Buna da bir sistem getirmemiz lazım yani düşünün üç yıldır, beş yıldır, dokuz yıldır bekleyen, profesör kadrosu bekleyen akademisyenlerimiz varken henüz o kadroyu hak etmiş birileri rektör istedi diye o kadroyu kapabiliyor; bu ciddi bir adaletsizlik. Bunlar yaşandığı sürece adaleti sağlamamız mümkün olmaz üniversitelerde, ciddi bir rahatsızlık var. Bunların düzeltilmesi adına da adımlar atılması lazım.

Bir de 2022 KPSS iptal edildi. Zaman zaman açıklamanızı okuyorum ama tatmin edici bir açıklama yok. Niye iptal edildi ya, niye iptal edildi? "40 soru benzerlik var." dediler, "Aynı." dediler, "Sorular sızdırıldı." dediler. Siz soruların sızdırıldığını söylemediniz, böyle bir tespit yapmadığınızı söylediniz anladığım kadarıyla yani sızdırıldığına dair bir tespit yapmadığınızı söylediniz. Peki, bu 2022 KPSS neden iptal oldu? Bunu ne Yüksek Denetleme Kurulu açıklıyor ne YÖK olarak siz açıklıyorsunuz ne de ÖSYM açıklıyor.

Denklik probleminin de çözülmesi lazım. Bakın, gençlerimiz feryat ediyor. Bir devlet bunu seyredemez ya! Devlet bunu seyredemez. Gitmiş Ukrayna'da okumuş, Bulgaristan'da okumuş, Makedonya'da okumuş binlerce memleket evladı "Denklik, denklik, denklik." diye bağırıyor. Ya, bunun bir çözümü olmalı. Nedir? Bazı dersler tekrar verilebilir, sınava tabi tutulabilir, buna bir çözüm bulunabilir ama ne devletin ne de YÖK'ün bunu seyretme lüksü olduğunu düşünmüyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Lütfen, denklik problemini böyle samimiyetle, gerçekçi çözmek için adımlar atmanızı bekliyoruz.

Bu vakıf üniversitelerine yapılan fahiş zamlar oldu; bunların önlenmesi lazım, bunun tedbirinin alınması lazım. Yani, o zammı yapmakta belki haklılar ama bu ülkenin insanları gelirini aynı oranda artıramadı, değil mi? Dolayısıyla, daha makul artışlar yapılmasının sağlanması lazım.

Bugün, az önce, TÜİK, yine...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, süreniz doldu.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Ama bende müdahale oldu, değil mi? Bir dakika...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - En fazla yirmi saniye...

İSMAİL KONCUK (Adana) - Bir dakika istiyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alalım, buyurun.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Son cümlelerimi söylüyorum: ENAG ekim ayı enflasyonunu 7,8 açıklarken, yıllık yüzde 185,3 açıklarken TÜİK yine komedisine devam etti, yüzde 3,54 açıkladı, yıllık enflasyonu yüzde 85,51 açıkladı. Hâlbuki Hükûmet 2023 bütçesini geçen yıla göre yüzde 155 artırdı.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.