KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok Değerli Bakanım, çok Değerli Bakan Yardımcılarımız, çok Değerli Genel Müdürlerimiz, bürokratlarımız, çok değerli milletvekillerimiz, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle muhabbetle selamlıyorum.

Öncelikle, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın bütçesinin her kuruşunun hayırlı olmasını, bereketli olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ediyorum.

Evet, aile toplumumuzun en temel yapı taşıdır. Bizleri geçmişten bugüne böylesine güçlü bir devlet yapan da bozulmayan aile yapımızdır. Bugün, dünyanın birçok ülkesinde Türkiye'nin aile yapısı, güçlü sosyal yapısı araştırılarak uygulanmakta, istenmektedir. Zaten "güçlü aile" demek "güçlü toplum" demek ve "güçlü devlet" demektir.

Şimdi, Aile Bakanlığımızın bütçesini görüşüyoruz, "Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı" Bazı arkadaşlarımız isme takıldılar, Sayın Bakanımızın sunumuna takıldılar, "Niye aileyle başladı?" diye serzenişte bulundular. E, Bakanlığımızın ismi "Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı." Aile Bakanlığı zaten, mecburen aileden başlamak zorunda. "Aile" dediğimiz zaman içerisinde kadını var, çocuğu var, erkeği var. Bir aile, güçlü bir aile, güçlü bir toplum ve güçlü bir devlet, adı üzerinde bunları böyle anlamak lazım, algılamak lazım, anlatmak lazım. Kadın ile aile birbirinin alternatifi değil, biz bir bütünüz, kesinlikle bizi kimse parçalayamaz, parçalanmayız da. Kadın ne kadar bizim için önemliyse aile de o kadar önemli, aile ne kadar önemliyse kadınımız da o kadar bizim için önemlidir, her bir vatandaşımız da bizler için o derece önemlidir.

Evet, AK PARTİ'li olarak bir de şunu söylemek istiyorum: Bugün, bütçeyi konuşuyoruz, Aile Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Dolayısıyla bütçeleri konuşurken düne bakmak lazım, her bütçede ifade ediyoruz ama yine bir kez daha ifade edeyim: Düne bakmak lazım, bugüne bakmak lazım ve yarınları şekillendirmemiz lazım. Düne bakarken de dünyayı da gözümüzün önüne geçirmemiz lazım, dünyayı da kontrol etmemiz lazım, küresel ekonomiyi de kontrol etmemiz lazım. Dünya nereden nereye gelmiş, küresel ekonomi nereden nereye gelmiş, Türkiye nereden nereye gelmiş? Aile Bakanlığı bütçesini değerlendirirken bunları göz ardı ederseniz bugünü hemen dünden başlayarak değerlendirirseniz kaybedersiniz. Biz 2002'yi örnek aldığımızda, arkadaşlarımız tabii ki bakıyorsun "Niye 2002'yi örnek alıyorsun, madem 2002'yi örnek alıyorsanız..." gibi rakamlara değinmek istiyorlar, rakamlara girmek istiyorlar. Ben de tabii o rakamları tek tek sizlere vereceğim, rakamlarla kıyaslama yapacağım. "Aile Bakanlığı, sosyal yardımlara çok önem veriyorsunuz da..." diyen arkadaşlarımız oldu. Bazı arkadaşlarımız, hatiplerimiz "Bakıyoruz, bütçenizde 258 milyar sosyal yardım var ama faiz 565 milyar." diye kıyaslama yaptılar ve "Sosyal yardımın 2 katı kadar faize para harcıyorsunuz, ne kadar sosyal yardımlara az para ayırdınız ortada." diye bir serzenişte bulundu arkadaşlarımız. Ben şimdi arkadaşlarımıza rakamları vermek istiyorum, bütçe konuşuyoruz, bütçe rakamları yalan söylemez. Mesela, 2002'de, bizler Türkiye olarak sosyal yardımlara ne kadar para ayırmışız? 1,6 milyar, bütçenin kaçta kaçı? 1,3'ü kadar. Faize ne kadar para ayırmışız 2002 yılında? 51,9 milyar, sosyal yardımın kaç katı? Şimdi, arkadaşlar bunları görmeden "AK PARTİ sosyal yardımın 2 katına kadar faize para ayırıyor." dediğiniz zaman bu kıyaslamayı niye yapmıyorsunuz? Mesela, 2002'de faiz harcaması kaç katı? 32 katı, bugün kaç katı? 2 katı kadar. AK PARTİ nereden nereye getirmiş sosyal yardımları, bütçeyi nereden nereye getirmiş arkadaşlar, bunları değerlendirmeniz lazım ama maalesef bu değerlendirmeleri arkadaşlarımız Bütçe Komisyonunda yapmıyorlar, bizler de hâliyle hayretle karşılıyoruz yani bu değerlendirmeyi yapmayan arkadaşlarımız için.

Mesela, evet bazı arkadaşlarımızdan "Bu bütçede hak temelli bütçeden bahsedemeyiz, savaş bütçesi olduğu için hak temelli bütçeden bahsedemeyiz." diyenler de oldu. Evet, arkadaşlar bizim bütçemiz savaş bütçesi değil, kesinlikle savaş bütçesi değil, 85 milyonun bütçesidir, gerektiği zaman savunma sanayisine bütçemizi gerektiği kadar ayırıyoruz, işlerine gerektiği kadar ayırıyoruz. Türkiye bir savaşta değildir, Türkiye barış ülkesidir, huzur ülkesidir, bunu da bilmek lazım.

Yine, bazı arkadaşlarımızın ifadelerine baktığımız zaman, işte "Kuruluş bakımındaki tüm çocuklarımıza Diyanet İşleri Başkanlığı iş birliğinde değerler eğitimi verilmektedir." diye... Sayın Bakanımıza teşekkür ediyoruz sunumunda da bu konuya da değindiği için, önem verdiği için, değerler eğitimine yer verdikleri için Bakanlığımıza, başta Sayın Bakanımız olmak üzere bütün ekibine de çok teşekkür ediyorum. İşte, değerler eğitiminden rahatsız olanlar oldu. "Değerler eğitimi" denildiği zaman çağdaş eğitim mi değerler eğitimi mi? Yani arkadaşlar, çağdaş eğitim ile değerler eğitimi yan yana olamaz? Yani ben bu soruları da hayretle karşılıyorum. Bakınız, çağdaş eğitim anlayışı bireyin her yönüyle kendisi ve toplumu için en iyi şekilde geliştirilmesini amaç edinir. Bakanlığımız da değerler eğitimi ile kastedilen millî, manevi, kültürel ve Türk toplumuna özgü tüm değerlerle ilgili eğitimleri veriyor. Anayasa'mızın 5'inci maddesinde, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevi de zaten devlete verilmiş, bunlar Anayasa'da var ama Anayasa'nın birazını okuyup da işinize gelen yeri okuyup işinize gelen yeri okumadığınız zaman hâliyle ne oluyor? Tam gerçeği hem burada milletvekillerimize hem de topluma gerçek mesajı, doğru mesajı vermemiş sayılıyorsunuz.

Bir de değerli arkadaşlar bakınız, yine "2017 kurgusuyla Anayasa'da demokratik hükümler var, demokrasiyle bağdaşmayan hükümler konulduğu..." gibi yani "Anayasa'nın âdeta sis bulutuyla kapatıldığı" gibi şeyler söyleyen arkadaşlarımız oldu ve şunu ifade ettiler: Cumhurbaşkanımızın burada olması, yürütmenin sahipsiz kaldığı, Cumhurbaşkanımızın bu bütçeyi sunması gerektiği" gibi ifadelerde bulunan arkadaşlarımız oldu. Anayasa çok açık arkadaşlar, 16 Nisan 2017'de referanduma gidildi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildi. Tabii, arkadaşlarımız belki yeni Anayasa'ya adapte olamayabilirler, yeni Anayasa maddelerini okumamış olabilirler ama yeni Anayasa maddelerini okurlarsa sis bulutuyla falan kapanmadığını, Anayasa'mızın referanduma gidilerek yeniden şekillendiğini ve dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın yetmiş beş gün kala yani 17 Ekime kadar bütçeyi Meclise sunmasıyla ilgili bir hüküm var. Dolayısıyla sunmadan kastettiği, bütçe teklifini sunar, Meclise gönderir, imzalar gönderirden kastı, Cumhurbaşkanımızın kendisinin gelip de burada bütçeyi sunması anlamını çıkarmayın bundan. İç Tüzük çok açık, net bir şekilde, Cumhurbaşkanımızın görevlendirdiği bir kişi, bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya bir bakan bütçeyi gelir, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda sunar hem de Genel Kurulda sunar. Genel Kurulda da Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya görevlendirdiği bir bakan bütçeyi en iyi şekilde Meclise sunar. Ama bunların hepsini göz ardı ederek arkadaşlarımızın yeni Anayasa'ya adapte olamayarak gelip burada işte "Anayasa'yı sis bulutuyla kapatıyorsunuz." "Bu anayasal bir düzen değil." gibi cümleler kurması... Hakikaten bir de anayasa profesörü olan bir arkadaşımızdan beklemediğim cümleleri sarf ettiğini de buradan ifade etmek istiyorum.

Bizler sosyal bir devletiz, dolayısıyla, sosyal devletin yapması gereken her şeyi a'dan z'ye yapıyoruz. Az önce Sosyal Yardımlardan arkadaşlarımız rakamların tek tek hepsini açıkladılar. Şehit ve gazilerimize ne kadar sahip çıktığımızı bütün Türkiye biliyor, şehit ve gazi derneklerimiz zaten biliyorlar. Bakınız, hiç kimse bugün şehit ve gazilerimizden bahsetmedi. Türkiye olarak, baktığımız zaman, 1974 yılından sonra savaşa falan girmeyen bir ülkeyiz ama biz afetleri saymazsak hâlâ şehitler veriyoruz. Neden şehitler veriyoruz? Bu ülkenin birliği için, bu ülkenin bütünlüğü için, vatan topraklarımızın bölünmemesi için. Bayrağımız inmesin diye gece gündüz burada güvenlik güçlerimiz arkadaşlarımız mücadele veriyorlar arkadaşlar ve biz de başta gazilerimizin ve şehitlerimizin aileleri olmak üzere kendilerine sonuna kadar sahip çıkıyoruz, sosyal devlet olma gereğiyle sahip çıkıyoruz değerli arkadaşlar. Bunlardan mutlu olmak lazım. Efendim "Sosyal bir devlet, büyük bir devlet yaptığı yardımlarla övünmez." diyorsunuz, ne yapacağız şimdi yaptığımız yardımlarla övünmeyeceğiz de? Paramız var Allah'a hamdolsun, bütçeden 258 milyar para ayırmışız. Bütçemiz var, ne yapıyoruz? İhtiyaç sahiplerine gerekirse doğal gaz, gerekirse kömür, gerekirse elektrik şehit ailelerine veya dul ve yetimlere veya 85 milyonda hangi kesimin ihtiyacı varsa... Sayın Bakanımız Aile Bakanı olarak 85 milyonla ilgileniyor, kim dara düştüyse gece, gece; gündüz, gündüz onların yanında.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son on saniyeniz, son cümleniz alalım lütfen.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dolayısıyla, arkadaşlar, bütçeyi konuşurken, Aile Bakanlığı bütçesini konuşurken dününe bakmadan, nereden nereye geldiğimizi görmeden...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Son cümlem Sayın Başkanım "Hayırlı olsun." diyeceğim.

Sayın Başkanım, bir de bazı arkadaşlarımız bahsetti, 18 yaşındaki bir gencimiz annesine diyormuş ki: "Anne, senin 18 yaşında olduğun Türkiye'de yaşamak istiyorum." Tabii, o aileyi ben de tanımak isterim, bundan yirmi sene önceki aile ile yirmi sene önceki Türkiye ile bugünü kıyaslamayı ben de isterim.

Dolayısıyla, bütçemizin tekrar hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Bakanıma da gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum ekibiyle beraber, her kuruşun tekrar bereketli olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ediyorum.

Saygılar sunuyorum.